Nubar Taşı.
Malatyalı Ermeni cemaatinin önemli isimlerinden…
Kendi deyimiyle, ‘Has bir Malatyalı. Özüyle sözüyle Malatya topraklarının evladı’.
Malatya türkülerini de barındıran zengin repertuarıyla bir zamanlar Malatya’nın popüler sanatçısı.
Şimdilerde İstanbul’da müzisyenlik yaşamını sürdüren ud ve cümbüş üstadı, yorumcu…
Kayısı festivallerinde İnönü Stadı’nı dolduran binlerce Malatyalının alkışının muhatabı…
80’li yılların başında, 7. Ana Jet Üssü’ndeki bir müzik programının ardından kendisine ödenen bir aylık kazancına eşdeğer parayla değil, üs komutanının “Çok güzel söylüyor, kim bu çocuk?” sorusuna karşılık verilen “Efendim o Malatya’nın yerlisi” cevabıyla mutluluğu tavan yapan bir Malatya aşığı…
‘Sarı Gelin’ türküsüne Ermenice başlayıp, Türkçe bitiren, İstanbul’da nerede bir yaprak bulsa toplayıp eve götüren, bu yapraklarla eşine ve annesine yaptırdığı Malatya ‘küfte’siyle sıla hasreti gideren Malatyalı…
Yaşam felsefesini “İnsanı, doğayı, hayvanı, börtü böceği sevmek. İnsanın rengine, diline, dinine, mezhebine bakmadan sevmek. İnancı ne olursa olsun hiçbir insanı ötekileştirmemek” sözleriyle açıklayan bir hümanist.
Bir zamanlar Kayısı festivallerinde binlerce Malatyalıyı coşturduğu halde, bugün bir Malatyalı sanatçı olarak festivale davet edilmemenin hüznünü yüreğinde yaşayan sanatçı…
Geçtiğimiz haftalarda Ermeni Mezarlığı’ndaki Son Dua Yeri’nin açılışına Malatya Valisi Vasip Şahin’in ve Belediye Başkanı Ahmet Çakır’ın katılmaması karşısında hüzünlenip, Malatyalı Müslümanların Malatya’ya gelen Ermeni cemaati üyelerini misafir etmek için seferber olmalarından derin mutluluk duyan insan…
…
Nubar Taşı, bir süre önce Kiltepe Mahallesi’ndeki Ermeni Mezarlığı’nda inşa edilen Son Dua Yeri’nin açılış töreni ve ayinine katılmak üzere Malatya’daydı. Sonra Turan Emeksiz Lisesi 77’liler Derneği’nin ‘Büyük Buluşma’sında lise arkadaşları ile birlikteydi.
Malatya Belediyesi’nin önce yapımına izin verdiği ardından da ansızın yıktırdığı, daha sonra ise kamuoyunda yükselen tepkiler, özellikle de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Belediye Başkanı Ahmet Çakır’a attığı ‘fırça’ üzerine belediye yönetimi tarafından yeniden inşa edilen Ermeni Mezarlığı Son Dua Yeri’nin açılışından başlayıp Malatya’daki çocukluk anılarına kadar geniş bir yelpazede konuştuk Nubar Taşı ile…
Nubar Bey, mezarlıktaki tören atmosferi hakkında ne düşünüyorsunuz? Açılış törenine gelen Hıristiyan Ermeni Cemaati ile Müslümanların kaynaşmasını, birlikteliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben oradaki kaynaşmayı çok samimi ve olumlu buldum. Her kesimden insanlar vardı ve bir de bence Malatya halkı bu olaya sahip çıktı. Asıl önemli olan buydu. Malatya’nın Müslüman halkı sahip çıktığı için başarılı oldu. Bu olaya baştan sonuna kadar destek oldu. Bu desteklerinin meyvesini de bugün gördük. Asıl sevindirici olan ise, Malatya’daki eski mozaiği yavaş yavaş görmeye başlamak oldu. Mesela ben oradaki topluluğun içindeydim ve oradaki topluluğun içinde benim akrabalarım dostlarım vardı. Sonra Turan Emeksiz Lisesi 77’liler Derneği gecesine gittik. Mezarlıktaki çok güzel törenden sonra sevgili dernek başkanımız Abidin Bulucu ve ekibinin hazırladığı 77’liler gecesine geldim, Buraya geldim burada da arkadaşlarım, dostlarım var. Asıl mozaik budur. Yani kastettiğim mozaik budur.
Çok eski olmayan zamanlarda Malatya’da Ermeniler ve Müslümanlar olarak birbirimize iftarlar verirdik. Onlar bizim orucumuzda bize gelirdi, Biz onların Ramazan iftarlarına giderdik. Bir şey söyleyeyim mi, dil alışkanlığıyla ‘Biz ve onlar’ diyorum ya… Bakmayın siz öyle dediğime, Malatya’nın o mutlu, renkli ve huzurlu günlerinde biz ve onlar diye bir şey yoktu. Hepimiz bir ve beraberdik. Hepimiz Malatyalı kimliğinde birleşmiştik. Tek kimliğimiz vardı yani, Malatyalılık kimliği…
BAŞBAKANIMIZ ERDOĞAN DA BELEDİYE DE ÇOK DESTEK VERDİ, SAĞOLSUNLAR
İşte o gün sanki o eski zamanlarda Malatya’da barış içinde ortaklaşa yaşayan Türkler, Ermeniler ve Kürtler’in birlikteliğinden doğan güzelliği yeniden yaşadım. Ben bugün bu eski enstantaneyi görmekten çok mutluyum. Bundan sonra bunun devam edebilmesi için Malatya halkının artık bu oluşumlara saygı göstermesi gerekir. Birbirimizi ötekileştirmeden, birbirimizin kutsal değerlerine, kutsal varlıklarına saygı duyarak bu olayları daha da yüceltebiliriz. Bu olaylardan kazanacak olan Malatya’dır. Cemaatimizin Kiltepe’deki mezarlığında Son Dua yerinin açılışına yurt dışında gelen arkadaşlarımız da katıldı. Bunlar yayınlandıkça, bunlar görüldükçe, örneğin Venk’teki Kilise açılırsa Malatya’ya daha da fazla kişi gelecektir. Daha fazla kişi geldiği zaman Malatya’ya bir ekstra gelir olacak. Aynı zamanda bir inanç turizmi olacak. Venk’te çok eski dostlarımız var. Eskiden kavga gürültü yapan arkadaşlar şimdi bizi bağırlarına basıyorlar. Çok güzel oluşum oldu. Allah razı olsun.
Ayın zamanda mezarlıktaki Son Dua yeri ve bekçi evinin yapımında gerek Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, gerekse belediye ve valilik olsun hepsi büyük destek verdiler. Onların desteği olmasa bu iş kadar hızlı yürümezdi. Vatandaş beyin olarak hazırdı bu işe. Hazır olduğu için çok çabuk oldu. Vatandaştan da biz o elektriği aldık. Sağolsunlar, hepsine minnettarız.
‘SARI GELİN’ TÜRKÜSÜNE ERMENİCE BAŞLADIM TÜRKÇE BİTİRDİM ÇÜNKÜ O MOZAİĞİ BÜTÜNLEŞTİRMEK İSTEDİM
Siz Malatyalı kimliği ile Malatya’ya olan bağlılığınızı, aidiyetinizi güçlü bir şekilde vurgularken bir yandan da Turan Emeksiz Lisesi mezunu olmanın da mutluluğunu da yaşıyorsunuz. Turan Emeksiz 77’liler Derneği buluşmaları ruh dünyanızda nasıl bir karşılık buldu?
Ben 3 yıl önce Turan Emeksiz Lisesi 77 mezunlarının davetine geldiğim zaman gördüm ki arkadaşlarım arasında çok güzel bir gelişme var. Bu gelişime bağlamında şunu hissettim: O dönem içinde 77’liler içinde sağcısı–solcusu her görüşten insanlar vardı. Ne mutlu ki o arkadaşlarım hepsi biraraya geldi ve çok güzel bir oluşum oldu. Asıl oluşumun bir güzel yanı da bugün burada ve Ermeni Mezarlığı’nda gördüğümüz manzara. Bir taraftan mensubu olduğum Ermeni cemaatinin törenini izledim bir taraftan geldim 77’liler Derneği mensubu arkadaşlarımla tüm hücrelerimle Malatya’yı Malatyalılığı yaşamanın keyfini tadıyorum.
Bakın az önce, arkadaşlarım bizim için çok değerli olan “Sarı gelin” türküsünü söylemeye başladılar. Ben devamını getirdim. Ermenice başladım Türkçe bitirdim türküyü. Ruh dünyamı soruyorsunuz, Türk olsun ya da Kürt olsun Müslüman arkadaşlarımla Sarı Gelin türküsünü Ermenice ve Türkçe söylemekten daha güzel ne olabilir bu dünyada.
‘Sarı Gelin’ Türküsüne Ermenice başladım ve Türkçe bitirdim. Çünkü o mozaiği bütünleştirmek istedim. Mahalli sanatçı arkadaşımız da Kürtçe bir türkü seslendirdi..Devir ayrışma değil bütünleşme devri. Ben bütün arkadaşlarıma ve dostlarıma söylediğim şey bu. Bu dernekteki arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Çok çalıştılar. Benim İstanbul’da sahne aldığım yerler var ama burada, TEL 77’liler gecesinde türkü söylemek, şarkı seslendirmek benim için olağanüstü duygular yaratan bir hadisedir. Burada dernek başkanımız Abidin Bulucu, İsmet Yalvaç, Mehmet Balkış, Faik Demez, Gülşen Kösem ve diğer 77’li kardeşlerimle birlikte olmaktan çok mutlu oluyorum. İstanbul’daki programımı birkaç günlüğüne bırakıp burada bu arkadaşlarımla dostlarımla oluyorum.
Siz Malatya ile irtibatı kesmeyenlerdensiniz. Fakat mezarlık törenindeki Ermenilerin büyük bir kısmı ilk defa geldi Malatya’ya. Siz o insanlarla konuştuğunuzda duygularını ifade ederlerken iç dünyalarında ne yaşadıklarını düşünüyorsunuz?
Ben çok yakınlarına gittim, konuştum. Çünkü hakikaten orada çok akrabam da vardı. Ağlayanlar, çok duygulananlar oldu. Niye duygulandılar? Çünkü yıllardan beri, mesela ben 1977 Turan Emeksiz Lisesi ve 1982 İnönü Üniversitesi mezunuyum. Gurur duyuyorum bu okullarda mezun olmaktan. 1982’den beri bir kere 1993 yılında geldim ve o zamandan sonra 14 yıl boyunca ara verdim. Hiç gelmedim. Daha sonra bu lise mezunları derneği oluşumu olunca geldim. Şimdi arkadaşlarım da yavaş yavaş gelmeye başladı. Ama daha sonra bu devam edecek. Devam etmesi, bu inanç turizminin gelişmesi, Malatya’mızın, Yeşil Malatya’mızın kayısı diyarımızın, zamanın kozmopolit Malatya’sının bence yeni bir oluşumu başlıyor ve bu çok sevindirici bir şey.
BENİM ÇOCUKLARIM BİRİ ‘NERELİSİN?’ DİYE SORDUĞUNDA ‘MALATYALIYIM’ DEMEKTEN GURUR DUYUYOR
Genç Ermeni kuşak Malatya’yı çok seviyor. Örneğin benim çocuklarıma biri “Nerelisin” diye sorduğunda “Malatyalıyım” diyorlar gururla. Bu kadar çok Ermeni insanımızın bu törene gelmelerinin anlamı şu: Biz çocuklarımıza kini nefreti aşılamıyoruz. Geçmişte bazı şeyler yaşandı, gelmiş geçmiş artık. Bizim artık geleceğe bakmamız lazım. Neleri daha iyi yapabiliriz bunu aşılıyoruz. Çocuklar da şimdi geliyor ve ‘Allah Allah Malatya böyle miymiş?’ diyor. Ben mesela eşimi de getiriyorum. Son yıllarda eşim de geliyor. Benim eşim psikolog. Eşim Malatya’ya geldiğinde hayalindeki Malatya ile gördüğü Malatya’nın çok farklı olduğunu söyledi bana. Bu farklılık olumlu yönde tabii. Ben mesela Salköprü Mahallesi İlyas Sokak’taki evimi gördüm. Eski evim hala duruyor. Duygulanıyorum. İşte gençlerimize de bunu aşılamaya çalışıyoruz, Gençlerin atalarının memleketine yılda bir de olsa gelmeleri için neler yapılabilir? sorusu üzerinde çalışıyoruz. Bugün bizimle gelmeseler de gelecekte kendi oluşturdukları gruplar ile gelsinler. Gençler bugün için bizimle beraber bu işi yürütecekler, sonrasında ise kendilerinin de bu işi yürütmeleri gerekiyor. 77’liler olayı mesela. Bu 77’liler Derneği dünya gündemine girdi. Yok, böyle bir oluşum. Biz ilk defa böyle bir oluşumun içindeyiz. O kadar yıl aradan sonra insanların bir araya gelmesi muhteşem bir şey. Bugün mesela 40-50 yıldır buraya gelmeyen insanlar geldi. Duygulanmamak mümkün mü?
