CHP Genel Başkan Yardımcısı, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba. Malatya’da STK temsilcileri ve muhtarlar ile birlikte "Malatya'nın Geleceği”konulu basın açıklamasına katıldı. Ağbaba yaptığı açıklamada; ‘’Maalesef Malatya ve deprem bölgelerimiz 90 gündür bir belirsizlikle baş başa. Yoklukla, sıkıntılarla, ne olacağını arayan bir kent konumundadır. Ayrıca yaşadığımız bir garabet durumu da tekrar paylaşmak istiyorum. Ağır hasarlı evlerin hasarlıya dönüştürüldüğü ile ilgili çok sayıda ihbar alıyoruz’’ dedi. Ağbaba ayrıca iktidarı ve yerel yöneticileri de eleştirerek;’’tTüm bu olumsuz tablonun üzerinden 90 gün geçmiş, AKP halen ben bilirim ve büyük bir bencillik havaları ile davranmaya devam ediyor. Malatya’nın kaderi kapalı kapılar ardında belirlenemez’’ dedi.
Ağbaba, şunları söyledi:
"90 günde dünyanın öbür ucundan olsa çadır alıp getirilirdi ama bunlar beceremediler.
Maalesef Malatya ve deprem bölgelerimiz 90 gündür bir belirsizlikle baş başa. Yoklukla, sıkıntılarla, ne olacağını arayan bir kent konumunda. Halen evi yıkılan insanlardan vaat edilen 15 bin lira yatırılmış değil, kira yardımı alamamış binlerce insan var. Çadır ve konteyner talepleri tam olarak karşılanabilmiş değil. 90 günde dünyanın öbür ucundan olsa çadır alıp getirilirdi, beceremediler. Şimdi bireysel konteyner talep eden depremzedelere 15 metrekarelik, wc si banyosu olmayan boş konteyner veriyorlar.
İnsanlar adeta “evlerimiz mezar olmasın, incelemeler daha sağlıklı yapılsın” diye haykırıyor.
Ayrıca yaşadığımız bir garabet durumu da tekrar paylaşmak istiyorum. Ağır hasarlı evlerin hasarlıya dönüştürüldüğü ile ilgili çok sayıda ihbar alıyoruz. Özellikle Bostanbaşı ve Fahri Kayahan bölgelerimizde bu örnekler ile ilgili çok sayıda var telefon alıyoruz. İnsanlar adeta “evlerimiz mezar olmasın, incelemeler daha sağlıklı yapılsın” diye haykırıyor.Ayrıca ağır hasarlı binalarda oturan vatandaşlarımız yetkililerin sözüne inanarak, evlerinin kapı ve pencerelerini sökerek 15-20 bin liraya sökerek sattılar. Ardından bu binalara daha sonra hafif hasarlı denildi. Şimdi insanlarımız aynı kapı ve pencerelerini 200-300 bin TL yaptırabilecek durumda değil.Buradan bir şey daha ifade etmek istiyorum. Artan bir hırsızlık durumu ile karşı karşıyayız. Deyim yerindeyse anahtar teslim hırsızlıklar yapılıyor. Evler banyo dolabından, mutfak dolabına, musluk bataryalarından, tuvalet taşına kadar, parkesine kadar her şey çalınıyor. Ve müthiş bir kayıtsızlık, denetimsizlik var.
Deprem bölgesi dışında gelen esnafa değil Malatya esnafına öncelik verilmelidir.
Ayrıca bir noktaya daha dikkat çekmek istiyorum. Maalesef taşıma işleri Malatya’da kayıt dışı yani dışarıdan gelen kişiler yapıyor. Bu doğru bir durum değildir. Taşıma işlerini Malatya’mızda bulunan esnaflarımızın yapması gerekmektedir. Yine depremden dolayı şehir merkezinde her şeyini kaybetmiş esnaf tezgâh açamazken, deprem bölgesi dışında gelen esnaflar ise iş yapmaya çalışıyor. Bu konu ile ilgili de yetkilileri göreve davet ediyorum. Malatya’nın esnafına öncelik verilmesi gerekmektedir.
Eğer 2020 depremindeki gibi ağır hasarlılara hafif hasarlı raporu verirseniz, bir cinayete ortaklık etmiş olursunuz.
Ayrıca hasar tespitleri ile ilgili de mağduriyetler devam ediyor. Birkaç kez hasar tespiti yapıldığı için, ayrıca bu tespitleri yapanlarında liyakatsiz kişiler olduğu için vatandaşlarımızdan haklı olarak büyük bir güvensizlik duygusu var. Elbette hafif hasarlı binalarımızda insanlarımız kalabilmeli ama bunun için güvence verilmelidir. Eğer 2020 depremindeki gibi ağır hasarlılara hafif hasarlı raporu verirseniz, bir cinayete ortaklık etmiş olursunuz. Eğer 2020 de yaşanan depremde hasar tespitleri doğru yapılabilseydi 6 Şubat depremlerinde Malatya’da bu kadar yıkım olmazdı, insanlarımız hayatını kaybetmezdi.
Malatya’ya az hasarlı bölge demek vicdansızlıktır.
Malatya az hasarlı gösterilmek isteniyor. Oysa Malatya en büyük yıkımın olduğu kentlerden biri durumunda. Malatya merkezi, çarşısı, ticaretinin en canlı bölgesi yok olmuş durumda ama Malatya’ya az hasarlı bölge muamelesi yapılıyor. Malatya’ya az hasarlı bölge demek iyi niyetli bir yaklaşım değildir, vicdansızlıktır. Malatya’mızı az hasarlı bölge olarak tanıtan ise AFAD’dır.Bu yıkımın sorumlusu sadece müteahhitler, mühendisler, teknik kadro, yapı denetim değil. Bu yıkımın en önemli sorumluları görmezden geliniyor. 4 kat verilecek binalara 12 kat verenler, tarım arazilerini imara açanlar da sorumludur. Yerel yönetimler mutlaka incelenmelidir.1993-1994 yıllarında vize için imza atan mühendisler yok yere cezalandırılırken, tarım arazilerine 12 kat, 13 kat imar izni verenler ile ilgili hiçbir işlem yapılmaktadır. Bu konutlar, iş yerleri yapılırken en az 24 tane imza atılıyor. Bu sorumlulukta imzası olanlar, yani devletin bu zararları karşılaması gerekiyor. Bir kez daha söz veriyoruz; yıkılan tüm evleri, iş yerlerini tek bir kuruş almadan vatandaşlarımıza teslim edeceğiz.
Malatya’nın kaderi kapalı kapılar ardında belirlenemez.
Tüm bu olumsuz tablonun üzerinden 90 gün geçmiş, AKP halen ben bilirim ve büyük bir bencillik havaları ile davranmaya devam ediyor. Malatya ne çektiyse ben bilirim kibrinden çekti. Ne çektiyse odaların, mimarların, mühendislerin fikri alınmadığı için çekti. Bostan başına imar izni verilirken mühendis ve mimar odaları karşı çıkıyordu, kuzey çevre yolu yapılırken karşı çıkıyordu ya da kent gelişirken aynı alanda kent yoğunlaşmasın diyordu. Ama bugün gelinen noktasında beyler deresinden kışla caddesine ancak bir saatte gelebiliyorsunuz. AKP siyasetçileri bu şehirde sadece kendileri yaşıyormuş gibi davranmaya devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde sadece AKP’li siyasetçilerin katılımıyla gerçekleştirilen bir toplantıda Malatya’nın geleceği planlanmış. Milletvekilleri, belediye başkanları genel başkanları gibi her şeyi kendileri biliyor. Bu işler onların bilebileceği işler değil. Mutlaka bu konular istişare edilmeli, ortak akılla yapılmalıdır. Kent merkezinde yapılacak olan projenin sunumu yapılıyor ama ne bir sivil toplum örgütü, ne bir esnaf yetkilisi ne bir bilim adamı ne de konunun teknik yönünü ortaya koyacak meslek odaları davet edilmiyor, hiç kimsenin fikri alınmıyor. Bilsinler ki bizler de Malatya’da yaşıyoruz, bu şehrin sorunları ile ilgileniyor, kafa yoruyoruz. Bizlerinde fikri alınmalıdır. Kapalı kapılar ardında Malatya’mızın geleceğine karar verilmemelidir.
Ortak akıl ile şehrimizi yeniden yapılandıracağız.
Şehrin eski yapı stokunun dönüşümü için ciddi bir fırsat var önümüzde. Yeni planlamada yollar, yeşil alanlar, meydanlar ve otoparklar doğru planlanmalıdır.
Yeni yapılacak olan projeler modern çizgilerle değil, geleneksel mimariyle yapılmalıdır.
Şehir merkezinde bulunan iş kolları ve ihtiyacı olan M2 ler hesaplanmalıdır.
Şehrin dışına kaydırılması gereken örneğin bakırcılar çarşısındaki demirciler gibi sokakta iş yapan esnafa uygun yer gösterilmesi gerekir.
Bakırcılar, Balıkçılar, kasaplar, manavlar, peynirciler, ayakkabıcılar, tuhafiyeciler kuyumcularin hepsinin ayrı çarşısı olmalı.
Kent hafızası unutulmamalı. Köylerden merkeze gelip buradan alışveriş yapan vatandaşların dinlenme yeme içme dinlenme gibi ihtiyaçlarının karşılanacağı rekreasyon alanları planlanmalı.
Tüm STK, esnaf temsilcileri, meslek odaları ve bilim insanları sürece dâhil edilmelidir.
Hasar tespit çalışması yapılmasında vatandaşların güveni yok olmuştur. Hasar tespit çalışmaları uzman kişiler tarafından tekrar yapılarak vatandaş mağdur edilmemelidir."
Bülten- malatyahaber.com