Malatya'daki içme suyu kaynaklı salgınla ilgili inceleme yapan Türk Tabipleri Birliği (TTB)'nin basın açıklamasında, ilginç saptama ve iddialar yeraldı.
Salgının ardından TTB'nin görevlendirdiği 3 hekimden oluşan heyetin Malatya'daki incelemelerine ilişkin olarak, TTB Merkez Konseyi tarafından bir basın açıklaması yapıldı.
Basın açıklaması; Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK)'in "www.klimik.org.tr" adlı internet sitesinde yeraldı.
TTB'NİN SALGIN AÇIKLAMASI..
TTB Merkez Konseyi'nin açıklaması şöyle:
"Türk Tabipleri Birliği, Malatyada yaşanan ishal salgınını incelemek ve değerlendirmek için Merkez Konseyi Üyesi Dr.Haluk Başçıl, TTB Halk Sağlığı Kolu Yürütme Kurulu Üyesi Doç.Dr.Mehmet Zencir ve Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Genel Sekreteri Uz.Dr.Taner Yıldırmak'ın katılımıyla bir heyet oluşturmuştur. Oluşturulan TTB İnceleme Heyeti 05 Aralık 2005 Pazartesi günü Malatya'da;
1-Vali O. Derya Kadığlu,
2-Belediye Başkanı H.Cemal Akın ve MASKİ yetkilileri,
3- İl Sağlık Müdürü Uz.Dr.Sezai Demirel,
4-Beydağı Devlet Hastanesi Başhekimi ve Uz.Dr Zeynep Güzel,
5-İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı, İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji, Mikrobiyoloji Anabilim Dalları,
6-İnönü Üniversitesi Rektörü Prof.Dr.Fatih Hilmioğlu ve Yard.Doç.Dr.Yaşar Bayındır,
7-Malatya Tabip Odası Yöneticileri ve hekimler ile görüşmelerde bulunmuştur.
Hazırlıkları sürdürülen rapor kısa sürede sonuçlandırılarak ilgililer ve geniş toplum kesimleri ile paylaşılacaktır.
BELEDİYE HASTALIĞI
Malatyada halkın kendi tabiriyle Belediye Hastalığı ortaya çıkmıştır.
I- Büyük İhmal : Herkes gördü, herkes uyardı, ama bir şeyler yapan olmadı.
Salgın Öncesi Önemli uyarılar:
a)İl sağlık Müdürlüğü, bakteriyolojik su örnekleri ve bakiye klor sonuçları ile ilgili olarak Malatya Belediye Başkanlığını 12 Temmuz, 19 Eylül ve 17 Ekim tarihlerinde 3 kez resmi olarak uyarmıştır.
Çünkü, Halk Sağlığı Laboratuarına sağlık ocağı bölgeleri ve çevre sağlığı şubesi tarafından gönderilen su bakteriyolojik incelemeleri sonuçları, Malatyada Nisan ayından itibaren içilemez su miktarının arttığını, bakiye klor düzeylerinin yetersiz ya da hiç olmadığını göstermektedir. Kirlilik Ağustos ayında en yüksek düzeye çıkmıştır. Ayrıca yaz döneminde çeşitli sağlık kuruluşlarınca ishal vakaları bildirimleri de yapılmıştır. Bu durum 30 Eylül tarihli Malatya Valiliği Umumi Hıfzısıhha Meclisi Toplantısı kararlarında da, il merkezinde bulunan sağlık ocakları, hastanelerden gelen ihbar ve bildirimler incelendiğinde içme suyu kaynaklı barsak enfeksiyonlarında belirgin bir artış gözlendiği cümlesiyle yer almıştır. Yakın sağlık tehlikesi hissedildiğinden önlemler de belirtilmiştir:
Ø Halk sağlığının korunması amacı ile suyun uç noktalarda 0.5 ppm klor içerecek şekilde, kesintisiz olarak halka ulaştırılması gerektiği vurgulanmıştır.
Ø Belediyenin yaptığı klorlamanın yetersiz kaldığı ve klorlamanın 8 depodan ayrı ayrı olarak yapılması karar verilmiştir.
Ø İçerisinde bulunulan mevsim itibarıyla yağışlarında göz önünde bulundurularak, alt yapı çalışması yapan firmaların su şebekesini tahrip etmemesi konusunda belediye tarafından eğitilmesine karar verilmiştir.
Ø Bu kararlarda belediye yetkililerinin de imzaları bulunmaktadır.
Salgınının Boyutu:
21 Kasım 2005 tarihinde sağlık ocakları ve hastanelere çok sayıda hasta başvurusu ile ishal olguları lokal olmaktan çıkmış, genel yaygınlık gösterir hale gelmiştir. Artık Malatyada ishal salgını vardır.
Salgından etkilenen nüfusu belirlemeye dönük bilimsel çalışmalar yapılmamıştır. Hatta sayının sınırlı tutulmasından yarar umulmuştur. Bu nedenle kesin rakam vermek mümkün değildir.
Sağlık Müdürlüğünün resmi verilerine göre olgu sayısı 06 Aralık 2005 itibarıyla 8.471 kişi olup, bu hastaların 290ı yatarak tedavi görmüştür.
Görüştüğümüz kişilerin neredeyse tümünün yakınlarında (çocuklarında, eşlerinde vb) ishal olduğunu, hafif geçmesi nedeniyle çok azının hekime başvurduğu belirtilmiştir, Malatya Eczacı Odasının yaptığı bir açıklamada salgının pik yaptığı günlerde iki gün içerisinde 45 bin ishal ilacı sattıkları kamuoyuna duyurulmuştur. Sahada aktif sürveyans yapılarak olgu araştırması yapılmaması nedeniyle ishali hafif geçirenlerin, hekime başvurmayanların, eczaneden ilaç alarak kendi kendine tedavi olanlar göz önüne alındığında salgından etkilenen kişi sayısının 50.000i bulacağı tahmin edilmektedir.
Hastalığın Tanımı:
Hastalık ateş olmaksızın bulantı, kusma ve ishal şeklinde ve genelde ağır dehidratasyona yol açmayacak tarzda, tüm yaş gruplarını etkiler boyutta görülmektedir. Rutin kültürlerde salmonella, şigella, kolera izole edilmemiştir. Suda ve olgularda büyük oranda rotavirüsü bulunmuştur. Hastalık semptomlarının 2-3 gün içerisinde sınırlandığı ve normale döndüğü görülmektedir.
Salgının Kaynağı:
Nisan ayından bu yana yapılan su bakteriyolojik incelemeleri ve bakiye klor miktarı, salgının kaynağı olarak şehir şebeke suyunu işaret etmektedir.
Salgın esnasında özel sağlık kuruluşlarına başvuran hastaların gaita örneklerinde rotavirüs tesbit edilmiştir. Bu durum su kaynaklı bir epidemidir. Bunun nedeni de şehir şebeke suyuna kanalizasyonun karışmasıdır.
Suların kirlenmesinde; yoğun sürdürülen alt yapı çalışmaları esnasında kanalizasyon sisteminde yaratılan hasar ve yaz döneminde artezyenden depoya takviye su desteği olarak ifade edilmektedir. Tahrip edilen kapalı kanalizasyon sisteminden dışarıya akan ve toprağa karışan kanalizasyon suları yeraltı artezyen kaynaklarını kirletmiş, aynı zamanda da sık ve uzun süreli su kesintileri nedeniyle negatif basınç etkisiyle kanalizasyon suyunun şebeke suyuna karışarak onu kirletmesi en önemli neden olarak görülmektedir.
İshal salgınının nedeninin, şehir şebeke suyunun kirlenmesine bağlı olduğu son derece açıktır. Buna karşın, Malatya Belediyesi şehir suyunun ısrarla temiz olduğunu belirtmiştir. Malatya Belediye Başkanının tutumu ve açıklamaları halkın yanıltılmasında önemli rol oynamıştır. İnönü Üniversitesi Rektörlüğünün üniversite hastanesine başvuran vakaların laboratuar sonuçları çerçevesinde kamuoyunu aydınlatma amacıyla 28 Kasımda yaptığı basın açıklaması, belediye yetkililerince siyaset yapmakla eleştirilmiştir. Bilindiği gibi, 30 Kasım tarihinde de Malatya Belediye Başkanı Cemal Akın yaptığı basın toplantısında Huzurlu kalple suyunuzu içebilirsiniz diyerek basın karşısında su içmiştir.
Sonuç:
1-Belediye, suyun temiz olduğu yönündeki kör inancını sürdürmüş, bütün bilimsel uyarıları göz ardı etmiştir. Eylül ayının sonundan başlayarak aralıklarla gelen tüm uyarılara karşı duyarsız davranmıştır. Üniversite Rektörlüğünün halkın sağlığının korunması amacıyla yaptığı uyarılara rağmen suyun temiz olduğu, rota virüsünü üniversitenin saptama konusunda gerekli alt yapıya sahip olmadığı, üniversitenin siyasi davrandığı yönündeki suçlamaları salgının erken kontrol altına alınmasını yönünde engel teşkil etmiştir. Suyun klorlanmasının inatla yapılmaması ve ancak salgının 10. gününde gerçekleştirilmesi, önerilen 8 depodan ayrı ayrı klorlama çalışmalarının gerçekleştirilmemesi salgının boyutunu genişletmiştir.
Patlayan kanalizasyon boruları, açıkta akan kanalizasyonlar, su boruları ile ilgili onarımlarda ciddiyetsizlikler, tam onarılmadan kapatılan su boruları, vb. yine uzun süreli su kesintileri, takviye su kaynakları için yeterli özenin gösterilmemesi salgının ortaya çıkmasında rol oynamıştır. Belediyenin salgın karşısında takındığı tutum ve kurumlar arasında yarattığı çatışmada vatandaşlarda güven bunalımı yaratmıştır. Doğru bilgilendirilmeme ve güven bunalımı vatandaşın salgının etki altına alınmasında aktif katılımını da ortadan kaldırmıştır. Malatya ve ülkemizin şansı, ishal etkeninin (tifo, kolera vb) daha tehlikeli ve ağır seyreden bir başka etken olmamasıdır.
Malatyadaki ishal salgını, sağlık hizmetlerini sadece tedaviye yönelik hizmetler olarak gören anlayışın olumsuz bir sonucu olarak değerlendirilmelidir. Sağlığın önemli belirleyicilerinden olan kentsel alt yapının yetersizliğinin ne büyük felaketlere yol açacağı açıkça görülmüştür.
Kamu Yönetimi Temel Yasası ve diğer yasal düzenlemelerle sağlık kuruluşlarının belediyelere devredilmesinin istendiği düşünülürse, toplumu bekleyen tehlikenin büyüklüğü Malatya vakası ile bir kez daha ortaya çıkmaktadır.
2-Sağlık Bakanlığınca yürütülen Sağlık Dönüşüm Programı temelinde sağlık ocaklarında önemli dönüşümler yapılmaktadır. Sağlık ocaklarına yerleştirilen yazar kasa ve döner sermaye uygulaması ile birlikte, hekimler muayene odalarına kapatılarak çevre ve halk sağlığına yönelik çalışmalar ortadan kaldırılmıştır. Sağlık ocaklarında bulunan çevre sağlığı elemanları asıl görevlerinden uzaklaştırılarak döner sermaye saymanları haline dönüştürülmüşlerdir. Bu durum, Malatya Valiliği Halk sağlığı Laboratuar Müdürlüğü 2005 yılı merkez şebeke sularının bakteriolojik su analizleri sonuçlarının yer aldığı tablodaki, sağlık ocaklarından gönderilen su numune sayısında, kendisini tüm çıplaklığı ile göstermektedir. Sağlık ocaklarında yürütülen mahalle temelli toplum sağlığı hizmetindeki koruyucu-tedavi edici hizmetlerin bütünselliğinin ortadan kaldırılmasının faturası, Malatyada yaşayan halka çıkmıştır. Malatya örneği, sağlık ocaklarının çökertilerek aile hekimliği uygulamalarının önünün açılmasına çalışanları bir kez daha düşündürmelidir.
3-Salgından çıkartılan bir diğer sonuç da; yönetim krizidir. Yetkililer sorumlukları kapsamındaki hizmetlerde çekingen davranmaktadır. İşbirliği ve eşgüdüm sağlanamamıştır. Kurumlar değil kişiler ön plan çıkmış, salgın bir tarafa bırakılmış hesaplar siyasileştirilmiştir. Valilik makamı salgının denetlenmesi konusunda ihmalkar davranmıştır. Kurumlar arasında işbirliği ve eşgüdümü sağlayamamış, ilin mülki amiri olduğu gerçeği unutulmuş, belediye üzerinde yeterli baskı oluşturulmamıştır. Sağlık Bakanlığı tarafından salgınla ilgili kesin açıklamalar gelinceye kadar yavaş davranılmıştır. Eylül ayında suların kirliliği konusunda yapılan uyarıların takipçisi olunmamış, yine salgın sürecinde sadece uyarılarla yetinilmiş, konunun üzerine gitme açısından ısrarlı ve kararlı bir tutum takınılmamıştır.
4-Sağlık hizmetlerinin önemli bir insan gücü olan halk sağlığı uzmanlarının, kendi alanları ile ilgili çalışmalara yeterince dahil edilmediği görülmüştür. Sağlık hizmetlerinin bütüncül bir şekilde ele alınmasında ve hizmetin planlama, uygulama, denetlenme ve değerlendirilme aşamalarında halk sağlığı uzmanlarının katkısı tartışılmazdır. Aldıkları eğitimle hastalığı değil korunmayı, bireyi değil toplumu ön planda tutan bir yaklaşımla eğitilen, sağlık sorunlarına sistematik yaklaşım konusunda becerilere sahip halk sağlığı uzmanlarından nedense tüm ülkede olduğu gibi Malatyada da tam yararlanılmamıştır. Salgında en ayrıntılı rapor ve yapılması gerekenler konusunda en geniş açıklamalar yine Halk Sağlığı Anabilim Dalı çalışanlarından gelmiştir. Bu salgın bir kez daha göstermiştir ki, gerek Belediye, gerekse Sağlık Müdürlüğünün yürüttüğü hizmetlerde halk sağlığı uzmanlarının varlığına gereksinim vardır."
NOT: Haber, okurumuz Dr. Nazlı Uçar'ın katkısıyla hazırlanmıştır. Kendisine teşekkür ediyoruz.