İsmet YALVAÇ Yazdı
Hepimizin az-çok bildiği, tanıklık ettiği olaylar, sahneler, ama yine de tekrarlanmasında yarar var
Sahasında Ankaraspora 20 yenildikten sonra tamam bu iş, 2. lig hazırlıklarına başlayalım denilirken adeta yeniden dirilen Malatyaspor, her şeye rağmen güçlü Beşiktaş karşısında, üstelik yabancı sahada, 3 puanı son saniyelerde kaçırıp 1 puana razı oluyor, zirveyi zorlayan Kayserisporu evinde 21, iddiası kalmamış Konyasporu Konya'da 20, düşme hattından uzaklaşmak isteyen Ankaragücünü, 19 Mayısın çamur deryası zemininde 10 yeniyor ve bir anda ligde tutunma umudunu yeniden yakalıyor.
Ardından Malatyaspor, Samsunspor ile belki de tarihinin en önemli ve unutulmaz maçlarından birini beklemeye geçiyor. Biletler kısa sürede tükeniyor. Malatyanın bir numaralı demeyelim, tek gündemi Malatyaspor oluyor; herkes futbol uzmanı gibi düşünüp taşınıyor, elde kalem hesap-kitap yapmaya başlıyor. Başka takımların ne yapacağı, siz kendi işinizi görmeyince, anlam taşımayacağından Malatya, Samsun maçına ya galibiyet ya galibiyet parolasıyla hazırlanıyor.
Malatya, maç hazırlığını Teknik Direktör Ümit Kayıhan yönetimindeki Malatyaspor futbolcularına bırakmıyor. Onlar antrenmanlarla kendi hazırlıklarını yapadursunlar, Malatya harekete geçiyor. Taraftarlar, Vali, Belediye Başkanı, 2. Ordu Komutanı, işçiler, esnaflar, öğrenciler, gençler-yaşlılar kendiliğinden antrenman sahasına akın ediyor. Bu tür ziyaretler belki de futbolcuların yoğunlaşmasını bozacak; ama hoşgörüyle, sevgiyle karşılanıyor. Malatyaspor futbolcuları doldukça-doluyor, odalara Malatya yerel basınının destek ve gaz veren sayfaları asılıyor.
Gerginliğin ne kadar inanılmaz boyuta ulaştığı maç öncesi, sonrası ve sırası yaşanan/tanıklık edilen-tanıklık ettiğimiz örneklerle ortaya çıkıyor. Malatyasporla ilgisi az-buçuk olanlar dahi rüyalarında Malatyaspor görüyorlar; yatakta Malatyaspor sayıklıyorlar, maçın oynanacağı gün, sanki kendileri oynayacakmış gibi, uykuyu şaşırıyorlar.
Maç günü Malatyalılar konvoylarla şehri turluyor. Malatyaspor, Orduzu Pınarbaşından yüzlerce araçtan oluşan sevgi eskortu ile İnönü Stadına geliyor.
Selçuk Derelinin düdüğüyle maç başlıyor Ne başlama! Malatya böyle bir şey görmemiş. İnönü Stadı böyle bir birliktelik yaşamamış. Her maçta taktik veren stajyer teknik adamlar bile susmuş. Koltuğa oturan yok. Herkes ayakta. Dışarıda yüzlerce taraftar kalmış, kapıya dayanmış, stada girmek istiyor, ama nafile! İçerideki taraftar, seyirciliği bırakmış, kıyameti koparıyor. Samsunspor, bu baskının ve Malatyasporun güzel oyununun etkisiyle ilk yarı Bora Körkün kalesine bir tek şut dahi atamıyor. Malatyaspor, Evrenle bu yarıda golü buluyor, goller kaçırıyor. İkinci yarının başında sinir sistemleri çözülen Samsunspordan Mehmet Polat, Toth Balazsa kafayı atınca kırmızı kartı görüyor, Malatya iyice rahatlıyor. Samsun 10 kişi kalınca daha çok atak geliştiriyor, fırsatlar da buluyor, ama Malatya galibiyetten emin. Çünkü statta öyle bir hava, öyle bir büyük güç var.
