SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Malatya'da Sonbahar: Ruhun Altın Rengi

Malatya'da Sonbahar: Ruhun Altın Rengi
A- A+ PAYLAŞ

Gezgin, araştırmacı-yazar, eğitimci Fikri Demirtaş, sonbaharın gelişiyle Malatya coğrafyasında ortaya çıkan görüntüleri fotoğrafladı, “hazanı” anlatan bir yazı kaleme aldı. 

Malatya’da Sonbahar: Ruhun Altın Rengi başlıklı yazıda Demirtaş, imarla birlikte ortadan kaybolmaya yüz tutan bahçelere, bağlara da değindi. 

***

Bir Mevsim Değil, Kalpte Hiç Bitmeyen Özlem

Bazı şehirler mevsimleri yaşar; bazıları ise o mevsimin bizzat kendisi olur. Malatya da öyledir. Sonbahar buraya geldiğinde yalnızca ağaçlar sararmaz; insanın içi, hafızası ve çocukluğu da renk değiştirir. Çünkü bu kadim topraklarda esen her rüzgâr, düşen her yaprak ve su başlarından gelen her ses, geçmişten bugüne taşınan bir hatıra gibidir.

Sonbahar Malatya’ya sessizce dokunurken ova ve dağlar adeta bir ressamın fırçasından çıkan tabloya dönüşür. Dünya kuru kayısısının büyük bölümünün yetiştiği bu topraklarda, “Hasanbey”, “Kabaaşı”, “Alyanak”, “Hacıhaliloğlu” ve daha nice çeşitten oluşan yaklaşık 9 milyon kayısı ağacı, sarıdan bakıra, bakırdan kızılın en derin tonlarına doğru bir renk şölenine bürünür. Her yaprak, her dal sanki kendi mevsim türküsünü söyler.

Ama bu toprakları güzelleştiren yalnızca kayısı değildir.  Kiraz, vişne, elma, hurma  erik, dut, şeftali, Kızıcık ve armut ağaçları da sonbaharın sessiz çağrısına teslim olmuştur. Kimi yaprakları ateş kırmızısı gibi yanar, kimi solgun sarıya dönerek usulca dalından ayrılır; kimi ise son ana kadar yeşilden kopmamak için direnip gökyüzüne bakar.

Dağların eteklerinde büyüyen meşe, alıç, ceviz, çınar ve kavak ağaçları; rüzgârın her dokunuşunda ağırbaşlı bir saygıyla hışırdar. Söğütler su kenarlarında ince ince sallanır, çamlar ise bütün bu değişimin ortasında zamana meydan okur gibi dimdik durur.

Rüzgarda yapraklar savrulurken toprakla gökyüzü arasında kısa bir yolculuğa çıkar; her düşen yaprak, bahardan kalan coşkuyu, yazdan taşan bereketi ve sonbaharın hüznünü taşır. Doğanın bu sessiz vedası, şehrin ruhunda derin bir yankı bırakır.

Çünkü Malatya’da sonbahar yalnızca bir mevsim değildir; emektir, hatıradır, sessiz bir iç çekiştir. Gökyüzünün grisi, bağların bakır rengi, toprağın kokusu ve rüzgârın dokunuşu insana hem hüzün hem huzur verir. Bu mevsimin her rengi; saklı bir umut, bekleyen bir bahar ve asla unutulmayacak bir hafıza taşır. Malatya’da sonbahar, ruhu sararan bir zaman değil; ruhu altın rengine boyayan bir hatırlayıştır.

Sanatta Sonbahar: Rengin, Hüzün ve Sessizliğin Estetiği

(...) Kayısı ağacının yorgun dalları arasında

rüzgâr hüzünlü bir melodi çalıyor.

Teninin kokusu düşüyor burnuma,

saçlarına sarı, kızıl yıldızlar yağarken

gözlerimde aşkın o eski ışıltısı —sanki hâlâ orada.(...) 

Sonbahar, yalnızca doğanın renk değiştirdiği bir zaman dilimi değildir; aynı zamanda insan ruhunun da değiştiği bir eşiktir. Fotoğrafçıların objektifinde kartpostal gibi duran manzaralar, ressamların tuvalinde ağırbaşlı ve derin bir renk armonisine dönüşür. Şairlerin kaleminde kelimeler incelir, yumuşar, hüzünle nefes alır. Besteciler notalara sarı bir meltem, yağmurun ritmine benzeyen bir sızı ekler. Çünkü sonbahar yalnızca bir mevsim değildir; duyguların mevsimidir.

Bazen bir melodi düşer kulaklara; sesi rüzgârla, kokusu son nefesini veren yapraklarla birleşir. Tıpkı yıllardır dillere yerleşen o hüzünlü şarkı gibi:

Bir yaprak daha düştü

Bak yine dalından;

Bir sayfa daha kapandı

Bu ömür kitabından."

Sonbahar, sadece ağaçlardan düşen yapraklarda değil; kelimelerde, şarkılarda, resimlerde ve insanın iç sesinde yaşar. Bir vedanın inceliğiyle, bir bekleyişin sabrıyla…

​Coğrafyanın Şiiri ve Altın Panaroma

Güzellik Beydağ'ından başlar süzülmeye… O heybetli dağın eteklerinden aşağıya doğru, Derme suyunun ve Çat Barajı’nın hayat verdiği su Asbuzu bağ köyleri ( mahalle), Kapılıktan Gündüzbey ve Kileyik'e (Yakınca) yayılır. Oradan Çırmıktı (Yeşilyurt), Banazı (Bostanbaşı) ve Tecde’ye uzanır. Adafı, Çarmuzu, Dilek ve Orduzu’dan geçip, Hititler’in “Bal Ülkesi” dediği Melide’nin (Malatya) 5 bin yıllık Arslantepe Höyüğü ’ne selam verir; Aşağı Şehir’e (Battalgazi) iner. Tohma ve Fırat’ın suları ile beslenen Karakaya Baraj Gölü çevresindeki köylere uzanır. Malatya Ovası, bu geçişle birlikte doğanın nefes kesen sonbahar panoramasına dönüşür; bir ressamın tuvaline en coşkun renkleri, bir fotoğrafçının kadrajına en derin ışığı sunar.

İmar Rantı ve Kaybolan Bağ Kültürü

Ne yazık ki Malatya’nın o eşsiz güzelliğini taşıyan bağ köylerinden —özellikle Bostanbaşı, Tecde, Çilesiz, Adafı ve Yakınca’nın— o bir zamanlar cennet kokan bağları, bahçeleri ve su gözeleri birer birer imar rantına kurban edildi. Bir vakitler toprağın nefes aldığı, suyun ses verdiği bu yerlerde artık sonbahar bile eskisi gibi gelmiyor; yalnızca gölgede kalmış bir hatıra, sararmış bir fotoğraf karesi gibi uzaktan bakıp iç çektiren bir zaman duygusuna dönüştü.

Bir vakitler sabahın ilk ışığında su başına inen çocukların ayak sesleri, çeşme başında su dolduran kadınların gülüşleri, bağ içlerinden yankılanan horoz sesleri, serçelerin, bülbüllerin cıvıltıları, çalı diplerinde hozelek ( salyangoz) toplayan çocukların sesleri, şimdi beton duvarlara çarpıp kayboluyor. Sonbaharda dökülen yaprakların hışırtısı duyulmaz oldu; çünkü yaprak yok, ağaç yok, o mevsimi taşıyan ruh artık yok.

Toprak kanalların, yolların kenarındaki dut, ceviz, söğüt ve çınar ağaçlarının gölgesinde serinleyen insanlar; bağ evlerinin önünde közde çay pişirip, kızıl sonbahar göğünü seyreden yaşlılar; sulama kanallarında suya girip kahkahalara boğulan çocuklar…

Hepsi birer anıya dönüştü —tıpkı sararmış bir albümde duran, köşesi kıvrılmış bir fotoğraf gibi…

O topraklarda bir zamanlar nefes alan canlılar —kelebekler, arılar, değinler ( sincap)kirpiler; bağ aralarında otlayan kuzular; bağlarda, bağçelerde çalışan kadınların  erkeklerin sohbetleri ile bütünleşen o cıvıl cıvıl hayat— yerini gürültüye, egzoz kokusuna ve gri duvarların soğuk sessizliğine bıraktı. Kayısı Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü yeşil bir vaha gibi apartmanların, sitelerin arasında kaldı. Arazisinin bir kısmına Şehriban Günata Anadolu Lisesi yapıldı. Buranın da geleceği karanlık... 

Evliya Çelebi’nin öve öve bitiremediği o bereketli Malatya bahçelerinde kiraz, vişne, ayva, erik, elma, şeftali, kızılcık, dut, armut,  kayısı ağaçları, üzüm asmaları bir zamanlar her mevsimi ayrı bir şölen yapardı.

Üzüm bağları sarıya döndüğünde, ağaçlar ateş rengine büründüğünde, sonbahar Malatya’da sadece bir mevsim değil; kokusu olan, sesi olan, rengi olan bir hatıraydı. Şimdi ise sonbahar gelmiyor —yalnızca takvim yapraklarına yazılmış bir isim olarak yaşıyor.  Bugün, o yeşil denizin yerini gri bir beton denizi aldı.

Sitelerin bahçelerinde park adı verilen alanlara artık meyve değil; meyvesiz süs ağaçları —çamlar, mazılar, serviler— dikiliyor. Toprağın bereketi değil, yalnızca görüntüsü yaşatılıyor. O eskiden rüzgârla dans eden sonbahar yaprakları şimdi yok. Yerine pencereden pencereye bakan binaların gölgeleri var.

Bağ evlerinin yerine dikilen apartmanlar göğe uzanıyor ama gökyüzünü daraltıyor; rüzgârın yönü değişti, kuşların yolu şaştı. Toprağın bereketi sustu, suyun şırıltısı kesildi, komşuluklar bitti.

Bir zamanlar herkesin birbirine “komşum” dediği, kapı önlerinde bağ bozumu konuşulan, serin sonbahar akşamlarında kayısı kokusunun rüzgârla mahalleye yayıldığı o kültür, yerini yalnızlığa ve yabancılığa bıraktı. Artık o eski bağların ruhu yok. Sonbahar burada eskisi gibi yaşanmıyor; çünkü o mevsimi taşıyan toprak çoktan yaralandı. O toprağın hafızası şimdi yalnızca insanların kalbinde bir sızı, eski bir fotoğrafın solmuş rengi, hatırlanınca iç burkan bir kayıp olarak yaşıyor.

Malatya’nın kaybettiği bu yeşil nefes, yalnızca doğanın değil; bir kültürün, bir mevsimin, bir yaşam biçiminin sessizce çekilip gidişidir.  

Altın Yapraklar, Gurbet ve Sessiz Veda

​Sonbaharda güneş, kayısı bahçelerinin üzerinden çekilirken, sanki asırların yorgunluğunu omuzlarında taşır.  Gurbetin en kuytu anında dahi, her Malatyalının burnuna dolan o tanıdık kayısı kokusu, bahçelerin altın sarısı manzarasıyla birleşerek kalpleri memleketin sinesine götüren tarifsiz bir duygu yaşatır.

Ovalardaki tarlalar, bağlar ve bahçeler, sonbaharla birlikte bir döngüyü tamamlar. Çiftçiler, baharı dört gözle bekleyen bir sabırla, şimdiden kayısı çiçeklerinin narin dokusunu ve hasadın hayalini kurarlar. Rüzgâr, sararmış kayısı yapraklarını önüne katıp sürükler. Her düşen yaprak, bir anıyı diriltir; her çıplak kayısı dalı, bir sonraki bahara dair sessiz bir yemindir.

​Malatya’nın sonbaharı, aslında sessiz bir vedadır. Ne feryat eder ne de konuşur; yalnızca kokar. Kayısı yaprağının altın rengi, şeftalinin son tadı ve Derme suyunun dinmeyen ninnisi... Hepsi bir araya gelince, insanın yüreğinde tarifsiz bir memleket sızısı bırakır.

​Malatya’da sonbahar, sadece bir mevsim değil; ışığın, rengin ve sessizliğin büyülü bir şölenidir. Turuncunun, kızılın ve altının en cömert tonlarıyla yeryüzünü boyadığı bu günlerde doğa, fotoğrafçılar için adeta bir açık hava stüdyosuna dönüşür. ​Tam da bu yüzden, şimdi tam zamanı…

​Doğaya çıkın; bahçelerin içinde, sokak aralarında, bağların arasındaki patikalarda ağır ağır yürüyün. Ayaklarınızın altında hışırdayan gazellerin sesi, sonbaharın size fısıldadığı en güzel çağrıdır. Unutmayın: Renklerin en yoğun olduğu bu dönem, rüzgârın tek bir savruluşuyla sona erebilir. Yapraklar bir anda dökülür, o büyülü an kaybolur.

​Gördüğünüz güzelliği sadece izlemekle kalmayın;  dronla çekim yapın. Fotoğrafa, videoya, hafızaya kaydedin. Çünkü sonbahar, hatıraları altın bir çerçeveye yerleştiren en cömert mevsimdir.

​Doğaseverler, fotoğraf tutkunları, renklerin peşine düşenler… Malatya’nın sonbaharı sizi çağırıyor. Makinenizi alın, ışığa güvenin, doğaya kulak verin ve bu eşsiz mevsimin bir parçası olun.

***

Yazının aslını aşağıdaki linkten ulaşarak okuyabilirsiniz:

https://fikridemirtas44.blogspot.com/2025/11/malatyada-sonbahar-ruhun-altn-rengi.html

Fikri DEMİRTAŞ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

12 yorum yapılmış

  • Reşide BALİBEY (3 hafta önce)
    En sevdiğim mevsim sonbahar ve en sevdiğim topraklar, doğduğum ama doyamadığım Malatya. Ben Malatya için gözyaşlarımı Barguzu'nun bağ - bahçeleri yok edilip yerine betonlar döşenirken dökmüştüm. Kim bilir daha ne ağaçlar poz verecekti allı, morlu, sarılı giysileriyle. Her fotoğraf görsel bir şölen. Doyamıyorum bakmaya, eşlik eden yazıları okumaya. Ya yaşadıkları son sonbaharsa diye ağaçlar adına korkuyorum. Öyle çok anlatın ki kıyamasınlar. Malatya'da sonbahar berekettir. Toprak, ağaçlar yarışırlar bir şeyler sunabilmek için. Sizin gibi değerini bilenlerin objektifinde olmaları güven veriyor. Emin ellerde canım memleketimin börtü - böceği, kurdu - kuşu diye seviniyorum. Şimdiden heyecanla bekliyorum Malatya'da Kış diyeceğiniz günleri. Bir mevsimin kokusu olur mu bilmem ama burnumda mis gibi kurumus yaprak kokusu var. (Bahçelerde açık bir alanda toplanmış gazel yığınlarına yatak niyetine uzanarak büyüyen her Malatyalı alır bu kokuyu.) Nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum, güzel olanları unutmama izin vermediğiniz için.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • orduzulu (3 hafta önce)
    sonbaharın ve Malatya nın özetini yapmışsınız ,yüreğinize sağlık
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Celal Yıldırım (3 hafta önce)
    Yazınızı okudum,nasıl bir ruh halinde olduğumu yazmakla ifade etmem ne yazsam az gelir yetersiz görürüm. Dört mevsimi yaşatınız.Anadoluda bir söz vardır mal sahibene benzer. Malatya’nın insanıda doğası gibi.Ankarada bazen yöre derneklerinde hasret gideriyoruz bir nebzede olsa mutlu oluyoruz. Eski yaşantının sevilecek az yönleri olsada eşli doğayı özler olduk. Ovaları betonlaştırdılar yaylaları maden kazıları ile canlılar tedirgin ettiler. Kaleminize yüreğinize sağlık. Efkarlandırdın. Gözünüze kimse kötü görünmedim. Yolunuz hakime hekime uğramasın.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Cafer Dogan (3 hafta önce)
    Betonlasma ve doğanın ranta kurban edilmesi, artık ne yazik ki önüne geçiremeyen bir gidişat oldu ne yazikki. Eski güzelliklerin hatırına bu güzel yazına Ahmet Hasim'in Sonbahar siiri yakışır. Bir taraf bahçe, bir tarafta dere, Gel uzan sevgilim, benimle yere Suyu yakıta döndüren bu hazan Bizi gark ekliyor düşüncelere...
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Celal Başaran (3 hafta önce)
    Sayın hemşerim,eline yüreğine sağlık,beni çocukluğuma götürdün,fıratın kenarındaki güzelim köylerinde dört mevsimi doya doya yaşadım,selamlar.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Bilal (3 hafta önce)
    Emeğine yüreğine kalemine sağlık Can dost doğa aşkı dolu bir yazı olmuş .Toprak ölürse insanlık ölür.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Abbas Soğukpınar (3 hafta önce)
    Çok güzel bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık. Malatya özlemimiz her daim kalbimizde. Bursa'dan selamlar.
    %80
    %20
    Yanıtla
  • Şaban KARAKUZU (3 hafta önce)
    Sevgili arkadaşım, üstadım, öğretmenim , Çok değerli can dostum Fikri bey’ciğim; eline emeğine yüreğine sağlık. Hazan mevsiminin hüzünlü günlerini en can dostum bilir, çünkü yaşayan o’dur. Ne anlatılır, ne de resmedilir ne çizilebilir ne de kelimelere dökülebilir. Duygu ancak yaşanabilir. Fikri bey kardeşim de bunu yaşadığı için ; en iyi fotoğraflayan, kelimelere dökebilendir. Son bahar; kimine göre göç, pılıyı pırtıyı toplayıp yola koyulmak, kimine göre ise kışa hazırlanıp (ilk)bahara daha güçlü çıkmaktır, sonbahar’ın anlamı. Kalemin var olsun, gönlün zengin kalsın dostum. Sağlık, huzur , esenlikler diliyorum
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Efsane Malatyasporlu 1966 (3 hafta önce)
    Hocam ağzınıza, kaleminize sağlık; herşeyi çok güzel özetlemişsiniz. Kendi geleceğimizi, güzelliklerimizi üç kuruşluk maddi çıkarlarımız uğruna maalesef biz yitirdik. Artık ne o eski komşuluklarımız, hatıralarımız, ne de o eski Malatyamız' dan eser kalmadı. Çok teşekkür ediyorum.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • İzzet Berktaş (3 hafta önce)
    Hocam, Tasvir gücün, duygusal tonların o kadar etkili ki -fotoğraf çekme becerime güvensem- yazın “koşa koşa” memlekete gitme isteği uyandırdı. Teşekkür ederim.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • ADİL AKTAŞ (3 hafta önce)
    Değerli dostum sevgili arkadaşım sevgili ortağım gezgin öğretmen Fikri hocam yine döktürmüşsün kalemine yüreğine eline sağlık Hazan mevsimi ve sonbahar bu kadar güzel betimlenebilirdi ve bunu da ancak sen yapabilirdin ki yapmışsın bile. Birlikte yaptığımız gezilerde Malatya'nın güzelliklerini Hazan mevsimini kış mevsimini kardelenleri karı soğuğu güneşi rüzgarı resmetmiştik ve gerçekten yaptığımız o geziler bir gezinin ötesinde çok şeyler barındırıyordu. Sen sadece betimlemek de kalmıyor aynı zamanda tarihsel nitelikte bilgiler de ekliyorsun bu yazılarına. İşte bu yazılar birileri için belki araştırma belki akademik anlamda destek belki de turistik anlamda Malatya için bir değer oluyor. Seni takip ediyorum ve etmeye de devam edeceğim. Yine birlikte güzel geziler yapacağız yine güzel yerler göreceğiz yine resmedeceğiz ve yine bu güzellikleri insanlara sunacağız iyi ki varsın Sevgili hocam Malatya senin gibi bir değerin farkına vardı nihayet. Malatya'yı Malatya yapan da bu değerler sen de bu değerlerden birisin. Teşekkürler Teşekkürler Teşekkürler...
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Birsen Peksen (3 hafta önce)
    Tadıyla, rengiyle, kokusuyla ve yürek sızısıyla resmedilmiş bir hazan mevsimi betimlemesi yaratmış Fikri öğretmenim.Heryerde aynı doğa acımasızlığı sürüyor. Gure/ Fener'deki evimin yakınındaki dönemlerce meyve bahçesi( ayva ve nektarin) iki günde yerle bir edildi.Daha 15 yaşında, her yıl bakımı, budaması yapılan sağlıklı ağaçları ve tırlar dolusu meyveleri vardı, pazarlıyorlardı.Duyuşuma göre bir devlet desteği alma aldatmacası yine.Bu konu yurdun her yanındaki kurnaz vatandaşlarla kullanılan. devletin de sorumsuz ve ilgsizce dağıttığı bir acı gerçek.Kimin parasını kime verdiğini düşünmeyen, takibini de yapmayan bir yönetim kafası, pejmurdalığı içimizi yakıyor. Fikri öğretmenin iç sızısı da bu değil mi?Teşekkürler Fikri öğretmenim. Güzelliği eskilerde kalan bereketli sılama selam olsun.
    %100
    %0
    Yanıtla