Harput Kalesi Kazı Başkanı Doç. Dr. İsmail Aytaç, Harput’ta yaşayan insanların Milattan Önce 8. yüzyıldan Milattan Sonra 1930’lara kadar kalede üretilen malzemeleri kullandığını belirterek, Avrupa'dan Harput'a, Harput'tan Halep'e ticaret bağlantısı olduğunu söyledi.
Fırat Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi ve Harput Kalesi Kazı Başkanı Doç. Dr. İsmail Aytaç, kalede günlük yaşamda kullanılan birçok buluntuya rastladıklarını dile getirdi. Harput’un iç kalesindeki kazılarda Urartu dönemine ait hayvan biçimli kuplu kaplara rastladıklarını ifade eden Doç. Dr. Aytaç, “Özellikle Roma dönemine ait kahverengi astarlı parçalar, Bizans seramiği dediğimiz sarı Bizans seramiklerinden, Selçuklu döneminin sırlı seramiklerinden parçalar çıktı. Bunların yanı sıra buluntular arasında turkuaz renkli beylikler dönemine ait mutfak eşyası, kaplarımız, kaselerimiz var. Fragmanlar halinde de olsa bize dönemi, ölçüleri hakkında fikir verebiliyor. Burada dikkatimizi çeken bir örnekte Avrupa'dan ithal edilen 18. yüzyıl malzemesi seramiklerdir. Biraz daha porselene yakın ürünler ile Çin porselenine ait parçalara rastladık” dedi.
“İTHAL MALZEME YÜKSEK RÜTBELİ İNSANLARIN GÖREV YAPTIĞINI GÖSTERİYOR”
Harput’ta yaşayan insanların Milattan Önce 8. yüzyıldan Milattan Sonra 1930’lara kadar ürettikleri malzemeleri ve uluslararası ticaretle gelmiş olan ithal malzemeleri kullandıklarını kaydeden Aytaç, “Özellikle ithal malzemenin varlığı burada gelir düzeyi yüksek rütbeli insanların da görev yaptığı noktasında bize bir fikir veriyor. Tabi bunlar içerisinde günlük kullanımdaki tuzluklarımızda her daim her yerde yapılabilen üretimdir. Yerleşim merkezlerinde en fazla karşılaştığımız malzeme, bulgu, pişmiş toprak seramik dediğimiz gruptur. Çünkü bunlar kolay üretiliyor, kolayda kırılıyor. Kırıldıktan sonra tekrar kullanımı dönüşü olmadığı için de bulunduğu yerde kalıyor. Bu bakımdan arkeolojik buluntular içerisinde en fazla buluntu ve bize fikir veren grubu oluşturuyor. Ebatları kullanılan hamur kaliteleri, çeşitleri bakımından çok çeşitlilik gösteriyor. Çok kaliteli ürünlerin yanında yerelde üretilen daha kalitesi düşük malzemeler de kazılarımızda ortaya çıkartıldı” diye konuştu.
“YERLİ VE AVRUPA ÜRETİMİ MALZEMELER VAR”
Aydınlatmada kullanılan kandillerin sırlı ve sırsız örnekleri olduğunun altını çizen Aytaç, şöyle devam etti;
“Kandiller, özellikle gaz yağından önceki dönemler için vazgeçilmez aydınlatma aletleriydi. Hele hele sarnıçlarda kandil yerlerini tespit etmemiz ve yine sarnıçlarda, zindanlarda bunları elde etmemiz bunların oralarda kullanıldığını rahatlıkla bize gösteriyor. Kaldı ki gravürlerde tasvirleri ve görüntülerine de rastlıyoruz. Mutfak eşyası olarak bizim özellikle fincan ve zarfı 17. yüzyıldan sonra çok moda olan Avrupa üretimi bir porselen. Kazılarda fincan ve tenekeden zarfıyla beraber çıkan bir örneğimiz var. Ayrıca bakır kahve cezve bulduk. Bunların yerli üretim olduğunu düşünüyoruz. Çünkü vazgeçilmez üretimi olarak geçen sene de Harput’ta çok sayıda atölyelerde potolar, maden cürüfleri materyalleri çıkmıştı. Dolayısıyla bunların burada üretildiğini tahmin ediyoruz. Diğer kısımda bizim günlük mutfakta kullandığımız örnekler, sırlı seramikler var. Bu yeşil seramikler aslında Milattan Sonra 11. yüzyıldan 1940’lara kadar bu bölgede üretilmiştir. Üzerinde motifler olduğu zaman dönemi belirleniyor. Yoksa genel bir değerlendirmesi yapılması gerekiyor. Ayrıca bizim sarnıçta bulduğumuz ve Bizans dönemini tariflendirdiğimiz bakır tunç bir sağan gibi büyük bir kasemiz var. Bunun içindeki bazı motifler Bizans sanatında karşımıza çıkıyor. Bu unutulmuş kalmıştı. Sağlam sayabileceğimiz ender sayıdaki bakır ve tunç malzemeden örneklerimizi oluşturuyor.”
“AVRUPA'DAN HARPUT'A, HARPUT'TAN HALEP'E TİCARET BAĞLANTISI VAR”
İslam coğrafyasına Anadolu katılınca Türkler'in gelişiyle beraber Akdeniz, Karadeniz ticaretinin Anadolu üzerinden devam ettiğini vurgulayan Aytaç, şunları kaydetti:
“Böyle bir durumda özellikle Uzak Doğu'dan, Asya’dan gelen malzemelerin alıcısı var. Tabi ki bu ithal malzemeler sıradan malzemeler yerine bu bölgelerde üretilemeyen ürünler açısından daha pahalı olduğu için getirilmiştir. Alıcısı da olmuştur. Avrupa’ya gelince, 1650-1700’lere kadar hep buralardan Avrupa’ya doğru bir şeyler gitti. 1700’lerden sonra Avrupa kaliteyi bizden biraz ileri götürünce oradan bu tarafa doğru mal ithali söz konusu oldu. Buradakilerin talebine göre doğal olarak da bu ürünleri aldılar. Avrupa ürünleri deniz yoluyla Samsun’a, Samsun’dan karayoluyla Harput’a gelen bir güzergahımız var. Yine buradan Diyarbakır üzeri Halep’e giden ya da Malatya, Gaziantep üzeri Halep’e giden bir ticaret bağlantısı var. İpek Yolu bağlantısı var. O yolla gelen ürünler bulunuyor. Bugün insana ait ne varsa geçmiş dönemlerde de vardı. İletişimin hızına göre daha geç oluşuyordu, daha az oluyordu ama hep aynı kavram vardı.”
iha