KEŞKE HRANT KARDEŞİMİN DOĞDUĞU EV YIKILMASAYDI
İnönü Üniversitesi’ni bitirdikten sonraki uzun ayrılığınızın ardından Malatya’ya geldiğinizde hayaliniz neydi?
Tabi hayalimdeki şey şuydu: Keşke bizim evler yerinde kalsaydı. Keşke aynı durabilseydi. Hırant Abi’nin (Hırant Dink) evi kalsaydı. Çünkü çok yakın bir dostluğumuz vardı. Evlerimiz güzel yapılardı. Ahşap veya betonarme olan vardı. Ama mutlaka avlumuz vardı. Mutlaka bir artezyenimiz vardı, arkasında bahçelerimiz vardı. Bizim Ermeni ailelerinin en büyük özelliği mutlaka ağaç dikerlerdi. Ağacı yeşili çok severlerdi. Biz maalesef dikiyoruz ama büyüdüğünü göremiyoruz. Bu olayın çok acı yönleri var. Mesela ben evimde dut ağacı dikmişim, dedemler dikmişler. Keşke ben de burada olsaydım da o ağacın veya elmanın meyvesini yeseydim. Orduzu’da mesela bir sürü bahçelerimiz varmış. Ne olmuş bilmiyoruz. Mesela benim kimliğimde Orduzu Çarşıbaşı yazıyor hala. Ben has Malatyalıyım. Ama ne yapalım? Olmuş işte bir kere. Artık geleceğe bakmamız lazım. Malatya sevgisi bu size anlattığım kelimelerle anlatılmaz. Kelimelere sığmaz.
‘MİLLİYETÇİ AŞIRILIKLAR KENDİLERİNİ TÖRPÜLÜYOR'
Bir süre önce Malatya’da Barış ve Demokrasi Konferansı yapıldı. Sizin gibi Malatyalı olan Garo Paylan ‘İlk defa Malatya’ya geliyorum ve ilk defa hemşerilerimle buluşuyorum. Bu benim için büyük bir mutluluk’ dedi. Türkiye’de bir şeylerin değiştiğini gözlemliyor musunuz?
Bence çok şey değişiyor ve her iki taraftaki milliyetçi akımlar da zamanın ruhuna uyumlu olarak aşırılıklarını kendileri törpülüyor. Çünkü çok eskilerde de bir arada da yaşamışız biz. Ben bu topraklarda misafir değilim ki asli insanıyım. Bir tv programında konuştuk. Bana, ‘Nerden geldiniz?’ diye soruyor. Ben böyle anlamsız bir soruya karşılık, ‘Ben zaten buradaydım, siz nerden geldiniz?’ diye cevap verdim. Benim dedemin 350 yıllık Orduzu geçmişi var. 1846’ya kadar dedemin nüfusu Orduzu’da var. Ben has Malatyalıyım. Ben Garo Bey’in söylediği lafa çok katılıyorum. Bugüne kadar gelmeyenin artık gelmesi ve görmesi lazım. Gelecekler görecekler. Buradaki halk bizi tanıyacak. Bizim burada yaşadığımız dönemde bir ayrımız gayrımız olmadığını öğrenecek Malatya’nın bugünkü insanı. Birbirimizin bahçesine gider gelirdik. Bazen bazı insanlardan cahilce gavur kelimesini duyardık ama çok azdı o bakış açısına sahip insanlar.. Bugün Malatya’ya geldiğimi duyan en az on arkadaşım beni aradı. Malatya’da beni misafir etmek için yarıştılar. Bu benim için gurur kaynağı. Çünkü hiç kimsenin birbirinden bir beklentisi yok. Tamamen duygusal ve insanların din dil ırk ayrımı gözetmeksizin birbirini sevmesi üzerine kurulu bir ilişki. İnsanı, doğayı, börtü böceği, hayvanı sevmek. İnsanın rengine, diline, dinine, mezhebine bakmadan sevmek.
Hiç unutamayacağım bir anekdotu aktarayım burada: Ben Almanya’da bir ziyarete gittim. Karaca diye bir yere gittim, Alevi vatandaşlar. Yazıhanlı vatandaşların bulunduğu yer. O Alevi arkadaşların beni ağırlamalarını anlatırsam göz yaşlarınızı tutamazsınız. Beni bir ağırladılar ki. Bir yatak serdiler ama bir yatak değil iki yatak. Onlar da gelip benim evimde kaldılar. Ki onları ben abi gibi bildim hep. Çok küçük yaşta ben babamı kaybettiğim için, hem çalışıp hem okumak zorunda da kaldım. Geceleri hep kaysı festivalinde sahne aldım şarkı söyledim. Düğünlerde nişanlarda hep program yaptım.77-1982 yılları arasında burada çok büyük işler yapmıştım. Bu halk beni sevdi de bir yere getirdi. Ondan sonra işte İstanbul’a gittim. Bir iki defa kayısı festivali için kendim aradım ki geleyim. İnsan burayı özlüyor. 5 tane şarkı söyleyip gideyim ne var yani? Ama inanın bu aramalarıma cevap bile vermediler.
Üzülüyor musunuz?
Üzülüyorum tabi. Üzülmez mi insan. Ben burada bir sürü Kayısı festivalinde sahne almışım. 10 bin kişiye konser vermişim. Agos Gazetesi’ndeki röportajlarımı okumuşsunuzdur. Ben gittim hava ikmalde, Orduevinde, Şeker Fabrikası’nda, Sümerbank’ta şarkı söyledim. Bunlar unutulacak şeyler değil. Bundan sonra ne yaparız? Bundan sonra gençler tespitini mutlaka yerine getirmemiz lazım. Gençlerin devamlı gelmelerini sağlamamız lazım. Örneğin canları sıkıldı, atlayıp gelecekler ve Malatya’yı görecekler. Şehir zinciri tamamlanmış olur. Belki bu yöneticiler belli bir zaman sonra bırakacaklar ve yerlerini gençler alacaklar. Dolayısıyla gençlerin burayı sevmesini sağlamamız lazım.
MALATYA MÜFTÜSÜ’NÜN MEZARLIKTAKİ TÖRENE KATILMASI BİZİM İÇİN ŞEREFTİR
Malatya Müftüsü Hacı Yusuf Gül’ün mezarlıktaki açılış törenine katılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Malatya Müftüsü törenimize ve ayinimize katılarak şeref vermiştir. Şeref vermiştir sayın beyefendi. Gelmesi bizi mutlu etti. Kendisine Ermeni Cemaati adına teşekkür ediyorum.
İnançlı olan insan, neye inanırsa inansın, yeter ki bir şeye inansın. Ermeni kilisesine, Alevi Cemevi’ne, Müslüman camisine inansın. Ama yeter ki inansın.
Cemaat nasıl karşıladı Malatya Müftüsü’nün törene katılmasını, ayini takip etmesini?
Bizim cemaat şeref vermiştir diye düşünmüştür. Benim şahsi görüşüm buraya gelmesiyle ancak bizi onurlandırmıştır. Daha büyüklerin gelmesini de isterdim. Onların gelmesi demek bize çok büyük destekler vermesi demektir. Sağolsunlar gerekli önlemleri almışlardı. Din görevlisinin gelmesi bizim için zevktir.
Malatyalı Hayırsever Ermeniler Derneği Başkanı Hosrof Köletavitoğlu törendeki konuşmasında ‘Biz geçmişimize ağlıyoruz. Ağlıyoruz derken eski acıları tazeleyerek değil, buruk bir sevinçle, birlikte, geçmişe ağlıyoruz’ dedi. Geçmişe ağlamak geleceğe yönelik ortak bir sevince nasıl çevrilebilir?
Doğru bir tespit yapmış. Geçmişe ağlamakla kazanılacak bir şey yok. Artık gelecekte neler yapabiliriz buna bakmak lazım.
BABAM PIRELLİ PASAJI’NDA AYAKKABICILIK YAPIYORDU
Malatya’daki hayatınız nasıldı?
Ben işte Malatya’da 1960 yılında doğdum. Salköprü Mahallesi, İlyas Sok. No: 7.
Babam kunduracıydı. Pirelli Pasajı vardı o zamanlar, o pasajda dükkânımız vardı. Pirelli Pasajı Kışla Caddesi’ndeydi. Ayakkabıcılık yapardı. Dedem taş duvar ustasıydı. Necati Bey İlköğretim Okulu’nda okudum. İlkokuldan sonra İstanbul’da bir yatılı okulda iki sene okudum ama oradaki eğitimimi devam ettiremedim. Çünkü annem ve ninem yalnızlardı. Geldim Kubilay Ortaokulu’nda okudum ve Turan Emeksiz Lisesi’ne devam ettim. Üniversiteye de burada devam ettim. Ailemi bırakıp gitme şansım yoktu. İnönü Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde okudum. Üniversiteyi bitirdikten sonra İstanbul’a gittim. Buradayken müzik hayatımı da devam ettirdim.
Müziğe başlama öykünüz... Müzikal yeteneğinizi kim keşfetti ilk olarak?
İlkokuldan bir öğretmenim vardı, Yusuf Öğretmen. Müzikal anlamdaki yeteneğimi keşfeden ve bu yeteneğimi geliştirmem için bana destek veren Yusuf Öğretmen oldu. Ortaokulda da çok iyi, Ordinaryüs Prof. Jirayr Aslanyan isminde bir müzik öğretmenimiz vardı, onun teşvikleri de benim müzik hayatımın geleceği açısından belirleyici oldu. Zaten ben bir şeyler çalmayı, bir şeyler üretmeyi çok seviyordum. Hedef koydum kendime ve bir kaset yapacaktım, besteler yapacaktım. 1986 yılında hemşerimiz Şahin Özer’in yardım ve desteği ile bir albüm yaptım. Doktor Harut Sözkes vardı Malatya’da. O ve hanımı bana çok destek oldu, Malatya’daki üst kesimle tanıştırdı beni. Ertaç Abi (Ertaç Önal) benim can dostum. Bensiz bir yere gitmezdi. Çok iyilikleri vardı. Nasıl unutayım bunları. Birarada olmanın zevki bambaşka. Demek ki ben burada çok büyük zevkler tatmışım ki ‘Kahrolsun Malatya’ diyemem. Bu yüzden her an ‘Yaşasın Malatya’ diyorum. Biri Malatya’yı kötülesin onun en büyük düşmanı benim.
Üniversiteden sonra İstanbul’a gittiniz. Orada nasıl bir hayat kurdunuz?
Orada da ilk etapta sigorta acenteliği yaptım. İhracat Müdür Yardımcılığı yaptım. Bir firmada muhasebe müdürlüğü yaptım. Malatya’da Taşıyıcılar Kooperatifi’nde muhasebe müdür yardımcılığı yaptım. 1990 yılında eşimle tanıştım. O arada benim kendime ait sigorta acenteliğim vardı ve devam ediyor. Müziği hiç bırakmadım. Bir kızım ve bir oğlum var. Kızım üniversitede oğlum ortaokulda okuyor.
NEREDE BİR YAPRAK BULSAK EVE GETİRİYORUZ MALATYA ‘KÜFTE’Sİ YAPMAK İÇİN
İyi bir Malatyalı olduğunuzu biliyoruz. Peki evinizde Malatya’yı nasıl yaşatıyorsunuz?
Evimizde aynen yaşanıyor. Bütün köftelerimiz duruyor. Hanım içli köfte yapmayı öğrendi. Nerede bir yaprak var gidip topluyor ve sarma yapıyor. Annem nerde yaprak var yolup yolup torbaya dolduruyor. Hatta bir gün bir adam, ‘Yahu sizin ineğiniz mi var?’ diye sormuş anneme. Annem ‘Hayır, ineğimiz yok’ demiş. Adamın merakı devam etmiş ve sormaya devam etmiş, ‘Eee, ne yapıyorsunuz bu kadar yaprağı?’ Annem de ‘Biz bununla küfte (köfte) yapıyoruz’ demiş. Kiraz yaprağından köfteyi çok iyi yaparız biz. Malatya’nın içindekilerden daha iyi yaparız. Ermeni mutfağı tam bir zanaat. Kozluk Vişnesi’ni koyuyorlar sepete ve gönderiyorlar. Dostlarım var, memleketimden her şeyi gönderiyorlar. Ben bu insanları nasıl unutayım. Onurumla yaşadım. Şerefimle yaşadım. Hamam parasını bulamadığımız günler olurdu. Utanmam. Yanlış yapanlar da oldu ama kimseye kinim yok. Affettim. Unuttum. En büyük servetimiz Malatya’daki gelenek ve göreneklerimizi ben İstanbul’da devam ettiriyorum. Siz, biz yok. Hep beraberiz. Siz biz demek ötekileştirmektir.
7. ANA JET ÜS KOMUTANI SORMUŞ ‘KİM BU ÇOCUK?’..VERDİKLERİ CEVAP BENİ ÇOK MUTLU ETMİŞTİ
Malatya’da müzik yaptığınız günleri anlatın bize biraz…
15 yıl öncesine kadar benim öğrencilerim hala beni arardı. Öğretmenler günümü kutlardı. Ud ve nota dersi vermişim hepsine. Buradaki musiki cemiyetlerinde hocalarım vardı. Fatih Turan diye bir kardeşim var. Bakırköy Belediyesi’nde imar müdürü olarak çalışıyor şimdi. Bizden bir dönem önceydi Turan Emeksiz’de okuyordu. Beni koroya aldı, koroda beraber çaldık, söyledik. Kaya Pınarses diye bir astsubay arkadaşımız vardı, o beni orkestrasına aldı. Ben onun orkestrasında çalarken bir gün bir yemekte alt kadroda biri gelmedi. Bana ‘Sen yapar mısın?’ diye sordu. Ben Coşkun Sabah’ın öğrencisiyim. Onun kasedini aldım okudum. 7. Ana Jet Ana Üss komutanı vardı. ‘Yahu bu çocuk kim? çok güzel okuyor’ demiş, ‘Malatya’nın yerlisi’ diye cevap vermişler üs komutanına. O zamanlar aylık 7.5 lira para alıyorum, ama o gece bir ayda kazandığım parayı verdiler bana. Fakat verilen o paradan çok, komutana benim için söyledikleri ‘Malatya’nın yerlisi’ cevabı beni onurlandırdı.
Çaylar vardı eskiden, beni çaya davet etti ve sürekli o tür gecelere gittim. Bir gün birine yanlış yapmış olsaydım zaten böyle olmazdı. Malatya’da aldığım bu terbiyenin büyük önemi var.
Konu artık tatlıya bağlandığı için geçmişe dönmemek gerekir belki ama, Malatya Belediyesi’nin mezarlıktaki son dua yerinin yıkması cemaatte travma yarattı mı?
Yarattı ama geçti tabi. Aşıldı. Belediye kendisi yıktı, daha sonra da kendisi yaptı. Neler yıkıldı gelip geçmedi ki. Neler yerinde duruyor ki bugün. O kilise dursaydı kötü mü olurdu? Beni bırakın uluslar arası organizasyonlar kültürel turizm anlamında Malatya’yı kalkındırırdı. Kalsa ne olurdu? Kime ne zararı vardı? Hazine arandı. Ne hazinesi, kim hazineyi kaybetti ki..
Nubar bey vakit ayrdınız bize. Söyleşi için teşekkür ediyoruz.
Ben çok teşekkür ediyorum size ve malatyahaber.com’a. İsmet bey kardeşimin yönetimindeki malatyahaber.com İstanbul’daki ve dünyanın dört bir tarafındaki biz Malatyalılar için tam anlamıyla bilgilenme, haber alma noktası olduğu kadar, bir özlem giderme aracıdır. Başarılarınızın devamını diliyorum.
Söyleşi: Niyazi DOĞAN
dogannd@gmail.com