SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Malatya'nın Geleceğine Kuraklık Tehdidi

0
Güncellendi - 2016-01-18 00:28:03
Malatya'nın Geleceğine Kuraklık Tehdidi
A- A+ PAYLAŞ

  • Prof.Dr. Tursun, sera gazı salınımının azaltılmaması halinde Türkiye’de aralarında Malatya’nın da bulunduğu geniş bir coğrafyada yağışların azalma eğiliminin güçleneceğini,   2041 – 2070 periyodunda kuraklığın egemen olacağını, 2071 – 2099 periyodunda ise, yine Malatya’nın da içinde olduğu bölgedeki kuraklığın şiddetinin artacağını kaydetti.

Battalgazi Meslek Yüksek Okulu ile Ziraat Mühendisleri Odası Malatya Şube Başkanlığı tarafından ortaklaşa düzenlenen ‘Türkiye’de Tarım Eğitiminin Başlamasının 170. Yıldönümü’ kutlamaları kapsamında yapılan konferans sunumlarında, tarımsal eğitimin 170 yıllık tarihçesi ve küresel iklim değişikliğinin tarımsal faaliyetlere etkisi ele alındı.

“İklim Değişikliği ve Tarım” başlıklı bir sunum yapan İnönü Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nihat Tursun, sera gazı salınımının azaltılmaması halinde Türkiye’de aralarında Malatya’nın da bulunduğu geniş bir coğrafyada yağışların azalma eğiliminin güçleneceğini kaydederek, 2041 – 2070 periyodunda kuraklığın egemen olacağını, 2071 – 2099 periyodunda ise, yine Malatya’nın da içinde olduğu bölgedeki kuraklığın şiddetinin artacağını kaydetti.

Kutlamalar kapsamındaki konferansta İnönü Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Alper Durak “Türkiye’de Tarımsal Eğitimin Dünü- Bugünü ve Geleceği” başlıklı bir sunum yaparken, Prof. Dr. Nihat Tursun, küresel iklim değişikliğinin tarım üzerindeki olumsuz etkilerini irdeleyen “İklim Değişikliği ve Tarım” konulu sunum gerçekleştirdi.

Prof. Dr. Durak: ‘Ziraat Mühendisliği altın çağını 1955-1985 yılları arasında yaşadı’

a0d48959-f5fb-4783-84f5-b4f4f9ad0297İnönü Üniversitesi’ne ait Kale ilçesindeki Kale Göl Otel’deki konferans sunumlarının ilkini yapan Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Durak, Türkiye’de tarımsal eğitimin, İstanbul Yeşilköy’de Ayamama Çiftliği’nde kurulan Ayamama Ziraat Mektebi’nin 10 Ocak 1846 tarihinde eğitime açılması ile başladığını belirterek, 170 yıllık tarımsal eğitim sürecinde, ziraat mühendisliğinin 1955-1985 yılları arasında altın çağını yaşadığını vurguladı.

 ‘Yüksek Ziraat Enstitüsü tarım eğitimimizin gururudur’

Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki tarımsal eğitim deneyimlerinden sonra Cumhuriyet döneminde 1927 yılında hükümetin kararı ile  Alman bilim adamlarının da katkıları ile Yüksek Ziraat Enstitüsü’temeli atıldığını ve 30 Ekim 1933 yılında,  eğitim ve öğretime açıldığını ifade eden Prof. Dr. Alper Durak, “Bu enstitü  Türk tarım eğitim ve öğretiminin  gurur kaynağıdır” dedi.

Yüksek Ziraat Enstitüsü’nün 1946 yılında, bünyesinde barındırdığı Ziraat Fakültesi, Ziraat Sanatları Fakültesi, Orman Fakültesi, Veteriner Fakültesi ve Tabiî Bilimler Fakültesi ile bir tarım fakültesine dönüştürülmesi yolunda bir yasal çalışma başlatılığını kaydeden Prof. Dr. Durak, bu düşünce ve girişimin bir süre sonra TBMM’de Ankara Üniversitesi kurulması hakkında kanun çıkarılması ile sonuçlandığını söyledi.

Prof. Dr. Alper Durak, bundan sonraki süreci ise şöyle anlattı:  “Yüksek Ziraat Enstitüsünde 20 yıl süre ile 1953’e kadar, Ziraat Yüksek Müh. Unvanı ile tek bir program şeklinde öğretime devam edilerek mühendis yetiştirilmiştir. Bu tarihten itibaren Fakülte, bölüm eğitim ve öğretimine geçerek 1967 yılına kadar ziraat yüksek mühendisi yetiştirmeye devam etmiştir. Ziraat Mühendisliği mesleği, 1955 yılı ile 1985 yılı arasında geçen 30 yıl, altın çağını yaşamış ve gerçekten yetiştirilen mühendisler, ülke ziraatında çok yararlı hizmetlerde bulunmuşlardır”.

“Gerekli altyapı hazırlanmadan ziraat fakülteleri açıldı”

Bu süre içinde ziraat fakültelerini tercih eden öğrencilerin son derece kaliteli ve seçkin bir öğrenci profiline sahip olduğunu kaydeden Prof. Dr. Durak, “1980 sonrası süreçte (YÖK) kalite giderek azalmaya başlamıştır” şeklinde konuştu.

Sözkonusu süreçte fakülte ve bölümlerin öğrenci kapasitelerinin birden bire bir kaç kat arttırıldığını ve bunun sonucu olarak çok ciddi bir istihdam sorunu ortaya çıktığını söyleyen Durak, “Bu da ziraat fakültelerini tercih eden öğrenci kalitesini son derece olumsuz etkilemiştir. Bunun yanı sıra gerekli altyapı çalışmaları yapılmadan, yeterli öğretim elemanı ve teknik ihtiyaçlar karşılanmadan fakülteler açılmış, bu da donanım eksikliğine neden olmuştur” dedi.

Tarımsal eğitimin sistematiği, müfredatı, tekniği, yöntemi ve eğitim süresi konularında 1967 yılından 2010 yılına kadar çok sayıda değişiklik yapıldığına dikkat çeken Prof. Dr. Alper Durak, bu durumun öğrenciyi ve öğretim elemanını mağdur ederken, ziraat mühendisliği mesleğinin de itibarını sarstığının altını çizdi.

Prof. Dr. Durak daha sonra şöyle devam etti: “Görüldüğü gibi çok kısa sürelerde eğitim ve öğretim rejimleri ve modelleri gelişigüzel, deneme ve yanılma yöntemi esasına göre değiştirilmiş ve maalesef bu modeller hala tartışılır olmaktan kurtarılamamıştır. Tarım eğitim ve öğretimi alanında kalite kantiteye tercih edilmiş, gerek ülke tarımı, gerekse mezun olan genç meslektaşlarımız zor durumlara bırakılmıştır. Kısacası başta tarımsal eğitim ve öğretim olmak üzere Ziraat Mühendisliği mesleği kendini ifade etme zorluğu çeker hale getirilmiştir”

“Altyapısı oluşturulmadan yeni ziraat fakültesi açılmamalıdır”

ad3c137a-bef2-4e28-96cd-e1c079efd896Tarımdaki en önemli stratejinin “kendi kendine yetebilmek ve kaynakların verimli, daha uzun ömürlü kullanılması” olduğunu söyleyen Durak, mevcut durumda Türkiye’de Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı birkaç tarım meslek lisesi, üniversitelerde 30 civarında Ziraat Fakültesi bulunduğu bilgisini verdikten sonra, ideal bir tarımsal eğitim için önerilerini ise şöyle sıraladı: “ 1. Mesleki eğitim ve öğretim öncesi gençlerimizin temel bilgileri aldıkları eğitim süreçlerindeki yenilikler üniversitelerce takip edilmeli ve ilgili bakanlıklara önerilerde bulunulmalıdır. 2. Alt yapı , teknik ihtiyaçlar ve akademik yapı oluşturulmadan ziraat fakülteleri açılmamalıdır. 3. Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarla proje üretiminden tarımsal yayıma kadar gerekli paylaşımlar yapılabilmesi için organik bağ oluşturulmalıdır. 4. Ziraat fakülteleri kurulurken tüm bölümler açılmalı fakat bölgeler(tarımsal potansiyeli belirleyici ürünler bazında)  dikkate alınarak öğrenci alınmalıdır.  Bunun yanısıra; Bakanlık, başta il müdürlükleri olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlarında ziraat mühendislerinin çalışma alanlarını dikkate alarak iş dağılımı yapılmasını sağlamalıdır”.

Prof. Dr. Nihat Tursun: “İklim değişikliği her alanda hayatı olumsuz etkiliyor”

Program kapsamında ikinci konferans sunumunu İnönü Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nihat Tursun yaptı. “İklim Değişikliği ve Tarım” başlıklı sunumunda küresel iklim değişikliğinin doğaya ve canlı yaşamına olan etkilerini irdeleyen Prof. Dr. Nihat Tursun, iklim değişikliğinin etkileri her yörede coğrafi ve mevcut iklim yapısına bağlı olarak çeşitlilik gösterdiğini söyledi.

Etkisi her ne şekilde olursa olsun, iklim şartlarının değişmesi doğal kaynaklardan sosyo-ekonomik yapıya kadar canlılara dair birçok alanı etkilediğini vurgulayan Tursun, küresel iklimi değişikliğinin sonucu olarak artan sıcaklıkların yarattığı / yaratacağı olumsuzlukları şöyle sıraladı: “Bitkisel üretim dönemlerini değiştirip gıda güvenliğini tehdit etmesi, bulaşıcı hastalıklara neden olan etkilerin artması, hassas ekosistemlerin ve türlerin yok olmasına sebep olması, orman yangınlarının sıklığında artış, kar yağış ve erime dönemlerinin değişimi nedeniyle sel ve taşkın gibi doğal afetlerde artışa neden olacaktır”.

Küresel iklim değişikliğinin insan faaliyetlerinden kaynaklandığını, 1800’lü yılların ortalarına kadar iklim değişikliklerinde dengeli ve tehlike arz etmeyen bir dalgalanma yaşandığını ifade eden Prof. Dr. Nihat Tursun, iklim değişikliğinin tehlikeli düzeye ulaşmasını tetikleyen temel unsurun Sanayi Devrimi ile yoğunlaşan ekonomik faaliyetler olduğunu söyledi.

‘İklim değişikliği kentleşme ile sıkı bir ilişki içindedir’

İnsan faaliyetlerinden kaynaklanan küresel iklim değişikliğini, “Sera gazı emisyonlarının atmosferde birikmesi sonucu sera etkisiyle ortalama sıcaklığın artması ile belirli bir zaman diliminde iklimde olan değişiklik” şeklinde tarif eden Prof. Dr. Nihat Tursun, iklim değişikliğinin kentleşme ile sıkı bir ilişkisi olduğunu söyledi.

Kentsel gelişimin iklim değişikliğinin tek nedeni olmadığını söyleyen Prof. Dr. Tursun, “Ancak dünyada harcanan enerjinin %75’i kentsel alanlarda tüketilmektedir, yani atmosfere salınan sera gazları büyük ölçüde kentlerde gerçekleşen süreçlerin sonucudur” dedi.

‘İklim değişikliği Malatya’da kuraklığın şiddetini arttıracak’

Sera gazı salınımının azaltılmaması halinde Türkiye’de aralarında Malatya’nın da bulunduğu geniş bir coğrafyada yağışların azalma eğiliminin güçleneceğini kaydeden Prof. Dr. Tursun,  2041 – 2070 periyodunda kuraklığın egemen olacağını, 2071 – 2099 periyodunda ise, yine Malatya’nın da içinde olduğu bölgedeki kuraklığın şiddetinin artacağını kaydetti.

İklim değişikliğinin tarımsal faaliyetleri derinden etkileyeceğini vurgulayan Prof. Dr. Nihat Tursun, iklim değişikliğinin yaratacağı zararların azaltılması konusunda ise şu önerilerde bulundu:

“İklim değişikliği; gerek toprak özellikleri, gerekse kültür bitkisi tarımı açısından sosyal, kültürel, ekonomik ve bilimsel bazda bazı değişimlere neden olacaktır. Özellikle iklim değişikliğine sebep olan etmenlerin azaltılması için gereken önlemleri almak,  fayda sağlamak ve etkileri yönetebilmek için stratejilerin güçlendirilmesi ve geliştirilmesi sağlanmalıdır. İklim değişiminin sebep olacağı olası olumsuzlukların, boyutlarının ve etkilerinin çok iyi anlaşılması ve bu konuda çalışanların bilgilendirilerek bu olaya hazırlanması gerekmektedir”.

Güler HAZAR, Yeni Malatya Gazetesi

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

1 yorum yapılmış

  • derya (8 yıl önce)
    bekliyoruz bu kuraklığı bedava çıkan Allahın rahmeti suyunu ne oyunlara alet ediyorlar hergün bir yeri eşiyorlarki para kazanalar
    0
    0
    Yanıtla