Derken Malatyaspor sevgisi kalpleri durdurmaya başlıyor. Kapalı tribünün her iki yanından ve Devlet Su İşleri tarafındaki açık tribünden fenalaşan taraftar haberleri geliyor. Görevliler ambulans, ambulans diye bas bas bağırıyor. Herkesin içinde bir korku, acaba yine birisini mi kaybediyoruz diye. 3 ambulans bir o yana bir bu yana gidip geliyor. Maalesef korkulan İnönünün içinde değil, dışında oluyor. Çay ocağında maç seyreden Ahmet Çetin isimli 48 yaşında bir taraftar kalbine yenik düşüyor. Son 3 yılda 3. acı kayıp.
Sonra? Malatya Evrenin muhteşem vuruşu, Senkerikin Malatyasporun efsane golcüsü Oktay Çeviki andıran bir kafa golüyle hakkı olan galibiyeti alıyor. Taraftar tribünü terk etmeden, çay ocaklarında, kahvelerde, evlerinde maçı seyredenler, dinleyenler sokaklara doluyor. İnönüdeki heyet daha çarşıya bile intikal etmeden, evlerden, kahvehanelerden, çay ocaklarından çıkanlarla yollar tıklım tıklım
Malatyaspor, kendi işini kendi görürken diğer statlardan umut haberleri bekliyor. Gelmiyor. Çaykur Rize-Denizli maçında yaşananlar çok ilginç. Futbolda kuşkusuz her takımın her takımı yenme hakkı var. Ama bir kulübün başkanı birkaç gün önce herkese ahlak dersi verirken, bir futbolcusu takımının attığı gole dünya futbol tarihinde eşi benzeri görülmemiş biçimde üzüntü sevinci yaşayınca; öteki daha bir hafta önce "ortada bir sürü para dolaşıyor" diye "şike" maçlara dikkat çekmeye çalışan bir başkansa.. işte bu olmuyor!
Bunu gören ve Malatyasporun 1989/90 sezonu son maçta küme düşmesini anımsayanlar alavere dalavere/Malatyalı Memet kümeye tezgâhını sezmekten kendilerini alamıyorlar. Çünkü o sezon Malatya İnönü Stadında Malatyaspor şampiyon Beşiktaşa golleri atmaya başlayınca, diğer statlardan, ayar verilmiş gol bombaları patır patır patlamaya başlıyor; Malatyaspor, 11 yıllığına, 2. lige gidiyordu.
Şükürler olsun ki, buna ilahi adalet de diyebilirsiniz, Beşiktaş-Galatasaray maçının son saniyelerinde Hasan Kabze müthiş bir gol atarak, başkalarıyla birlikte, Malatyasporun umudunu son haftaya taşıyor. Hasan şüphesiz bu golü kendi takımı için atıyor; ama başkaları da sebepleniyor, sebeplenecek.
Bu skor Malatyayı, Malatyasporluları, sizleri, bizleri çok sevindiriyor. Malatyasporun kümede kalması için, her zamankinden fazla neden olmasın diyoruz.
Ancakkkkk
Malatyasporun Malatya için ne anlama geldiğinin farkında olmayan veya bu anlam umurunda bile olmayan, laf Malatyalılığa geldi mi mangalda kül bırakmayan bir kitle, her şeyin belli olacağı son haftaya girilirken Malatyaspora destek olmamayı bir yaşam biçimi olarak sürdürmeye devam ediyor.
Bilenlere anımsatmakta, bilmeyenlere söylemekte yarar var: Malatyasporun maddi yükünü yayıncı kuruluş ve diğer sponsorlardan gelen gelirlerle Malatyaspor Kulüp Başkanı Hikmet Tanrıverdi çekiyor. Profesyonel futbolun mali yükü çok ağır. Çok büyük paralar olmadan iki adım bir yere gidemiyorsunuz. Transfer yapılacak ver başkan, prim dağıtılacak bul başkanla Malatyaspor Turkcell Süper Liginin 34. haftasına kadar geldi. Tanrıverdi, kendi işletmelerinden büyük özveride bulunarak, kredi çekerek, nakitlerini Malatyaspora aktararak yapacağını yaptı. Bir Başkan olarak bunları yapmasını doğal karşılayabiliriz; ama sadece onunla olmuyor.
Bu acı noktaya dikkat çekerken, ne bizlerin ne Malatyaspor Başkanının, en samimi duygularıyla, hiçbir beklentisi olmadan Malatyasporu destekleyen sokaktaki Malatyalıya söyleyecek lafı olmadığını düşünüyoruz. Çünkü onların eti de belli budu da Tüm servetlerini verseler, bir futbolcunun primi etmiyor. Dediğimiz gibi, sözümüz, Malatyalı olup, bununla övünen, olanağı bulunan, ama artık ne tür hesapsa, söz verdiği halde destek olmayanlara; anlı şanlı işadamı olup bir piyango bile almaktan kaçınacak kadar Malatyaspora öcü yaklaşım sergileyenlere Üstelik destek için araya giren, prestijli insanlara söz verip, sonra yan çizerek onların da şevkini kıranlara, mahcup edenlere.
Bir Malatyaspor yöneticisi, kısa süre önce, bir grup Malatyalı işadamının ne olacak filanca maç diye bir saat soru sorduklarını, ardından bir tek piyango bileti almadıklarını, aynı bileti sanayi sitesindeki çırağın düşünmeden aldığını anlatıyordu. Sanıyoruz, Malatyaspora karşı malum kitlenin tavrının en güzel örneği.
Yine lafı gelmişken belirtelim, sokaktaki "eti budu belli" Malatyalı'nın desteğine bir örnek daha.. Malatyaspor'un, Kayseri Erciyes maçı sonrasında yaşananlar bahane edilerek sahasının kapatılması ve Gençlerbirliği maçının Adana'ya verilmesi üzerine, Adana'ya Malatya'dan binlerce taraftar gitmişti.. İşte o taraftarlardan bir grubun bulunduğu otobüs Adana'da arıza yapınca, yani "ücretsiz gidiş-geliş" olayının, geliş boyutunda sorun çıkınca, ne olmuştu biliyor musunuz? Ceplerinde geri dönüş için bir otobüs ya da tren bileti alacak parası olmayan 37 taraftar, öylece kalakalmıştı.. Kulüp Başkanı, bu 37 taraftarın her birine 20'şer YTL dağıttırıp, otobüs ya da trenle Malatya'ya dönmelerini sağlamıştı.. Bu örneği bir daha okuyun..
Lafın burasında, Malatyaspor'a desteğini hep hissettiren Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği'ne teşekkürü ifade ederken, Ticaret ve Sanayi Odası'nın bu yoklamalarda "yok" ya da "geç" kayıtlı olduğunu belirtelim.. Ticaret ve Sanayi Odası, son zamanlarda ise "hepten yok" yazılıyor..
Belediye Başkanı Cemal Akın, son dönem bu alanda doğru işler yapıyor. 2 yıl önceki kongrede, doğru bilgilendirilmediği için Malatyasporun Malatyanın birlik ve beraberliğinde ne anlam taşıdığını tam olarak anlayamadığını gördüğümüz Sayın Başkan, bugün her şeyin farkında -veya öyle görünüyor-. Malatyaspor için birşeyler yapmaya çalışıyor. Hem de etrafındaki bazılarına rağmen!.
Abartı gibi gelmesin, daha önce de yazdık, yineliyoruz: Malatyaspor, Malatyada yaşayan ve kendisini Malatyalı sayan herkesin ortak paydası. Sağcısı-solcusu, Alevisi-Sünnisi, Türkü-Kürdü Malatyaspor etrafında tek vücut olabiliyor. Farklı görüşe mensup olanların birbirinin yolundan bile geçemediği 12 Eylül 1980 öncesi dönem, Malatyalıların İnönüde nasıl omuz omuza bağırdığını, TÖB-DERliyle, Ülkü Ocaklının yan yana oturduğunu hatırlayanlardanız.
Malatyaspor, işte böylesine bir sevgi, birliktelik Yine abartı gibi gelmesin, Malatyaspor toplumsal barış. Malatyayı yönetenler, devletin yetkili ve ilgili kurumları bunun bilincinde.
Yeri gelmişken.. Milletvekillerinden en başta Mevlüt Aslanoğlu, sonra Muharrem Kılıç, arada Ali Osman Başkurt ve Süleyman Sarıbaş, Malatyasporla biraz ilgili..Miraç Akdoğanın Ankarada zaman zaman görüntü verdiği konuşulur, görmedik... Fuat Ölmeztoprak, son maçta tribündeydi.. Aslında başka bir programı için Malatyada bulunduğunu biliyoruz. Malatyasporun rakibi Samsundan, partidaşı 3 milletvekili, kendi takımlarına destek için o kadar yoldan gelince, muhtemeldir ayıp olmasın kabilinden onlara eşlik için staddaydı.. Münir Erkal ise, bu tür mevzularda hiçbir zaman ortada olmadı, olmuyor.. Zaten Erkala, şayet Süper Ligde şampiyon olunup, Şampiyonlar Ligine kalınırsa, neticeten Malatyaspor-Barcelona final maçı olursa haber verilecek!.. Böyle ligde kalma, UEFAya oynama vs. gibi, popülizm yüklü maçlar ona göre değil!.. Gerçi futbol da, aynen siyaset gibi, popülist bir hadise ama!..
Malatyaspor, kümede kalmak için çırpınadursun Türk futbol izleyicisinin kanayan bilinçsizliği Malatyada varlığını acı biçimde hissettirmeye devam ediyor.
Dünyanın hiçbir ülkesinde bir şehirde yaşayanlar başka şehirlerin takımlarını desteklemiyorlar. İspanyada Real Madridi sadece Madridliler, Almanyada Frankfurtu sadece Frankfurtlular tutuyor. Yani San Sebastian şehrindeki bir berber, bu şehrin takımı Real Sociedad ile birlikte, Madrid ekibini veya Barselonayı desteklemeyi düşünmüyor. Hannoverli tüccar terzi de Bizim takım bu yıl da fıs gitti. Bayern Münihten kralı yok demiyor.
Bu olguyu, yani Anadolunun kuş uçmaz-kervan geçmez bir mezrasındaki vatandaş Alinin, ömründe belki hiç görmediği İstanbulun takımlarından birini destekleme olgusunu, merhum Aziz Nesinin zekâ seviyemizle ilgili tespitine mi, Kurtuluş Savaşı öncesi Anadoluyu sarmış güvensizliğin yarattığı mandacı zihniyete mi yoksa mizah üretmedeki eşsiz ve engin becerimize mi bağlayalım; inanın bilmiyoruz. Bu futbolsal ve toplumsal arızaya bu satırları kaleme alanlar da bir zamanlar dâhildiler; bereket tedavi olup kurtuldular.
7 Mayıs 2006 Pazar akşamı Malatyada aynen şuna tanık olunmuştur:
Beşiktaş-Galatasaray maçı oynanıyor. Beşiktaş öne geçiyor. İçimizdeki İrlandalılar havalara uçuyor. Neymiş? Fenerbahçe şampiyonluk turu atacakmış. Eyi de gardaş, gözzünü sevem; biz küme düşeceyik. İnanın bu zihniyette Malatyalı sayısı küçümsenmeyecek sayıda. Aynı şekilde Fenerbahçe-Galatasaray maçı sonrası, Malatyalı Galatasaraylılar aynı bilinçsizlikle Malatyalı Fenerbahçelilere saldırmışlardı.
Malatyaspor Başkanı geçmişte bir demecinde Anadoludan bir şampiyon çıkacaksa, o Malatyaspor olacak demişti. Anadoludan Malatyaspor veya bir başka takım şampiyon çıkar mı, çıkarsa o Malatyaspor olur mu? Bilinmez. Ama bildiğimiz, herkes kendi ilinin takımını desteklemediği sürece bu mümkün değil.