Malatya Barosu eski başkanlarından Avukat Selahattin Sarıoğlu, "Mevlam birçok dert vermiş, beraber derman vermiş" türküsünün bestecisi olduğunu söylediği akrabası Nevzat Gülöz'ün vefat ettiğini duyurdu.
Sarıoğlu, Gülöz'ün vefatı ve hâlâ dillerde olan bu Malatya türküsü ile ilgili olarak basın kuruluşlarına gönderdiği açıklamada, özetle şu bilgileri paylaştı:
"Malatya'nın, Türk Sanat Musikisi assolistlerinin repertuarlarına da girmiş ünlü türküsünün bestekarı Nevzat Gülöz, Niyazi Mahallesi Tefsir Sokağında kendi bahçeleri üzerine yapılan Onur Sitesindeki evinde, 22.07.2017 tarihinde, 79 yaşında vefat etti.
Nevzat Gülöz, annemin teyzesinin oğlu ve ağabeyinin eşinin, yani benim dayımın hanımının kardeşidir. Akrabalık ilişkilerimiz çok sıkı olduğu için, çocukluğum hep aynı ortamda, onun müziğini, tambur ve cümbüşünü dinleyerek geçti.
Biz akrabalar, yediden yetmişe, 'Mevlam birçok dert vermiş' türküsünün ona ait olduğuna, 'Allah'ın bir' olduğundan emin olduğumuz gibi inanmaktayız. Kendisiyle, ölümünden iki yıl önce 19.07.2015 günü, bayram günü kendisinin bir üstündeki dairede oturan ablası, yengem Saadet Başbay'ın evinde 'Mevlam birçok dert vermiş' türküsünün üstüne konuşmuş ve sesimizi kaydetmiştim. Kayıt halen bendedir.
Bu konuşmamızda dayım Nevzat Gülöz şunları söylemişti:
BU TÜRKÜYÜ KİMİN İÇİN BESTELEDİ ?
"17-18 yaşlarındaydım. Nedime adlı bir kız vardı. Sık sık görürdüm onu. İçimde Nedime'ye karşı bir muhabbet kaynamıştı. Gördüğümde gözümü gözünden hiç ayırmazdım. Onun da bana karşı aynı duygularla dolu olduğunu, aynı duygularla baktığını düşünüyordum. Zaman zaman böyle konulara girmeden konuştuğumuz olurdu. Ama kesinlikle elim eline değmedi.
Sonra tayin olup memleketleri Maraş'a gittiler. Bir yıl kadar sonra Maraş'a gittim. Orada bir tepe mi ney vardı. Oraya gelirlerdi hep. Oraya gittim. Kardeşleri Rasim'i, Alaeddin'i gördüm. Birbirimizi iyi tanıyorduk. Alaeddin sonradan öldü. Rasim hayatta. Televizyon programları yapıyor her ay. Dinliyorum. Sohbet ettik biraz. Rasim'e dedim ki, 'Ablanız nasıl, ne yapıyor?' 'Ablamı nişanladık. On gün sonra gelin oluyor' dedi... Allahhh! Maraş kafama geçmedi mi... Başım döndü, öyle kötü oldum ki... Dedim kendi kendime 'O benim artık anam, bacım.'
TÜRKÜYÜ NASIL BESTELEDİN?
"Eve geldim. Uykum yok. Yatamıyorum. Tamburla bir şeyler çalıyorum. 'Dur ki dedim, sözlerini yazayım önce.' 'Gurban olduğum Allah herkese bir şeyler veriyorsun. Mevlam bir çok dert vermiş... Beraberinde derman veriyor. Verem olmuş ilacını veriyor. Tifo olmuş ilacını veriyor. Bu benim zalım derde -aşka neden ilaç vermedin? Diley diley...' Yani gönül, gönül...
Nevzat Gülöz'ün ablası, dayım hanımı yengem Saadet Başbay, duramıyor, söze giriyor: 'Dayın Ankara'ya gitmişti. Fadime kucağımda, Zeynep'e hamileyim, uyandım. Gece ikiydi. Nevzat tambur çalıyor. Beni çağırdı, 'Abla gel hele gel!' dedi. Gittim, bunu bestelemiş. Dedim ki, 'Ne kadar güzel, ne kadar güzel...'"
FAHRİ KAYAHAN'LA NASIL TANIŞTI?
"Malatya'da duramıyordum. İstanbul'a gittim. Doğru Fahri Kayahan'ın yanına. Tambur çalmak istedim. Beni dinledi. Çok beğendi. Tambur çalarken her perdeye mızrabı vurursan o müziğin tadı olmaz. Beni böyle dinlemiş kalmış ayakta. Mest olmuş. Kesmeyeyim diye, yani çalmama devam edeyim diye öyle kalmış. Ben de belliyorum ki gitti!
Bana çok ısrar etti Rahmetli Fahri. 'Malatya'ya gitmeyeceksin.' dedi. 'Buraya 15-20 kişi geldi çaldı, hepsini saldım. Benim yerimi sen dolduracaksın' dedi.
TÜRKÜ FAHRİ KAYAHAN'A NASIL ULAŞTI?
Bestemi sahnede okudu herhalde... Bir gün bana, 'Aslan yavrusu, mali durumum hiç iyi değil' dedi. Dedim, 'Abi, ben sizden para istemiyorum ki! Kusura bakma' dedim. Bu lafıma öyle duygulandı ki... 'Benim şevkimi kırdın' dedi. Besteyi verdim. Dedi ki, ' Plaka okursam Nevzat Özüm mü, Gülöz mü ne adını yazacağım.', 'Sen onları yaz, kağıdı bana ver' dedi."
SONRA NE OLDU?
"İşte, plaka verecekler. Beni arıyor. Bulamıyor. Yemenici Artin vardı. Bunun ahbabıydı. Onu aramış. Telefon açmış. 'O aslan yavrusu nerde?' diyor, 'İmzası lazım şeye'. O da diyor ki, 'Askere gitti' Askere gittiğimi duyunca, 'Eyvah, eyvah' diyor, sonra kendi adını yazıyor besteye.
Ablası, yengem Saadet Başbay söze giriyor, 'O öldükten sonra, yanındaki kadın yine buraya haber saldı. Gelsin bestesine sahip olsun' diye. 'Gitmedi.' diyor.
FAHRİ KAYAHAN İSTANBUL'DAN SEDEF İŞLEMELİ TAMBUR GÖNDERMİŞ
Yeğenleri, Mehmet Emin Başbay (dayım oğlu iki ay önce kaybettik) ve Kadir Gülöz'den duymuştum; Fahri Kayahan çok güzel, sedef kaplamalı bir tambur göndermiş PTT eliyle İstanbul'dan.
"Tabut gibi bir şey, onun içerisine koymuş göndermiş. İşlemeli. İzine gelmiştim. Askere giderken onu da götürdüm. Orada yüzbaşı mı kim, yere vurdu, kırdı..."
DEĞERLENDİRME
Yukarıda, rahmetli annemin öz be öz teyze çocuğu Nevzat Gülöz'ün ve yine annemin teyze çocuğu ve abisinin eşi olan yengem Saadet Başbay'ın bende kayıtlı anlatımlarından çıkarak söyleyebilirim ki, herkesin, her zaman severek dinlediği, TRT türkü arşivine 2322 numara ile Malatya adına kaydedilmiş ve kaynak kişi Kemal Çığrık tarafından 25.11.1961 tarihinde derlenmiş (Selami Yücel Malatya Haber Com 27.12.2015) olan 'Mevlam bir çok dert vermiş...' adlı Malatyamızın ünlü türküsünün bestekarı, sahibi Nevzat Gülöz'dür.
Şöyle ki:
1. Nevzat Gülöz'ün, eli eline değmeden, üstüne böylesine güzel bir eser besteleyecek denli sevdiği kız Nedime Kahramanmaraşlıdır ve fen memuru olan babasının Bayındırlık Müdürlüğünde çalışması nedeniyle Malatya'da yaşamıştır.
2. Nedime'nin kardeşi olan 1940 doğumlu ikizler Rasim ve Alaeddin düşünce, şiir ve hikaye alanında çok tanınmış önde gelen kişilerdir. Bu kişilerin, özgeçmişleri incelendiğinde, 1947'de ilkokula başladıkları, babalarının memuriyetleri nedeniyle Malatya'ya gelip 3. ve 4. sınıfları Cumhuriyet, 5. sınıfı Gazi İlkokulunda okudukları, 1952'de Ortaokula yine Malatya'da başladıkları, 3. sınıfa geçtiklerinde babalarının tayininin önce Tunceli'ye, bir yıl sonra da Kahramanmaraş'a çıktığı yazılıdır. Buna göre 1954 yılında Malatya'dan ayrılmışlardır. Bu tarih tam da 1938 doğumlu olan Nevzat Gülöz'ün 17 yaşlarında olduğu yıllarıdır. Buna durum Nevzat Gülöz'ün anlatımıyla örtüşmektedir.
3. Nevzat Gülöz, Nedime'nin, Rasim ve Alaeddin'in ablası olduğunu belirtmişti ki bu beyan da yine doğrulanmıştır.
4. Saadet Başbay, kardeşi Nevzat Gülöz'ün söz konusu bestesini yaptığı geceyi anlatırken kucağımda dediği (dayım kızları) Fatma 1952, ona hamile olduğunu söylediği Zeynep 1955 doğumludur. Ki türkü bu yılda bestelenmiştir.
5. Alaeddin ve Rasim kardeşler 1955 yılında babalarının tayin olması nedeniyle Kahramanmaraş'tadırlar ki, Nevzat Gülöz, Nedime'nin nişanlandığını ve on gün sonra gelin olacağını burada, Maraş'ta öğrenmiş ve Malatya'ya gelip bestesini yapmıştır.
6. Alaeddin 2003 yılında vefat etmiştir. Nevzat Gülöz de konuşmasında, Alaeddin öldü, Rasim hayatta demiştir.
7.Rasim gerçekten çok sevilen, üniversitelerden fahri doktoralar, çeşitli ödüller, Devlet Nişanı almış ve televizyonlarda sık sık programlara katılan bir kişidir. Ki, Nevzat Gülöz de böyle söylemiştir.
8. Nevzat Gülöz'ün yeğenleri olan Kadir Gülöz ve Mehmet Emin Başbay, Fahri Kayahan'ın Nevzat Gülöz'e, özel kutu içinde gönderdiği sedef işlemeli tamburu bizzat PTT'den kendilerinin alıp getirdiklerini bana da söylemişlerdir.
9. Çocukluk yıllarımda bana gösterilen, yarısından çoğu kırık plak parçası üzerinde, okuyanın Kemal Çığrık, bestenin de Nevzat Gülöz yazdığını okuduğumu ve bununla büyük bir gurur duyduğumu unutamam.
10. Geniş akraba kesimimiz içinde herkesin bu türkünün bestecisinin Nevzat Gülöz olduğundan zerre kadar kuşkusunun olmadığını da yine belirtebilirim.
Bütün bunlar gösteriyor ki 'Mevlam bi çok dert vermiş' türküsünün bestekarı üç gün önce kaybettiğimiz Nevzat Gülöz'dür. Allah rahmet eylesin.
Türkü sahibinin olsun, hak yerini bulsun!"
Bülten- malatyahaber.com- Yeni Malatya Gazetesi