SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Malatya'da Hazân

0
Güncellendi - 2015-12-27 15:42:40
Malatya'da Hazân
A- A+ PAYLAŞ

Bülent KORKMAZ

korkmazbulent@gmail.com

Eskiden, “ilk gençlik” denilen ortaokul-lise yılları, Sonbahar mevsimi bende üzüntüyle karışık hüzün duygusu uyandırırdı. Sanıyorum bu olumsuz duyguya kapılmama neden olan arkadaşlarımla geçirdiğim gezmeli-tozmalı, deymensuyunda (Derme kanalı) çimmeli, daracık sokaklarda top peşinde koşturmalı, bağlarda-bahçelerde cirit atmalı güzelim yaz tatilinin bitip okulların açılacak olmasıydı. 

Aradan yıllar geçti. Okul bitti. İş hayatıyla birlikte yoğunlaşan yaşam mücadelesi “yazımızı kışa, kışımızı yaza, baharı güze çevirdi…” diye türküler söyletmeye başladı. Artık mevsimler arasında fark yoktu, zaman planlamasını eldeki şartlar doğrultusunda yapmamız gerekiyordu.  Evet, çalışacaktık, para kazanacaktık filan ama “sosyal bir hayvan” olarak yaşama anlam katan etkinliklerimizden vazgeçemezdik. 

Yazılarımda sık sık bahsettiğim bir arkadaş grubum var. Şaka, abartma, kabartma değil; dünyanın en iyi arkadaş grubu. An itibarıyla 40-46 yaş ölçeğindeyiz. Türkiye’nin ve Avrupa’nın muhtelif yerlerine serpiştirilmekte birlikte bağımız kopmadı. Her fırsatta ve her mevsimde bir araya geliyor, etkinliğe, “çalıştaya”* ara vermiyoruz. 

Faaliyetlerin odağını dağ-bayır gezileri oluşturuyor. Herkes sırt çantasını alıyor. Kimi sırt çantasıyla birlikte fotoğraf makinesini, dürbününü de alıyor. Sonra geçiyoruz yürüyüşe. Çoğunluk Banazı, Çırmıhtı, Kündübek, Beydağı, Karlık, bazen Aşşağı Şeher Fırat** kıyıları dolaşıp duruyoruz. Artık şartlar nereye kadar intikal etmemize izin verirse!

Yemek işiyle uğraşmayalım diye peynirdi, domatesti, zeytindi idare ediyoruz. İlla kendimize ziyafet çekeceksek kavurmalı bulgur pilavından şaşmıyoruz. Yemeğin karıştırıldığı kaşık da tahtadan olacak ha!

Yağmur yağışı hariç gezebiliyoruz. Aşırı sıcakta etkinliği akşam saatlerine alıyoruz. Elimize geçerse kar yağdığında da yürüyoruz. O, apayrı ve hoş bir duygu! 

Ama aşkların en güzelini Sonbahar’da yaşıyoruz. Bazen esmer, bazen sarışın, nadiren kızıl mevsimde dağlara-ovalara serinlik yayan Doğa Anamız bereketi ve cömertliğiyle meyveleri, yemişleri ikram ediyor bizlere. 

Diğer yandan evlerimizde kışın hazırlığı yapılıyor; değirmene kalkılıyor; bulgur, salça, turşu, erişte hazır ediliyor. Her ne kadar bunu yapanların sayısı azalsa da bizim yörede son savaşçılar mücadelesini ısrarla ve inatla sürdürüyor.

Fotoğraflar

Lafı fazla uzatmadan geziler sırasında çektiğimiz güz görüntülerinden bazılarını, “güzoroman” şeklinde, kısa açıklamalarla birlikte paylaşmak istiyorum. 

-İğde ve meyvesi. Küçüklüğümüzde gördüğünüz meyveyi yer ve kalemi andıran borumsu bir cihaz olan “davin atacağı” ile çekirdekleri hedefe üfürülürdü. Bu hedef genellikle başka bir arkadaş olurdu. (Fotoğraf no 0) 

-Çırmıhtı’da ‘horum tudu” dediğimiz böğürtlen. “Karamuh” da denilir. Aslında en hoş sözcük karamuh. Muh, Farsça’dan Türkçeye geçmiş mıh (büyük çivi) sözcüğünün yöresel söylenişi. Yalnız sözcüğün mıh ile ilgisi var mı, emin değilim. Bu güzelim meyvenin renk cümbüşüne hastayım. ( 1 ve 2) 

-Yere serilmiş kızılcıklar. Doyumsuz bir lezzeti var. ( 3) 

-Sumak. ( 4) 

-Başak edilmiş cevizler. Bu cevizler insanın değil doğadaki ziraat mühendisi deyin (sincap) veya karganın diktiği cevizler. Doğal olarak daha yağlı ve lezzetli. Bilhassa fırından yeni çıkmış taze-açık ekmekle deneyin görürsünüz. ( 5) 

-Aşşağı şeherin narı. Yanlışlıkla bu fotoğrafa flaş patlatmışım. ( 6) 

-Çocukluğumuz bu sokaklarda geçti. Her metresinde bir anımız var. Kışın ‘bız kayardık’; yazın ise altına sabun sürdüğümüz tahta parçasıyla aynı eylemi tekrarlardık. Ne zaman ki pantolonumuz yırtıldı sürtünmenin etkisiyle (herkesin 1 veya 2 pantolonu vardı zaten) hemen durdurduk faaliyeti. ( 7) 

-Ceviz arama. ( 8) 

-Çırmıhtı Atmalı-Kaletepe yöresinde çiğdem. ( 9) 

-Beydağları yabani enginar. ( 10) 

-Alınç (alıç) ziyafeti ve alıncın kendisi. ( 11 ve 12) 

-Beydağı’nın çiğdemi. ( 13) 

-Beydağlarında adaçayı. ( 14) 

-İki doğasever Aziz ve Olcay Beydağlarında bir sırtta sislerle kaplı Malatya’ya bakmakta. ( 15) 

-Bahardan firar etmiş bir çiçek. ( 16) 

-Kış için sararmaya başlamış kayısı ağacı. ( 17) 

-Kış öncesi kışın habercisi görüntüler ( 17, 18, 19, 20 ve 21). 20 numaralı resim biraz fotomaç kasteciliği gibi oldu. Yağmur suyunun doldurduğu guşgananın içinde mişmiş yaprakları, dalların yansıması ve şahsım yer almakta. 

-Kesinlikle riske girilmemesi ve yenmemesi gereken mantar. ( 22) 

-Barguzu dolaylarındaki bu ayvayı afiyetle yiyebilirsiniz. ( 23) 

-Kuş yuvası. ( 24) 

-25, 26, 27 ve 28 numaralı fotoğraflar Darende Somuncu Baba-Tohma çevresinde çekildi. 

-Sonbahar denince akla gelen yiyecekler. Hepsi afiyetle taam edildi; edilmekte. Kavanozlarda şurup ve reçel (29), iri küftenin tiritlisi (30), pişmekte olan içli küfte (31) gavırmalı iri küfte (32 - “verin ki kavurmayı göresiniz savurmayı” dememişler boşuna. Şahsımın garnını en iyi doyuran yemektir kendileri), garın-bumbar (33- her faninin ölmeden önce yılda 2 kez yemesi gereken). 

-Konakta kuruyan biberler. (34) 

-Horata deresinden toplanmış cevizi sobada pişiren ve yiyenler (35 ve 36). Kabuklu da kabuksuz da pişen cevizin lezzeti bambaşka. 

-Erişte kesimi (37 ve 38). 

__________

* İngilizce “workshop” karşılığı üretilmiş “çalıştay” sözcüğü, niyeyse, söylenince şahsımın kulağına hoş geliyor. “Bilim adamlarının ve uzmanların bir konuda ön hazırlık yapmak üzere katıldığı inceleme ve değerlendirme toplantısı” diye açıklanan (Bakınız: TDK Sözlüğü) sözcüğü heyetimizin yaptığı faaliyetler için de kullanıyorum. 

** Malum, 1986 yılında Karakaya Barajı oluşsun diye suyun önü kesilince Fırat göl oldu. Ama ben halen oraya medeniyetimizi borçlu olduğumuz 2 dev nehrimizden biri olan, diğeri Dicle’dir, yüce Fırat’ın ismiyle seslenmeyi tercih ediyorum.

 

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız