Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu Başkanı Nimet Baş, darbe dönemlerinde toplumun birbirine düşürüldüğünü kaydederek, darbelerin birbirlerine 'içten dikişli' olduğunu ifade etti.
Darbe raporu sonrası “28 Şubat Süreci ve Malatya” konulu konferans vermek üzere Malatya’ya gelen Baş, “Her darbe döneminde toplum birbirine düşürüldü. Darbeciler, ülkenin terör ortamına sürüklendiğini, anarşi ortamına sürüklendiğini, kardeşin kardeşi katlettiğini, herkesin birbirine düşman olduğunu, siyasilerin ülkeyi yönetmekte aciz olduklarını, dolayısıyla da ülkeyi en iyi şekilde yönetebileceklerini ve kanı durdurabileceklerini topluma ikna ettiler. Toplumu bir arada tutan bütün unsurlar paramparça edildi. Vesayetçi anlayış kurgulandı ve topluma dayatılan tip anlayış dayatıldı. Herhangi bir makbul vatandaş olmadığınız takdirde, birazcık farklı düşündüğünüz takdirde, daha dindar olmanız durumunda veya başka bir siyasi düşünceye, devletin hoşuna gitmeyen bir düşünceye sahip olduğunuzda devlet size dünyayı dar ediyordu. Ve etti” dedi.
“TÜRKİYE OLARAK BÜYÜK AŞAMALAR KAYDETTİK”
Baş, Türkiye’nin gelinen süreçte çok olumlu mesafeler aldığına dikkat çekerek, şunları kaydetti:
“Darbecilerin en büyük başarısı, toplumu psikolojik açıdan darbenin gerekliliğine ve şartların olgunlaştığına ikna etmektir. Komisyon çalışmalarımız boyunca aslında ulaştığımız belgeler ve bilgiler bize şunu gösterdi ki, 1980 ihtilalında darbeye giden süreçte son bir yılda olan olaylara baktığımız zaman; siyasi suikastlar, büyük toplumsal olaylar, her biri aslında devletin belirli birimlerinde, kozmik odalarda planlanmış, tasarlanmış ve topluma dayatılmış olaylar. Türkiye olarak büyük aşamalar kaydettik. Çok olumlu mesafeler aldık. Ama en büyük problemlerimizden bir tanesi darbe öncesi toplumu hazırlayan psikolojik mücadeleye, bugün halen daha zaman zaman başvurulduğunu gözlemliyoruz. O yüzden hepimizin belki de en çok dikkat etmesi gereken hususlardan bir tanesi, her zaman millet iradesine sahip çıkan bir bilincin oluşturulmasıdır. Çünkü toplum kendisine yönelmiş olan bu saldırıyı ve tehdidi aslında her defasında başkasından kaynaklandığını düşündü. Gerçekten artık hepimizin çok daha demokratik bir bilince sahip millet iradesini güçlü bir şekilde savunmaya ihtiyacımız var. O yüzden her daim bu anlayışın hayatımızda bir şekilde psikolojik bir savaş olarak kullanılabileceğini düşünmemiz lazım. “
“YASSIADA’DAN BUGÜNLERE GELEN FİKRİ BİR TAKİP VAR”
Darbelerin birbirlerine içten dikişli olduğuna işaret eden Baş, “Türkiye’de, darbeler her ne kadar her dönemde farklı kesimlere yapılmış gibi gözükse de, birbirine içten dikişlidir. Bir önceki darbe bir sonraki darbeye birbirini bağlıyor. Yani geriye dönüp baktığımızda bir tarihi sürekliliği olduğunu görüyoruz. Dönemin Belediye Başkanı Hamit Fendoğlu’na bomba Ankara’dan gönderildi. Fendoğlu, iki torunu ve geliniyle birlikte ilk büyük faili meçhul suikasta kurban gitti. Bu olay, faili meçhul cinayetlerin ilki ve başlangıcıydı. Neden? Çünkü Türkiye 12 Eylül darbesine hazırlanıyordu. Malatya Belediye Başkanı neyi temsil ediyordu? Aslında bir büyük ittifakı temsil ediyordu. O bomba paketi kendisine Ankara’dan gönderilmişti. Paketin üzerindeki isimde 1960 darbesinde Yassıada’da Hamido ile birlikte hapishanede aynı koğuşta yatmış olan kişiydi. Bomba paketinin üzerine herhangi bir isim yazılmıyor. Yassıada’daki koğuş arkadaşının ismi yazılıyor. Sadece bir siyasi cinayet işlenmiyor. Bir tarih inşa ediliyor. Bombalı paketin üzerine bir dostunun adını yazan kişi, belli ki onun hakkında çok fazla şey biliyor. Yassıada’dan bugünlere gelen fikri bir takip var” diye konuştu.
“MALATYA ÜZERİNDE ÇOK ÇALIŞILMIŞ BİR BÖLGE”
Baş, darbecilerin Malatya’da kendilerine en müsait ortamı oluşturduklarını ifade ederek, “Malatya, üzerinde çok çalışılmış bir bölge. Burada çok prova yapılmış. Ve burada darbeciler, kendilerine çok uygun bir zemin olduğunu düşünmüşler. Toplumsal mühendislik açısından Malatya’yı çok uygun bir bölge olarak ilan etmiş ve müsait ortamı oluşturmuşlar. Peki, bu şehrin özelliği ne? Malatya, politik bilinci çok yüksek bir şehir ve o yüzden seçilmiş. Aynı zamanda Türkiye’nin bütün farklılıklarını bünyesinde barındırıyor. Bunun yanında dinamik hareketi ve siyasal bilincine uygun hareketlilik gösterebilen bir şehir. Muhafazakar ve manevi değerleri yüksek bir şehir. Türkiye’nin özeti bir şehir. İşte bize göre ebru gibi işlenmiş, “İşte bu Türkiye” diyebilecekken, bu şehrin bütün bu farklılıkları kanlı bir savaşın parçası haline getirilmeye çalışılmıştır. İşte bu şehre, suikasta teşebbüs eden darbeci anlayış, Türkiye’ye suikast düzenlemiştir” dedi.
Devlet ile millet arasındaki mesafenin kapandığını kaydeden Baş, “Şükürler olsun ki, devletle milletin arasındaki mesafe kapandı. Kapanmaya da devam ediyor. Ve millete tuzak kuranlar, bugün kendi tuzaklarında boğuşuyorlar. “Devlet sırrı” diye suç üretenlerin üzerine açılmamak üzere demir bir kapı kapandığını düşünüyorum. Ve artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin artık milletin devleti olduğuna inanıyorum” şeklinde konuştu.