SIKIYÖNETİM DÖNEMİNDEKİ GİBİ!..
Malatya’nın, yönetim- idare tarz ve yöntemine “Ben yaptım oldu” şeklinde özetlenebilecek yorumlarını çokça kattığı için, ilk Valilik görevi olmasına karşın “ekol olma” yolundaki Valisi Ulvi Saran, geçtiğimiz günlerde yayınladığı genelge ile kamu kurum ve kuruluşlarının basınla olan ilişkilerine “set” çekmeyi tercih etti.
Detaylarını haber sayfalarımızdan okuyabileceğiniz şekilde, ancak sıkıyönetim dönemlerindeki bir yönetim anlayışına örnek gösterilebilecek ifadelerle, kamu kurum ve yöneticilerini basını “bilgilendirmeme” konusunda çizdiği sınırları duyurdu.
Basının haber verme misyonu, kamuoyunun haber alma ihtiyacı var. Açıklama yapması gereken birçok konuda sessiz kalan ya da sorulanlara beklendiği ve talep edildiği şekilde değil de “istediği gibi” yanıt verme alışkanlığı bulunan Valinin, bir de genelgeyle kısıtlayıcı sınırlar çizmesi bakalım uygulamada nasıl olacak?
2.5 yıl önce Malatya gibi bir ile "ilk Valilik" görevi için atandığında, taşraya teftişe giden bir müfettiş gibi sadece bir bavuluyla gelen, ailesini ancak tatil dönemlerinde kısa sürelerle Malatya'ya getiren, Malatya'da "ailesinden uzakta bir başına yaşamayı yeğleyen" bu açıdan da "bir ilk" olan Vali Saran, bu son sıkıyönetim girişiminde istediği sınırları yaratabilecek mi? Göreceğiz..
***
ÖZEL İDARE’DE GENEL SEKRETERLİK SANCISI
Özel idare müdürlüklerinin kamu yönetiminin yeniden yapılanması sürecinde İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği’ne dönüştürülmesi sonrasında, kurumun yetki ve sorumluluk alanlarının genişletilmesine paralel olarak genel sekreterlik görevi de il bürokrasisi içinde önemli bir pozisyon konumuna yükseldi.
Önceleri herhangi bir il müdürlüğüne yapılan rutin atama derecesinde önem taşıyan ve daha çok devlet memurları çerçevesinde gerçekleşen atama, il müdürlüğünün genel sekreterlik düzeyine yükseltilmesi ile birlikte adeta kırsaldan sorumlu belediye başkanlığına başkan belirleniyor gibi bir niteliğe büründü.
Malatya İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği makamına ilk olarak Ali Kazgan oturdu. Dönemin AKP Malatya Milletvekili Fuat Ölmeztoprak’ın referansının yanı sıra Ali Kazgan’ın bu görevin nitelik ve önemini de aşan yöneticilik müktesebatı atama sürecinde herhangi bir rahatsızlık yaşanmamasını sağladı.
Ali Kazgan’ın başarılı bir yönetim geçirmesine karşın siyasi mülahazalarla genel sekreterlik görevinde tutulmaması görev değişimini zorunlu kıldı. Bu defa AKP Milletvekili Ömer Faruk Öz’ün referansıyla belirlendiği ileri sürülen bir isim, Sami Er genel sekreterlik görevine getirildi.
Sami Er yaklaşık 3 yıllık görev süresinden sonra, ‘artık siyaset zamanı’ diyerek görevinden istifa etti, 12 Haziran 2011 seçimleri için AKP ‘den milletvekili aday adayı oldu. Teşkilat temayül yoklamasında en yüksek oyu alarak temayülde 1. sırada çıkmayı başaran Sami Er, 6 kişilik AKP listesine ise giremedi ve kısa süre sonra görevine döndü. Ancak, artık Malatya’da çalışma zemini kalmadığını görerek, Üsküdar Belediyesi’ne başkan yardımcısı olarak gitmek istedi. Malatya Valiliği ve Üsküdar Belediye Başkanlığı’nın karşılıklı teati yazıları ile Sami Er seçimlerden sonra döndüğü genel sekreterlik görevinden ayrıldı ve Üsküdar Belediye Başkan yardımcılığı görevine atandı.
Buraya kadar yazdıklarımız il özel idare müdürlüğünün genel sekreterlik pozisyonuna dönüştürülmesinden bugüne kadar olan serüvenin kısa bir özetiydi.
Bu özetten sonra bugüne döndüğümüzde ise, Sami Er’in genel sekreterlik görevinden ayrılmasından sonra yerine atanacak isim konusunda başlayan sancının henüz dinmediğini görüyoruz.
Çünkü, AKP’nin 5 milletvekili de 5 ayrı telden çalıyor. Buna bir de Malatya Valisi Ulvi Saran’ın ‘Benimle çalışacak genel sekreteri ben belirlerim’ havası eklenince, genel sekreter ataması tam bir yılan hikâyesine dönüyor.
Diğer yandan, genel sekreterlik görevi için, bu alanda en basit bir deneyim ve geçmişe sahip olmasa da ‘adamını bularak’ aday olanlar da dahil olmak üzere, genel sekreter adayı sayısının neredeyse 2 düzineyi geçecek bir liste oluşturması atamada siyaseten söz sahibi olanların işini zorlaştıran bir durum oluşturuyor.
Daha önce de belirttiğimiz gibi AKP milletvekilleri genel sekreter adayı belirlenmesi sürecinde tam bir bölünme yaşıyor. İki milletvekili bile bir isim üzerinde uzlaşamıyor. Hemen her milletvekilinin bir adayı var. AKP teşkilatının üzerinde durduğu farklı isimler var.
Genel sekreterliğe atanacak ismi resmen İçişleri Bakanlığı’na önerecek olan Malatya Valisi Ulvi Saran’ın göreve getirmek istediği farklı bir isim olduğu ileri sürülüyor.
Kısacası Özel İdare Genel Sekreterliği’ne atama konusunda tam anlamı ile bir kakofoni durumu yaşanıyor. Her kafadan bir ses, her siyasiden ya da yetkiliden farklı bir isim gündeme taşınıyor.
Böyle bir ortamda bir AKP Malatya Milletvekili’nin Elazığ / Baskil’li olan Hekimhan Kaymakamı Nurettin Dayan’ın genel sekreterlik görevine atanması için yoğun kulis faaliyeti içinde olduğu belirtiliyor.
Ancak, diğer AKP milletvekillerinin bu tercihe, kaymakamlıktan gelecek bir genel sekreterin valinin yörüngesinde olacağını belirterek, siyasetçilerin çokça işinin düştüğü il özel idaresine böyle bir ismi getirmeye karşı çıktıkları ifade ediliyor.
Siyasi endişelerden uzak, objektif değerlendirme yapan çevreler ise, İl Özel İdaresi yönetimine, partizanlıktan uzak bir anlayışla hizmet verecek deneyimli bir ismin atanması gerektiğine vurgu yaparak, ‘Bütün bir ili kapsayan yetki ve sorumluluğa sahip kuruma liyakatli bir atama yapılmalıdır. Özel İdare genel sekreterliği bir çeşit kırsalın belediyesidir. Bu nedenle genel sekreter yokluğundan dolayı neredeyse bir hizmet sezonunu boş geçiren özel idare genel sekreterliğine bu işe ehil olan, liyakatli, partizanca çalışmayacak, köyü, köylüyü tanıyan, ihtiyaçlarını bilen bir isim atanmalı’ şeklinde görüş belirtiyor.
***
ÜNİVERSİTEDE SEÇİM YAKLAŞIRKEN
İnönü Üniversitesi’nde Prof. Dr. Cemil Çelik’in rektörlük dönemi gelecek yıl yaz aylarında sona eriyor. Peki, 2. Cemil Çelik dönemi olur mu? Bu soruya şimdiden cevap vermek mümkün değil. Ancak Rektör Cemil Çelik’in 2. dönemin mümkünlüğü için çalıştığı ve yeniden aday olacağı yönünde bilgiler reddedilmiyor.
Cemil Çelik’in 2. rektörlük dönemi mümkün mü sorusunu gündeme getirmişken, 2008’deki seçim sürecinde rektör adayı olan Prof. Dr. Ramazan Özdemir’in seçim sürecinin bir aşamasında Prof. Dr. Cemil Çelik ile vardığı söylenen bir anlaşma sonrası rektör adaylığından çekilmesini hatırlamak gerekiyor.
Kulis bilgilerine göre, 2008–2012 dönemi için Prof. Dr. Cemil Çelik’in rektörlüğü yolunda güç birliği yapan taraflar, 2012–2016 dönemi için ise Prof. Dr. Ramazan Özdemir’in rektörlüğe taşınması konusunda ortak karar aldı. Bu karar sonrası Prof. Dr. Ramazan Özdemir adaylıktan çekildi ve rektör adayı olarak Prof. Dr. Çelik’i desteklediğini açıkladı.
Prof. Dr. Cemil Çelik, Prof. Dr. Özdemir’in bu desteği sayesinde seçimde 183 oyla 1. sırayı aldı ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından rektör olarak atandı. Prof. Dr. Ramazan Özdemir ise Turgut Özal Tıp Fakültesi Dekanı olarak Prof. Çelik’in yönetiminde görev aldı.
Prof. Dr. Ramazan Özdemir 3 yıllık görev süresi sonrasında, devam etmesi mümkün iken dekanlık görevini bıraktı ve üniversitenin yönetim katından ayrılmayı tercih etti geçtiğimiz günlerde.
Rektör Çelik’in Prof. Özdemir’i dekanlık görevinden sonra rektör yardımcılığı görevi için düşündüğü, ancak Prof. Özdemir’in bu duruma sıcak bakmadığı belirtiliyor.
Prof. Dr. Ramazan Özdemir ile Prof. Dr. Cemil Çelik arasındaki ilişkilerin uzun bir süredir soğuma karakteri taşıdığı belirtiliyor. Dekanlık görevini sürdürmesi mümkün iken bu görevi bırakması, rektör yardımcılığı teklifini reddetmesi Prof. Özdemir’in Cemil Çelik yönetimi ile köprüleri attığı yorumlarına yol açıyor.
Prof. Dr. Ramazan Özdemir’in bu tutumunda ise, 2008’deki seçim sürecinde 2012 seçimlerine yönelik olarak yapıldığı ileri sürülen şifahi centilmenlik anlaşmasına Prof. Cemil Çelik’in uymayacağını gösteren bir tavır içinde olmasının etkili olduğu ifade ediliyor.
Gelecek yılın Haziran ya da Temmuz ayında yapılması beklenen İnönü Üniversitesi rektörlük seçimlerine aylar kala, üniversite camiasının şimdiden seçimlere odaklandığı gözlemlenirken, rektör adaylarının ise isimlerini duyurmadan sessiz ve derinden çalışmaya başladığı belirtiliyor.
***
‘ACEMİ’ GOLÜ!
Malatya’nın son genel seçimlerde ortaya çıkan siyasi tablosu malum. Milletvekili sayısı, bir önceki döneme göre 7’den 6’ya düşen, son seçimlerde bu koltuklardan 5’ini iktidar partisi AKP’ye, 1’ini de ana muhalefet partisi CHP’ye veren Malatya’nın iktidar partisi milletvekillerinin birbirleriyle olan diyaloğları da merak edilen konulardan biri.
İktidar partisinin 5 milletvekilinden Mücahit Fındıklı’nın, bir önceki dönemdeki gibi daha çok bir başına hareket etmeyi yeğlediği görülüyor.
Ömer Faruk Öz, geçen dönem iktidar partisinin en çok çalışan- çaba gösteren iki milletvekilinden biri olmasına (diğeri Öznur Çalık’tı) karşın aday listesinde umulmadık yere konulduktan ve de seçildikten sonra, bu dönemde daha çok bir başına çalışacak gibi. Geçen yılki birlik görüntüsü verme çabası, özeni bu yıl yok onda. Daha çok bir başına çalışma eğilimi var sanki.
Diğer milletvekilleri Öznur Çalık, Mustafa Şahin ve Cemal Akın, özellikle de Çalık ve Şahin birlik görüntüsü veriyorlardı. Bu görüntü 3’lünün geçtiğimiz günlerde, Kürecik’e kurulacak Füze Kalkanı Radar Üssü ile ilgili Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na yaptıkları ziyarette, fotoğraf olarak da yansıdı. Ancak bu yansımanın yol ve yöntemi bu üçlü arasında sıkıntıya neden oldu gibi. 3 milletvekilinin, bakana yaptıkları ziyareti, parti il yönetiminin bir bülten ve fotoğraflarla basına iletilmesi konuşulmuşken, bilgilendirme girişimi ve önceliğini Mustafa Şahin aldı. 3 aylık milletvekilliği tecrübesi olan Şahin, bakan ziyaretini; Malatya’daki bir bağlantısı aracılığıyla, basına hemen servis etti. Bakanın konuşması, “radar gerektiğine ikna olmuş” Şahin’in yorumu ve de bakanla görüşme fotoğrafları, 3 ayrı posta halinde alelacele basın kuruluşlarına iletildi. Bu durumun, beklemediği bir gol yiyen Çalık’ı rahatsız ettiğini söylemek mümkün.
Bakalım bu gol, Şahin’in “acemiliğine” mi verilecek, yoksa gelecekteki diyaloğları olumsuz mu etkileyecek? Bunu önümüzdeki dönemde göreceğiz.