SON DAKİKA
SON DEPREMLER

''Tek Parti Politikası Gibi..''

A- A+ PAYLAŞ

İnönü Üniversitesi İİBF tarafından İktisat Politikaları Kurultayı'nın sonuç bildirisinde izlenen politikalara tepki geldi.

İnönü Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi'nde 4 gün süren kurultayın sonuç bildirgesini, rektör Prof.Dr. Fatih Hilmioğlu okudu.

Sonuç bildirgesinde şöyle deniliyor:

"13-16 Haziran tarihlerinde Malatya İnönü Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi tarafından düzenlenen ULUSAL BAĞIMSIZLIK İÇİN TÜRKİYE İKTİSAT POLİTİKALARI KURULTAYI aşağıdaki hususları tespit etmiştir:

- Dünyanın bugün bir özgürlük, eşitlik ve adalet döneminden değil, uluslararası sömürü düzeninin yarattığı baskı, terör ve işgaller döneminden geçmektedir.

- İnsan haklarını genişletme ve özgürlük getirme bahanesi ile çeşitli ülke ve halklara yapılan saldırılar, hepsi bir bütün oluşturan ABD’nin, AB’nin ve uluslararası şirketlerin çıkarlarına hizmet etmektedir.

- Küreselleşme, toplumların ve bireylerin yararı yerine, uluslararası sermayenin çıkarlarını korumaktadır.

- Özelleştirme, sermayenin küreselleşmesinin aracıdır.

- Türkiye’de 1980’den bu yana uygulanan politikalar toplumumuza değil, böyle bir dünya düzenine hizmet etmektedir.

- Özelleştirme, ulus devleti tasfiye etmekte, ülkenin üretim yapısını ve ticaretini yabancılaştırmakta; KİT’lerin, ve özel teşebbüslerin yabancılara satılması önce ekonomik, ardından siyasal bağımsızlığı, sonuçta Cumhuriyetimizin varlığını tehlikeye sokmaktadır.

- Hantal devlet yapısını düzeltecek ve “iyi yönetim” yaratacak sihirli bir formülmüş gibi sunulan yönetişim anlayışı, ülkenin yönetim yapısını, küreselleşmenin siyasi ve ekonomik özlemleri doğrultusunda değiştirme aracıdır.

- Türkiye’yi 1980’den bu yana yöneten tüm iktidarlar enerjiden madene, tarımdan sanayiye, eğitimden sağlığa, sosyal güvenlikten bilim-teknolojiye bir “tek parti iktidarı” gibi, aynı politikaları izlemiştir.

Neoliberalizmin dünyada tek doğru siyasi düşünce, küreselci piyasacılığın dünyada geçerli tek politika olduğu tezinin sahiplerinden varsa;

- IMF ve DB’nin dayattığı istikrar programlarıyla kalkınmış tek bir gelişmekte olan ülkeyi,

- Yine varsa, özelleştirmenin tek bir başarılı örneğini göstermeleri istenmelidir.

Bugüne kadar izlenen bu politikalar;

Tarımda, Türkiye’yi pancar, tütün, pamuk, buğday üretemez, yem bitkileri ekemez, hayvancılık yapamaz bir yapıya dönüşmüştür. Tarımsal girdi, kredi ve temel ürünlerdeki fiyat desteklerinin kaldırılması, tarımsal ürün ithalatındaki koruma oranlarının düşürülmesi, Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri gibi kuruluşlara, devlet ve diğer kamu tüzel kişiliklerine yardımların kesilmesi, tarımda sözde doğrudan gelir desteğine geçilmesi, çiftçimizi yıkıma sürüklemiş, AB ve ABD’de tarım yüksek oranda desteklenirken, tarım subvansiyonlarının kaldırılması, Türk tarımını yok olmanın eşiğine getirmiştir.

Enerjide, ülkemiz Dünya Bankası ve IMF tarafından dayatılan “enerji yatırım modelleri”nin uygulanması sonucunda, abartılı gaz talep tahminlerinin ve Yap-İşlet Devret, Yap-İşlet gibi sorunların sarmalında bırakılmıştır.

Türkiye’nin tüketmese bile parasını ödemek zorunda olduğu uzun erimli gaz anlaşmalarının ve pahalı elektrik üreten yerli-yabancı özel şirketlere ödenen yüksek elektrik bedellerinin Türkiye’ye 2019 yılına kadar ek maliyeti 30 milyar doların üzerindedir.

Özelleştirmede Cumhuriyetimizin ilk yıllarında kurulan KİT’ler özelleştirilerek önemli bir bölümü üretimden çıkarılmış ve yabancılaştırılmıştır. Bankaların % 26’sı yabancı sermayenin eline geçmiştir, Halk Bankası’nın özelleştirilmesi durumunda bu oran % 50’inin üzerine çıkacaktır.

Kamu yatırımları önemli ölçüde azaltılmıştır.

ORÜS, EBK, SEK, TDİ Limanları, POAŞ, Seydişehir Alüminyum, Eti Maden, İSDEMİR, ERDEMİR, TÜPRAŞ, TÜGSAŞ, Türk Telekom, vb gibi yapılan ve PETKİM, THY, TEDAŞ gibi 2006 yılında tamamlanması düşünülen özelleştirmelerle Devletin ekonomi içerisindeki gücü ve buna bağlı olarak da ekonomik yaptırımları azalmıştır.

Temel insan hakkı olan eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik bile piyasanın insafına bırakılmaktadır.

Başka bir özelleştirme olan yabancılara toprak satışı ile ülkenin coğrafyası dahi ipotek altına alınmaktadır.

Ekonomimiz sadece borçlanmayla ve dışardan ülkemize giren ve üretime yönelik olmayan sıcak para ile ayakta durabilen kırılgan bir yapıya ulaşmıştır. Dış odakların kontrolündeki bu ekonomik yapı, her tür siyasi ödüne açıktır.

Türkiye, bilim politikalarında, inovasyonda umudunu, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarıyla geleceği hayal edilen araştırma-geliştirme katkılarına bağlamıştır.

Üniter devlet ve toplum yapımızı, Cumhuriyetimizin temel niteliklerini tehdit eden dış ve iç odaklara karşı net tavır almak, uluslararası ilişkilerde bağımsız bir siyaset izlemek, bu ulusal özelliğini kaybetmiş ekonomik yapı ile mümkün değildir.

Yukarıdaki tespitleri yapan Kurultay,

Atatürk Devrimlerinin yarattığı laik, demokratik, toplumsal, bilimsel düşünce birikiminin savunucuları olarak; karanlığa, karartmalara, saptırmalara, akıl ve bilimdışı çözümlere karşı örgütlü biçimde karşı çıkılmasının yolunu açmak üzere, Emperyalizmi reddeden, başka uluslarla dostça ve eşitlik temelinde ilişkiler kurmayı amaçlayan Atatürkçü bağımsızlık anlayışı çerçevesinde;

Ulusal bağımsızlık için;

- Cumhuriyetin 83 yıllık tarihi içinde en yüksek hızla kalkındığı ve Atatürk’ün başta olduğu 1923-1938 döneminde olduğu gibi, karma ekonomi temelinde devletçi bir politikanın izlenmesini,

- Sektörler ve bölgelerarası kaynak tahsislerini uzun vadeli bir iktisadi kalkınma stratejisi doğrultusunda yönlendiren adil ve eşitlikçi bir ulusal plan anlayışının uygulanmasını,

- Mali kesimin bütün aktörleriyle ülkenin bağımsızlığını hedeflemiş iktisat politikaları arasında tutarlı bağlar kurulmasını,

- Diğer alanlarda olduğu gibi, enerji alanında da sanayi politikamızla, ulaştırma politikamızla ve dış politikamızla entegre ulusal bir politika saptanmasını,

- Bağımsız düşünmenin ve bağımsız yaşamanın koşulu ulusal dilde eğitimdir; evrensel bilim dünyasının üyesi olmanın koşulu, ulusal gerçeklik ve sorunlara duyarlı duruştur. Bilim dünyasını, bu zemin üzerinde yürümeyi sağlayan ilkelerle yükseltmek için ulusal bir bilim politikası oluşturulmasını,

- Halkçı devlet ilkesinin uygulanmasını istemektedir.

Ve bağımsızlıkçı kadroların bu ortak amaç etrafında birleşmeleri için çağrıda bulunmaktadır."

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız