SON DAKİKA
SON DEPREMLER

'O Yazı' Üniversite Gündeminde

0
Güncellendi - 2015-12-27 15:26:44
'O Yazı' Üniversite Gündeminde
A- A+ PAYLAŞ

Malatyahaber.com yazarı Niyazi Doğan’ın bir süre önce yayınladığımız ‘Malatyalı Niyazi-i Mısri ve At Sinekleri’ başlıklı yazısı Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde ‘Eleştirel Söylem’ bağlamında bilimsel analize konu edildi ve sosyoloji bölümü öğrencileri için ödev konusu yapıldı.

Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Bal, Niyazi Doğan’ın sözkonu yazısını 'Norman Fairclough Modeline Göre Bir Eleştirel Söylem Analizi Denemesi' başlığı altında bilimsel çözümlemeye tabi tuttu. 

SDÜ Sosyoloji Bölümü’nde İletişim Sosyolojisi, Kent Sosyolojisi, Türkiye’de Modernleşme, Hukuk Sosyolojisi, Nitel Araştırma Yöntemi, Söylem Analizi, Hukuk ve Toplumsal Değişme, Türkiye’de Dini Grupların Sosyolojik Temeli gibi dersler veren Prof. Dr. Hüseyin Bal’ın yazarımız Niyazi Doğan’ın ‘Malatyalı Niyazi-i Mısri ve At Sinekleri’ başlıklı yazısı için yaptığı bu çözümleme, Prof. Bal’ın yakın tarihte yayımlanacak ‘Nitel Araştırma Yöntemi’ adlı kitabında da yer alacak. 

İşte Prof. Dr. Hüseyin Bal’ın ‘Malatyalı Niyazi-i Mısri ve At Sinekleri’ başlıklı yazı için yaptığı eleştirel söylem analizi denemesi: 

Norman Fairclough Modeline Göre Bir Eleştirel Söylem Analizi Denemesi (1)

Söylem analizi yapılacak metin: “Malatyalı Niyazi-i Mısri ve At Sinekleri” başlığını taşımaktadır. Metnin aslına (http://www.malatyahaber.com/makale/niyazi-i-misri-ve-at-sinekleri) bağlantısı üzerinden ulaşılabilir. Kısaltılmış hali ekler kısmında yer almaktadır.(2) Başlığın altında Niyazi-i Mısri’yi temsil eden bu resim çalışması bulunmaktadır. 

Fairclough’un kullandığı eleştirel söylem analizi bu metin üzerinde denenecektir. Fairclough eleştirel söylem analizini üç aşamalı olarak değerlendirir.  

1. Metnin  (söylemin) incelemesi (tanımlama)

2. Etkileşim (söylemin diğer söylemlerle etkileşimi) (yorumlama)

3. Bağlam analizi (söylemin içinde bulunduğu bağlam) (açıklama) 

1.AŞAMA

Metnin (söylemin) incelemesi (tanımlama)

Bu aşamada söylemi ifade eden kişinin yazdığı metin konuyu yansıtan sözcükler ve cümleler açısından taranacaktır. Tekrar ifade edilen ya da çok kullanılan sözcükler arasında ideolojik olarak dikkat çeken anlam ilişkilerinin olup olmadığına bakılacaktır. Genel anlamda cümlelerin kiplik durumları (haber kipleri, dilek kipleri)  ve zamir kullanımları incelenecek ve bunlar metni nasıl yapılandırıldığına dair bilgi vermesi bakımından değerlendirilecektir. Metinde yar alan cümlelerin aktif-pasif oluşları da önemlidir. Metinde varsa metaforlar belirlenecek ve bu metaforların kullanım amacı üzerinde durulacaktır.

Daha sonra metnin ana temaları (kategorileri) belirlenecek, bu temaları ifade eden sözcükler, cümleler belirlenecektir. Bu süreçte söylem sahibinin ideolojik duruşunun ortaya çıkarılması mümkün olabilecektir. Bu aşamanın amacı söylemi kurgulayanın sözcükler ve cümleler üzerinden gerçekleştirdiği kurgunun düşünsel-ideolojik boyutunu anlamaktır. 

Sözcükler

Sözcükler arasında en çok kullanılan “iktidar” ve onun açılımlarıdır. “İktidar” veya “İktidarın tepesi” olarak ima edilen Osmanlı sarayındaki o dönemin padişahlarıdır (Padişah 4. Mehmet ve Sultan 2. Ahmed). “İktidarın adamları”, “iktidarın sadık kulları” padişahın yakınındaki yönetici çevresidir ( “ilmiye ve kalemiye sınıf”, “din adamı sınıfı”). Bu gruplar şu sözcüklerle betimlenmiştir;  “kişiliksiz”, “eyyamcı”,  “yeteneksiz”,  “din adamı sınıfı”, “saraya yamanmış” vb.

“Niyazî-i Mısrî” (3) anlatılırken onu betimleyecek, kişiliğini güçlü bir şekilde anlatacak sözcükler tercih edilmiştir; “İslam Mutasavvıfı”,  “muhalif”,  “eylem insanı”,  “isyancı kimlik”, “özgürlükçü”, “kesintisiz eylemci”, “yürekli”, “sufi kimlik” vb. 

Özellikle iktidar karşısında muhalif olmayı seçen “Niyazî-i Mısrî” kişiliği üzerinden kullanılan sözcükler “muhalif ideoloji”yi pekiştirmek için kullanılırken, Padişahın çevresindeki sınıflar üzerinden seçilen sözcükler ise “egemen ideolojiyi” ifade etmek için kullanılmıştır.

Bazı sözcükler geçmiş dönemi çağrıştırmaktadır; “mürit”, “dervîş”, “Hak”,  “ düstur”,  “destur” vb. 

Sözcüklerin bir kısmı modern dünyanın kavramlarıdır; “radikal devrimci”, “sivil itaatsizlik”, “aksiyonerlik”, “ ezber bozan eleştiriler”, “ ticarileştirme”, “araçsallaştırma”  vb. 

Bazı sözcükler birbiriyle anlam ilişkisi içindedir, dolayısıyla anlamlar güçlenmektedir; “güç”-“diz çökmemek”,  “mücadele”, “prangayla sürgün” vb.

Cümleler

Söylemdeki cümleler bir kısmı aktiftir: “Padişahları korkusuzca sigaya çeker.” 

“Sarayın yanı başındaki camilerdeki vaazlarında devlete ezber bozan eleştiriler yöneltir.”

Bazı cümleler pasiftir:  “Bu mücadelesine karşılık acı ve işkenceyle örülü sürgündür onun kaderi.”, “17 yıl boyunca kilolarca prangayla sürgün yaşar Rodos ve Limni’de.

Metin edebi bir söyleme yakındır, buna rağmen haber kipleri daha çok,  dilek kipleri daha az kullanılmıştır. Eylemi bildiren haber kipi vurguyu kuvvetlendirdiği için özneyi anlatırken ve eleştiri cümlelerinde daha çok kullanılmaktadır: “77 yaşında bile diz çökmez gücün / iktidarın önünde.”   

Cümlelerde zamir (4) kullanımı sınırlıdır, gizli özne daha fazladır. Bazı cümlelerde özne gizlidir:”Sivil itaatsizliğin ve aksiyonerliğin çağlar aşan parlak örneğidir.”, “ Öncelikle sosyal uysallığın kimyasını bozar.”.

Dilek kipleri ise önerilerde ve isteklerde yer almaktadır: “Bu nedenle, elbette anılmalı, genç kuşaklara tanıtılmalı, düşünce dünyasına dair tartışmalar, araştırmalar, etkinlikler gerçekleştirilmeli, hak ettiği değere kavuşturulmalıdır.” 

Cümleler çoğunlukla yargı içermekte bu da söylemi güçlendirmektedir. 

Van Dijk’ın dediği gibi, bir söylem içinde soru soran, emir veren, bilgi veren, tanımlayan taraf; soru alan, emir alan, tanımlanan tarafa göre daha güçlü konumdadır. (5)

Metaforlar 

Yazar sınırlı sayıda metafor  kullanmıştır. (6) Bununla birlikte kullandığı metafor sayesinde daha güçlü anlamlar üretmiştir.  

İktidarın tepesindeki: Osmanlı Padişahı  

İktidarın sadık kulları: Yönetimime yakın olanlar, ilmiye ve kalemiye sınıfı    

İsyan ahlakının sembol sufisi:  Niyazî-i Mısrî

Başkaldırının manifestosunun müellifi: Niyazî-i Mısrî

1.Tema (kategori): Söylemin merkezindeki kişi

Yazar söyleminin merkezine aldığı “Malatyalı Mehmet Niyazî-i Mısrî"nin kişiliğini anlatırken sözcükleri ve kurduğu cümleleri özenle seçtiği görülmektedir: 

“İslam Mutasavvıfı, iflah olmaz bir muhalif / bir eylem insanı, sivil itaatsizliğin ve aksiyonerliğin çağlar aşan parlak örneği”;   

“Kurulu düzenin kirlenmişliklerine dalkavuk taifesinin yeteneksizliklerine / kişiliksiz / eyyamcı ilmiye ve kalemiye sınıfına / emanetin ehline verilmeyişine / rüşvete / iltimasa / dinin gündelik şahsi çıkarlar için yozlaştırılmasına / camilerde, mescidlerde ve tekkelerde zikrin yasaklanmasına karşı”  mücadele eden; 

Acı ve işkenceyle örülü sürgünlere giden (17 yıl boyunca prangayla sürgün:  Rodos ve Limni’de.) ; 

Özgürlükçü, kesintisiz eyleme ve isyana ayarlı,  

Prangayla sürgün olan, sufi kimlik, sert eleştiriler getiren, yeteneklerini sorgulayan;  

Devletin yeteneksiz yönetici sınıfının elinden bunalıma sürüklendiğini yüksek sesle haykıran; 

Devlete / saraya yamanmış ‘din adamı sınıfı’nın korkulu rüyası olan; 

Padişahları korkusuzca sigaya çeken, vaazlarında devlete ezber bozan eleştiriler yönelten, radikal /  sufi devrimci; 

Müritleri olan, Padişaha mektup yazan, Adaletle davranmaya çağıran, yürekli, bedel ödemeye hazır, padişah fermanlarını yok sayan,   başkaldırının manifestosunun müellifi; 

‘Dervîşi Hak yakmış, ânı yakan sultâna bak’ diyerek meydan okuyan; 

Üç defa sürgüne giden, sürgünde Hakka yürüyen; 

Düsturları olan,  desturu olmayan;

Malatya’nın muhalifi, ilkeli duruşu olan;  

İktidarı köktenci biçimde reddeden; 

İktidarı ve adamlarını sert muhalefeti ile sarsan; 

Siyasi otorite karşısında eğilmeyi / bükülmeyi ölüme tercih eden; 

Lidere tapınmayı reddeden isyancı kimliğin sahibi.  

Yazarın bu anlatımı aslında örtük olarak kendi duruşunun yansımalarını da sunmaktadır.

2.Tema: Temel çelişki  

Yazar, söylemin temel çelişkisini, metnin temel problemini açıklar:  

“Ama şu yaman çelişkiye bakın ki, iktidarı köktenci biçimde reddeden / iktidarı ve adamlarını sert muhalefeti ile sarsan / siyasi otorite karşısında eğilmeyi / bükülmeyi ölüme tercih eden Niyazî-i Mısrî, bugün iktidarın sadık kulları, siyasiler ve bürokrasi tarafından araçsallaştırılarak kullanılmaktadır.

“Niyazî-i Mısrî  ticarileştiriliyor / gündelik siyasi ve ekonomik çıkarlar uğruna adı kullanılıyor / kirletiliyor.”

“İnsanlığın ruhunu özgürleştiren öğretisi / edebi / tasavvufi mirasındaki güce, lidere tapınmayı reddeden isyancı kimliğinin içi boşaltılıyor.”

“Çarpıtılıyor / Niyazî-i Mısrî portresinin asıl kodları gizleniyor / üstü örtülüyor / değersizleştiriliyor…”

 “Lidere tapınmayı reddeden isyancı kimliğinin içi boşaltılıyor” önermesinde yazar,  “isyancı kimliğin”  bugünün “dalkavukları” tarafından etkisiz, işlevsiz hale getirilmekte olduğuna dikkat çekmektedir. Dünküler padişahı etkileyerek Niyazî Mısrî’yi sürgüne gönderdiler, bugünküler ise kimliğin içini boşaltıyorlar, araçsallaştırarak kullanıyorlar. Aslında yazarın bu tespiti  çok önemlidir. Kapitalizm her şeyi piyasanın metası haline getirir, değerlerin içini boşaltır ve kendi amaçları için kullanır. Yazar bu olgunun farkında olarak retoriğini oluşturmaktadır.   

3.Tema: Niyazî-i Mısrî’yi “araçsallaştırılarak kullananların” özellikleri  

Yazar bu şahsiyetleri “at sineği” benzetmesi ile yazının başlığında vermektedir:  

“Malatyalı Niyazi-i Mısri ve At Sinekleri”

Diğer özellikler: 

İktidarın sadık kulları, siyasiler, bürokrasi; 

İnsafsız, acımasız, yüzsüzler; 

Niyazî-i Mısrî’yi   ticarileştirenler; 

Gündelik siyasi ve ekonomik çıkarlar uğruna adını kullananlar, adını kirletenler;

Lidere tapınmayı reddeden isyancı kimliğini içini boşaltanlar;

Çarpıtanlar, Niyazî-i Mısrî portresinin asıl kodları gizleyenler,  üstünü örtenler,  değersizleştirenler, riyakârlar; 

Dünyevi çıkarları için ahlakı by-pass etmekten kaçınmayanlar;

Her dönemin adamı ve iktidarların sadık kulları,  küçük beyinler;

Niyaz-î Mısrî’nin kimliğini deforme edenler; 

Kendilerine siyasal / ekonomik /  bürokratik istikbal temin etmenin süfli mücadelesini verenler. 

4. Yazarın eleştirileri 

Yazar sadece betimleme yapmakla kalmaz,  iktidar çevresine ne yapmamalarını veya ne yapmalarını da açıklar; 

“İsyan ahlakının sembol ismini sünepeleştirmeyin / basit çıkarlarınız için araçsallaştırmayın.”

“Böyle bir hakkınız yok / olamaz / hesabını da veremezsiniz.”

“Kemiklerini sızlatmayın / ebedi âlemdeki ruhunu incitmeyin.” 

“Rahat bırakın”

“Niyazî-i Mısrî  tüccarlığından, Niyazî-i Mısrî  sektörü yaratmaktan vazgeçin.” 

5. Yazarın vardığı sonuçlar ve önerileri

Yazar, üstad dediği Necip Fazıl’ın “at sineği”  metaforunu kullanarak sorunu net bir şekilde ifade etmek ister; 

"Hayatının her alanında iktidara / otoriteye baş eğmeyi reddeden Niyazî-i Mısrî’yi, Üstad Necip Fazıl’ın deyimiyle at sineği gibi iktidarın kuyruğuna yapışmayı kişiliğinin biricik anlamı olarak gören zevatın sahiplenmesi kadar sert bir çelişki olamaz”

Bu çelişki yazara göre belki de bilinçli, planlı bir faaliyettir;  

“Bilinçli ya da bilinçsiz, Niyazî-i Mısrî’nin kitleler üzerinde etkili olabilecek ve kitle hareketlerine yön verebilecek gerçek kimliğini perdelemeye yönelik planlı bir çalışmadır belki de.”

Buna karşın nesnel olarak Niyazî Mısrî ‘nin araştırılmasını önerir; 

“Bilim ahlak ve cesareti olan, bağımsız düşünme yetisini kaybetmemiş / iktidardan / güç ve otoriteden bağımsız hareket edebilen, düşünme kanalları klikler, cemaatler ya da vakıflar tarafından tıkanmamış akademisyenler, araştırmacılar, kalem ve kelam erbabı tarafından yazılsın, anlatılsın Mısrî… Ki gelecek kuşaklara deforme edilmemiş bir Niyazî-i Mısrî  portresi aktarılabilsin…” 

Yazar Mısrî’nin birçok bakımdan Malatya için önemli bir tarihi şahsiyet olduğunu belirterek bilimsel manada araştırılmasının gereğine dikkat çeker; 

“Son Söz: Mısrî, Malatya şehir kültürünün, tarihinin, belleğinin ve birikiminin mütemmim cüzü olarak Malatya için tarihsel / siyasal / tasavvufi ve kültürel anlamda büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle, elbette anılmalı, genç kuşaklara tanıtılmalı, düşünce dünyasına dair tartışmalar, araştırmalar, etkinlikler gerçekleştirilmeli, hak ettiği değere kavuşturulmalıdır. Ama yaşam felsefesi, siyasi duruşu, muhalif kimliği, eyleme ve isyana ayarlı özgürlükçü ruhu, otoriteye başkaldıran karakteri gizlenmeden ve çarpıtılmadan…” 

Yazar bir adım daha ilerleyerek Mısrî’nin Malatya’nın dünyaya açılmasında ve düşünme geleneklerinin içeriğini yeniden inşa etmede eşsiz bir kaynak olduğunu belirtir; 

 “Hatta maddi olmayan kültür mirası bağlamında kent kültürünün tarihsel ve fikirsel öznesi olarak Malatya’nın dünyaya açılmasında ve Malatya mahreçli düşünsel geleneklerin içeriğinin yeniden inşa edilmesi yolunda eşsiz bir değer / kaynak olarak yararlanılabilir.”

Burada yazar Malatya’nın dünyaya açılmasında Niyazî Mısrî’yi “eşsiz bir değer” olarak düşünmekle onu araçsallaştırmıyor mu? 

2.AŞAMA

Etkileşim (söylemin diğer söylemlerle etkileşimi) (yorumlama)

Bu aşamada söylemlerarasılık üzerinde durulacak, ele alınan söylemi açıklayan, destekleyen, karşı çıkan söylemler değerlendirilecektir.  

Bu konuyla ilgili sınırlı sayıda metin bulunmaktadır. Burada iki metin kullanılacaktır. Biri Malatya Niyazi Mısri Sosyal Bilimler Lisesi adına açılan siteden alınmıştır. Burada Mısrî’den bir beyit alınarak yaşamı hakkında bilgi verilmektedir. 

       Derman arardım derdime, derdim bana derman imiş.

       Burhan sorardım aslıma, aslım bana burhan imiş. (7) (Niyazi Mısri) 

 Asıl adı Mehmet  olan Niyazi Mısri, 1618’de Malatya’da doğdu. Çocukluk ve gençlik yıllarını Malatya’da geçiren Mısri, 20 yaşından sonra ilim tahsil etmek üzere Diyarbakır’a ve Mardin’ e gider. Buradan Bağdat ve Kerbela üzerinden Mısır’a ulaşır. Mısır’da ünlü Ezher Üniversitesinde 3 yıl kadar tasavvuf eğitimi alır.

Yıllar süren bütün bu seyahat ve zengin tahsil hayatına rağmen  aradığı huzuru bir türlü bulamayan Mısri Anadolu’ya dönme kararı alır. Uzun bir yolculuktan sonra Antalya’nın Elmalı ilçesinde yaşayan ve “kalbimin şifası dediği” üstadı Ümmi Sinan’a kavuşur. 13 yıl boyunca ondan manevi eğitim alır. 40 yaşına ulaştığında Ümmi Sinan’dan icazet alan Mısri Uşak, Kütahya, Edirne ve İstanbul seyahatlerinden sonra Bursa’ya gelerek buraya yerleşir. Bursa’da Ulucami yanında küçük bir mekânda hem ders verir, hem de geçimini sağlamak amacıyla mum yaparak satışı ile meşgul olur. Sert mizacı, vaazlarındaki pervasız üslubu ve eleştirileri nedeniyle zaman zaman dönemin yöneticileri tarafından uyarılır. O, bütün uyarılara rağmen doğru bildiği görüşlerinden asla taviz vermeden ders ve vaazlarına devam eder. Bundan endişelenen yönetim tarafından; biri Rodos ikisi Limni olmak üzere 3 kez sürgüne gönderilir. (8)

Vefatı 1694 yılında 16 yıl kaldığı Limni'de vukubulur. Kabri de bugün Yunanistan sınırları içerisinde bulunan bu adada bulunmaktadır. Özgün ve farklı fikirleri ile sadece yaşadığı asra değil daha sonraki çağlara da etki eden Mısri, mutasavvıf olmanın yanında aynı zamanda büyük bir şairdir. Yunus’la birlikte Türkçeyi en iyi kullanan şair olarak bilinmektedir.

Şiirlerinde Niyazi ve Mısri mahlaslarını kullanmıştır. Türkçe ve Arapça eserleri olan Mısri’nin aruzla yazdığı şiirlerinde genellikle Nesimi ve Fuzuli’nin; heceyle yazdığı şiirlerde ise Yunus Emre’nin etkisinde kaldığı görülür. Divan, Mevaidül İrfan, Kaside-i  Bürde Tesbi’i ve Mecmua adlı eserleri bulunmaktadır.

Yukarıdaki metinde Mısrî’nin yöneticileri endişelendirdiği ve üç defa sürgüne gönderildiği belirtilmektedir. Söylem analizine konu olan metinde olduğu gibi burada da onun “doğru bildiği görüşlerinden asla taviz vermeden” yaşadığı vurgulanmaktadır. 

İkinci metinde Mısrî’nin yaşamı anlatılır.(9)  Bu metinde ilk sürgün nedeni “cifre dayanarak bazı sözler söylemesi” gösterilmiştir. İkinci sürgünü “Selimiye Camii’nde verdiği bir hutbesi” gösterilmiştir. Üçüncü sürgünü Mısri’nin padişaha, görevde bulunan hainleri keramet ile birer birer haber vereceği söylentisi ve halkın gösterdiği büyük ilgidir. Bu söylem ilk söylemi desteklemektedir; böylece Niyazî-i Mısrî’nin padişahın çevresindekileri yönelik eleştirilerinden dolayı tedirgin oldukları, geleceğe dair açıklamaları –aslında bu açıklamalar mevcut durumun iyi analizinden çıkmaktadır- sözünü sakınmayan bir kişiliğe sahip olduğu görülmektedir.   

“…Sadrazam Köprülüzade Fazıl Ahmet Paşa’nın daveti üzerine Edirne’ye giden Niyazi, cifre (10) dayanarak bazı sözler söylediğinden 1087 (1673)’te Rodos’a sürülür. Dokuz ay sonra bağışlanır, Bursa’ya döner. Bursa’da çalışmaya devam etmiş, 1677’de Rusya seferi için halkı cihada davet etmek amacıyla üçyüz kişilik bir derviş grubuyla Edirne’ye geçmiş, Selimiye Camii’ndeki bir hutbesinden dolayı bu kez Limni Adası’na sürgün edilmiştir. İki sene sonra affedilmesine rağmen dönmez ve Limni’ de Mısri dergahı kurar. On beş yıl sonra tekrar Bursa’ya gelir. II.Ahmed’in, şeyhe mahsus bir koçu araba, dervişler için de para gönderdiği bilinmekte olup, Niyazi’yi çok saydığı anlaşılmaktadır. Niyazi-i Mısri’nin padişaha, görevde bulunan hainleri keramet ile birer birer haber vereceği söylentisi, devlet adamları arasında telaş uyandırır. Sadrazam Bozok’lu Mustafa Paşa, Mısri Efendi’nin duasını almak isteyen ve sonra sefere çıkılmasını uygun gören II. Ahmed’i, bu zat geldiği takdirde büyük bir fitne çıkacağı yolundaki telkinleriyle fikrinden vazgeçirdi. Niyazi, 26 Şevval, 1104 (30 Haziran 1693) Salı günü Edirne’ye gelip va’zetmek üzere Selimiye Camiine indiği zaman, halk caminin etrafını almış, kalabalıktan içeriye girilemez olmuştu. Bu durum karşısında Sadrazam, Niyazi-i Mısri’nin derhal sürgün edilmezse büyük bir karışıklık çıkacağını padişaha telkin ederek, Limni’ye sürülmesi konusunda bir ferman alır. Tekrar Limni’ye sürülür (1693). Orada, bir müddet sonra 20 Recep 1105 (16 Mart 1694)’te, 78 yaşında Cemal’e yürür”. (11)

Görüldüğü gibi üç metin arasında Niyazi Mısrî’nin yöneticileri tedirgin eden, halka güven veren eleştirel duruşu hakkında görüş birliği vardır.  Muhtemeldir ki analize konu olan ilk metnin yazarı, bu metinlerden haberdardır.  Onun metni bu metinlerle anlam birliği içinde güncel bir konuya, iktidarın çevresine yönelik bir eleştiri için yapılandırılmıştır. 

3.AŞAMA

Bağlam analizi (söylemin içinde bulunduğu bağlam) (açıklama) 

Bu aşamada metin üreticisinin ilgili olduğu sosyal bütünlükle ilişkisine, kendini bu bütünlük içinde nasıl konumlandırdığına yani bağlama ilişkin ipuçları bulunmaya çalışılacaktır. Bağlam sosyal-kültürel-ekonomik koşullarla ilgili bir durum olarak önemlidir. Her metin, her söylem sosyal yapının içinde anlam kazanır. Sosyal yapı dediğimiz bütünlükse tüm söylemlerin yarattığı etkileşim içinde değişime uğrar.     

Yazar (Niyazi Doğan)  Niyazî-i Mısrî ‘yi niçin yazdığını şöyle ifade eder;  “Not: Bu yazı, adını taşımakla gurur duyduğum Malatyalı Niyazî-i Mısrî’nin manevi şahsiyetine karşı bir sorumluluğun gereği olarak yazıldı.” 

Yazar’ın Niyazî-i Mısrî ‘yi seçmesi sadece adını taşımaktan kaynaklanmıyordur. Bunun ötesinde bilinçli bir tercihtir. Bugünün iktidarına yakın olanlarca Mısrî’nin gerçek kimliğinin içi boşaltılarak ve ticarileştirilerek anma programları düzenlemeleri yazarı bu yazıyı yazmaya yöneltilmiştir.

İlk amacı eleştirel, iktidara boyun eğmeyen, hak-adalet duygusu gelişmiş, devleti/iktidarı işgal etmiş yeteneksiz ve menfaatçi idarecilere yönelttiği eleştirilerle halkın desteğini almış bir mutasavvıfı (sufi dervişi)  tanıtmak ve  “gerçek”  kimliğini yansıtmaktır. Diğer bir amacı geçmişteki kapıkulları gibi bugün de lidere biat edenleri, “at sineği gibi iktidarın kuyruğuna yapışmayı kişiliğinin biricik anlamı olarak gören zevatı” deşifre etmektir. Bu zevata tepkisinin nedeni manevi kişiliği olan Niyazî-i Mısrî’yi kendi amaçları için kullanmak istemeleridir.

Yazar aslında bugünün iktidar ve çevresini, yani bir bakıma “patron ve adamı” üzerinden kurulan patronaj ilişkilerini sorgulamaktadır. Yazar bunu gazeteci dilinden, biraz edebi, vurgulayıcı bir söylem aracılığıyla gerçekleştirmektedir.  

                                                   ./. 

DİPNOTLAR:

1. Bu deneme kitabın yazarı (Prof. Dr. Hüseyin Bal) tarafından gerçekleştirilmiştir. 

2. Metnin yazarı: Niyazi Doğan  (Gazeteci / Bakü Sosyal Yönetim ve Politika Enstitüsü Politika Fakültesi Sosyal Siyasi İlişkiler Teorisi Mezunu / Malatyahaber.com yazarı / Yüksek Lisans öğrencisi) 

3.Yazar  konun merkezindeki sufinin adını  “Niyazî-i Mısrî” olarak  vermektedir. Diğer metinlerin birinde benzer biçimde  verilirken, üçüncü metinde  “Niyazi Mısri” olarak verilmiştir.

4. Zamir: Bir ismin yerine kullanılan, ismin yerini tutan kelime veya ek. İsim olmayıp ismin yerini tutan kelimelerdir. 1. Kişi (Şahıs) zamirleri (Ben, sen, o, biz, siz, onlar) , 2. İşaret zamirleri   (Bu, şu, o, bunlar, şunlar, onlar), 3. Belirsiz zamirler (Bazısı, birkaçı, pekazı, pekçoğu, herkes gibi), 4. Soru zamirleri ( Kim, ne, kimler, neler gibi.)

5. Van Dijk, T.,” Söylem ve İdeoloji” Çev. N. Ateş, (Ed.)  Barış Çoban ve Zeynep Özarslan , Söylem veİdeoloji, Su Yayınları, İstanbul,  2003. 

6. Metafor: Bir şeyi başka şey ile benzetmeye, kıyaslamaya,anlatmaya yarayan mecazdır. Örn. O çok  tilkidir (kişinin kurnazlığını anlatan mecaz),, “Karadutum, çatalkaram, çingenem” (sevgiliyi anlatan mecazlar)

7. Bu beyitte geçen burhan, kanıt, delil, önceden doğru kabul edilmiş hüküm  anlamındadır. 

8. İtalik bize aittir.

9. Sadık Yalsızuçanlar’a aittir. Bkn. http://www.sadikyalsizucanlar.net   

10. Cifr: Harf, rakam ve semboller yoluyla gelecekte olacakları haber verdiğine inanılan  ilim, ilm-i cifr. 

11. İtalikler bize aittir.

...

Editörün Notu: Niyazi Doğan'ın bilimsel analize konu edilen yazısına http://www.malatyahaber.com/makale/niyazi-i-misri-ve-at-sinekleri bağlantısını kopyalayıp adres çubuğuna yapıştırarak ulaşabilirsiniz. 

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız