CHP Genel Başkan Yardımcısı, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Uğur Mumcu’nun ölüm yıldönümünde Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Malatya şubesini ziyaret etti.
ADD Malatya Şubesi’nin kurulduğundan beri içerisinde olduğunu ve kuruluş çalışmalarına katıldığını hatırlatan Ağbaba, faili meçhul cinayetlerle öldürülen aydınları anarak başladığı konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Bugün, faili meçhulleri hatırlatması bakımından tarihimizin en karanlık günlerinden birisi 24 Ocak günü. "Demokrasi Haftası" dediğimiz bu haftada ortak özellikleri Atatürkçü olmak olan birçok aydını, faili meçhul cinayetlere kurban verdik. Yakın geçmişimizde Muammer Aksoy'u, Uğur Mumcu'yu, Turan Dursun'u, Çetin Emeç'i, Necip Hablemitoğlu'nu, Bahriye Üçok'u, Ahmet Taner Kışlalı'yı, Gaffar Okkan’ı ve diğer pek çok aydınımızı faili meçhul cinayetlerle kaybettik. Bu cinayetlerin, aslında bilinen, gözüken ama bir türlü ortaya çıkarılmayan katilleri de yakalanabilmiş değil. Umarız önümüzdeki dönemde Türkiye'ye gerçek anlamda demokrasi gelir ve o katillerin arkasındaki gerçek güçler bulunur.” dedi.
“15 TEMMUZ, LAİKLİK VE LİYAKATTAN UZAKLAŞILDIĞI İÇİN GERÇEKLEŞTİ”
15 Temmuz’a giden sürecin en önemli sebebinin liyakat ve laiklik ilkesinden sapılması olduğunu belirten Ağbaba, “Özellikle 15 Temmuz sonrasındaki süreçte zaman zaman öcü gibi görülen Atatürkçülerin önemini tüm Türkiye bir kez daha anladı. Türkiye anladı ama mevcut iktidar da anladı mı ondan kuşkuluyuz. 15 Temmuz’un en önemli sebebi liyakat ve laiklik ilkesinden sapılmasıdır. Devletin ciddiyeti ve devlet içerisindeki hiyerarşi bozuldu ve koskoca devlet bir Şıh’a bağlandı. Liyakat ve laiklik ilkesinden vazgeçilmesi nedeniyle ordunun gelmiş olduğu durumu hep beraber izledik. Laik düşünce çok büyük saldırılara maruz kaldı. Ergenekon, Balyoz ve askeri casusluk davalarında bu saldırıları en net biçimde gördük. Her şey biliniyordu ama hepsinin de üstü örtülüyordu. Şimdi de FETÖ’nün siyasi ayağı tartışması var. Şimdi FETÖ’yle Cumhuriyet Halk Partisi’ni ilişkilendirmeye çalışıyorlar. Bu çabayı akılla, mantıkla açıklamak mümkün değil. Malatya’da yaşıyorsunuz ve Malatya’yı görüyorsunuz. Malatya’da herkes kimlerin FETÖ’yle ilişkisi olduğunu gayet net biliyor. Tüm Türkiye’de herkes kimin FETÖ’yle ilişkisi olduğunu çok net biliyor. FETÖ’nün siyasi ayağı aranacaksa, FETÖ’yü güçlendiren, FETÖ’yü büyüten kararlarda imzası olanlara bakmak lazım, o dönemde kim iktidarsa ona bakmak lazım. Ecevit’i, Demirel’i suçluyorlar ama Ecevit döneminde de Demirel döneminde de Özal döneminde de atanan bir tane bile FETÖ’cü Emniyet Müdürü yok; bir tane FETÖ’cü Vali, kaymakam yok; bir tane genel müdür, daire başkanı yok. O nedenle FETÖ’nün siyasi ayağıyla ilgili bir hesap görülecekse öncelikle bu adamları buralara kimin getirdiğine bakmak lazım.” Yorumunda bulundu.
“BİR ÜLKENİN CUMHURBAŞKANI BİR TARİKAT ŞEYHİNİN ÖNÜNDE DİZ ÇÖKEMEZ”
15 Temmuz’dan iktidarın hiçbir ders çıkarmadığını belirten Ağbaba: “15 Temmuz sonrası sürece baktığımızda ise 20 Temmuz Sivil darbesiyle başlayan bir demokrasi katliamı başladığını görüyoruz; o süreçte kendisi gibi olmayan herkesi yok etmeye başladıklarını görüyoruz. Ecevit’in Türkiye’ye getirmiş olduğu en önemli icraatlerden birisi olan KPSS’yi bile bu süreçte bitirdiler. Geçtiğimiz günlerde Adalet Bakanlığı’na alımda ilk 3’e giren adayların tamamının mülakat yoluyla elendiğini görüyoruz. Hakimlik-Savcılık sınavına bakıyorsunuz en yüksek puanların elendiğini görüyorsunuz. En küçük memurlukta bile bu hastalık devam ediyor. Maalesef yine aynı hatalara düşülüyor. Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı bir tarikatın şeyhini ziyaret etti. Ne yazık ki aynı akıl devam ediyor. Bir ülkenin Cumhurbaşkanı bir tarikat şeyhinin önünde diz çökemez. Devlet resmen tarikatlar arasında paylaşılmış.” ifadelerini kullandı.
“BİLİM SANAT VAKFI’NA KAYYUM ATANMASI DEMOKRASİYE AYKIDIR”
Orta Doğu’ya bakınca laikliğin ve Atatürk’ün öneminin bir kere daha ortaya çıktığını söyleyen Ağbaba, Bilim Sanat Vakfı’na kayyum atanmasını da eleştirdi. Ağbaba şöyle konuştu: “‘Bu batı ve çağdaşlık Türkiye’ye ne verdi; ne getirdi.’ diyorlar. Bunu mecliste de söyledim; Batı, çağdaşlaşma, laiklik ve bilim sayesinde Türkiye’nin yetiştirmiş olduğu bir aydınları düşünün. Yazarını, çizenini, müzisyenini, hocasını, bilim insanını bir düşünün: Aziz Sancar’ından Yaşar Kemal’e, İdil Biret’ten Leyla Gencer’e binlerce isim sayarsınız. Peki ya bunların modeli kim? Daha geçen izlemişsinizdir bir profesör diyor ki ‘Google, Abdülhamid Han Hazretleri tarafından icat edildi.’ Bunu da inanarak söylüyor. Tehlikeli olan o. Bir başkası TRT ekranına çıkıyor diyor ki; ‘Hz. Nuh zamanında cep telefonu vardı.’ Bu anlayışın yetiştirdiği insanlara bakın. Bir Şıh vaaz veriyor: ‘Zam isteyeninin maaşını düşürün ki o zaman memnun oluyor.’ diyor. Ne bileyim bir başkasında sapıklığa varacak şeyler var: ‘Mehdi gelecek.’ diyor, Adıyaman Üniversitesi rektörü ‘Kadın eli tutmak ateş tutmakla eş değerdir.’ diyor. İşte bu anlayış Türkiye’yi yönetiyor. Son dönemde kendi içlerinde de büyük ayrışmalar var. Dün bir vakfa kayyum atadılar. Kayyum atanması demokrasiye aykırıdır. En önemli muhafazakâr vakıflardan bir tanesi olan Bilim Sanat Vakfı’na sırf Davutoğlu’na yakın diye, Davutoğlu kurucusu diye vakfa el koydular. Şimdi o kesim de isyan ediyor, ‘Böyle düzen olur mu?’ diyor. Demokrasiden uzaklaştıkça dibe çöküyoruz. İşin kısası, biz, diğer İslam ülkelerinden hala farklıysak bunu laikliğe borçluyuz, bunu laik demokratik cumhuriyete borçluyuz, bunu Atatürk’e borçluyuz. Bunun da değerini hep beraber bilmeliyiz.” dedi.
Bülten