Uluslararası Adalet Divanı (UAD), işgal altındaki Filistin topraklarının parçalanmış ayrı bölgeler değil, tek bir bölgesel birim olduğunu ortaya koyarak, İsrail'in Gazze, Doğu Kudüs ve Batı Şeria'da işgalci olduğunu tespit etti.
UAD Başkanı Lübnanlı Yargıç Nawaf Salam, halka açık oturumda, İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarına ilişkin danışma görüşünü açıkladı.
UAD, İsrail'in Filistin'i işgalinin hukuki sonuçlarına ilişkin "danışma görüşü verme yetkisi olduğunu" belirtti.
Divan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulundan gelen sorunun hukuki bir soru olduğunu ve bu soruya ilişkin danışma görüşü vermemesi için geçerli neden bulunmadığını kaydetti.
Mahkeme, görüşü istenen konunun, ABD ve İngiltere gibi ülkelerin iddia ettiği gibi iki taraflı değil, tüm BM Genel Kurulunu ilgilendiren ciddi bir mesele olduğunu ve bu sebeple "İsrail tarafının rızasının alınmasına gerek olmadığını" aktardı.
UAD, İsrail'in, Filistin topraklarında işgal gücü otoritesini kullandığını ortaya koydu
Divan, işgal altındaki Filistin topraklarının parçalanmış ayrık bölgelerden değil, Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze'yi de içeren, tek bölgesel birim oluşturduğunu tespit etti.
İsrail'in, Gazze'de dahil Filistin topraklarında işgal gücü otoritesini kullandığını kaydeden Divan, İsrail'in Gazze üzerinde etkin kontrole sahip olmaya devam ettiği ve bu nedenle Gazze'de işgalci güç konumunda olduğunu bildirdi.
Divan, İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki yükümlülüklerinin, savaş hukukuna ilişkin Cenevre Sözleşmeleri ve uluslararası teamül hukukunu kapsadığını vurguladı.
UAD, Oslo Anlaşması'nın, işgalle ilgili kuralları ve İsrail'in yükümlülüklerini "ortadan kaldırmadığı" tespitinde bulundu.
İşgal kavramının geçici durum olduğunu belirten UAD, işgal süresinin uzunluğunun, işgal edilen toprakların hukuki statüsünü değiştirmediğini kaydederek, İsrail'in Filistin topraklarındaki ilhak uygulamalarının "hukuka aykırı" olduğunu ifade etti.
Ayrıca, İsrail'in işgal ettiği topraklardaki yerleşim politikalarının Cenevre Sözleşmesi'ni ihlal ettiğinin altı çizildi.
Danışma görüşü nedir?
Birleşmiş Milletlerin temel yargı organı Divan'ın görevleri arasında ilk olarak, devletler arasında ortaya çıkan hukuki ihtilafları uluslararası hukuka uygun şekilde çözmek, ikinci olarak da kendisine yönlendirilen hukuki konularda danışma görüşü bildirmek bulunuyor.
BM organları ve faaliyet alanlarıyla ilgili olması şartıyla BM yetkili kuruşları uluslararası hukuka ilişkin konu hakkında UAD'den danışma görüşü isteyebiliyor, devletler ise Divan'dan danışma görüşü isteyemiyor.
UAD bu meselede İsrail'in, işgal ettiği Filistin'deki politikaları ve uygulamalarının hukuki sonuçlarına ilişkin bağlayıcı olmayan danışma görüşünü açıkladı.
Danışma görüşünün etkisi nedir?
UAD’nin verdiği danışma görüşleri her ne kadar bağlayıcı olmasa da birçok devlet ve kuruluş tarafından dikkate alındığı ve verilen görüşe uygun hareket edildiği belirtiliyor.
Danışma görüşleri, ileride açılabilecek benzer konulardaki davalarda Divan'ın ne yönde karar verebileceğini de gösterirken, danışma görüşü aleyhine hareket eden devletler açısından politik baskı aracı olarak kullanılabiliyor.
Divan'ın, İsrail'in Filistin topraklarında inşa ettiği duvara dair 2004'te verdiği danışma görüşünde, duvarın hukuka aykırı olduğunu tespit etmesinin ardından birçok devlet ve şirketin, söz konusu duvarın inşasına katkı sunmaktan imtina etmesi, İsrail'e sattıkları inşaat malzemelerinin duvarın yapımında kullanılmaması şartı koyması dikkati çekiyor.
Yine UAD'nin 22 Temmuz 2010'da, uluslararası hukukta bir devletin tek taraflı olarak bağımsızlık ilan etmenin yasaklanmadığı yönünde verdiği danışma görüşünün ardından, Kosova'nın bağımsızlığının meşruiyeti arttı ve bağımsızlığını tanıyan devlet sayısı çoğaldı.
UAD'nin görüşünün, işgalin uluslararası hukuka aykırı olduğu yönünde olması durumunda, bunun İsrail ve diğer ülkeler açısından getirdiği sonuçları da tespit etmesiyle, İsrail'in Gazze'de ve diğer Filistin topraklarında uyguladığı ihlallerin sonlandırılması yönündeki baskının artması bekleniyor.
Buna ek olarak, İsrail'e askeri, siyasi ve mali destek veren ülkelerin de uluslararası toplum tarafından bu desteklerini sonlandırmaları yönünde gelecek çağrıları yanıtlamak zorunda kalmaları öngörülüyor.
Danışma görüşü, İsrail'in Adalet Divanında yargılandığı davadan farklı
Güney Afrika’nın, İsrail aleyhine, Soykırım Sözleşmesi'nin ihlali sebebiyle Uluslararası Adalet Divanında açtığı dava, iki ülke arasında çekişmeli yargılama anlamına gelirken, danışma görüşü, iki devletin karşı karşıya geldiği bir dava niteliği taşımıyor.
Danışma görüşünde, davalı-davacı şeklinde ayrım bulunmuyor ve UAD, BM organları ya da kuruluşlarının faaliyet alanlarına ilişkin yönelttiği sorular hakkındaki görüşünü açıklıyor.
Divan Statüsü'nün 66. maddesi gereği, BM üyesi ülkeler, danışma görüşü istenen konular üzerine yazılı ve sözlü beyanda bulunma hakkına sahip.
Çekişmeli davalardan farklı olarak herhangi bir ad-hoc hakim (bir davaya özgü yargıç) atanmadığından, danışma görüşü kararını UAD'nin daimi 15 hakimi verecek.
Buna ek olarak soykırım davası sadece Gazze'de işlenen soykırım suçlarını ve ihlalleri ele alırken, danışma görüşünün kapsamında, Gazze'nin yanı sıra Batı Şeria ve Doğu Kudüs dahil olmak üzere tüm Filistin topraklarındaki başta işgal ve ilhak olmak üzere birçok uluslararası hukuk kuralının ihlali yer alıyor.
Uluslararası Adalet Divanı (UAD), İsrail'in Filistin topraklarındaki işgaline "en kısa sürede son vermesi" gerektiğini belirterek, tüm devletlerin de İsrail'in işgal ettiği topraklardaki varlığını hukuki olarak tanımama, yardım veya destek sağlamamakla "yükümlü olduğunu" bildirdi.
UAD Başkanı Lübnanlı Yargıç Nawaf Salam, halka açık oturumda, İsrail'in, işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarına ilişkin danışma görüşünü açıkladı.
Divan, İsrail'in, işgal ettiği topraklardaki insanları yerleşim yerlerini terk etmeye zorladığını kaydederek, İsrail'in işgal ettiği toraklardaki yerleşim politikaları Cenevre Sözleşmesi'ni ihlal ettiğini kaydetti.
İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki doğal kaynakları kullanımının, "uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerine aykırı" olduğu tespitinde bulunan UAD, İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki doğal kaynakları sömürme politikasının, "Filistinlilerin doğal kaynaklar üzerindeki egemenlik hakkını ihlal ettiğini" belirtti.
İsrail'in yerleşim politikasının Filistin halkının bölgeyi terk etmesine neden olduğunu vurgulayan Divan, yerleşim uygulamalarının Filistinlilerin hayatta kalma imkanını azalttığı ve İsrail ordusunun, Filistinlilerin bölgeyi terk etmesi için baskıyı arttırdığını ifade etti.
Divan, askeri gereklilik nedeniyle yerlerinden edilen Filistinlilerin, bu gereklilik ortadan kalkar kalkmaz yerlerine döndürülmeleri gerektiğini bildirdi.
Zorla tahliyeler, ev yıkımları ve ilgili uygulamaların, Filistinlilere ayrılmaktan başka seçenek bırakmadığını vurgulayan UAD, ev yıkımından sonra araziye el konulması dahil bu eylemlerin niteliğinin, "geçici olarak izin verilen tahliyeler olmadığını" gösterdiğine işaret etti.
İsrail'in, işgal ettiği bölgelerde kalıcı kontrol niyeti taşıdığına dikkati çeken Divan, işgal ettiği topraklarda hukuki ve siyasi uygulamalarının buralarda kalıcı olarak yerleşme amacı taşıdığını gösterdiğini belirtti.
UAD, İsrail'in Batı Şeria ve Doğu Kudüs'teki politika ve uygulamalarının, sahada geri dönüşü olmayan etkiler yaratmayı amaçladığını ve ilhak anlamına geldiğini ortaya koydu.
Divan, İsrail'in hiçbir şekilde işgal ettiği Filistin toprakları üzerinde egemenlik hakkına sahip olmadığının altını çizerek, İsrail'in, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'teki yerleşimleri ile uluslararası hukuku ihlal ettiğini kaydetti.
Filistinlilere yönelik ayrımcı politikalar
İsrail'in işgal ettiği topraklardaki Filistinlilere yönelik farklı uygulamalarının "ayrımcılık teşkil ettiğini" ve İsrail'in Filistinlilere yönelik ırk ve etnik köken kaynaklı ayrımcı politikaları olduğuna işaret eden UAD, bu uygulamaların Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmelere aykırı olduğunun da altını çizdi.
İşgalci güç olarak İsrail tarafından kabul edilen geniş mevzuat yelpazesinin, Filistinlilere farklı muamelede bulunduğuna değinen UAD, İsrail'in politikalarının ayrımcılık anlamına geldiğini kaydetti.
Mahkeme, hukuka aykırı politikaların İsrail'in Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkına saygı gösterme yükümlülüğünü ihlal ettiği görüşünde olduğunu açıkladı.
Divan, Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkının varlığının devredilemez ve işgalci gücün tercihlerine tabi tutulamaz olduğu tespitinde bulundu.
UAD, İsrail'in işgal ettiği toprakların ve kültürel varlıkların iadesi, zararların giderilmesi, tüm yerleşimlerin boşaltılması, işgal altındaki Filistin topraklarında inşa edilen duvarın yıkılması, Filistinlilerin geri dönmesine izin verilmesi dahil haksız uygulamalarından etkilenen kişilerin zararlarını tazmin etmesi gerektiğini bildirdi.
BM'nin bir bütün olarak İsrail ve Filistin arasındaki çatışmayı sona erdirmesi, bölgede adil ve kalıcı barış tesis etmesinin "acil gereklilik" olduğunu vurgulayan Divan, tüm devletlerin, İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki varlığını hukuki olarak tanımama, yardım veya destek sağlamama yükümlülüğü olduğunu belirtti.
Divan, İsrail'in tüm yeni yerleşim faaliyetlerini sona erdirmesi ve ayrımcı mevzuat dahil hukuka aykırı durum yaratan veya sürdüren tüm mevzuatı yürürlükten kaldırması gerektiğini aktardı.
UAD, İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki işgaline mümkün olan en kısa sürede son verilmesi gerektiğini ifade etti.
Danışma görüşü nedir?
Birleşmiş Milletlerin temel yargı organı Divan'ın görevleri arasında ilk olarak, devletler arasında ortaya çıkan hukuki ihtilafları uluslararası hukuka uygun şekilde çözmek, ikinci olarak da kendisine yönlendirilen hukuki konularda danışma görüşü bildirmek bulunuyor.
BM organları ve faaliyet alanlarıyla ilgili olması şartıyla BM yetkili kuruşları uluslararası hukuka ilişkin konu hakkında UAD'den danışma görüşü isteyebiliyor, devletler ise Divan'dan danışma görüşü isteyemiyor.
UAD bu meselede İsrail'in, işgal ettiği Filistin'deki politikaları ve uygulamalarının hukuki sonuçlarına ilişkin bağlayıcı olmayan danışma görüşünü açıkladı.
Danışma görüşünün etkisi nedir?
UAD’nin verdiği danışma görüşleri her ne kadar bağlayıcı olmasa da birçok devlet ve kuruluş tarafından dikkate alındığı ve verilen görüşe uygun hareket edildiği belirtiliyor.
Danışma görüşleri, ileride açılabilecek benzer konulardaki davalarda Divan'ın ne yönde karar verebileceğini de gösterirken, danışma görüşü aleyhine hareket eden devletler açısından politik baskı aracı olarak kullanılabiliyor.
Divan'ın, İsrail'in Filistin topraklarında inşa ettiği duvara dair 2004'te verdiği danışma görüşünde, duvarın hukuka aykırı olduğunu tespit etmesinin ardından birçok devlet ve şirketin, söz konusu duvarın inşasına katkı sunmaktan imtina etmesi, İsrail'e sattıkları inşaat malzemelerinin duvarın yapımında kullanılmaması şartı koyması dikkati çekiyor.
Yine UAD'nin 22 Temmuz 2010'da, uluslararası hukukta bir devletin tek taraflı olarak bağımsızlık ilan etmenin yasaklanmadığı yönünde verdiği danışma görüşünün ardından, Kosova'nın bağımsızlığının meşruiyeti arttı ve bağımsızlığını tanıyan devlet sayısı çoğaldı.
UAD'nin görüşünün, işgalin uluslararası hukuka aykırı olduğu yönünde olması durumunda, bunun İsrail ve diğer ülkeler açısından getirdiği sonuçları da tespit etmesiyle, İsrail'in Gazze'de ve diğer Filistin topraklarında uyguladığı ihlallerin sonlandırılması yönündeki baskının artması bekleniyor.
Buna ek olarak, İsrail'e askeri, siyasi ve mali destek veren ülkelerin de uluslararası toplum tarafından bu desteklerini sonlandırmaları yönünde gelecek çağrıları yanıtlamak zorunda kalmaları öngörülüyor.
Danışma görüşü, İsrail'in Adalet Divanında yargılandığı davadan farklı
Güney Afrika’nın, İsrail aleyhine, Soykırım Sözleşmesi'nin ihlali sebebiyle Uluslararası Adalet Divanında açtığı dava, iki ülke arasında çekişmeli yargılama anlamına gelirken, danışma görüşü, iki devletin karşı karşıya geldiği bir dava niteliği taşımıyor.
Danışma görüşünde, davalı-davacı şeklinde ayrım bulunmuyor ve UAD, BM organları ya da kuruluşlarının faaliyet alanlarına ilişkin yönelttiği sorular hakkındaki görüşünü açıklıyor.
Divan Statüsü'nün 66. maddesi gereği, BM üyesi ülkeler, danışma görüşü istenen konular üzerine yazılı ve sözlü beyanda bulunma hakkına sahip.
Çekişmeli davalardan farklı olarak herhangi bir ad-hoc hakim (bir davaya özgü yargıç) atanmadığından, danışma görüşü kararını UAD'nin daimi 15 hakimi verecek.
Buna ek olarak soykırım davası sadece Gazze'de işlenen soykırım suçlarını ve ihlalleri ele alırken, danışma görüşünün kapsamında, Gazze'nin yanı sıra Batı Şeria ve Doğu Kudüs dahil olmak üzere tüm Filistin topraklarındaki başta işgal ve ilhak olmak üzere birçok uluslararası hukuk kuralının ihlali yer alıyor.
Lahey, AA