SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Malatya'nın Ermeni Terzilerinin Unutulmaz Anıları

Malatya'nın Ermeni Terzilerinin Unutulmaz Anıları
A- A+ PAYLAŞ

Fikri DEMİRTAŞ

Malatya'nın Çavuşoğlu- Salköprü mahallesinden, şu anda İstanbul'da yaşayan hemşerilerim Sirarpi Paylan Hanımefendi (72), Takui Köletavitoğlu Hanımefendi (75), Meryem Çitili hanımefendi ( 70) ve iş adamı Harut Kurumlu Bey (86) Malatyalı Ermeni terziler konusunda değerli notlar derleyerek benimle paylaştılar. Değerli katkıları için teşekkür ediyorum.

Bu anılar, hem kültürel mirasımızı hem de geçmişteki zanaatkârların ustalığını gözler önüne sermektedir. Hemşerilerim tarafından sosyal medya aracılığı ile tarafıma gönderilen iletilerde bu hikayeler, Malatya Ermeni kadın - erkek terzilerin hayatına dair önemli ayrıntılar sunar. Ermeni terziler, kıyafetlerin ötesinde, toplumun her kesimine dokunan ve insanların yaşamlarına değer katan kişilerdi. Onların el emeği ve göz nuru, yıllar geçse de unutulmaz.

***

Yaşadığımız toprakların güzelliklerini, acılarını, tarihinin derinliklerini ve benzersiz insan öykülerini anlatmakla bitiremeyiz. Malatyalı Ermeniler, ülkenin diğer bölgelerindeki Ermeniler gibi ticaretle uğraşmışlardır. Malatya ve çevresinde yaşayan Ermeniler genellikle tüccar ve zanaatkârdı. Terziler, ayakkabıcılar, demirciler, kalaycılar, bakırcılar, taş duvar ustaları ve marangozlar arasında önemli bir yere sahiptiler. Kamu binaları, camiler, kiliseler, hamamlar ve kışlaların inşasında Ermeni ustaların emeği büyüktü. Bu iki toplumun uzun yıllar aynı topraklarda birlikte yaşamaları, adetleri, gelenek ve görenekleri ile giyim kuşamlarının birbirine benzemesine yol açmıştır.

1915'teki tehcir sonrasında Malatya'da kalan Ermeniler, şehrin her köşesinde varlıklarını sürdürdüler. Kültürleri, sevgileri ve örnek davranışlarıyla çevrelerini aydınlattılar. Tehcirden kurtulan birçok Ermeni, anavatanlarından büyük şehirlere, özellikle İstanbul’a, Avrupa’ya ve Amerika’ya göç etti. Yeni yerlerinde başarılı olmalarına rağmen, ata yurtlarının özlemini içlerinde taşıdılar. Bu vatan sevgisi onların kimliklerini ve bağlarını güçlendirdi.

Cumhuriyet döneminde az sayıda kalan Ermeniler ve Türkler, iyi komşuluk ve iş ortaklıkları kurarak iç içe yaşamışlardır. Bayramlarda birbirlerini kutlar, düğünlerde ve ölümlerinde birbirlerini yalnız bırakmazlardı. Malatya’daki Ermeniler, sosyal ve dini yaşantılarının yanı sıra ekonomik hayatta da önemli roller üstlenmişlerdir. Şartlar ne olursa olsun, Malatya’da Ermenilerle Müslümanlar arasında sağlam ilişkiler kurulmuştur.

FOTOĞRAF: Hosrof Köletavitoğlu arşivi, Napolyon ustanın bir dönem yanında çalışanları  Soldan Sağa; Turgut Kasap, Nurettin Elmasulu, Muzaffer Nebioğlu, Hacı Yurtçu, Yahya ?

Bu yazı, acılarımızı anlama ve paylaşma yoluyla daha etkin ve sağlıklı bir topluma yönelme amacını taşır. Her dönemde önemli bir geçiş noktası olan coğrafyamızda çok renklilik, çok kültürlülük ve çok çeşitlilik hakimdi. Bu topraklar ne çektiyse tekleştirilmekten çekti. 

Malatya adı her geçtiğinde Ermeni hemşerilerimizin gözbebeği parlıyor. Nar taneleri gibi her biri bir tarafa savrulsalar da bu topraklarda doğup, dünyanın dört bir yanına dağılan ve yıllarca “vatan özlemi, sıla özlemi” çeken Ermeniler, bu güzelim vatanımızı hiçbir zaman unutmadılar. Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan Malatya’mızın tarihinin, kültürünün, insanının ve dokusunun bir parçası olduklarını hiç unutmadılar ve gittikleri yerlerde gene Malatya’yı yaşattılar. Bugün Ermenistan’ın başkenti Erivan’daki Nor-Malatya semtini, Arapkir'i, Malatya Spor takımını, Malatya Türküsü eşliğinde çekilen halayı, Asbuzu bağ köylerini, gittikleri yerlerde fidan olarak götürüp bahçelerine diktikleri kayısı, dut, kızılcık ağaçlarını, hala devam eden güzel komşularını başka nasıl açıklayabiliriz.

Malatya'daki Ermenilerden geriye kalan izler ise sınırlı. Çavuşoğlu Mahallesi'nde yer alan Taşhoran Ermeni Kilisesi (Surp Yerrortutyun), Çamurlu Mahallesi'ndeki Venk Kilisesi (Surp Asdvadzadzin), Salköprü'de atalarından kalma birkaç ev ve Kiltepe Mahallesi'ndeki Ermeni mezarlığı, halk arasında bilinen adıyla "gavur mezarlığı", kaldı.

Bu bağlamda, Malatya’nın eski günlerini hatırlatan Lapo Usta ve Terzi Markrit Hanım,  isimleri rahmetle anarken, terzi Meryem Çiteli Hanımefendiye sağlıklı ömürler diliyorum. Onlar, yaşadıkları toprakların insanı ve sanatçısıydı.

**

Cumhuriyet döneminde, Türk giyim tarihine yön veren gayrimüslim terzilerin yanı sıra, Halk Evleri'nde, Eğitmen Kurslarında, Köy Enstitüleri'nde ve Olgunlaştırma Enstitüleri'nde terzilik eğitimi verilmiştir. Türk kadınının dış görünümünü biçimlendiren bu kurumlar, 1933 yılında kurulan Sümerbank Fabrikaları ile üretilen yerli malı kumaşlar sayesinde ekonomik yaşamı teşvik eden özgün bir giyim kültürü oluşturmuştur. Azınlık terziler ve mahalle terzilerinin ürettiği giysiler, Cumhuriyet kadınının ev içi üretiminin bir parçası olarak ulusal giyim kültürüne katkı sağlamıştır. Sümerbank'ın vizyonu, ulusal ve demokratik olma amacını taşımaktaydı. Sümerbank kumaş ve elbiseleri, Türk halkı arasında popüler olmuş, yerli malı kullanımını teşvik ederek köylü topluluklar arasında bir bütünlük sağlamıştır.

Malatya Bez ve İplik Fabrikası, pamuklu kumaş üretimi ile yurt ekonomisine katkı sağlarken, sosyal donatı ve olanakları ile de Malatya’nın kentleşmesine katkıda bulunmuştur. Elbise kumaşı New York’tan değil, Nazilli ve Malatya Sümerbank Fabrikasından geliyordu. Sümerbank, Anadolu kadını için adeta bir basma devrimi yapmış, rengârenk, desen desen emprime basmalar üretmiştir.

Ancak, 11 Ocak 2002’de, Türkiye halkının iftihar vesilesi olan Sümerbank’ın son fabrikası da kapatıldı. Geriye sadece Sümerbank’ın adı kalmıştı. Sonuçta, halkın halk için ürettiği Sümerbank’tan geriye Bershka, Collezione ve Mango gibi markalar kaldı.

Napolyon Usta’nın “Altın Makas Terzisi” Tabelasının Hikayesi

Malatya doğumlu Ermeni terzi Napolyon Usta, terzilik sanatına memleketi Malatya’da başlamıştır. 

O dönemde, kadın terziler evlerinde, erkek terziler ise çarşıdaki dükkanlarında çalışırlardı. Hazır giyim olmadığından, tüm işler sipariş üzerindeydi. Müşteriler genellikle kendi kumaşlarını getirir, terziler ölçülerini alır ve dikerdi. Siparişler bir gün verilir, prova için tekrar gelinirdi. Malatya’da ‘tüccar terzi’ geleneğinin ilk temelleri muhtemelen Şirket Han’daki (şimdi yerinde büyük bir mağazanın on sekiz katlı binası var) terziler tarafından atılmıştır.

Ermeni ustaların elinden çıkan kumaşlar, rengarenk patiskalar ve basmalarla yapılan elbiseler parmakla gösterilirdi. Müşteri olun ya da olmayın, dükkânın kapısından içeri adım attığınızda size dumanı üzerinde tüten çay ikram edilirdi. Ulusal ve yerel gazeteler sehpanın üzerinde durur, radyo ise hep açıktır. Ajans vakti haberler dikkatle dinlenirdi. Terzi dükkanları birer eğitim yuvasıydı. Sohbetler edilirdi. Duvardaki Atatürk portresinin altında siyah beyaz fotoğraflar asılıydı.

Terzilikte kullanılan temel malzemeler arasında tela, astar, pamuk, ibrişim, dikiş makinesi, ütü, makas, yüksük, iğne, cetveller ve mezura bulunur. Terziliğin temel malzemesi olan mezura ve yüksüğün yerini günümüzde bile başka bir şey alamamıştır. Eskiden elle ve ayakla çalışan mekanik makineler kullanılırdı; Amerikan Singer makineleri ve Omega dikiş makineleri bunlar arasında yer alır. Daha sonra motorlu modern dikiş makineleri piyasaya çıktı.

Dükkanın Atmosferi

Terzi dükkanında türlü renklerde makaralar, kumaşlar, düğmeler; çeşit çeşit iğneler, yüksükler, sabunlar bulunurdu. Terzi dükkanındaki raflar dolusu kitaplar, ilk bakışta masalsı gelse de terziler, başka dünyaları mümkün kılabilen sanatkarlardı. Eskiden terziden randevu almak, doktor randevusu almak gibiydi. Her gün iki defa kömürle yakılan döküm ütüsüyle dikilen elbiseler özenle ütülenirdi. Eski ama tıkır tıkır çalışan dikiş makinesinin sesi sokağa ayrı bir hava katardı.

Napolyon Usta’nın Hayatı

Napolyon Köletavitoğlu, Malatya’da Salköprü Mahallesi'nde yaşayan bir aileye mensuptu. 1915'te doğmuş ve 28 Ocak 1968'de vefat etmiştir. Annesi Takui'nin mezarı Hekimhan Yamadağı Dikili'dedir. Babası Avadis'in mezarının yeri bilinmemektedir.

Napolyon ustanın eşi Arusyak ve çocukları Tavit, Takui ve Hosrof’tur. Eşi ve kızı da terziliği evlerinde sürdürmüşlerdir. Napolyon Usta, ilkokulu Malatya’da tamamladıktan sonra genç yaşta terzi çıraklığına başlamıştır. Terzilik mesleğini, Malatya'da bir Ermeni terzi olan Haçik Usta'nın yanında öğrenmiş, daha sonra İstanbul’daki bir Rum terzinin yanında çalışmıştır. Malatya’ya döndükten sonra önce Şirket Han’da, sonra Temelli Pasajı’nda iki katlı kiralık Napolyon Terzihanesinde vefatına kadar çalışmıştır.

Lapion Usta’nın Etkisi ve Mirası

Lapion Usta, Malatya’nın önde gelen esnaflarından biri olup, dükkanında çalışan kalfalar zamanla ustalaşarak nitelikli terziler haline gelmişlerdir. Kalfalarından bazıları Zafer Nebioğlu, Abdulnur Bakırcı, Margoros Delgi, Turgut Kasap, Sarkis Dink (Hrant Dink’in babası) ve Rupen Dink’tir.

Lapion Usta’nın dükkanı, kaliteli ve ağır kumaşlarla doluydu ve Lapo Usta özenle dikim yaparak giyim zevki olan müşterilerine hizmet verirdi. Dükkanı, Malatya’nın çeşitli insanlarının buluştuğu bir platform haline gelmiş ve siyasi, düşünsel konuların tartışıldığı bir ortam olmuştur.

Müşterileri arasında vali, devlet adamları, iş adamları, ünlü isimler, bürokratlar, devlet memurları, komutanlar ve öğretmenler bulunurdu. Müşterileriyle kurduğu duygusal bağ ve işini vicdanla yapması, onu bu kadar aranır kılan unsurlardandır. Kiltepe’de bulunan Ermeni Mezarlığı’na gömülen Lapion Usta’nın naaşı, ailesinin isteği üzerine İstanbul’daki bir mezarlığa taşınmıştır.

Zamanın acımasız dişlileri, çoğu zaman geriye bir şey bırakmaz ve bir kuşak sonra her şey silinir. Ancak, Napolyon Usta’nın hikayesi, Malatya’nın zengin kültürel mirasının bir parçası olarak hafızalarda yaşamaya devam etmektedir.

FOTOĞRAF: Malatyalı Terzi Markrit (Tenekecilerin Kızı - Kurumlu/Irmak)

Malatyalı Terzi Markrit (Tenekecilerin Kızı - Kurumlu/Irmak) 

Malatya’da terzilik mesleğini icra eden birçok Ermeni ustası vardı. Paris’ten diplomalı terzi Bedros ve kardeşi Kirkor, Terzi Haçikoğlu, Terzi Ağabeg, Terzi Garabet, Terzi Lapo, Terzi Haçik Çıtak, ve Terzi Vahap bunlardan sadece birkaçıdır. Bunların yanı sıra mahalle terzileri de vardı. Ünlü terziler arasında Terzi Satenik, Terzi Nuriye, Terzi Elmas, Terzi Sakine sayılabilir. Benim halam olan Terzi Arusyak Köletavitoğlu (Tavit’in annesi Arus Kuyrik) ve kızı Takuyi, Saatçilerin Terzi Manuşak Kuyrik ve Zaat’ın Yester gibi isimler de mahallede tanınırdı.

Markrit’in kardeşi Agavni Çıtak anlatıyor:

- Malatya’nın Salköprü Mahallesi, Kahtalı Sokağı’nda (şimdi Abo Sokak) oturuyorduk. Geçmişteki terzilik günlerimizi anlatmak istiyorum. Ablamla beraber çalışırdım; o usta, ben ise kalfa olarak. Yanımızda 8-10 çırak vardı: Gırışların Yepraksi, Donabetlerin Anna Kuyriğin kızı Nıvart, Armutlu Ağavni, Suriyenlerin Maryam Kuyriğin kızı Aznif, Çekem Arus Bacının kızı Suna, rahmetli Hrant Dink’in annesi Gülvart ve baldızı Siranuş Demirci Hüseyin’in kızı.

1949-50 yıllarında gaz lambası kullanarak çalışırdık. Bir gün Cumhuriyet Bayramı balosu için İstanbul’dan gelen müzik öğretmenine tuvalet dikiyorduk. Öğretmen, "Neden elektriğiniz yok?" diye sordu. Ablam da "Caddeye geldi ama sokağımıza henüz gelmedi," dedi. Ertesi gün sokak direği dikildi ve elektrik bağlandı. Meğer öğretmenin kocası elektrik müdürüymüş. O günlerde Malatya Valisi Şefik San’dı. Vali'nin kızı Kumru, ablamdan bir elbise dikmesini istemişti ve bu süreçte ablamın yeteneği okul müdürünü bile etkilemişti.

Ramazan aylarında gece sahura kadar çalışarak elbiseleri bayrama yetiştirirdik. Durumu iyi olmayan insanların elbiselerini de dikerdik, çoğundan para almazdık. Gençtik ve eğlenirdik; sinemaya gider, piknik yapardık. Ancak bazen zorluklar da yaşardık. Bir bayram sabahı, elbisesi zamanında yetişmeyen bir Gedikli hanımının eşi kapımızı kıracakmış gibi çalmıştı. Ancak bu olaylar bile bizi mutlu olmaktan alıkoymazdı.

Markrit’in Kısa Yaşamı

Markrit, 1931’de Malatya’da doğdu ve 14 yaşında terziliğe başladı. 1972’de İstanbul’a, 1980’de Fransa’nın Valence şehrine taşındı. Nice şehrinde terziliğe devam etti ve 2005 yılında emekli oldu. 18 Aralık 2020’de vefat etti.

Meryem Çiteli Hanımefendi'nin Hikayesi

Malatya'nın yerli Ermeni ailelerinden olan ( İstanbul'da yaşayan) ve kadın terzisi Meryem Çiteli hanımefendinin WhatsApp üzerinden bana el yazısı ile göndermiş olduğu bir konuşma metninde şunlar yazıyor:

“Ben, Meryem Çiteli. Malatya'nın yerli Ermeni ailelerinden birine mensubum ve bir kadın terzisiyim. Malatya Kız Sanat Enstitüsü'nden 1975 yılında mezun oldum. 1980 yılında, ekonomik koşullar nedeniyle, yapmaktan büyük zevk aldığım terziliğe başladım. Hem ev ekonomisine destek olabilmek hem de dört çocuğumu ve ailemi desteklemek için çalıştım. 

Eşim Doğan Çiteli Mobilyacı Doğan Usta diye bilinir çocukluğunda marangozluğa başlamıştır. 1969 da Almanya Berlin’e işçi olarak gitmiş mesleği nedeniyle mobilyacılık üzerine özel bir atölye de çalışmıştır ve bu alanda kendini geliştirmiştir, 8 yıl sonra Malatya’ya dönmüş Yeni Sanayi Sitesindeki atölyesini kurmuştur. 1982 yılında mobilya kaplamasında kullanılan ilk pres makinesini Malatya ya getiren kişidir.

Kız Enstitüsü'ndeki hocalarım arasında Nebahat Efe, Nergis Hoca, Nahide Hoca, Muazzez Hoca ve Jale Ersöz vardı. Abiye elbiseler, makine ile işlenmiş kanaviçeler ve payetlerle süslenmiş giysiler diktim. Bazı elbiseler öyle detaylıydı ki bir ayda bile bitmezdi. Gelinlik, nişan elbisesi, tuvalet, etek, tayyör, pantolon, ceket ve manto da dikerdim.

1973-74 yıllarında, meslek lisesi öğrencisiyken, İngiltere Büyükelçisi'nin hanımına Türkiye'yi temsil eden üç peşli bir elbise diktim. Bu elbiseyi kasnakta tamamen Türk işi işlemelerle süsledim. Bütün hocalardan tam not aldım ve çok beğenildim. Malatya Yardım Sevenler Derneği'ne gelir amaçlı defileler için okulu temsilen kıyafetler diktim.

1980 ile 1998 yılları arasında Malatya, Salköprü Mahallesi, Bölük Emin Sokak 11 numarada terzilik yaptım. Müşterilerim arasında Şadiye Ersoy, Altın Pektaş, Nesrin Nuran Almasulu, Sebahat Cihan Ersoy, Aysel Okan ve kızları Gülten Kaysıcı, Raziye Kırıcı, Gürsel Akbez ailesi, Tahire Şahapoğlu aileleri, Günay Orhanoğlu aileleri, Nurten ve Aysel Hoşhanlı aileleri, Nurten ve Nursel Başoğlu, Remziye, Melahat Karadeniz, Şahika Semercioğlu, Kayakökü aileleri, Necati Bey İlkokulu öğretmenleri, Malatya Lisesi öğretmenleri, 2. Ordu komutanlarının eşleri ve arkadaşları, Emniyet Müdürü İlhan Eren ve diğer müdürlerin eşleri bulunuyordu. Ayrıca, İpekyolu Mağazası, İtalyan Mağazası, Kilis Mağazası, Taş Mağazası ve Yeni Sümer Mağazası'nın aileleri de müşterilerimdendi. 

Battal Gazi Belediye Başkanı'nın eşi ve kızları, yani Tomolar, Orduzu Belediye Başkanı'nın eşi ve ailesi, Karaaslan ailesi, Şeftalicioğlu ailesi ve Onuklu Garajı'nın sahipleri de müşterilerim arasındaydı. Devlet hastanesinin doktorları ve şehir dışından gelen misafirler de prova olup giderlerdi, sonrasında yakınları onları bana yönlendirirdi. Daha pek çok müşteri var, ama şu an aklıma gelenler bunlar."

KAYNAK: https://fikridemirtas44.blogspot.com/2024/06/malatyann-ermeni-terzilerinin-unutulmaz.html

KAPAK FOTOĞRAFI: Napolyon Köletavitoğlu, ailesiyle birlikte

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

14 yorum yapılmış

  • selami (2 ay önce)
    bu kodlara bir dönebilsek .....şeyh sadi şirazi der ki söz gönülden çıkarsa gönle kadar gider dilden çıkarsa kulağı aşamaz .... duygulandım ellerinize sağlık
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Nezih Orhon (2 ay önce)
    Fikri Hocam, önünüzde saygıyla eğiliyorum. Üniversitede “kültürel çeşitlilik” dersi de veren bir akademisyen olarak bilim, sözlü tarih, kültürel çalışma, kültürel miras ya da adını koyabileceğimiz benzer alanlara örnek başucu bir çalışma sunmuşsunuz. Heyecanla ama buruklukla okudum. Çok şey düşündüren bir araştırma. Saygılarımla.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • mehmet gülcan (2 ay önce)
    Harika bir yazıydı. Şu an Van ilinde ikamet etmekteyim bu yazıyı büyük bir keyifle okudum ve zihnimde o günleri canlandırdım. Bu yazıda kalanlara sağlıklı ve uzun ömür diler, ebediyete göçenlere rahmet dilerim.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Cumhuriyet-î El Azîz (2 ay önce)
    Ne güzel yıllardı. Malatya'nın yerli halkı ile Ermeniler dost içinde yaşardı. Malatya'nın havasının güzel olduğu yıllardı.
    %91
    %9
    Yanıtla
  • UFUK (2 ay önce)
    Babam demir doğrama işine Bakırcılar çarşısında Ermeni AYGAZ ustanın yanında çırak olarak başlamış. Geçmişi yad ettiğinde hep güzel anılardan bahseder. AYGAZ usta işinin ehli, dürüst, yetenekli bir ustaymış. Ondan çok şeyler öğrenmiş babam. Hala AYGAZ usta der durur. Tabi ustamız ahirete göç etmiş yıllar önce. Yıllar sonra İstanbul da Aygaz ustanın kardeşi olan (ALMİNAK ya da ALMİNAS) beyin oğlu ile Bakırköy de tanışma şansımız oldu. Zaman zaman yanına uğrar çayını kahvesini içerim. Muhabbet hep Malatya dır. Şivemiz aynıdır kültürümüz aynıdır. Tam bir Malatyalı gibi gardaş der anam der bibim der. Evet güzel insanlarmış güzel anılmak herkese nasip olmaz. Dini dili ırkı ne olursa olsun Malatyalı kimliği her şeyin önündedir. Ve bu insanlar hiç birbirlerini kırmamış üzmemişler. Dikkat edin hep güzel anılar anlatılıyor. Malatya nın bu feraset sahibi ruhu beni gururlandırıyor. Biz Türkü Kürtü Ermenisi ile Malatyalıyız Keşke hala Malatya da birlikte yaşayabilme şansı olsaydı. O güzel insanlar çekip gitmeselerdi. Bizlere kalan güzel anılarla teselli bulup tebessüm etmek.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Mehmet Aral (2 ay önce)
    1965-1974 yılları arasında ermenilere komşuyduk, çok kültürlü ve iyi insanlardı. Komşulukları mükemmel, dayanışmacı ve kaliteli insanlardı. Ne yazık ki siyasilerin ayrıştırıcı söylemleri ve toplum baskısı sebebiyle çoğu komşumuz İstanbul, Fransa, Kanada gibi ülkelere göçtüler. Şehrimizin o dönem ki kalitesi bir daha yaşanmadı. Hemen hepsi kadınlı erkekli sanatkat ve usta insanlardı. Birkaç ustanın yanında yaz aylarında çıraklık yaparken ne kadar dürüst ve ahlaklı olduklarına şahit oldum. O güzide insanların hiçbiri artık yaşamıyor. Şehrimiz çok şey kaybetti maalesef.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Kanber Yıldırım (2 ay önce)
    Malatya,nın mesleki ve sanat hafızası açısından çok önemli bir yazı ve kaynak .Bu anıları ileten Ve Ermeni olduğunu cesurca ifade eden hemşehrilerimize şükranlarımızı sunuyoruz.Sizleride buna vesile olmak bu yazıları derleyip yayınlamak suretiyle geleceğe aktarma sorumluluğunuz dan dolayı teşekkür ediyorum.Ve de kutluyorum.Elinize emeğinize ve yüreğinize sağlık. Umarım diğer meslek gruplarının anılarını da derleyip bir kitap haline getirirsiniz.Malatyanın hafızasını gerçek hikâyelerle diri tutmak ve gelecek kuşaklara aktarmak onurlu bir sorumluluk.Yoksa gerek tarihsel gerek kişileri şişirip kahramanlık hikayeleri yaratmak bir yarar sağlamaz.Bu tür uyduruk abartılı hikayeler her şehirde vardır.Yine her şehirde böylesine tarihe not düşen gerçek hikayeler de vardır.Gerçekmi hayal ürünü mü onunda yorumlardaki tanıklar ve benzeri hikayeler belirler..Bu yazı ile diğer meslek gruplarının da anıları gelecektir.. Teşekkürler Teşekkürler yazmaya devam sevgili Fikri Can...
    %100
    %0
    Yanıtla
  • kadir (2 ay önce)
    yazının tamamını okudum fikri demirtaşa teşekürler.. eskiden malatyamız ne güzelmiş yaaa o yıllarda bir terzinin yanında 7 -8 kalfa çalışıyormuş ermeni vatandaşlar malatyamızda ne güzel mesleklerini icra ediyorlarmış para kazanıyorlarmış böyle yazıları okuduğumda bir malatyalı olarak mutlu oluyorum çünkü malatyamız ayrıştırmayı yapmamış herkese aynı gözle bakmış ve bakarmısınız istanbuldan malatyamıza kostüm diktirmeye geliyorlamış ne yıllarmış.. işte malatyamızın farkındalığı bu alevi.. sünni. ermeni ayrımı yapmadan herkes kardeş kardeş yaşamışlar açıkcası o yılalların tekrar gelmesini isterim gerçi şimdide ayrıştırma yok allaha şükür alevi sünni. ermeni ayrımı yapmadan şimdide kardeş kardeş birlieri ile samimi herkes birlik ve beraberliğimiz kimse artık bozaman çünkü cahil düşünceli insanlar yok artık herşeyi bilen kültürlü insanların yaşadığı topluma dönüşttük binde bir çürük elmalar olur ama güçleri yetmez.. gelelim şimdiki malatyamıza sayın belediye başkanları.. sayın milletvekilleri malatya şehri ve malatyalıların kıymetini bilin malasef bilmiyosunuz malatyamız her konuda dibe vuruyor yarin bu memlekette halbur üstü insanlar tek tek giderse ve büyükşehir statüsünde düşerse son pişmalık fayda etmez komşu iller arasında yaşanabilirlikte gerideyiz bu memleket düzelirmi bence çok ama çok zor
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Paşa44 (2 ay önce)
    Çok güzel bir çalışma olmuş. Malatya'nın eski mobilyacıları ile ilgili de bir çalışma bekliyoruz.
    %92
    %8
    Yanıtla
  • Malatyalı (2 ay önce)
    Akpınar civarında genellikle demirci ve terzi olan Ermeni komşularımız vardı. Hepside hoş sohbet güzel insanlardı.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Abdullatif çolak (2 ay önce)
    Haykas Makascı’yı hatırlayan yok. Onu da ben hatırlatayım. Son temsilciydi. Feci bir şekilde öldürüldü.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Melih Yılmaz (3 ay önce)
    Ellerine sağlık sevgili "yerdeşim"... Çok güzel bir araştırma-inceleme yazısı, hele de üslupla birleşince daha da güzel oluyor.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Faruk öztürk (3 ay önce)
    Son zamanlarda da okuduğum, güzel araştırmalardan bir tanesi. Emeği olanlara teşekkür ediyorum. Ben Arapgir liyim, Ermeni vatandaşlarımızı, kimini komşumuz olarak, kimini, esnaf olarak yakından tanıma imkanlarım oldu. Dürüst, hoş sohbet, çalışkan ve becerikli insanlardı. Manisa denilen dokumalar, terziler, demirci ve sobacılar ilçemizin önemli üretim kalemleriydi. Bir türlü zenginliklerimizi sahip çıkamadık.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Puzant HANESYAN (2 ay önce)Faruk öztürk isimli kullanıcı yorumuna
    Sayın Fikri Hocam, Zamanın Malatyalı Ermeni terzilerinin Malatya dahil ve cevre koylerinin memleketimize getirdikleri katkılarla büyük yararları dokumamışlardır. Bir Arapgirl/ Ambergeli olarak bu metine önem vererek dile getirdiginiz için size müteşekkirim. Gerçi Manusa ipekçilik, halıcılık, yün ve pamuk mamulerindrn üretilen giyisi ve kumaşların Akademisyen Vural Gencin 3 ciltlik Arapgir Ermenilerinin zanaat ve tüccarlar bahsinde ne kadar büyük yararların dokunduğunu açıkça anlatmaktadır. Büyük dedelerim de bu katkılarda bulunmuş ve sayılı isimler arasında yer almışlardır. Keşke 1895/1915 tehcir olaylari olmasaydi siyasi görüşler yuzunden ve toplumlar saygı ve sevgi hisleriyle barış içinde beraberce yaşasalardı. Sayın Fikri Hocanın bu mevzuyu ve geçmişteki hatıraları dile getirdiği için sevgiyle anıyorum kendisini))
    %100
    %0
    Yanıtla