SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Tehlike Malatya Sınırında!.."

0
Güncellendi - 2015-12-27 14:27:01
A- A+ PAYLAŞ
Malatya Kayısı Araştırma İstasyonu Müdür Yardımcılığı görevi de yapan; Kayseri Erciyes Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Kadir Ugurtan Yılmaz, Malatya gündemine sık sık gelmeye başlayan bir konu olan Şarka Hastalığı konusunda bir açıklama yaptı. 
 
"Malatya Sınırına Ulaştı"
 
Yurt dışında adı Plum Pox Virüsü olarak bilinen etmenin meydana getirdiği bir hastalığın şu ana kadar Malatya ve civarında rastlanmadığını söyleyen Yrd. Doç. Dr. Yılmaz, "Ancak Avrupa’da kayısı bahçelerinde önemli kalite kayıplarına sebep olduğundan, oluşturduğu ekonomik zarar bilimsel makalelerle birlikte literatüre bile geçti. Ülkemizde de başta Bulgaristan sınırında görülmeye başlandı, sonra Ankara’da ev bahçelerinde yaygınlaştığı bildirildi. Şimdilerde ise Malatya sınırına kadar ulaştı." ifadelerini kullandı. 
 
"Kayseri'yi Kasıp Kavuruyor"
 
Hastalığın Kayseri ve yöresinde özellikle Talas ve Hacılar ilçelerindeki bağ evlerinin bahçelerinde bulunan kayısı ağaçların zarar verdiğini belirten  Yrd. Doç. Dr. Yılmaz, " Aslında bu bölgede Şarka olduğu yeni bilinmesine rağmen bu yıl ki kadar etkili bir görüntü vermemişti. Ancak bu yıl ilkbahar geç donlarının olmayışı nedeniyle kayısı ağaçları aşırı meyve tutunca, meyvelerini beslemede zorlanan ağaçların zayıflaması, Şarka Hastalığı’nın bu yörede çok etkili bir şekilde kendisini göstermesine sebep oldu. Öyle ki ev sahiplerinden Erciyes Üniversitesi Ziraat Fakültesi’ne yoğun şikâyetler geliyor. Şimdiye kadar hastalıktan dolayı ekonomik zarara sebep olan meyve şekli bozukluğu bu yıl tamamen kendini gösterdi ve ev sahipleri bile kendi bahçelerindeki kayısı ağaçlarının meyvelerini bile tüketemez oldular. Aslında virüs bulaşmış bir ağacın meyvelerini tüketmek insan sağlığı için olumsuz bir etkiye sebep olmamasına rağmen meyve şeklindeki deformasyon insan iştahını kapatacak boyutlara ulaşabiliyor. İşte bu durum Malatya’ya günden güne yaklaşan büyük tehlikenin en büyük sinyalini veriyor. Çünkü Şarka Hastalığı’na karşı dünyada kesin sonuç veren bir mücadele yöntemi şu an için halen yok. Ve ne yazık ki Malatyalı hemşerilerim başlarına ne geleceğinin farkında bile değiller.  " dedi. 
 
"Tek Yolu Var.."
 
Sorundan kurtulmanın tek yolu olduduğunu söyleyen  Yrd. Doç. Dr. Yılmaz, "Bilinen tek yol Şarka’ya dayanıklı olduğu belirlenen Kuzey Amerika kökenli 5-6 kayısı çeşidi ile sorun yaşayan ülkelerin kendi kayısı çeşitlerini melezleme yoluyla yeni çeşitler elde etmeye çalışmaları. Malatya’nın işi bu noktada diğer ülkelere göre çok daha zor. Çünkü Malatya kurutmaya uygun şeker içeriği yüksek, az sulu kayısı çeşitlerine sahip. Oysa bu hastalığa dayanıklı olan yabancı çeşitlerin hepsi sofralık ve şeker içerikleri de Malatya çeşitlerine göre bir hayli düşük. Bu durumda yapılan melezlemelerden elde edilen yavru bitkilerin kurutmalık niteliğe sahip olmamaları riskini arttırıyor. İşin özü Şarka’nın Malatya’ya ulaşması durumunda yıllara yayılan bir şekilde yavaş yavaş kayısıyı kaybetme durumuyla karşı karşıya kalacağız. Hem de büyük panik ve feryat yaşayarak. Kayısıyı terk etmek zorunda kalırsak hiç kimse şaşırmasın. " diye konuştu. 
 
Yrd. Doç. Dr. Yılmaz açıklamasını şöyle sürdürdü; 
 
"Aslında gözümüz gibi baktığımızı iddia ettiğimiz kayısımıza bu konuyla ilgili biz ne kadar sahiplik ediyor, önem veriyoruz. Aşağıdaki hususlara bir göz atalım, işte bazı ilginç ve trajikomik teknik sorunlarımız;
 
Dünyanın üçüncü en önemli kayısı koleksiyon bahçesini koruyan ve kayısı konusunda birçok araştırmanın yapıldığı Kayısı Araştırma İstasyonu arazisi Malatya Belediyesi’ne devredildi. Malatya Belediyesi bu araziye hayvanat bahçesi, mesire alanı, sosyal tesisler vb. yatırımlar yapmayı istiyor. Oysa BİLSAM (Bilgi Yolu Eğitim Kültür ve Sosyal Araştırmalar Merkezi) bu kurumun Malatya için stratejik kurumlar arasında olduğunu hazırladığı bir raporla bildirmişti. Neyse ki şimdiki Belediye Başkanı Ahmet Çakır ve ekibi bu duruma sağduyulu ve aklıselim yaklaşıyor ve istasyonun çalışmalarını engellemiyor. İstasyon da bu konuda hem yönetimiyle hem de çalışanlarıyla önemli işlere imza atmaya devam ediyor.
 
Bünyesinde Kayısı Araştırma ve Uygulama Merkezi’ni bulunduran İnönü Üniversitesi, Başkanlığını Malatya Valisi’nin yaptığı Malatya Kayısı Araştırma Geliştirme ve Tanıtma Vakfı, mesleki STK’larla kayısı ile ilgili tüm sivil toplum kuruluşları ve ne yazık ki Malatya halkı, Kayısı Araştırma İstasyonu arazisi ile ilgili bu tasarrufa hiç tepki vermedi. Malatya’da sadece bir tek Ziraat Mühendisleri Odası Malatya Şubesi bu duruma tepki gösterdi. Bu noktada en üzücü tutumu İnönü Üniversitesi sergiledi. İstasyon’un Malatya için ne kadar önemli olduğu bilindiği halde kayısı konusunda uzman, ünlü isimlerden bile bu bilim yuvası hakkında tek bir muhalif ses bile çıkmadı. Bu durum çok manidardı ve bence tam bir akıl tutulması olmalı. Burada da neyse ki Malatya basını kurumun en büyük destekçisi oldu ve olmaya da devam ediyor. Malatya basını bu haliyle Malatya’ya en büyük hizmeti yapar konumda, ama şimdilik kimse bunun farkında değil. Ama bir gün olacaklar. 
 
İnönü Üniversitesi’ne bağlı Ziraat Fakültesi’nin kurulması, Kayısı Araştırma İstasyonu’nun varlığı ile beraber çok önemli bir adım olmasına rağmen, fakülte Battalgazi’de meslek yüksek okullarının arasında, bünyesinde sadece tek bölüm olan Bahçe Bitkileri Bölümü ile ayakta durmaya çalışıyor. Orada da bir doçent, bir de yardımcı doçent öğretim üyesi, iki araştırma görevlisi ve vekil bir dekan ile sadece eğitim vermeye çalışan fakülte ileriye dönük sorun çözecek bilimsel bir niteliğe kavuşmaktan çok uzak duruyor. Oysa ülkemizdeki ziraat fakültelerinin yaklaşık on bölümden oluştuğu ve her bir bölümün ziraat mühendisi eğitiminde ve bilimsel çalışmaların yapılmasında önemli yeri olduğu göz önüne alındığında Malatya’daki fakültenin durumu daha da kötü görünüyor. Fakültenin ana kampusa alınıp diğer bölümlerin açılmasıyla güçlendirilmesi ve araştırma faaliyetlerine acilen yönlendirilmesi gerekiyor. Geliştirilmesi gereken fakülte Kayısı Araştırma İstasyonu ile birlikte hareket ederek hızla sorunlara çözüm arayışı içine girmelidir. Şu an başka üniversitelerde olan hiçbir öğretim üyesi mevcut konumundan dolayı fakülteye gelip hizmet vermek istemiyor, istese bile büyük tereddütler içindeler. Çünkü dışarıdaki fakültelerden Malatya’ya teknik konuda hizmet etmek çok daha kolay ve etkili.  
 
TUBİTAK ta 2012 yılı itibariyle Türkiye’nin geneli için kayısı konulu araştırmalara 1007 KAMAG projeleri kapsamında destek vereceğini duyurmuştu. Ancak başlıkların açılmasında, konuları belirleyen uzmanlarca Şarka Hastalığı’nın öncelikli bir konu olarak görülmediği bildirilince bu konuda başlık açılmadı. Son tahlilde çok önemli bir konunun atlandığı ortada. Bu arada Şarka’nın da öncelikli bir konu olup olmadığı yakın zamanda ortaya çıkacak gibi. 
 
Bir diğer konu da her yıl Elazığ ve Adıyaman illeri dışından gelen sert çekirdekli meyve fidanlarının Malatya’ya getirilmesi yasağına rağmen, özellikle Bursa – Kestel ve İzmir – Ödemiş ile Tokat’tan şeftali, nektarin, kiraz, erik ve kayısı fidanı gelmeye devam ediyor. Tüm kontrollere rağmen Malatya’ya fidan girişleri devam ediyor. Fidanların şehre girişi genellikle gece yarısı oluyor. İl Tarım Müdürlüğü denetimlerinin daha da sıklaştırılması artık kaçınılmaz hale gelecek.
 
Kimsenin pek dikkatini çekmiyor ancak, belediyelerin yeşil alan düzenlemesinde kullanılmak üzere aldığı özellikle kırmızı yapraklı süs erikleri ve süs kirazları yine Malatya’ya Şarka Hastalığı’nı getirebilecek en önemli materyaller arasında yer alıyor.
 
Tüm bu sorunlara ilave yapmak elbette mümkün, bahsedilen konular meselenin teknik ve bilimsel yönüyle ilgili olan konular. Sosyal yaşamda kayısının yeri, siyaset kurumu ve neler yapıldığı, ihracat ve ihracatçı cephesi, Kayısıbirlik gibi büyük yaralar da burada ele almadığımız konular arasında.  Her ne olursa olsun Şarka göz ardı edilmemeli, Şarka’ya karşı çalışmalar yoğunlaştırılmalı. Daha önceleri Kayısı Araştırma İstasyonu’nu ziyaret eden ünlü Macar araştırmacı Prof. Dr. Andrej Pedryc, Şarka’ya karşı en kısa vadeli çözüm yolunun çeşit sayısını arttırmak olduğundan bahsetmişti. Kayısı Araştırma İstasyonu’nda görev yapan araştırmacıların kısa vadeli çözüm için yeni çeşit adaylarını arayışları istasyon bünyesindeki üç seleksiyon projesi ile devam ediyor. İstasyon en son 2010 yılında hem sofralık hem de kurutmalık Alkaya çeşidini tescil ettirip üretime kazandırmıştı. Melezleme çalışmalarının daha uzun vadeli çözümler sunmasına rağmen hızla devreye sokulması ve mevcut yürütülen sınırlı melezleme çalışmalarının da arttırılması hayati önem taşıyor. İstasyon seleksiyon çalışmalarının yanı sıra melezleme çalışmalarını da ihmal etmemeli. Tüm bunlara ek olarak Erciyes Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde görev yapan Malatyalı öğretim üyeleri de Şarka ile ilgili araştırmalarını ve projelerini yürütmeye devam ediyorlar.
 
Kısacası Şarka bizi epey zorlayacak bir hastalık olacak, bunun en belirgin özelliği Avrupa’da taze meyve sebze ihracatını elinde tutan İspanyolların, 2009 ve 2010 yıllarında birer yıl arayla Malatya’yı iki kez ziyaret etmeleri. İspanyollar ellerindeki sofralık kayısı piyasasını kaybetmemek için şimdilik Şarka’nın sorun teşkil etmediği Malatya kayısılarına gözlerini diktiler. İleriki zamanlarda İspanyol tüccarları Malatya’da görürsek hiç şaşırmayalım. Avrupa’yı yerle bir eden Şarka’ya karşı Malatya şimdilik Avrupa’nın alternatifi, ancak Şarka bu alternatifin kapısına çoktan dayandı bile. O yüzden siz duymasanız bile tehlike çanları Malatya için çalıyor ve Şarka adım adım yaklaşıyor… "  
 

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız