Abdi İpekçi Cinayeti'nin kilit isimlerinden Yalçın Özbey'in, sessizce Türkiye'ye geldiği, Malatya'daki anne ve babasını ziyaret edip yeniden Belçika'ya döndüğü bildirildi.
Özbey'in Türkiye ve Malatya ziyaretine ilişkin haber, kendisi de Malatyalı olan Hürriyet Londra Büro Şefi Faruk Zabcı (ikinci fotoğrafta, sağdaki) tarafından izlendi ve "Sır Adamdan Sessiz Dönüş" başlıklı haber olarak Hürriyet'te yayınlandı.
İşte o haber..
"SIR ADAMDAN SESSİZ DÖNÜŞ..
Abdi İpekçi cinayetinin kilit isimlerinden Yalçın Özbey, sessizce Türkiyeye geldi ve memleketi Malatyada 99 yaşındaki babasını ve annesini ziyaret edip, karayoluyla yeniden Belçikaya döndü.
Özbey, "sessiz" Türkiye ziyaretine eşlik ederken fotoğraf çekmemizi kabul etse de, röportaj vermeye yanaşmadı. Buna karşın, binlerce kilometrelik yol boyunca konuşmadan edemedi. İşte söyledikleri:
İşkence görmekten çekinip gelmedim
Daha önce ülkeme gitmediğime pişmanım. Türkiyede suçlansam da cezama razıydım. Dönmememin birçok etkenleri var. Bu etkenlerden biri o dönemdeki eski Ülkücü arkadaşlarımın mağdur edilerek işkenceye tabi tutulup senelerce yatmalarına sebep olan askeri yönetimden çekinmem. 30 yıl kendimi sürgünde hissettim. Ne acı ki vatanıma dönmek istedim dönemedim. Bunda da medyanın büyük payı var.
İdeal uğruna savaş verdik
Kısa bir zaman zarfında annemi ve babamı ziyaret ettikten sonra dava uğruna mücadele verdiğimiz arkadaşlarımla görüşme imkanım oldu. Ben işkence görmedim fakat arkadaşlarımın sıkıyönetim döneminde haklı veya haksız gördükleri işkence tüylerimi ürpertti. Bu insanlar neyin mücadelesini verdi, neden bu işkenceyi gördü? Bunun değerlendirmesini yüce davamızı savunan siyasilerin değerlendirmesine bırakıyorum. Beni sevindiren konu, işkence gören arkadaşlarımın kendi imkanlarıyla hayat mücadelesi vererek yaşam çabasında mücadelelerini kaybetmemeleri. Üzüldüğüm ise şehit olan binlerce arkadaşımızın ailelerinin kaderine terk edilmesi. Biz bir ideal uğruna savaş verdik. Şu anda bu idealin bayrağını taşıyanların vicdani sızlamıyor mu? Vicdanları yok ki sızlasın.
Abdi İpekçi kader kurbanı
("Abdi İpekçiyi sen mi vurdun" sorusuna karşılık) Bana hep bu saçma soruyu soruyorlar ve soracaklar. O dönemde sağ-sol ayırımı yapmadan bir vatan uğruna binlerce insan yaşamını yitirdi. Akademisyenden öğrencisine kadar çok kişi katledildi. Neden ve niçin? 30 senedir bu konuya değinilmedi. Abdi İpekçi medyanın değerli bir mensubu olabilir, can candır. Neden tek taraflı değerlendirme yapılıyor? Abdi İpekçi bir kader kurbanı. Ona suikast sıradan bir eylemdi. O zamanlar Ülkücü yazarlar da öldürülüyordu. Abdi İpekçi cinayetinin neden bu kadar büyütüldüğünü anlamıyorum. O, takdir ettiğim bir sosyal demokrattı.
Amcamı işkencede sakat bıraktılar
("Aynı evde kaldığınıza göre suikast akşamı Ağcanın planından haberiniz olmuştur" yorumuna karşılık) Evde telefon yoktu. O zamanlar telefon almak çok zordu. Ağcanın benle temasa geçmesi için amcamın ve komşunun telefonlarını vermiştim. Ağcanın üzerinde bulunan bu numaraları Uğur Mumcu gazetede yazınca, amcam ve kuzenim yakalandı. İşkence gördüler. Amcam da sakat kaldı. Ağcaya cinayetten 15 gün önce verdiğimiz 100 bin lira, kendi parasıydı. Onla ortaklaşa bir arsa alacaktık. Ağca aniden bu projeden vazgeçerek parasının tamamını istedi. Ben de 100 bin lirasını geri verdim.
O hücre evinde yoktum
Yalçın Özbey üç yıl önce Brükselde hapise düştüğünde, Sabancı Suikastı faillerinden Fehriye Erdal sırra kadem basmıştı. Belçika, Türkiye ile ilişkilerini hesaplayarak Özbeyi hemen tahliye etmemiş, bir ay hapiste tutmuştu. Özbey, bu konuyu şöyle anlattı: "Özdemir Sabancıyı öldüren tetikçi Mustafa Duyarın benimle aynı evde kaldığı iddiasını yeni öğrendim. Ben o tarihlerde Almanyada cezaevindeydim. Aynı anda nasıl Mustafa Duyarın Almanyada yerleştirildiği hücre evinde olabilirim? Birileri beni bu cinayete bulaştırarak Abdi İpekçi cinayeti ile Sabancı cinayeti arasında bağlantı varmış izlenimini vermeye çalışıyor. Sözüm ona Mustafa Duyar, beni Abdi İpekçi cinayetiyle ilgili bir belgeselde görünce çok şaşırmış, buna akıl erdiremeyince cinayetlerin arkasında aynı derin bir gücün olduğuna karar getirip teslim olmuş. O hücre evinde hiç bulunmadım. Ayrıca benim Mustafa Duyarın izlemiş olabileceği belgesel filmlerdeki görüntüm çok eskiydi. Yeni resimlerime bakın. Kim beni bu halimle tanıyabilir?
MİT görüşmesi
Özbey, ayrıca, Almanyada cezaevinde kalırken MİT mensuplarıyla görüştüğünü doğrulyarak, bu görüşmede Abdi İpekçi cinayetine değinilmediğini, "devletin menfaatleri doğrultusunda görüş alışverişinde bulunduklarını" öne sürdü.
Memleketi Malatyada bile kimse tanımadı
ABDİ İpekçi cinayetinin ve Papa İkinci John Paula yönelik suikast girişiminin kilit adamı olarak nitelenen Yalçın Özbey, 30 yıl sonra sessizce Türkiyeye geldi. Hürriyet, Özbey ile ilk defa üç yıl önce, cezaevinden çıktığı günün akşamı Brükseldeki işyerinin önünde temasa geçmişti. Özbey, yıllarca basına konuşmamakta diretti. İpekçi davasının geçen Şubat ayında zamanaşımına uğramasından sonra 30 yıl sonra ilk kez Türkiyeye gitme niyetini geçen ay öğrendiğimizde, Özbeye eşlik etmeyi önerdik. Özbey, bu kez bizi şaşırtarak bu teklifi kabul etti.
Beni devlet değil basın yargıladı
Belçikada yaşayan 55 yaşındaki Özbey, Türkiyenin Anvers Başkonsolosluğunda 16 Temmuz günü 3 saat bekledikten sonra Türk pasaportunu aldı. Gece yarısı 01.00de Brüksele vardığımızda, bizi evinin yakınlarındaki bir kilisenin önünde eşi ile birlikte karşıladı. Güvenlik önlemi olarak ev adresini öğrenmememiz için sokakta randevu vermişti. Türkiye yolculuğunu da, "sessizce" yapmaya kararlıydı. Bu nedenle, Brüksel-Malatya arasındaki yaklaşık 4 bin kilometrelik mesafeyi karayolundan kat etmeye karar vermişti. Karayolu tercihini şu sözlerle anlattı: "Bugüne kadar beni hep basın yargıladı, devlet yargılamadı. Bu nedenle 30 yıl sonra Türkiyeye döndüğümde karşımda gazeteci ordusunu görmek istemiyorum. Bu yüzden de uçakla dönüş yapmıyorum. Atatürk Havalimanına iner inmez yolcu listesinde adımı gören muhabirleri beni yakalarlar. "
Düşmanım çok dönünce yayınla
Almanyadan, Belçikadan, Fransadan tatil için memleketlerine dönen Türklerle yolculuk üzerine sohbet ettik. Kimse Özbeyi tanıyamadı. Özbeyin ilk fotoğraflarını uzaktan Yunan "Super Ferries" feribotundan inen kamyonları incelerken çektik. Fotoğrafların Türkiyeden çıktıktan sonra yayınlaması koşuluyla anlaştık. Buna gerekçe olarak, "Düşmanım çok" dedi.
Yunan polisi alıkoydu sonra da özür diledi
Yunanistandan çıkarken sınırkapısında hiç beklemediğimiz birşey oldu. Özbeyin pasaportunun sahte olmasından şüphelenen Yunan polisi, Interpolün Lyondaki merkez bürosuyla temasa geçti. Interpol, Özbey ile ilgili bilgileri güncelleştirmediğinden iki buçuk saat bekletildik. Yunan polisi daha sonra özür diledi, ama Özbey onları mahkemeye vermekle tehdit etti.
99luk babasıyla sarılıp, ağlaştılar
Özbey, Türkiyeye girdiğinde çok heyecanlı görünüyordu. Pasaportunu gören kimse ona bir şey sormadı. İstanbulda iki-üç gün dinlenen Özbey, bir arkadaşının adına otomobil kiralayıp, hasta babasını ziyaret etmek üzere Malatyanın yolunu tuttu. Yine aynı nedenle karayolunu seçmişti ve kimliğinin kullanılacağı hiçbir iş (örneğin şehirlerararası otobüs bileti almak) yapmamıştı. Özbey Malatyaya sabaha karşı varınca babası Mehmetin elini öptü. Babasına sarılıp yaklaşık yarım saat ağladı.
Devlet hastanesinde gözünden muayene oldu
Kardeşi Ali, yıllar sonra eve dönen ağabeyin yanından ayrılmıyordu. O gün Malatyada devlet hastanesinde gözünden muayene olan ve tahlillerini yaptıran Yalçın Özbey, bir yakınının düğününe de katıldı. Onu burada bile kimse tanımadı. Bir hafta Malatyada kaldıktan sonra İstanbula kiralık arabayla geri döndü ve İstanbulda da yakınlarını ziyaret edip, denizyoluyla geçen perşembe günü Türkiyeyi aynı sessizlikle terketti.
Sır adam
MİLLİYET Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi, 1 Şubat 1979da İstanbul Nişantaşında öldürüldü. Suikast sanığı Mehmet Ali Ağca 11 Temmuzda yakalandı. 23 Kasım 1979da İstanbul Kartal Maltepe Askeri Cezaevinden kaçırıldı, 28 Nisan 1980de gıyabında idam cezasına çarptırıldı. 13 Mayıs 1981de Vatikanda Papa II. Jean Paulü vurdu, yakalandı ve ömür boyu hapse mahkûm oldu. Cezaevindeyken Abdi İpekçiyi Yalçın Özbeyin öldürdüğünü söyledi. Özbey, Ağcaya para yardımı yaptığını, cezaevinden kaçırılırken kullanılan otomobilin kendisine ait olduğunu kabul etti ancak suikastı reddetti. İpekçi cinayetinden sonra yurtdışına kaçan Özbeyin Papa II Paula yapılan saldırı sırasında Vatikanda olduğu öne sürüldü. 1993te Almanyada uyuşturucuyla yakalandı. Gözaltındayken Türkiyeden giden iki MİT görevlisiyle görüştü. İpekçi davasının görüldüğü İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi bu görüşmenin tutanaklarını istedi ama MİT ses kayıtlarının kaybolduğunu ileri sürdü. 1997de Almanyada serbest kalan Özbey aynı yıl bu kez Belçikada gözaltına alındı. Ancak Belçikada zamanaşımı süresinin 10 yıl olması nedeniyle serbest bırakıldı. Kırmızı bültenle aranan ve Adalet Bakanlığı tarafından Almanya ve Belçikadan iade edilmesi talep edilen Özbey, Türkiyeye gönderilmedi. 1 Şubat 2009da üzerinden tam 30 yıl geçen ve bir sonuca ulaşmayan İpekçi cinayeti davası zamanaşımına uğradı. Özbeyin yakalama kararı iptal edildi. Özbey elini kolunu sallayarak Türkiyeye dönebilirdi, öyle de oldu."