SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Sen Mutluluğun Resmini Yapabilir misin Abidin?"

A- A+ PAYLAŞ

Şair Nazım Hikmet Ran'ın 1960'ta kaleme aldığı "Saman Sarısı" şiirinde, "Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?" dizeleriyle atıfta bulunduğu ressam, yazar ve yönetmen Abidin Dino'nun vefatının üzerinden 29 yıl geçti.

Çağdaş Türk resminin öncülerinden Dino, Saffet Gaziturhan ve Rasih Dino çiftinin beşinci çocukları olarak 23 Mart 1913'te İstanbul'da doğdu.

Henüz 6 aylıkken ailesiyle taşındığı Cenevre'de 6 yıl geçiren Dino, bir süre de Fransa'da yaşadı.

Abidin Dino, ilkokul yıllarında önce babası Rasih Bey'i, ardından da annesi Saffet Hanım'ı kaybetti.

Türkiye'ye 1925'te dönen Dino, İstanbul'da Robert Koleji'nde öğrenim görmeye başladı.

Sanata duyduğu ilgi nedeniyle öğrenimini yarıda bırakan Dino, ağabeyi şair Arif Dino'nun desteğiyle resim, karikatür ve yazı alanında kendini geliştirdi.

Sanat hayatının ilk yıllarında minyatürle ilgilendi
Abidin Dino, sanat hayatının ilk yıllarında minyatür ve hat sanatına ilgi duydu, minyatürle ilgili yoğun araştırmalar yaptı.

İlk desenlerini "Yarın" gazetesinde, ilk yazılarını ise henüz 18 yaşındayken "Artist" dergisinde 1930'lu yılların başında okurla buluşturan usta ressam, aynı yıllarda Nazım Hikmet'in "Sesini Kaybeden Şehir" ve "Bir Ölü Evi" kitaplarının kapaklarını tasarladı.

Abidin Dino, kapak resimleri çizdiği 1930'lu yıllarda, halk bilimci Pertev Naili Boratav'ın kitaplarını da resmetti, beğeniyle karşılanan Atatürk çizimlerine imza attı.

Sanatın gelişmesini ve yayılmasını sağlamak amacıyla ressam Elif Naci, Nurullah Berk, Zeki Faik İzler, Cemal Tollu ve Zühtü Müridoğlu ile 1933'te "D Grubu" adlı sanat topluluğunu kuran Dino, bir yandan resim, karikatür ve edebiyatla ilgilenirken diğer yandan sinemaya ilgi duydu.

Atatürk'ün ricası ile "Türkiye'nin Kalbi Ankara" adlı belgesel filmi çekmek üzere 1933'te İstanbul'a gelen Rus yönetmen Sergey Yutkeviç, filmin çekim sürecinde bir sergide gördüğü Abidin Dino'nun resimlerini çok beğendi.

Yutkeviç'in daveti üzerine 1934'te gittiği Rusya'da makyajdan dekora, rejiden senaryoya tüm yönleriyle sinema ile ilgili eğitim alan sanatçı, bu sırada Gertrude Stein, Tristan Tzara, Sergey Ayzenştayn, Andre Malraux ve Pablo Picasso gibi dönemin önde gelen sanatçılarıyla tanıştı.

Arkadaşlarıyla 1941'de Yeniler Grubu'nu kurdu
Dino, 2. Dünya Savaşı'nın etkisi ile 1937'de Rusya'da yaşayan yabancı uyruklu öğrenciler ülkeden ayrılmak zorunda kalınca, Paris'e gitti.

İki yıl kaldığı Paris'te bazı film çalışmalarında bulunan Dino, yine dönemin önemli şair ve yazarlarıyla yakın bağ kurdu.

Abidin Dino, 1939'da Türkiye'ye dönerek resim çalışmalarına devam etti. Usta ressam, bu yıllarda işçi, balıkçı ve köylüleri resmetti.

Türkiye Komünist Partisine üye olan Dino, 1941'de arkadaşlarıyla "Yeniler Grubu"nu kurdu. Sanatçı, Yeniler Grubu'nun balıkçıları konu alan ilk sergisini açtığı günlerde siyasi nedenlerle önce Çorum'a, ardından Adana'ya sürgün edildi. Adana'da "Türk Sözü" adlı bir gazeteyi yöneten Dino'nun bu dönem yazdığı "Kel" adlı oyunu kısa süre sonra toplatıldı.

Sanatçı, 1943'te dilbilimci ve yazar Güzin Dino ile 50 yıl sürecek evliliğe imza attı. Aynı yıl, sürgün sona erince İstanbul'a döndü.

Kurtuluş Savaşı zaferini canlandıran "Toros Destanı" adlı senaryosunu 1944'te yazan Dino, o yılların genç yazarı Yaşar Kemal ile de bu senaryo aracılığıyla tanıştı ve aralarında uzun sürecek dostluk başladı.

Abidin Dino, 1952'de yurt dışına çıkış yasağı kalkınca Paris'e yerleşti. Fransa, Cezayir ve ABD başta olmak üzere birçok ülkede sergi açan Dino, Fransa Plastik Sanatlar Birliğinin onursal başkanlığı ile New York Dünya Sanat Sergisi'nin sanat danışmanlığı görevlerinde bulundu.

Bazı eserlerinde Picasso'dan etkilendi
Dino, çizgi ve desenlerin ön plana çıktığı resimlerinde işçi ve köylü tiplerini özgün bir üslupla işledi. Bazı eserlerinde Picasso'dan etkilendi.

Sanatçının, "İşkence", "Atom Korkusu", "Savaş ve Barış", "Çıplaklar", "Dört Kent", "Dağ-Deniz" gibi birçok yapıtı, çeşitli galeri, müze ve koleksiyonlarda yer alıyor.

Resimleriyle bir mesaj iletme kaygısı taşımadığını dile getiren Dino, bir röportajında Paris'e yerleştikten sonraki süreci şöyle özetlemişti:

"1952 yılında Paris'e geldim, yerleştim, çalışmaya başladım. İlk sergimi ancak 1956 yılında açabildim. Bir süre çabalamak icap ediyordu fakat başlangıçta hoş deneyimlerim oldu. Mesela 1938'den beri tanıdığım Picasso beni Vallauris'e çağırdı. Orada seramik yaptık birlikte. 'Birlikte' biraz iddialı kaçacak ama aynı atölyede ve aynı masada Picasso'yla birlikte seramikler yaptık. Tekrar resim yapma isteğim canlandı ve Paris'e döndüm. Paris'te bir süre çabaladıktan sonra -ki bu çaba daima uzun sürüyor ve serüvenli bir çabadır ressamların çilesi- ilk sergimi yaptım. İlk sergiden sonra birçok kapı açıldı."

Nazım Hikmet'in yazdığı "Saman Sarısı" şiirinde kendisine "Bana mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?" demesi üzerine ona bir şiirle karşılık veren usta ressam, röportajlarında da aynı sorunun kendisine sorulması üzerine, "Mutluluğun değil ama sevincin resmini zaman zaman yaptım. Mutluluk süreklilik gerektiren bir şey. Resim tarihinde pek de yapabilen olmadı. Korkunun, çirkinliğin, sefaletin, mutsuzluğun yapıldı da mutluluğun hayır. Büyük sevinçler yaşadım. Evet, tekrar tekrar yaşadım. Bir ömür boyu Güzin'le yaşamak mutluluğun eşiğinde yaşamak demek. Güzin olmasaydı, çoktan yok olmuştum." ifadelerini kullanmıştı.

Dino, 1966'da yönettiği Dünya Futbol Kupası'nı konu alan "Gol" adlı belgesel filmle, İngiliz Film ve Televizyon Sanatları Akademisi tarafından yönetmen Robert Joseph Flaherty anısına verilen belgesel film ödülünü aldı. 1968'de ise öğrenci olayları sırasında Paris sokaklarında yürüyüşlere ve toplantılara katılan Dino, eserlerinde sokaklardaki izlenimlerine yer verdi.

Yaşar Kemal, İlhami Berk ve Melih Cevdet Anday'ın kitaplarını da resimledi
Yaşar Kemal'in "Deniz Küstü" adlı romanını, İlhami Bekir'in "Unuttum" ve Melih Cevdet Anday'ın "Tanıdık Dünya" şiir kitaplarını da resimleyen Dino, Türkiye'deki ilk kişisel sergisini 1969'da açtı. Sanatçının, "Eller, Parmaklar, Acılar, Acayipler, Tedirginler, Domatesler" başlıklı sergisi 1984'te, "Bu Dünya Sergisi" 1987'de İstanbul'da açıldı. Dino, 1989'da Fransız Kültür Bakanlığının "Sanat ve Edebiyat Altın Şövalye Nişanı" ile ödüllendirildi.

Dino'nun el motiflerinden oluşan bir eseri 1993'te Maçka'ya yerleştirildi. Aynı yıl, Dino'yu anlatan "Biçimden Öte" ve "Acıyı Çizmek" adlı kitapları yayımlandı.

Yaşamı boyunca 50'nin üzerinde sergiye imza atan sanatçıya, 1990'da tiroit kanseri teşhisi konuldu.

Abidin Dino, 7 Aralık 1993'te Paris'te vefat etti. Sanatçının cenazesi daha sonra İstanbul'a getirilerek, Aşiyan'daki aile mezarlığında toprağa verildi.

Usta sanatçının vefatının ardından "Kültür, Sanat ve Politika Üstüne Yazılar" adı altında, "Kısa Hayat" öyküsü, "Kel" ve "Verese" adlı oyunları, "Eller", "Pera Palas", "Sinan" adlı anlatıları ve 1938-1993 tarihleri arasında yazdığı yazılar yayımlandı. Güzin Dino da "Gel Zaman Git Zaman-Abidin Dino'lu Yıllar" adlı kitaba imza attı.

Abidin Dino'nun kaleme aldığı eserler şöyle:

Oyun: "Kel" (1944), "Kel-Verese" (1947)

Deneme: "Ölüm mü? Ne Buluş" (2004), "Eller" (2005)

Monografi: "Fikret Mualla" (1980), Ferit Edgü'nün hazırladığı "Kısa Hayat Öyküm" (1996)

Öykü: Yine Ferit Edgü tarafından 2002'de hazırlanan, 1934 ve 1940 yılları arasında yayımlanmış 5 öyküsüyle, yayınlanmamış 3 kısa film öyküsünün yer aldığı "Yeditepe Öyküleri"

Anlatı: "Pera Palas" (1994), Ferit Edgü'nün yayına hazırladığı "Sinan" (1996) ve "Ne Güzel Çocukluktu" (2002), "Kızılbaş Günlerim" (2001)

İstanbul, AA

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız