Kazandığı zaferler ve gemi teknolojisinde yaptığı çalışmalarla Osmanlı’nın deniz imparatorluğuna dönüşmesini sağlayan Barbaros Hayrettin Paşa, vefatının 476. yılında anılıyor.
Osmanlıların ilk Kaptan-ı Deryası Barbaros Hayrettin Paşa, ölümünün üzerinden yüzyıllar geçmesine karşın başarılarıyla tarihteki sayılı denizcilerden biri olarak görülüyor.
Asıl adı "Hızır Reis" olan Barbaros Hayrettin Paşa, Vardar Yenicesi'nden Midilli'nin fethi sonrası buraya yerleşen sipahi Yakup Ağa'nın oğlu olarak 1478'de dünyaya geldi.
Hızır Reis’e, "dinin hayırlısı" anlamına gelen "Hayrettin" adı Yavuz Sultan Selim tarafından verildi.
Ağabeyi Oruç Reis'e kızıla çalan sakalı yüzünden "Barbarossa" adını veren Avrupalılar, Oruç Reis'in vefatının ardından kardeşi Hızır için de bu ismi kullandı. "Barbarossa" daha sonra Türkçede "Barbaros" olarak ifade edildi.
Akdeniz'de hakimiyet mücadelesi başlattı
Hızır Reis, gençliğinde yaptırdığı bir gemiyle Midilli, Selanik ve Eğriboz arasında ticarete başladı. Rodos şövalyelerine esir düşen ağabeyi Oruç’un kurtarılmasından sonra ise iki kardeş, kendilerine yardım eden Şehzade Korkut'un himayesine girdi.
Hızır ve Oruç Reis, 1504'ten sonra "deniz gazisi" olarak Akdeniz'de hakimiyet mücadelesi başlattı.
Ağabeyiyle Akdeniz kıyılarına düzenledikleri akınlarda önemli ganimetler elde eden Barbaros Hayrettin, İspanya, Ceneviz ve Fransa'ya karşı kazandıkları zaferlerle adını iyice duyurdu.
Barbaros kardeşler, 1516'da ele geçirdikleri yüklü bir gemiyi dönemin padişahı Yavuz Sultan Selim'e hediye olarak gönderdi. Osmanlı'nın desteğini arkasına alarak Kuzey Afrika'da toprak edinmeye başlayan reisler, 1516-1517 yıllarında İspanyol ve Cenevizli istilacılarla yaptıkları savaşlar sonunda Cezayir'i kontrol altına aldı.
Yerlilerle anlaşan İspanyolların 1518'de İspanyollara sığınan Tlemsen Beyi'nin bir sene sonra yaptığı karşı saldırıda Barbaros Hayrettin Paşa'nın kardeşleri İshak Reis ve Oruç Reis şehit düştü.
Osmanlı ile denizlerde hakimiyet kurdu
Hızır Reis, stratejik bir kararla Yavuz Sultan Selim'e bir heyet göndererek topraklarının Osmanlı hakimiyetine kabulünü istedi. Böylece Cezayir, Osmanlı Devleti'nin bir toprağı haline geldi. Yavuz Sultan Selim adına para bastırarak, hutbe okutarak bağlılığını bildiren Hayrettin Reis, Cezayir Beyi olarak atandı.
Kendisine Anadolu'da gönüllü asker toplama imtiyazı tanınarak yeniçerilerle topçulardan oluşan 2000 kişilik bir yardımcı birlik gönderilmesi kararlaştırıldı. Böylece hutbenin padişah adına okunduğu Cezayir, Osmanlı topraklarına katılmış olduğu gibi Hızır da artık Hayreddin Paşa diye anılmaya başlandı.
İspanyollardan gördükleri zulüm sebebiyle Endülüs'ten ayrılmak zorunda kalan 70 bin Müslümanı Türk gemileriyle Cezayir ve Afrika sahillerine taşıyan Hayrettin Paşa, ayrıca ele geçirdiği ganimetlerle Cezayir’i zenginleştirdi.
Barbaros Hayrettin Paşa, Yavuz Sultan Selim'in ardından Kanuni Sultan Süleyman döneminde de denizlerde büyük başarılara imza attı.
Hristiyan denizcilerin, Osmanlı Devleti'nin Mora kıyılarına saldırması üzerine Kanuni Sultan Süleyman, Barbaros Hayrettin Paşa'yı 1534'te Kaptan-ı Derya ilan etti. Böylece Barbaros Hayrettin Paşa, Osmanlı’da amiralliğe kadar yükseldi.
Devasa Haçlı Donanmasını yendi
Barbaros Hayrettin Paşa'nın zaferleriyle Osmanlı'nın Akdeniz'deki gücünü ve denetimini artırması nedeniyle Papalık, Venedik, Ceneviz, Malta, İspanya ve Portekiz gemilerinden oluşan ve başında Andera Doria'nın bulunduğu bir Haçlı donanması kuruldu.
Osmanlı Donanması ile Haçlı Donanması'nın 28 Eylül 1538’deki karşılaşmasına sahne olan Arta Körfezi'ndeki Preveze'de, tarihin en kalabalık deniz muharebesi olarak gerçekleşti.
Haçlı Donanması'nın 600'den fazla gemisi, on binlerce forsa dışında 60 bin askeri, 122 gemisine karşı, forsalar dışında 20 bin askerli Barbaros Hayrettin Paşa komutasındaki Osmanlı Donanması ile çarpıştı.
Bu büyük savaş sonunda, Haçlı Donanması 128 gemisini kaybetti, 29 gemi de Osmanlı tarafından ele geçirildi. Barbaros Hayrettin Paşa komutasındaki donanma bir gemi bile kaybetmezken, yaklaşık 400 levent şehit oldu.
Preveze Savaşı sonrasında, Osmanlı Devleti'nin Akdeniz'deki egemenliği pekişti. Kutsal Roma İmparatoru Şarlken, Preveze'nin intikamını almak için 1541'de Cezayir'e saldırdı ancak başarılı olamadı.
Fransa Kralı 1. François'in, Şarlken'e karşı Osmanlılardan yardım istemesi üzerine Kanuni Sultan Süleyman, Barbaros Hayrettin Paşa'yı Fransa'nın Akdeniz kıyılarına gönderdi. Barbaros Hayrettin Paşa, Toulon'da Fransız donanmasıyla birleşerek 1543'te Nice'i aldı.
Osmanlı deniz imparatorluğu
Osmanlı denizciliği, Barbaros Hayrettin Paşa sayesinde gücünün zirvesine ulaştı. Bir kara imparatorluğu olan Osmanlı aynı zamanda açık denizlerde de etkinlik gösteren deniz imparatorluğu haline geldi.
Barbaros Hayrettin Paşa devletin deniz politikasını belirlemesinin yanı sıra Tersane-i Amire'nin, dönemin en başarılı gemi üretim ve teknoloji merkezi olmasını sağladı.
Onun mektebinde yetişen değerli denizciler ve teşkilatlı tersane sayesinde bu deniz gücü varlığını bir süre daha devam ettirdi.
Kaynaklara göre, Barbaros iri yapılı, kumral tenliydi. Saçı, sakalı, kaşları ve kirpikleri çok gürdü. Ömrü denizlerde geçtiğinden Rumca, Arapça, İspanyolca, İtalyanca ve Fransızca gibi Akdeniz dillerini iyi bilirdi. Hep denizlerde olsa da İstanbul'da bir cami, bir medrese bir de sıbyan mektebi inşa ettirdi.
Barbaros Hayrettin Paşa, Beşiktaş'ta 4 Temmuz 1546'da 76 yaşında vefat etti. Naaşı, Beşiktaş'ta yaptırdığı medresenin yanına Mimar Sinan tarafından yaptırılan türbeye defnedildi.
Seferleri ve kazandığı zaferler
Adını denizcilik tarihine yazdıran Barbaros Hayrettin Paşa'nın denizlerdeki bazı önemli zaferleri ise şöyle:
- 1519 İspanya donanmasını bozguna uğrattı.
- 1520-1525 yılları arasında Akdeniz'in Avrupa kıyılarını vurarak, büyük ganimetler elde etti.
- 1530'da Cezayir'i yeniden ele geçirdi.
- 1534'te Akdeniz'e açıldı ve İtalya kıyılarına seferler düzenledi.
- 1534'te Tunus'u ele geçirdi.
- 1536'da daha güçlü bir donanma ile İtalya kıyılarına saldırdı.
- 1536-37'de Ege Denizi'ndeki bütün Venedik adalarını fethetti.
- 1538'de Preveze Deniz Savaşı'nda Haçlı Donanması'nı yendi.
- 1543'te Fransız Donanması ile birleşerek, Kutsal Roma Germen ittifakını yenerek Nice'i aldı.
"Korsan" adlandırması cihat ve gaza anlayışını hafife almaktır"
İstanbul Üniversitesi (İÜ) Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İdris Bostan, AA muhabirine, Barbaros kardeşlerin Ege, Akdeniz ve Kuzey Afrika kıyılarında yürüttükleri faaliyetleri anlatarak, Osmanlı’nın desteği ile bu denizcilerin İspanya’nın Hristiyan olmaya zorladığı Endülüs halkına yardım ettiğini söyledi.
Türk denizcilerin kısa zamanda filolarını büyüterek İspanya'nın Tunus ve Cezayir üzerine hücumlarını engellemek suretiyle bölgede güvenliği sağladığını belirten Bostan, "Bu gazi denizciler İspanya gibi arada yapılmış bir antlaşma olmadığı zamanlarda Fransa ve Venedik hedeflerine de akınlar düzenliyordu. Bu yüzden Akdeniz kıyılarına yerleşmiş Avrupalıların onları yağmacı ve haydut anlamında 'korsan' olarak adlandırdıkları görülmektedir." ifadelerini kullandı.
Bu anlayışın bugün Akdeniz tarihi hakkında yazan bazı araştırmacıların yanlış bir algı sahibi olmalarına yol açtığına işaret eden Bostan, tarihteki cihat ve gaza anlayışını bugünün algısıyla hafife almak veya bağlamından koparmanın tarihe müdahale etmek anlamına geldiğini ve hiç kimsenin buna hakkı olmadığını dile getirdi.
Osmanlı imparatorluğunda gaza ve cihat anlayışının her zaman var olduğunu ve bunun savaşların açıklayıcı ve teşvik edici unsuru olarak tarihte yerini aldığını belirten Bostan, şöyle konuştu:
"Osmanlılar hukuksuz hareket eden kendi denizcilerini de takip ederek Venedik, Fransa ve İngiltere gibi anlaşmalı oldukları devletlerin gemilerine saldırmaları halinde soruşturma açıyor ve gerektiği zaman suçluları cezalandırıyordu. Bu çerçevede Osmanlı Devleti, İslam devletlerarası hukukunun kurallarına uygun olarak arada antlaşma olmayan Hristiyan Akdeniz devletlerini "harbi kefere" yani düşman ilan ediyor ve onlara karşı savaş statüsü uyguluyordu. Bu sebeple deniz gazilerinin hedefinde hemen bütün Avrupalı denizci devletler ve onların tüccar halklarının olması tabii idi. Kendilerinden önceki denizciler gibi Barbaros kardeşlerin de bu mücadeleyi sürdürdükleri görülmektedir. Nitekim Hayreddin Reis'in Cezayir'de 1519'da inşa ettirdiği caminin kitabesinde kendisini 'Allah yolunda cihat eden' manasına 'el-mücahid fi sebilillah' olarak yazdırması bu anlayışın gereğidir."
Barbaros kardeşlerin giderek büyüyen donanmaları ve onlara katılan diğer gönüllü leventlerle birlikte Akdeniz'de bütün Hristiyan denizci ve tüccarlara karşı savaş başlattığını ifade eden Bostan, bu yeni deniz gücünün Avrupa devletlerini tehdit etmesinin Akdeniz’in kaderini değiştirdiğini dile getirdi.
"Osmanlı Akdeniz'i" sürecini başlattı"
Hayreddin Paşa'nın 1534'te kapudan paşalığa ve Akdeniz Adaları beylerbeyliğine getirilmesiyle Osmanlı imparatorluk donanması emrine verildiğini kaydeden Bostan, şu ifadeleri kullandı:
"Barbaros, Akdeniz'i ve Akdeniz'e kıyısı olan Hristiyan devletleri yakından tanıdığı için Osmanlı Akdeniz politikalarının oluşmasında en önemli rolü oynadı. Tersanede kurduğu imparatorluk donanmaları ile Tunus'u ve Venedik'e ait Ege adalarını fethetti.
1538'de Preveze'de Müttefik Hıristiyan donanmasına karşı kazandığı zaferle 'Osmanlı Akdeniz'i' sürecini başlattı. Yine 1543'te Fransa'ya destek amacıyla düzenlediği Nice harekatı ile şehri teslim aldığı gibi sekiz ay kadar donanmasıyla Tolon limanında kışladı ve bölgenin yönetimini elinde tuttu. Böylece Avrupa devletleri karşısında kazandığı zafer İslam hakimiyetini tartışılmaz konuma getirdi."
Barbaros Hayreddin Paşa'nın denizlerin reisi olarak 1546'da vefat ettiğinde Akdeniz'in en ünlü amiralini kaybettiğini söyleyen Bostan, "O sadece bir deniz amirali ve komutanı değildi, bir devlet adamı gibi Akdeniz'de politikaların nasıl belirlenmesi gerektiğini de biliyordu. Yetiştirdiği ünlü denizciler ve onların talebeleri sayesinde yüzlerce yıl etkisini sürdürdü ve Osmanlı denizciliği için örnek oldu." dedi.
Levent'te Barbaros Hayreddin Paşa'nın adına cami yapılmasını da değerlendiren Bostan, sadece Akdeniz'de değil, dünya denizcilik tarihinde de ün kazanmış bir amiralin adının çeşitli vesilelerle anılmasının ve tanıtılmasının önemli olduğunu dile getirdi.
Gösterişli bir camiye Barbaros'un isminin verilmesinin anlamlı olduğunu ifade eden Bostan, "Ancak onun adını asıl yaşatacak olan, Akdeniz'de hakimiyet kurmak için giriştiği büyük seferlerde leventleriyle beraber bindiği imparatorluğun o görkemli amiral gemisinin yani baştarda-i hümayunun bugün bir benzerini inşa etmek ve onu önemli Akdeniz limanlarında dolaştırmak olur." değerlendirmesinde bulundu.
"Osmanlı donanması imparatorluk donanması olarak yeniden organize edildi"
Kırklareli Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Hüseyin Serdar Tabakoğlu da Barbaros Hayreddin Paşa döneminde Akdeniz'de hakim deniz gücü olma amacını taşıyan Osmanlıların donanmaları için farklı gemi tiplerini denediklerini söyledi.
Barbaros Hayreddin Paşa'nın donanmanın başına geçmesiyle kadırganın Osmanlıların temel savaş gemisi olarak benimsendiğini ve 17. yüzyıl ortalarına kadar da bu konumunu korumayı başardığını belirten Tabakoğlu, "Kürekli bir gemi olan kadırga yelkenli gemiler kadar dayanıklı değildi ancak sığ sularda hareket edebiliyordu ve rüzgara bağımlı değildi. Aynı zamanda hızlı ve manevra kabiliyeti yüksek bir gemi olması kadırgayı Barbaros Hayreddin Paşa’nın gözünde ideal bir savaş gemisi konumuna getiriyordu. Zira kadırgalardan oluşan filolar hem hızlı akınlarla düşman kıyılarına büyük zararlar verebilir hem de denizlerde stratejik inisiyatifi ellerinde tutabilirlerdi." diye konuştu.
Rüzgara bağımlı olmayan bir kadırga filosunun rüzgara bağımlı yelkenli gemilere göre daha avantajlı olduğunu vurgulayan Tabakoğlu, Preveze Deniz Savaşı'nda Andrea Doria'nın kadırga ve kalyonlardan oluşan karma donanmasının koordinasyon bakımından büyük sıkıntı yaşayarak Osmanlı kadırgalarına av olduğunu kaydetti.
Barbaros Hayreddin Paşa ile birlikte Osmanlı deniz gücünün uzun süredir hazırlığını yaptığı büyük atılımı gerçekleştirdiğini vurgulayan Tabakoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Barbaros ilk olarak Osmanlı bahriye teşkilatının kalbi diyebileceğimiz Tersane-i Amire'ye çekidüzen verdi. Her ne kadar II. Bayezid ve Yavuz Sultan Selim dönemlerinde önemli altyapı yatırımları gerçekleştirilmiş olsa da denizlerden yetişen tecrübeli bir isim olan Barbaros Hayreddin Paşa gemi tasarımları ve inşa teknikleri konusunda kendi tecrübelerini uygulamaya koydu. Daha sonra Barbaros'un İspanya ve İtalya kıyılarına dair bilgileriyle Osmanlı donanması artık Akdeniz'in sadece doğusunda değil, batısında da harekat gerçekleştirebilen bir imparatorluk donanması olarak yeniden organize edildi. Bu dönemde bir deniz eyaleti olan Cezayir-i Bahr-i Sefid eyaletinin kurulması ve ilk beylerbeyi olarak da Barbaros Hayreddin Paşa'nın atanması Osmanlı deniz gücünü teşkilat bakımından da rakiplerine göre üstün konuma getirmiştir."
Bu eyaletin sahip olduğu kaynakların Barbaros Hayreddin Paşa'nın gözetiminde hızlı bir şekilde donanmaya aktarılabildiğini dile getiren Tabakoğlu, askeri-mali bürokrasinin hızlı işlediğini ve bunun da Osmanlı donanmasını düşmanlarına karşı avantajlı kıldığını kaydetti.
İstanbul, AA