SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Malatya'nın Bir Nurettin Soykan'ı Vardı

0
Güncellendi - 2016-05-11 01:08:00
Malatya'nın Bir Nurettin Soykan'ı Vardı
A- A+ PAYLAŞ

..Yüreği ağlarken yüzü gülebilen ender insanlardan biriydi Nurettin Soykan..

Ertaç ÖNAL Yazdı          

ertaconal@mynet.com

Her konudaki görüşlerinden feyiz aldığım, yaşama ve çalışma azmine hayran olduğum bir değerdi O. Çocuklarla çocuk, gençlerle genç, yetişkinlerle yetişkin şapkasını takar.

Kısaca; tevazusunu kişiliğiyle özdeşleştiren, hiç de abartılı olmayan bir ifadeyle ‘’Malatya’mızın beyaz atlı prensi’’ diyebileceğim özüyle, sözüyle, duruşuyla muhatabına güven ve huzur telkin eden bir kimliğe sahipti. ‘’Malatya şehreminiydi.’’ Dost canlısıydı, yardımseverdi.

Yüreği ağlarken yüzü gülebilen ender insanlardan biriydi Soykan.

Çok sevdiği tek erkek evladını genç yaşta kaybettiğini haber aldığım gün, kendisinin sağlığıyla ilgili bin bir endişeyle yola koyulmuştum. Beni havaalanında karşılayan yakın dostum bir arkadaşımla İstanbul’daki evine ulaştığımızda bizi hafif bir tebessümle karşıladı, yanında yer gösterdi. Hal hatır sordu. ‘’Buraya kadar zahmet ettiniz, yoruldunuz’’ diye de sitem etti.

Olağan inceliğini en acı gününde kaybetmemesi bir yana bu metanetli duruşuna hayret etmiştim. Ertesi gün eşine, Soykan’ın bu metanetli duruşuna hayran olduğumu söyledim. ‘’Öyle görünüyor ama siz gittikten sonra odasına çekilip bağıra bağıra ağladı.’’ dedi, oğlundan bir süre sonra kaybettiğimiz Şahende hanım.

İçini kavuran acısına rağmen etrafını rahatsız etmemek, üzmemek adına yüreği yanarken yüzü gülebilecek kaç insan vardır acep günümüzde? Böylesine nazif ve latif bir insandı…

TAVLASI ÖKSÜZ KALDI

Tavla oynamak en büyük hobisiydi.

Günün akşam saatlerine kadar ofisinde yoğun bir tempoyla çalışır, ajandasına gerekli notlarını alır, ertesi günün programını yapardı. 84 yaşına rağmen müthiş bir çalışma azmi ve hafızası vardı.

Bir başka özelliği de insanları çok iyi tahlil edebilmesiydi. Gün boyunca ofisine onlarca insan ve telefon gelir, bir takım vaatlerde bulunarak birlikte iş yapma, yardım v.s talepleriyle karşılaşırdı. Genellikle uygun olmayan ve art niyet taşıyan bu talepleri her zamanki nezaketiyle muhatabını incitmeden, rencide etmeden cevaplandırırdı. Gelen taleplerdeki samimiyeti anında çözebilmek gibi akıl almaz bir önseziye sahipti.

Son birkaç yıldır kasıklarındaki bir damarda tespit edilen yoğun anevrizma nedeniyle yürümekte sıkıntı çekmekteydi. Doktorların tavsiyesi de fazla yürümekten kaçınması yönündeydi. Kalbe veya akciğere sıçrayacak bir kan pıhtısının ani ve şok bir ölüme sebep olabileceği ikazını almıştık doktorlarından. Bu nedenle son birkaç yıldır oldukça büyük olan ofisinin bir odasını yatak odası olarak kullanıyordu.

Tatil günleri de dâhil her sabah koridorun diğer ucundaki çalışma salonuna sakal tıraşını olup, takım elbisesini giyip, kravatını taktıktan sonra gelmeyi hiç ihmal etmezdi. Sürekli çalışmak ve üretmek O’nun yaşam tarzıydı.

Bunca yıllık yaşamını hep çalışmakla geçirdiğini, 1 gün bile olsun bir deniz kenarında tatil yapamadığını söylemişti bana.

Geçen yıl yaz mevsimi başlarında her iki elinin parmaklarında gittikçe artan güç kaybı başladı. Kalem tutamaz, yazı yazamaz olmuştu. Çok üzülüyordu bu duruma. Zaten oğlu Sezar Soykan’ın vefatından sonra sağlığına da pek dikkat etmez olmuş, yıllardır içmediği sigaraya yeniden başlamıştı. Ölmek korkutmuyordu O’nu. ‘’Vademiz dolduğunda gideceğiz o âleme’’diyordu. Ama yaşarken yazı yazamamak demek çalışamamak, üretememek demekti. Bir de en büyük hobisi olan tavla oynarken zarları parmakları arasına alamamak korkunç(!) bir durumdu. Ne kasığındaki kan pıhtıları ne de solunum yetersizliği o kadar önem arz etmiyordu O’nun için.

Her Malatyalının hastasına yardımcı olan Dr. Şanal Tosun burada da hızır gibi imdada yetişti. Bu konuda uluslararası üne sahip beyin, sinir ve kas hastalıkları uzmanı Malatyalı hemşerimiz Prof. Dr. Ersin Tan’dan aldığı randevuya birlikte gittik. Olağanüstü bir ilgi gösterdi Ersin hoca. ‘’Sizi bizzat tanımış olmak ne büyük bir onur benim için’’ diyor, Soykan’ın hastanedeki odasına her gelişinde elini öpüyor, kimseye bırakmadan soyunup giyinmesine bizzat yardımcı oluyordu. Prof. Dr. Ersin Tan’ın yoğun ilgi ve şefkati, 1 aylık bir tedavisi ile tamamen düzeldi. Artık kalem tutabiliyor, çalışabiliyor, en az bunlar kadar önemlisi tavla oynayabiliyordu.

OFİSİ DOST MECLİSİ İDİ

Saat 17.00 den sonra Soykan Ofisi dostlarının, arkadaşlarının buluşma noktasıydı. Günlük siyasi ve ekonomik envanterler çıkarılır, yorumlar yapılır ve bitip tükenmek bilmeyen tavla maratonu başlardı. Tavla oyununda hemen herkesin tek rakibiydi. Sadece futbol maçlarını bir de haberleri izlerken ara verilirdi tavla oyununa. Bu sebeple hemen her gece aralıksız 4-5 saat tavla oynadığı olurdu. O’na göre günlük streslerden arınma saatleriydi bu saatler ve hiç yorgunluk belirtisi göstermezdi.

Koyu bir BJK taraftarı olmasının yanı sıra en büyük tutkusuydu Malatyaspor. Bu her iki takım galip geldiğinde keyfine diyecek olmazdı. Yenildiklerinde ise her ne kadar belli etmemeye çalışsa da yüzüne belirgin bir hüzün çökerdi.

Hiç unutmam bir hafta sonu bu her iki takımın aldığı kötü sonuçlardan sonra oldukça dalgın ve üzgün bir haleti ruhiye içinde Sayın Miraç Akdoğan ile tavla oynuyor, bir eliyle tavla zarlarını atıp diğer eliyle yanındaki tabaktan leblebi yiyordu. Ben bir ara ‘’Ne olacak bu Malatyasporun hali?’’ diye kendi kendime söylendim. Dalgınlıkla elindeki iki leblebi tanesini zar diye tavlanın içine atıp, diğer elindeki zarları da leblebi diye ağzına atmasın mı? Kendisi dâhil hepimiz dakikalarca gülmüştük.

SON 48 SAATİ

4 Mayıs 2009 pazartesi akşamı ofisine biraz gecikmeli gittim. Tarım Bakanlığı eski müsteşar yardımcılarından Ebubekir Bey ile tavla oynuyor, bisiklet federasyonu eski başkanı Ömer Şahin de seyrediyordu. Her zamanki tebessümü ile ‘hoş geldin’’ dedi. İlerleyen saatlerde renginin sarardığını ve yüz ifadesinin sıkıntılı bir hal aldığını görünce bir rahatsızlığı olup olmadığını sordum, olmadığını söyledi. Ama hasta olsa bile yanındaki insanları üzmemek adına söylemezdi. Bunu bildiğim için biraz yatıp dinlenmesini önerdim. İlk defa rastladığım aksi bir ses tonuyla ‘’Nereden çıkarıyorsun hasta olduğumu, Ebubekir tavlada dersini aldı, şimdi geç bakalım karşıma senin de dersini vereyim’’ dedi.

Tavla oyunumuz bittiğinde vakit gece yarısını geçmişti. Hep birlikte kalktık. Yüzündeki sararmadan endişelendiğim için tekrar sordum. ‘’Merak etme iyiyim’’ dedi. Sadece Ömer bey’den kullandığı oksijen tüpünü değiştirmesini rica etti.

Ertesi gün öğlen saatlerinde telefonla ofisini arayarak sekreterinden sağlık durumunu sorduğumda Genel Müdürü Halis Bey ile doktora gittiğini öğrendim. Akşamdan beri idrara çıkamamış, İbn-i Sina hastanesinde 2-3 gün doktor gözetiminde kalması kararlaştırılmış. Bu durumu müşterek dostumuz Sn. Miraç Akdoğan ile paylaştım. Akşama kadar telefonla sağlık durumunu takip ettik, her defasında uyuduğu haberini aldığımızdan rahatsız etmemek için hastaneye gidemedik. Çünkü yanına gelen olduğunda ne kadar hasta olursa olsun doğrulup ilgilenmek isterdi. Ertesi gün akşam saatlerinde artık sabredemedik. Hastaneye gitmeyi kararlaştırdık.

Tarih 6 Mayıs 2009 Salı idi.

Akşamının ilk saatlerinde Halis Bey telefonla arayıp, ağlayarak ‘’Baba’yı kaybettik’’ dediğinde, bu ölüme ne kadar hazırlıksız olduğumuzu anladım.

Kim bilir, belki de gönlümüzde ölümsüzleştirmiştik kendisini…

Şoktan kurtulduğumda Miraç Bey ile birlikte uçarcasına koştuk hastaneye. Nafile; koca çınar devrilmişti.

Malatya’da ilk tören 25 yıl önce temeline ilk harcını koyduğu ve sonraki yöneticilerce kendi adının verildiği Orduzu Pınarbaşı’ndaki tesislerde yapıldı. Saygı duruşundan sonra, o anki duygularımı irticalen şu konuşmamda dile getirmeye çalıştım;

“Önceki gün Hakk'ın rahmetine kavuşan, birkaç saat sonra içimiz kan ağlayarak toprağa vereceğimiz Sn. Nurettin Soykan ile ilgili anılarımızı tazelemek, O’nun ruhu şad etmek üzere, 25 yıl önce büyük ölçüde finansmanını kendi sağlayarak temeline ilk harcını koyduğu bu tesislerdeyiz. Aradan tam 25 yıl geçmesine rağmen daha dün gibi hatırımda bu tesirlin temel atma töreni.

Bir tahta masa, bir kırık sandalye ve oldukça yüklü bir borç ile teslim aldığın Malatyaspor’u o günün şartlarında hiçbir Anadolu kulübünün sahip olmadığı bu modern tesislere kavuşturan ey aziz insan, Malatya, Malatyalılar ve Malatyaspor var oldukça asla unutulmayacak, daima hayırla yâd edileceksin. Sen bu şehre, bu şehrin insanlarına ‘’Namaglûp şampiyonluk’’ gururunu yaşattın. Ben de o sezon Malatyaspor yönetim kurulu üyesi olarak senin en yakınındakilerden biriydim. Bizlere alınan göreve saygıyı, disiplini öğrettin. Bizlere engin hoşgörüyü, yaratılanları sevmeyi öğrettin. Bizlere güven duymayı ve güvenilir olmayı öğrettin. İnsanların üzülmesine gönlün razı olmazdın hiç. Ama seni sevenlerin yüreklerini yakarak aniden ayrıldın aramızdan. Eminim, şimdi ruhun bir yerlerden bizlere bakıp; ’’ Üzülmeyin evlatlarım, dostlarım. Takdir-i İlahi bu’’ diyor.

Güle güle Malatya’nın, Malatyalıların Malatyaspor’un manevi babası, bizler, seni ve yaptıklarını unutmayacağız.”

NAMAĞLUP ŞAMPİYONLUĞUN FİTİLİ NASIL ATEŞLENDİ?..

1983-84 sezonunda elde edilen namağlup şampiyonlukla ilgili yüzlerce anımdan sadece birisini burada paylaşmak istiyorum:

Giresunspor ile iç sahada ilk maçımızı oynuyoruz. İlk yarı 0-0 beraber sonuçlandı. Takımlar soyunma odalarına gittiler. Hazirundan birisi rahmetli Soykan’a ‘’Başkanım futbolculara pirim sözü vermek ister misiniz galibiyete teşvik etmek babından’’. dedi. ‘’Öyle bir adet de mi var’’ diye yanıtladı Soykan tebessüm ederek ve hemen oturduğu yerden kalktı. Hep birlikte soyunma odasına gidildi. Başkanlarının geldiğini gören futbolcular bağrışmayı bırakıp sessizliğe büründüler. ‘’Evlatlarım, bu maçı galibiyetle tamamlayacağınızdan hiç şüphem yok. Ben de size galibiyet hediyenizi peşin vermek istiyorum.’’ diyerek cebinden çıkardığı çek defterinden bir koçanı imzalayarak koparıp Kaptan Çetin’e uzatırken ‘’Ben bu çeke bir rakam yazmıyorum, kaptanınız ne miktar yazarsa yazsın benim kabulümdür. Hadi size başarılar diliyorum diyerek soyunma odasından çıkarken soyunma odası futbolcuların alkışlarıyla çınladı.

Kaptan Çetin futbolculara dönerek; ‘’Arkadaşlar para önemli değil. Nasıl bir başkanımız var gördünüz. Para için değil başkanımız için herkes iki kişilik oynayacak. Galip gelmeden bu stattan çıkmak yok.’’ derken sezon sonunda şampiyonluğun geleceği hissi daha o maçta yüreklere doğmuştu. Nitekim Malatyaspor o maçı Oktay Çevik ve merhum Ali Rıza Tunçyürek’in golleriyle 2-0 alacaktı.

Zirve mücadelesinin fitili böylece ateşlenmişti ve Malatyaspor, o sezonu namağlup şampiyon olarak tamamlayarak, şimdiki adı Süper Lig olan 1. Lige yükseldi.

Ne tesadüftür ki Malatyasporun kuruluşu 6 Mayıs 1966 tarihini gösterirken, efsane başkanının ölüm tarihi de 6 Mayıs 2009 tarihini gösterdi.

Efsane Başkan artık yok. Malatyaspor yaşıyor mu acaba?

Seni yüreğimizde yaşatıyoruz ama çok özledik sevgili Başkan’ım. Canım Ağabey’im.

Işıklarda uyu. Mekânın cennet olsun.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

13 yorum yapılmış

  • mehmet melih artun (3 yıl önce)
    Mekanı cennet olsun..
    0
    0
    Yanıtla
  • Selahattin kaya (7 yıl önce)
    Mekani cennet olsun
    0
    0
    Yanıtla
  • Yavuz Selim Turan (8 yıl önce)
    Ertaç abi yüreğine ve kalemine sağlık,çok güzel anlatmışsınız büyük Başkan ve de çok değerli Sn.Soykan'ı. Allah mekanını cennet etsin.
    0
    0
    Yanıtla
  • Mehmet Hanefi Selimoğlu (8 yıl önce)
    Mekanın cennet olsun asil başkanım. ..Ellerinize sağlık sayın vefakar Önal
    0
    0
    Yanıtla
  • necdet savaş (8 yıl önce)
    Sayın Ertaç Önal eline kalemine sağlık yazın güzel olmuş .Ben de sayende tanımıştım Nurettin abiyi. Süper hoşgörüllü çalışkan bir insandı .İleri yaşına rağmen kafasında birçok projesi vardı .Tabi bu projeler Malatya ve yöresi ile ilgiliydi. Mkanı cennet olsun .
    0
    0
    Yanıtla
  • gurbetteki malatyalı (8 yıl önce)
    Allah nur içinde yatırsın,Malatyaya hizmet eden adam gibi adamdı
    0
    0
    Yanıtla
  • vehbi (8 yıl önce)
    Adam gibi adamdı Malatyaspora çok şeyler verdi Baba huzur içinde uyu mekanın cennet olsun Seni hiç unutmayacağım
    0
    0
    Yanıtla
  • Nabi şavata (8 yıl önce)
    Kalemine, yorumuna sağlık, sevgili Ertaç,çığım. Çok güzel anlattınız. NURETTİN abimizi. Allah rahmet eylesin. Mekanını cennet etsin. Sevgilerimle
    0
    0
    Yanıtla
  • hasan (8 yıl önce)
    1983-84 sezonunda namağlup şampiyon olan malatyaspor BAŞKANIYKEN Adın duydum çok sevdiğim bir kişiydi bir tek bir şeyin yadırgadım 1984 de kadar sarısiyahlı olan malatyaspor renklerinin sarıkırmızı yapması oldu. çünkü sarıkırmızı sarılacivert siyahbeyaz renkler üç büyük kulübe özdeşmiş yüzden sarı siyahlı olması malatya için daha iyi olurdu nur içinde yatsın
    0
    0
    Yanıtla
  • malatyalı (8 yıl önce)
    her dönem ,herkes tarafından yaşarken ve öldükten sonra sevilmek ,aynı zamanda zengin olmak ,her kula nasip olmaz.
    0
    0
    Yanıtla
  • cemal (8 yıl önce)
    Allah rahmet etsin.güzel bir yazı.orta okul ve lise yollarım.o güzellikleri,biz malatya'lı gençlere yaşatmış bir kişi.rahmetli soykan.
    0
    0
    Yanıtla
  • Dr. Şerafettin Erdoğan (8 yıl önce)
    Büyük başkan ışıklar içinde uyu, mekanın cennet olsun
    0
    0
    Yanıtla
  • Salih bulut (8 yıl önce)
    Huzur içinde uyusun dürüst adam gibi adamdı Allah rahmet eylesin
    0
    0
    Yanıtla