Spor kamuoyu Malatyaspor-Erciyes maçındaki hakem hatasını konuşurken, Milliyet Gazetesinin usta kalemlerinden Cem Şengül bugünkü yazısında Malatyaspora haksız bir yüklenme içersine girmiş... İşte,tecahülü arif tadında yani, bilipde bilmemezlikten gelmeye örnek yazı...
....
Milliyet Gazetesi/21 Şubat 2006 / Salı
Mississippi yanıyor!
Polislerin kollarına sıkı sıkı sarılmış hakem Yunus Yıldırım'ın gözlerindeki ifadeye yapılacak yorumlarla, inanın kitap yazılır. İşte bu yüzden MİLLİYET artık, hakemler için karne yayımlamayacak, BU İŞİ kritikçilere bırakacak...
Aslında bu köşe benim değil... Ama bugünlük ben yazdım. Neden biliyor musunuz? Bir hakemin, hadi ismini de yazalım, Yunus Yıldırım'ın gözlerindeki o ifadeyi görünce dayanamadım.
Malatyaspor-Erciyes maçını yöneten Yıldırım'ın suçu neydi dersiniz? Ben söyleyeyim; ev sahibi takımın bir golünü faul gerekçesiyle vermemek... Yani sadece yanlış bir düdük çalmış...
Sonra ekranlara yansıyan manzarayı tarif edeyim... Hakem odasının önünde, hem de göğsünde görevli kartı olanlar, kapının önünde dolanıp duruyor. Kapı aralanıyor, Yıldırım daracık koridorda polis kalkanlarının gölgesinde yürümeye başlıyor. Polis de tedirgin... 24 saat yüz yüze yaşadığı aynı şehrin insanını kırmamak, çaresiz bir insanı korumak için gerilmesin de, ne yapsın?
Ve ne ilk ne de son olacak, ama tüylerimi diken diken eden o enstantane ekrana geliyor. Polislerin kollarına sıkı sıkı sarılmış Yunus Yıldırım'ın gözlerindeki ifadeye yapılacak yorumlarla, inanın kitap yazılır... Korku, endişe, teslimiyet... Ne ararsan var. Eminim ki, bir sene gibi gelen birkaç saniyenin ardından polis minibüsüne balıklama atlayan Yıldırım, bu mesleği yaptığına çoktan pişman olmuştur.
Bu görüntüleri izlerken, Amerikan tarihinde önemli bir dönemi anlatan "Mississippi Yanıyor" filmi geldi aklıma. Klu Klux Klan üyelerinin, siyahlara yaptığı eziyeti, müthiş bir özeleştiri ile dünyaya çekinmeden gösteren filmin kareleri bir kez daha geçti gözlerimin önünden.
Çünkü, Yunus Yıldırım'ın yüzündeki dehşet ile Mississippi'deki siyahların bakışları aynı çaresizliği yansıtıyordu. Tıpkı Klan üyeleri gibi "vurun, kırın, yok edin" nidaları ile ortalığı çınlatan birkaç çapulcunun, ne Malatya gibi futbol aşığı bir kentin temeliyle oynamaya, ne de Türkiye'nin gördüğü en çağdaş ve centilmen Başkanı Hikmet Tanrıverdi'nin inşa ettiklerini bir çırpıda yıkmaya hakları vardı.
Arkadaşlar ligin bitmesine daha 13 hafta var... Futbol bir eğlence, futbol bir şov... Evimizin kapısına kilit vuran FIFA'nın işi burada bitti mi sanıyorsunuz? Onlar, Tahkim'e, CAS'a gideceğimizi bilmiyorlar mı? Ve Türkiye'yi iki gözle izlerken, artık tüm gözlerini üzerimize dikip, en ufak falsomuzu fırsat bilip, "İşte Türkler böyle. Kendi aralarında bile anlaşamıyorlar" deyip, cezayı azaltma çabalarımızı sonuçsuz bırakmaya çalışacaklarının farkında değil misiniz? O zaman niye bu sorumsuzluk?
Şimdi biz bir adım atıyoruz. MİLLİYET olarak, sezonun sonuna kadar HAKEMİN KARNESİ bölümünü kaldırıyoruz. Zaten o hakemler, sahaya çıkmadan önce cesaretleri ve özverileriyle pekiyi notunu hak ediyorlar. Zaten o hakemler, sorumsuz yöneticiler tarafından sürekli ateşe atılıyor, yorumcular tarafından hedef tahtasına yerleştiriliyorlar.
Futbolumuzun en sıkıntılı döneminde hakemlerimizi kısır tartışmaların, haksız infazların uzağında tutmak, her hafta bir hakemin günah keçisi ilan edilmesine tanıklık etmemek için bu özveriyi gösteriyoruz, eleştiriyi, 90 dakika ve maçı yorumlayan yazarlarımıza bırakıyoruz.