AHMET ÇAKIRIN BELEDİYESİ..
Malatya Belediyesinde Ahmet Çakırın başkanlığındaki yönetim 1 yılını doldurdu.
Genel olarak bir değerlendirme yapılacak olursa, bu 1 yıllık sürede belediye yönetiminin başarılı olduğunu söylemek mümkün değil.
Milletvekillerinin, Cemal Akının yeniden aday olmasını engelleme stratejileri gereği, parti teşkilatının da desteğini almak, muhalefetini engellemek üzere aday olarak lanse ettikleri ve parti genel merkezine de kabul ettirdikleri il başkanı Ahmet Çakırın Belediye Başkanlığı görevine hazırlıklı olarak geldiği söylenemez. Bir anda belediye başkan adaylığı teklifiyle karşı karşıya kaldı ve süreçte kendisini belediye başkanı olarak buldu.
Çakırın aday gösterilmesi ve seçilmesi süreci, daha çok kendi inisiyatifi dışında geliştiği için gerek milletvekillerinin, gerek parti yönetimlerinin, gerek partili bazı grupların vesayetinin hep üzerinde olacağını tahmin etmek zor değildi. Aynen de öyle oldu.
Çakırın göreve geldikten sonra, belediye bürokrasisi içerisindeki tercihleri ve atamaları ciddi bir hayal kırıklığı oldu. Belediyenin çok tartışılır kimi bürokratları, jet terfilerle önemli görevlere getirildiler. Haklarında birçok şaibe olan bu isimler, 1 yıllık süre içerisinde kendileri hakkında olumlu düşünceye sahip olamayanları hayal kırıklığına uğratmayan bir performans gösterdiler. Nitelikli bürokratlar değildiler, getirildikleri görevlerde de 1 yıllık süre içerisinde bunu hep yansıttılar.
Ahmet Çakır, vatandaşa adalet duygusu ve güven vermeyen, görev alanlarında hiç de iyi performans gösteremeyen bu bürokratlarla ilgili tüm eleştirilere rağmen, onları görevde tutarak kendini de riske etti. Çakırla ilgili eleştirilerin büyük bölümü, bu bürokratların iş yapabilme yeteneklerinin sınırlı olması ya da hiç olmamasından kaynaklandı.
Belediyeciliğe tamamen yabancı, bir gün belediye başkanı olabilmeyi önüne hedef olarak koymamış ama hasbelkader bu göreve getirilmiş, dolayısıyla bu görevler açısından donanımsız olduğu hemen ortaya çıkan Ahmet Çakırı, gerek belediye meclisine taşıyan parti yönetim kadrosunun, gerekse belediye meclisini oluşturan partili siyasi kadronun ve gerekse de tercih ettiği-ettirildiği bürokrat kadrosunun doğru yönlendirmediği, yönlendiremediği 1 yılda yaşanan birçok olayla ortaya çıktı.
Diğer yandan, Malatya Belediyesine birçok açıdan rahat hareket edebilme olanağı sunan belediye şirketlerinin beslendiği belediye ihalelerinin, her nedense bu dönemde ortaya çıkan İstanbul kaynaklı taliplileri, belediyenin kendi dengelerini alt üst etmeye başladı. Belediyenin bu konuda daha da sıkıntı yaşayacağı ortada. Malatya Belediyesi bünyesindeki şirketlerin yegane gelirini kesmeye ve dolayısıyla artık birer kamu kurumu gibi görünen ve kökleşen bu şirketlerin sonunu getireceği aşikar olan girişimlere, belediye yönetimi daha ne kadar ihale iptali ile karşı duracak, göreceğiz Belediye şirketleri dışında belediyenin çok özellikli işlerine talip olanların güvendikleri yerler var anlaşılan ki, bunları devre dışı bırakabilecek temelli çözümler bulunamıyor! Çakırın kadrolarının buna bir çözüm geliştirememeleri demek, belediye başkanının daha sancılı günler geçireceği demek.
Çakır, ancak kadro kalitesini artırmak kaydıyla bir şeyler yapabilir. Bu dönemin tüm sorumluluğunun herkesten çok Ahmet Çakır isminin üzerinde olacağının bilincine varması, bu bilinci somut kararlarla geliştirmesi, bu doğrultuda tercihler yapması gerekiyor.
İş yapabilme yetenekleri, yeterlilikleri ve bazılarının doğruluğu tartışmalı isimlerde ısrar etmek Çakıra ve dolayısıyla Malatyaya kaybettirmeye devam edecektir.
* * *
BELEDİYE MECLİSİ NEREYE KOŞUYOR?
Belediye meclisi bir kentin en önemli karar organlarının başında geliyor. Şehirle ilgili hemen her konuda karar alma, yeni uygulama başlatma ya da var olan uygulamayı değiştirme gibi hayati önemde işlevleri olan belediye meclilerinin yetkileri ve görev alanları özellikle AKP döneminde çıkarılan yeni yerel yönetim yasası ile daha da genişletildi.
Peki bu kadar geniş yetki ile donatılan belediye meclisleri için partilerin gösterdiği adayların ve seçilen üyelerin nitelikleri, meclisin yetki ve görev alanlarının genişliği le paralel bir derinlik içeriyor mu?
Bu soruya Evet cevabı vermek mümkün değil. İktidar partisinde milletvekiline, il başkanına veya o seçimde aday gösterilen belediye başkan adayına yakın olmanız, bu konumdakilerle iş ortağı olmanız, akraba- hısım olmanız, aynı çıkar kaynağından beslenmeniz yeterli kriterdir. İmarın isinden, şehirleşmenin şsinden anlamanız gerekmez. Hatta şehirleşme, şehirleşme sorunları ve bu sorunların çözümü konusunda bilinç sahibi olmanız çoğu zaman eksi puandır.
Somutlaştıralım isterseniz: Bir önceki belediye başkanı Cemal Akın döneminde zamanın AKP milletvekili Ali Osman Başkurt tek seçiciydi. Meclis üyesi adaylarının çoğunu o, kendi subjektif kriterleri ile yani ahbap-çavuş ilişkisi çerçevesinde belirledi. Cemal Akına da 4 kontenjan tanındı. O da avukatlık ofisinde kendisine hizmet edenleri belediye meclisine taşıdı.
AKPnin bu ilk döneminde meclis üyelerinin bilgi-birikim-eğitim kalitesi hiç önemsenmedi. Tek kriter yukarıda da vurguladığımız gibi ahbap-çavuş ilişkisi kapsamında o çemberin içinde olmaktı. Bu kriterin sonucu olarak da meclisin çoğunluğu ilkokul ve ortaokul mezunlarından oluştu. 2000li yıllarda Malatyanın kentleşmesi (!) bu arkadaşlarımızın engin (!) bilgisine emanet edildi. Şehir Prof. Dr. Mesut Parlakın deyimi ile Büyük bir kasabaya dönüştürüldü.
AKPnin 2. döneminde ise 1. dönem meclis üyelerinin nitelikleri konusundaki eleştiriler de dikkate alınarak adayların eğitim düzeylerinin yüksek olmasına dikkat edildi. 1. döneme oranla daha fazla yüksek okul ve fakülte mezunu aday gösterildi. Ancak aday gösterilmenin diğer subjektif temel kriteri de yine milletvekili, il başkanı ve dönemin başkan adayının grup çemberi içinde olmaktı.
Meclis üyelerinin bu dönemde niteliklerinin göreceli olarak iyileşmiş olması, eğitim düzeyi ortalamasının yüksek olması Malatya adına güzel işlere imza atılacağı, meclis üyelerinin ait oldukları şehre karşı sorumluluk duygusu ve bilinci ile hareket edecekleri umudunu yarattı kamuoyunda
Heyhat Değişen bir şey olmadı. Bir yılını tamamlayan Malatya Belediye Meclisi, Malatyanın şehirleşme politikaları bağlamında çözümün parçası ya da çözümün aktörü olmak yerine sorun üreten, imar uygulamalarında kamusal çıkarları gözetmeyen, kişisel ilişkilerle şekillenen gündemi olan ve bir zümreye ait olma görüntüsü vermekten kaçınmayan, halkın ortak çıkarlarına hizmet etmeyen gündeme itiraz eden bir-iki muhalif sesi de kesmek için cansiperane savaşan anti-demokratik bir topluluğa dönüştü.
İşin asıl ilginç ve acı yanı ise, bu dönemde meclise giren mimar-mühendis gibi teknik bilimler kökenli üyelerin meslek onuruna sahip çıkmayarak parti tarafından görevlendirilen, Cemal Akın döneminde de hukuki anlamda bir hayli sorunlu işin sorumlusu olarak gösterilen bazı meclis üyelerinin egemenliği altında meclis faaliyetlerine devam ediyor oluşlarıdır.
Mimarısınız, mühendissiniz ama imar uygulamalarının görüşüldüğü meclis ve komisyon toplantılarında partinin adamı olarak bilinen şahsın yörüngesinde evet ya da hayır diyorsunuz? İnsan mesleğine saygı için olsa bile arada bir mesleğinin gerektirdiği tavrı ortaya koyarak bu şehre karşı sorumluluklarını yerine getirme konusunda cılız da olsa bir çaba gösterir değil mi? Ama maalesef yok
Son birkaç aydır Malatyayı meşgul eden hatta MHP tarafından TBMMye taşınan meşhur imar yolsuzluğu karşısında Malatya Belediye Meclisinin gösterdiği tavrı hep birlikte izliyoruz. Yolsuzluğu tüm derinliği ile ortaya çıkarmak, yolsuzluk konusu inşaatları mühürlemek, gerekirse yıkmak yerine, yolsuzluğun aktörleri ile uzlaşma ve aklama çabası içine girdiği anlamına gelebilecek kararlara imza atıyor.
Bakmayın siz, Yolsuzluğu biz ortaya çıkardık ve savcılığa bildirdik söylemlerine Mızrak çuvala sığmıyordu. Belediye Başkanı Ahmet Çakırın AKP il başkanı olduğu dönemde ortağı olduğu inşaattaki yolsuzluk iddiaları da dahil olmak üzere imar arşivinin mühürlenmesine yol açan imar skandalı ortaya saçılmak zorundaydı ve saçıldı.
Şimdi ek yoğunluk almak için belediyeye verilmesi gereken arazileri zamanında teslim etmeyen ve savcılık tarafından soruşturulan şirketleri kurtarmak için olağanüstü meclis toplantıları yapılıyor. Geçtiğimiz günlerde yapılan toplantıda soruşturma kapsamındaki dosyaların sahiplerine Sahte evraklarla belediyeye verilmiş gibi gösterdiğiniz ama vermediğiniz arazileri şimdi verin çağrısı yapıldı ve bir ay süre tanındı. Savcılık tarafından yasal olmadığı düşünüldüğü için bu karar konusunda da lehte oy kullanan meclis üyeleri hakkında soruşturma başlatıldığı belirtiliyor.
Ama yasal olmadığı için adli ve idari yargıya taşınan bu uygulama Ahmet Çakır yönetimi ve belediye meclisi tarafından pek sevilmiş olsa gerek, 2 Nisan 2010 Cuma günkü meclis toplantısında da Ahmet Çakırın AKP döneminde ortağı olduğu şirket adına sahte evraklarla belediyeye verilmiş gibi gösterilen gerçekte ise verilmeyen binlerce metrekare arazinin şimdi belediyeye teslim edilmesi konusunda bir karar alınacağı yönünde bilgiler geliyor.
Malatya Belediyesi yönetimi ile Adananın açığa alınan belediye başkanı Aytaç Duraka isnat edilen yolsuzlukların büyük bölümü benzerlik taşıyor. Aytaç Durak bir anda açığa alındı, Malatya Belediyesinde ise yolsuzluğun tüm faturası bir müdür ile birkaç alt düzey çalışana kesildi şimdilik. Malatya ile Adana belediye başkanları arasındaki temel farklılık ise birinin muhalefet diğerinin iktidar partisine mensup olmalarıydı.
Bakalım iktidarın koruma kalkanı ne kadar güçlü ve ne kadar sürekli olacak. Yaşayıp göreceğiz.
* * *
YER İSİMLERİYLE OYNAMAMA SORUMLULUĞU..
Bir kentte; semt, mahalle ve hatta sokak isimleri, o kentin geçmişiyle bugünü arasında en önemli bağlantılardır. Kentlerin kimliği, kişiliği, yaşanmışlığı ve de tarihleridir. Dolayısıyla değiştirilmemeli, değiştirilememelidirler. Bu kimlik ve kişiliğin korunması da, o kentin belediyelerinin, meclislerinin kentlerine ve geçmişlerine olan saygısının bir gereğidir. Bir görevdir.
Yeni yerleşime açılan bölgeler, yeni kurulan mahalleler ve sokaklar dışında hiçbir yerin özgün adı değiştirilmemelidir. Yeni kurulan bir yere yeni isim verilmesi doğaldır da, eski yerin adının nahoş bir anlamı yoksa, değiştirilmesi uygun değildir.
Bunları niye mi yazıyoruz?
Malatyanın en önemli ve özgün yerleşim alanlarından biri olan Başharıkın muhtarı, bu ismi beğenmediği için mahallesinin adının Bahçelievler yapılması için belediyeye başvurmuş. Hangi hakla ve hangi bilinçle bu yetkiyi kendisinde buluyorsa!.. O muhtara, kendinin adının değiştirmesinden daha kolay bir iş olmadığını söyleyip, bu talebini hemen reddetmek gerekirken, Malatya Belediyesi bunu yapmamış. Komisyona havale etmiş, meclise getirecekmiş vsvs. Bunların hiçbirine gerek yoktur. O muhtara ve onun gibi düşünenlere, bu isimlerin kendi isimlerinden daha özel bir önemi olduğunu anlatacak olan, bu konudaki taleplerinin reddedilmesidir.
Başharık da; aynen Derme gibi, Çarmuzu gibi, Barguzu gibi, Çöşnük gibi, İzzetiye gibi, Ferhadiye gibi, Kernek gibi, Adafı gibi ve daha onlarca örneğini vereceğimiz yer gibi, Malatyanın bir bölgesinin geçmişi ve öyküsü olan adıdır.
Belediye Meclisinin yapması gereken, bu teklifi reddetmek ve ayrıca mevcut semt, mahalle, cadde ve sokak adlarının değiştirilemeyeceğine dair bir karar almak ve bunu da herkese duyurmaktır.
Geçmişte Tekmezar mahallesinin adını, mezarlığı çağrıştırıyor, herkes mezarlık belliyor! gerekçesiyle İstiklal diye değiştirmek de yanlıştı, bugün Başharıkın adının Bahçelievler yapılması teklifi de yanlıştır. Malatyayı yıllar önce terk etmiş olanlar, Malatya hatıralarında Tekmezar mahallesini bilirler de, İstiklal mahallesi neresi, diye sorarlar? Bu bir yanlıştı ve maalesef yapıldı. Tekmezarın Malatyaya ve adına dair bir hikayesi vardır da, İstiklalin Malatya için özgün bir tarafı yoktur. Türkiyede yüzlerce İstiklal Mahallesi vardır ama, Tekmezar Mahallesi sadece Malatyadaydı.
Belediyenin bu isim konusunda yapacağı bir iş varsa, o da mükerrer olan isimleri düzenlemektir. Örneğin bu kentte iki tane Mimar Sinan Caddesi vardır. Başka örnekler olduğunu da tahmin ediyoruz. Bu isimlerden ilk olan kalmalı, diğerleri değiştirilmelidir.
* * *
KISA
KISA.. KISA..
Malatyasporun halledilme- ortadan kaldırılma sürecine start verilmesinin ardından, 3. Ligde mücadele eden borçsuz Malatya Belediyesporun, 1966 Malatyaspor veya Yeni Malatyaspor vb. ismi alarak gerçek Malatyasporun yerine ikame edilme çabalarıyla ilgili somut gelişmelerin, Malatya Belediyesporun 4 Nisan Pazar günü yapılacak olan kongresinde karara bağlanacağı, kulübün başkanlığına Ankara Büyükşehir Belediyespor adıyla kurulan ve adını Ankaraspora çeviren kulüpte de başkanlık yapmış olan Malatyalı Mehmet Emin Katipoğlunun getirilmesinin planlandığı, forma renginin de sarı-siyah olmasının düşünüldüğü..
Malatyasporun adını taşıyacak borçsuz bir takım için Malatya Belediyesporun adının değiştirilmesinin gündeme getirilmesinin ardından, Sıtmapınarıspor kulübünün adını 44 Malatyaspor olarak değiştirmesinin manidar bulunduğu ve bu kararın alınmasının asıl organizatörlerinin amaçlarının merak konusu olduğunu, bu arada söz konusu isim değişikliği konusunda Malatyasporun mevcut yönetiminin iptal girişiminde bulunmasının yasal hakkı olduğunu, çeşitli hesaplarla Malatyasporun adını ucuza kapatmak isteyenlerin bu hesaplarının boşa çıkarılması gerektiğini, Malatyaspor yönetiminin en kısa zamanda, Sıtmapınarıspor Kulübünün yaptığı isim değişikliğinin iptali için gereken girişimlerde bulunmasının uygun olacağını,
Kanalboyunda yapılan düzenleme çalışmaları kapsamında monte edilen lambaların, yetersiz aydınlatmayla bu bölgeyi karanlık ve izbe bir görünüme soktuğu eleştirilerinin ardından lambaların değiştirildiğini ve Kanalboyunun geceleri artık daha aydınlık bir konuma getirildiğini,
Malatya Belediyesinin, yeşillendirme ve çiçeklendirme çabalarında, onlarca yıllık ağaçları sökmesi garipliğinin yanına bir de tropikal- ılıman iklim bitkisi olan Palmiye ağacı dikiminin de eklendiğini, her biri 1000 lirayı aşkın maliyeti olan bu ağaçlardan 11inin Malatya Belediye binasının çevresindeki alana dikildiğini, kalanların İş Bankası önünde düzenlenecek alana dikileceğini, Malatya ile simgesel açıdan hiçbir uyarlılığı olmayan bu ağaçların soğuk mevsimlere dayanıklı bir tür olduğunun iddia edilmesine rağmen Malatya benzeri iklime sahip bir başka yerde palmiye ağacı dikildiğinin pek bilinmediğini, özellikle palmiyenin üreme organı bölgesindeki yapının soğuğu karşı çok hassas olduğu, belediye yönetiminin ağaçların kuruması riskini önlemek için ağaçların bu bölgesini kış mevsiminde kaplayarak ve her ağacın altına bir kestaneci yerleştirerek aşmayı planladığı esprilerinin yapıldığını,
Malatya Belediyesinde Sefertası Yasağı olarak adlandırılacak bir uygulamanın başlatıldığını, Belediye Başkan Yardımcısı Ertan Mumcu imzası ile yayınlanan bir talimat ile belediye birimlerinde kahvaltı yapılmasının yasaklandığını, yasağı ilan eden yazının birimlerdeki pano ve duvarlara yapıştırıldığını,