SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Türkler Çok İyi Düşünmeli"

0
Güncellendi - 2017-04-02 00:42:46
A- A+ PAYLAŞ

‘31 Mart 1918 Azerbaycan Türklerinin Soykırım Günü’ adlı konferans düzenlendi.

İnönü Üniversitesi Uluslararası Öğrenci Topluluğu tarafından Hoca Ahmet Yesevi Salonunda düzenlenen konferansa, İnönü Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Salim Cöhce, Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaşar Kaya, Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Taner Tatar, Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Teymuras Abbasov katıldı. Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Salim Cöhce, yaptığı konuşmada, Türk tarihinin son döneminde en önemli konu haline getirilen Ermeni meselesinin yıl dönümü münasebetiyle bir araya geldiklerini ve bu konuda dinleyicileri aydınlatmaya çalışacaklarını söyledi.

Ermenilerin nasıl ortaya çıktıklarına dair net bir bilginin olmadığını belirten Prof. Dr. Cöhce, "Milattan önceki bin 200'lü yıllarda özellikle bugünkü Makedonya devletinin sınırları içerisinde Üsküp'ün bataklık kesimlerinden çekilerek Çanakkale Boğazı üzerinden Kütahya yöresine gelmiş sonrada bu bölgeden yine bu yörelerden çekilerek daha doğuya Erzurum, Kars, Bitlis, Van yaylalarına yerleşmiş bir topluluk olarak kabul edildiğini biliyoruz" şeklinde konuştu.

Cöhce, Ermeniler hakkında sadece coğrafyalarından ayrılmış, isim haricinde, bir aidiyet, bir bildiri şekli olmadığına değinerek, "Ermeniler kendilerini ülkelerinin hayrı olarak kabul ederler denilmektedir. Ermeniler ile Türk toplumunun münasebetlerini, tartışmalarını, Ermenilerin ilk defa bugünkü görüldükleri Ağrı Dağı çevresine geldikleri andan itibaren başlatmak mümkündür. Melikşah dönemi Ermeniler için tekrar dirilme tekrar toparlanma ve varoluş dönemi olacaktır" ifadelerini kullandı.

Ermenilerin 19. yüzyıldan sonra Fransız inkılabının yaydığı milliyetçilik fikirlerinden etkilendiğini kaydeden Cöhce, "Aslında Ermeniler üzerinde milliyetçilik fikirleri hiç oluşmamıştı. Çünkü Ermeni toplumunu din temelli kilise oluşturmuştu. Bununla Ermeni toplumu olmuş olacaktı. Kafkasya ve Azerbaycan tarihi, geçmişi bizim için çok önemlidir. Azerbaycan büyüklerinin Malatya ile ilişkisi vardır. Geçmişte Azerbaycan şairlerinin büyüklerinin Malatya yöresinde ilişkili çalışmaları olmuştur. Türkler çok iyi düşünmeli, dostunu ve düşmanını çok iyi ayarlamalı, kendisinden başka hiç kimseye güvenmemelidir. Bu noktada günümüzde de hala önemli olanın ve bununla ilgili önemli gelişmelerin olduğunu belirtelim" ifadelerini kullandı.

Cöhce, Bakü'nün 1826 yılına kadar sıradan bir Türk kasabası olduğunu anımsatarak, “2500-2700 arasında nüfusu olan Türk kasabasıdır. Ancak petrolün bulunmasıyla birlikte, 19. yüzyılın sonlarında bu şehrin nüfusu bir anda 200 bini aşmış olacaktır. Bu arada petrolün çok rahat bir şekilde çıkarılıyor olabilmesi Bakü’de büyük bir değişim ve gelişim başlatmış oldu. 11 Ekim 1917'de Tiflis tiyatro salonunda oluşturulan Bakü Sovyet’i 1918'in başlarında Bakü'yü yıldırtma kararı alacak. Güneyden bir Türk birliği hareket halinde olursa onlara karşı diğer bir yandan Bakü’de yer alan İngiliz birliği karşı koyacak olursa onlara karşı olacaktı. Aralık 1917'den sonra Ermeni birlikleri hızla ilerleyerek Bakü’de yer alan Türklere karşı zulüm etmeye başlayacak ve bölgeye yerleşen subaylar Rus silahlarına el koyacaklar ve bu silahları Türklere karşı kullanacaklardı. Azerbaycan askerleri ve silahlı kuvvetleri artık Ermenileri etkisiz hale getirecek ve bütün Rus, İngiliz ve Amerikan desteğine rağmen ilerleyecek bir seviyeye gelerek bu kıyıma ve zulme karşı koymaya çalışmışlardır" diye konuştu.

Konferans Uluslararası Öğrenci Topluluğu Danışmanı Ahmet Özdemir'in Prof. Dr. Salim Cöhce'ye plaket takdim etmesiyle son buldu.

iha

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız