SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Sanatçı Kızı 'Halo Dayı'yı Anlattı

0
Güncellendi - 2020-12-15 01:17:47
Sanatçı Kızı 'Halo Dayı'yı Anlattı
A- A+ PAYLAŞ

Oyuncu Sönmez Atasoy'u kızı Fadik Atasoy, "Hep memleketimde olayım, ülkeme hizmet vereyim, memleketim için güzellikler yapayım, bunu çok yürekten istedi. Ben de şimdi onun rızasını gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşıyorum." dedi.

Tiyatroya olan tutkusuyla pek çok oyunda yazar, yönetmen, oyuncu olarak imzası bulunan ve daha çok "Kurtlar Vadisi" dizisinde canlandırdığı "Halo Dayı" karakteriyle tanınan Sönmez Atasoy'un vefatının üzerinden 9 yıl geçti.

Onun yolundan giderek oyunculuğa adım atan ve başarılı işlerle adından söz ettiren Fadik Sevin Atasoy, en büyük destekçisi olan babasını, AA muhabirine anlattı.

Atasoy, 10 yıl aranın ardından Türkiye'de bir dizide seyirciyle buluşacak olmanın heyecanını yaşadığını belirterek, ATV ekranlarında yayınlanacak "Kardeşlerim" dizisi için set çalışmalarına devam ettiğini söyledi.

Babasını özlemle yad ettiğini anlatan Atasoy, "Babam kitap okumayı çok severdi ve binlerce kitabı vardı. Hatta ben de babamın vefatından bir hafta sonra görevim icabı Amerika'ya gitmek zorunda olduğum için kitaplarını Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'ne bağışlamıştım ve onlar da çok güzel bir kütüphane yaptılar. Şimdi de geldim, arada gidip babamın kitaplarına bakabileyim diye o kütüphanenin dibine yerleştim." diye konuştu.

"Espriliydi ama dışarıda belli etmezdi"

Atasoy, birkaç özel kitabı kendisine ayırdığını belirterek, şöyle devam etti:

"Geçen gün onlardan bir tanesini böyle açtım, babam içine bir not yazmış. 'Sanat ve bunu icra etmek, bir nevi yaradılışla insanoğluna verilen bir hediyedir. Yani yetenek bir hediyedir ve bu hediyenin sahibi de bunu insanlarla paylaşmakla mükelleftir. Sanat ucuz ticaret yapılan alanların yanından bile geçmemelidir. Geçerse de icracı kendini çok iyi korumalıdır' diye yazmış. Düşünen, yaşamın manasını arayan, işine aşık bir üstattı babam benim için. 'Baba'dan çok, bir yoldaşı, bir ustayı kaybetmiş olmanın acısını yaşadım ben onun Hakk'ın rahmetine kavuşmasıyla beraber."

Babasının dışarıda çok belli etmese de esprili ve çok komik biri olduğuna işaret eden oyuncu, "Herkes babamın önünde çok saygıyla dururdu ve hafif de ürkerlerdi. Ama tabii bütün esprisini, sevimliliğini kızı olarak ben yaşadım. Yakınlarıma 'Babamla karşılıklı komiklik yapardık' diye anlattığım zaman inanmıyorlar. Kendi içinde bir espirisi olan gerçek bir Anadolu adamıydı. Ülkesine, memleketine aşık gelenekselci ama bir o kadar da yeniliğe, teknolojiye meraklı. Çok şahsına münhasır bir zattı. Büyük bir şans sayıyorum onunla aynı havayı solumayı, sadece evladı olmak değil, yaşama bakışını alabilmeyi... Evet, fiziken babam başka bir boyuta geçti belki ama benimle yaşıyor, ben biliyorum. Ben 'kamera' dendiğinde babamla birlikte oynuyorum ya da bir metin yazdığımda babamla birlikte yazıyorum. Kimi zaman kendime 'O olsa bu cümleyi nasıl kullanırdı?' diye soruyorum. Bana hep 'Ya kızım seninle hiç benzemiyoruz ama o kadar aynıyız ki' derdi." şeklinde konuştu.

"İşine bağlı, işiyle yaşayan bir adamdı"

Atasoy, farklı ülkelerde çalışmak üzere yurt dışına gittiğinde babasının da kendisine destek olduğunu belirterek, "Pandemi nedeniyle ben Türkiye'ye döndüm. Babam hiçbir zaman istemedi aslında bir yandan benim o kadar uzaklarda olmamı. Sanatçı olarak istedi ama hep memleketimde olayım, ülkeme hizmet vereyim, memleketim için güzellikler yapayım, bunu çok yürekten istedi. Ben de şimdi tekrar burada olmanın, onun rızasını gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşıyorum." dedi.

Babasının yaşama bakışını, "Sözünde, davranışında, sofranda, herkesin ve her şeyin hakkını vermek. Hak yememek ve hakkını vermek." sözleriyle anlatan Atasoy, şunları kaydetti:

"Oyunculuk sanatının ve Türkçeyi düzgün kullanmanın (üzerinde çok titizlenirdi) Zaten diksiyon fonetik hocasıydı, en tahammül edemediği şey Türkçenin yanlış konuşulması, kelimelerin doğru telaffuz edilmemesiydi. Oyunculuk sanatının bu kadar ayaklar altına alınması onun çok canını yakıyordu. Yani yaptığı işin bir sanat, bir zanaat olarak görülmesine arzuladı. Gerçekten işine bağlı, işiyle yaşayan bir adamdı."

"Babamla geçirdiğimiz sessizlikleri özlüyorum"

Sanatçı, Sönmez Atasoy'un konservatuvara giriş sürecinden bahserederek, "O günden bugüne hep oyunculuk, hep sanatı... Ya çizdi ya seslendirdi ya yönetti ya hocalık yaptı. Bir sürü öğrencisi var. Öğrencileri hala gelip bana sarılıyor 'Hocamızı özledik' diye. Bu kadar sanatla, oyunculukla ilgili güzellikler yaymış bir insan, -Osman Sınav'ın setindeydi- çok sevdiği bir ekibin arasında, yine sevdiği meslektaşlarının kollarında gitti hastaneye. Ama hayatın gerçeği bu. Ama buluşacağız, ben biliyorum nasılsa. Allah herkese sıralı buluşmayı nasip etsin." değerlendirmesinde bulundu.

Oyuncu Atasoy, babasının en çok özlediği özelliklerine de değinerek, "Biz işimiz gücümüz olsa bile pazar günleri buluşurduk mutlaka. Benim o eski evim böyle eski İstanbul'a bakardı. Babam suluboya tablo yapmayı çok severdi. Her zaman büyük bir defteri vardı. Bir de suluboya kutusu vardı. Arada ben gittiğimde yurt dışından ona getirirdim böyle suluboya şeyleri. En büyük keyfimiz yan yana oturup çayımızı koyup o bir yandan suluboya yapardı, ben bir yandan kitabımı okurdum. Sanırım onun pazarlarının sessizliğini (özlüyorum)." diye konuştu.

Fadik Sevin Atasoy, sözlerini şöyle tamamladı:

"Allah herkesin sevdiklerine uzun ömür versin. Her an her dakika çok kıymetli. Birbirimizin kalbini kırmadan, sevgiyle geçirelim şu günleri. O kadar. Babamın sevenlerine, özellikle Erzincan'a buradan sevgilerimi, kucak dolusu selamlarımı yolluyorum."

Sönmez Atasoy

Erzincan'a bağlı Çerme köyünde 1944'te dünyaya gelen Sönmez Atasoy, Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümünde eğitim gördü ve 1968'de Devlet Tiyatrolarında çalışmaya başladı.

Atasoy burada 40 yıl boyunca oyuncu ve yönetmen olarak hizmet verirken, "Sersem Kocanın Kurnaz Karısı" ve "Kanlı Nigar" oyunlarında en iyi oyuncu, "Ana Hanım Kız Hanım" oyunuyla da en iyi yönetmen ödülü aldı.

Yönettiği oyunlardan "Ana Hanım Kız Hanım" Sofya'da düzenlenen Dünya Tiyatro Festivali'nden, "Misafir" Balkan Tiyatro Festivali'nden, "Bir Ben Vardır Bende" Taşkent Festivali'nden ödülle döndü.

TRT'de uzun yıllar "Arkası Yarın" programlarında yer alan ve "Nutuk'tan" programının okuyucusu olan Atasoy, 2008'de "Turkish Art Society Of NewYork" Türk tiyatrosunu kurdu.

Atasoy, Fadik Sevin Atasoy'un oynadığı "Kanlı Nigar" oyununu TownHall Broadway'de yönetti ve 1975'te Cünet Gökçer'in asistanı olarak başladığı sahne öğretmenliğini Ankara ve İzmir Devlet Konservatuvarlarında, İstanbul'da MSM okulu, Yeditepe Üniversitesi ve Haliç Üniversitelerinde sürdürdü.

"Yedi Belalılar" ve "3. İstasyon" gibi filmlerin yanı sıra "Aynalar", "Kurtlar Vadisi", "Sakarya Fırat" dizilerinde rol alan oyuncu, "Ayrılık" dizisinde ise kızı Fadik Sevin Atasoy'la birlikte oynadı.

Sanatçı, çekimleri Isparta'da sürdürülen "Sakarya Fırat" dizisinin setinde, 8 Aralık 2011'de göğüs ağrısı şikayetiyle Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine kaldırıldı.

Kalp krizi geçirdiği anlaşılan oyuncu, yaklaşık bir hafta tedavi görmesinin ardından 15 Aralık gece saat 00.15'te kalbinin durması sonucu hayatını kaybetti.

Yönettiği bazı oyunlar:

"Nasrettin Hoca Bir gün", "Kanlı Nigar", "Ölümsüzler", "Deli İbrahim", "Osmanlı Dram Kumpanyası."

Oynadığı bazı oyunlar:

"Nasrettin Hoca Bir Gün", "Teneke", "Osmanlı Dram Kumpanyası", "Bahar Noktası", "Kendi Kök Kubbemiz", "Mikadonun Çöpleri", "Fadik Kız."

Yazdığı bazı oyunlar:

"Nasrettin Hoca Bir Gün", "Yedi Köyün Yargıcı", "Kendi Gök Kubbemiz", "Bizim Yunus."

İstanbul, AA

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız