JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI BİR KEZ DAHA UYARDI.. Türkiye’nin depremselliği ve bu depremselliğin afete dönüşmemesi için alınması gereken tedbirler konusunda bugüne değin çok sayıda bilimsel rapor hazırlayarak yetkililere bu alanda izlenecek kentsel politikalar konusunda yol gösterici ve uyarıcı olan TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanlığı, 24 Ocak Cuma günü meydana gelen ve deprem literatürüne Elazığ-Malatya Depremi olarak geçen 6.8 büyüklüğündeki deprem sonrasında yaptığı açıklamada, “Tüm uyarılarımızın ve önerilerimizin dikkate alınmadığını son yaşanan depremin ortaya çıkardığı olumsuz bu tablo ile maalesef bir kez daha gördük. Haklı olmayı değil bu acıları yaşamamayı tercih ederdik” ifadelerini kullandı.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası açıklamasında, depremin bir doğa olayı olduğu vurgulanarak, bir doğa olayının afete dönüşmemesi için deprem fay hatları üzerindeki yapılaşmanın kesin biçimde önlenmesi ve yasaklanması gerektiği belirtilerek, deprem riski altındaki il ve ilçelerde hızla kentsel dönüşüm başlatılmasının hayati önem taşıdığı kaydedildi.
“Halkımızın güvenli mekânlarda yaşamasına kaynak ayrılmalıdır”
Depremin yarattığı tahribatın ve zararların azaltılmasının mümkün olduğuna dikkat çekilen TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası açıklamasında, “deprem zararlarının azaltılmasının mümkün olduğunu belirtiyor; ülke kaynaklarının Kanal İstanbul gibi bu ülke insanına hiçbir faydası olmayacak projelere harcanmasına değil, halkımızın sağlıklı ve güvenli yaşamasına ayrılması gerektiğini ifade ediyoruz” denildi.
“Depremi, fay hatları üzerindeki ranta dayalı sağlıksız yapılaşma afete dönüştürüyor”
Merkez üssü Elazığ’ın Sivrice ilçesi olan depremle meydana gelen afetin belirleyicisinin, düşük kalitede, sağlıksız ve yasa dışı yapılaşma, ranta dayalı hızlı ve düşük kaliteli kentleşme olduğunun vurgulandığı Jeoloji Mühendisleri Odası açıklamasında, yapılaşmada bilimsel ilkelere uyulmaması, proje ve yapı üretim süreçlerindeki denetimsizliğin yanı sıra, bu alandaki yasal mevzuatın bütünlüklü bir yapıya sahip olmamasının da depremlerin tahribat gücünü yükselttiği vurgulandı.
Türkiye Diri Fay Haritası baz alınarak yapılan incelemede, Aksaray, Bolu, Sakarya, Yalova, Bursa, Balıkesir, Manisa, İzmir, Aydın, Denizli, Erzurum, Kahramanmaraş, Hatay, Hakkari, Muğla, Eskişehir, Kütahya, Bingöl gibi 18 ilin yanı sıra, son depremin etkilediği Malatya ve Elazığ ilçelerinin de içinde yer aldığı 80’ini aşkın ilçe merkezinin ve ilk belirlemelere göre 502 köyün deprem üretme potansiyeli yüksek, aktif fayların geçtiği hatlar üzerine doğrudan oturduğu hatırlatılan açıklamada, Doğu Anadolu Fay Zonu (DAFZ)’nda, her biri ayrı bir depremde kırılması beklenen 6 segment bulunduğu anlatıldı.
“Bugüne kadar sayısız açıklama ile DAFZ’da yaşanabilecek depremlere dikkat çektik ama…”
Son Elazığ – Malatya depreminin meydana geldiği Doğu Anadolu Fay Zonu (DAFZ), Bingöl-Karlıova‘dan başlayan ve 580 km boyunca Antakya‘ya doğru uzanan 4-25 km genişlikteki aktif bir deformasyon kuşağı olduğunu belirten TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, DAFZ’daki depremlerin yaratabileceği yıkım, tehlike ve tahribatın boyutları hakkında bugüne değin sayısız açıklama yaptıklarını, DAFZ Sempozumları düzenlediklerini ancak, tüm bunlara rağmen, uyarı ve önerilerinin dikkate alınmadığını belirtti.
Jeoloji Mühendisleri Odası’nın açıklamasında, depremde ortaya çıkan bu olumsuz tablo afet zararlarının doğrudan belirleyicisi olarak “Düşük standartlarda, sağlıksız yapılaşma, ranta dayalı hızlı ve düşük nitelikli kentleşme, bilimsel normlara dayalı olmayan arazi kullanım ve yer seçimi kararları, etüt, proje ve yapı üretim süreçlerindeki denetimsizlik ve özellikle tüm bu olumsuzlukları giderecek yasal düzenleme ve idari yapılanmaya ilişkin bütünlüklü bir çalışma olmayışı” kaydedildi.
“Doğu Anadolu Fay Zonu’nun yakın gelecekte yıkıcı depremlere kaynaklık etmesi kaçınılmazdır”
Malatya’yı doğrudan ilgilendiren Doğu Anadolu Fay Zonu (DAFZ)’nun yakın gelecekte yıkıcı depremlere kaynaklık etmesi kaçınılmaz olduğuna dikkat çekilen açıklamada DAFZ hakkında şu bilgi ve görüşlere yer verildi:
Depremin meydana geldiği Doğu Anadolu Fay Zonu (DAFZ), Bingöl-Karlıova‘dan başlayan ve 580 km boyunca Antakya‘ya doğru uzanan 4-25 km genişlikteki aktif bir deformasyon kuşağıdır. En az iki milyon yıldan bu yana hareket ettiği bilinen sol yanal atımlı fayın bugüne kadar toplam 15 km’lik yanal öteleme yapmış olduğu, yani fayın yıllık kayma hızının 7.9 mm/yıl olduğu tespit edilmiştir. DAFZ’nun her biri ayrı bir depremde kırılması beklenen belirgin bölümleri (segment) bulunmaktadır. Bunlar 1-Karlıova-Bingöl fayı; 65 km, 2-Palu-Hazar fayı; 50 km, 3-Hazar-Sincik fayı; 85 km, 4-Çelikhan-Gölbaşı fayı; 50 km, 5-Gölbaşı-Türkoğlu fayı; 90 km, 6-Türkoğlu-Antakya fayı; 145 km segmentleridir. DAFZ üzerindeki büyük yerleşim birimleri Hatay, Osmaniye, Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya, Elâzığ, Bingöl, Muş ve Tunceli’dir. Bütün dikkatler olası bir İstanbul depremine odaklanmışken, etkili olduğu bölgede önemli illerimiz ve barajlarımız bulunan, uzun süredir sessizliğini koruyarak enerji biriktiren ve geçmişte çok sayıda yıkıcı depreme kaynaklık etmiş, yakın gelecekte de yıkıcı depremlere kaynaklık etmesi kaçınılmaz olan Doğu Anadolu Fay Zonu’nun gözlerden uzak tutulmaması gerektiğini belirttik, Sivrice ile Palu arasında uzanan segmentin en etkili ve yıkıcı nitelikte deprem üretme özelliğine sahip olduğunu özellikle vurguladık”.
“1948’den bu yana 22 imar affı yetmezmiş gibi bir de son imar affı…”
Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeği ortada olmasına karşın sık sık imar affı getirilmesinin, imar ve denetim mevzuatına aykırı, düşük kaliteli ve standartları bir hayli düşük yapı stokuna yol açtığı belirtilen açıklamada, kaçak yapıları yasal hale getiren son imar barışı da eleştirildi. Açıklamada, “1948 den bu yana yapılan 22 imar affı yetmezmiş gibi geçtiğimiz yıllarda çıkarılan depreme dayanıksız yapılara meşruiyet veren imar affı düzenlemesi, depreme karşı güvenli yapılaşma sağlama yerine ranta dönük kentsel dönüşüm uygulamaları, Deprem Yönetmeliği, İmar ve Yapı Denetim Kanunu’nda yapılan yanlış ve eksikli yasal düzenlemelerin çıkarılmış olması doğa kaynaklı afetlere karşı zarar azaltma ve önleme anlayışının iş bilmezlerin ellerine terk edilmiş olduğunu bir kez daha göstermiştir” görüşlerine yer verildi.
Peki kısa vadede ne yapılmalı?
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası bir doğa olayı olan depremin ölümcül bir afetlere dönüşmesi yolunda kısa vadede yapılması gerekenleri ise madde madde şöyle sıraladı:
- Afet zararlarının azaltılmasını esas alacak şekilde, 3194 sayılı İmar, 4708 sayılı Yapı Denetim, 7269 sayılı Afet, 2872 sayılı Çevre ile 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanuni düzenlemeler bütünlüklü olarak ele alınarak halkın afetlere karşı güvenli olmasını sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmelidir.
- ABD Kaliforniya fay yasasında olduğu gibi, aktif fay hatları veya zonları üzerine bina inşa edilmesi yasaklanmalı veya özel jeolojik araştırmalardan sonra bina inşa edilip edilmeyeceğine karar verilmelidir. Aktif fay zonları üzerine inşa edilmiş bulunan binalar kentsel dönüşüme tabi tutularak vatandaşlarımızın can ve mal güvenliği acilen sağlanmalıdır.
- Günümüzde Afet ve Acil Durum Yönetimi (AFAD) Başkanlığı acil durum ve müdahale iş ve işlemlerini yürütür bir konuma sürüklenmiş bulunmaktadır. Deprem ve depremlerle mücadele kurum iş yükü arasında ikinci, hatta üçüncü plana itilmiş durumdadır. Birçok gelişmiş ülkede olduğu gibi Deprem Araştırma Dairesi Başkanlığı ülkemizin jeolojik araştırmalar kurumu niteliğinde olan MTA Genel Müdürlüğü bünyesine alınmalı, deprem araştırmaları ve alınacak önlemler bütünlüklü olarak koordine edilmelidir.
- Depremlerle mücadele etme amacıyla başta Büyükşehir Belediyeleri olmak üzere, tüm belediyelerde “Jeolojik-Jeoteknik Araştırma Şube Müdürlükleri veya Daire Başkanlıkları” kurularak kentsel altyapı ve üstyapının afet duyarlı bir anlayışla “etüt, planlama, projelendirme, yapı üretim ve denetim “süreçleri kontrol altına alınmalıdır.
Güler HAZAR, Yeni Malatya Gazetesi- malatyahaber.com
FOTO: Bulutlu Mahallesi'nden (AA)