İstanbul Üniversitesi Rektörü hemşehrimiz Prof.Dr. Mesut Parlak, TV Malatyada yayınlanan Fikir Kulübü programında yaptığı değerlendirmeler sırasında, sorular üzerine Malatyada yaşanan Rektör Prof.Dr. Fatih Hilmioğlu- Milletvekili Münir Erkal gerginliğini ilkokul kitabındaki bir köprü üzerinde karşılaşan iki inatçı keçinin resmi örneğiyle yorumladı. Parlak, İnönü Üniversitesinin bu kentin aydınlığı olduğunu, üniversiteyi başındaki kişiye göre şekillendirmek isteyenlerin yanıldığını bildirdi.
Gazeteciler Derneği Başkanı Orhan Çekin, Gazeteci Bülent Yalvaç ve Gazetei Rıfat Gökçenin yeraldığı Fikir Kulübünün son programına Prof.Dr. Parlak konuk oldu. Prof.Dr. Mesut Parlak önce genel bir durum değerlendirmesi yaptı.
Prof.Dr. Parlak, konuşmasını Zaman zaman toplumların yaşamlarında böyle kısa veya uzun devrede insanları mutsuz eden, karanlık gibi gösteren tablolar olmuştur. Bu toplum yaşamında vardır. Bu toplum yaşamında da insan yaşamında olduğu gibi vardır. Ancak tabii Türkiyede son yıllarda negatif anlamda bazı şeyler oldu. İnsanlar birbirini sevmemeye başladı. Bu çok kötü bir şey. Yani bu sevgisizlik öyle boyutlara geldi ki hepimiz birbirimize zarar vermeye başladık. Neyi paylaşamıyoruz ? Artık insanların geçmişteki bir takım gelenekleri , insan olmanın erdemleri , toplumun daha gerilerden gelen o ivmesi bizi biz eden Türk ulusunun kriterlerini kaybetmeye başladık.Bana göre karanlığı yaratanlar bunlar. diye sürdürdü.
Prof.Dr. Parlak, İnönü Üniversitesinin bazı sorunlarının çözümü konusunda Milletvekili Erkal ve Rektör Hilmioğlu arasında yaşanan gerginlikle ilgili bir soru üzerine, iki tarafa da mesajlar verdi
Rektöre Diyaloğu kesme , Milletvekiline Üniversiteyi kişiselleştirme uyarısı yapan Prof.Dr. Parlak, yaşananları da ilkokul alfabesinde ki inatçı iki keçinin köprü üzerinde karşılaşmaları olayına benzetti Parlak, bu konuda şöyle konuştu:
İnönü Üniversitesinin başındaki insana göre eğer üniversiteyi şekillendirmek isterseniz hükümet olarak, iktidar olarak yanılırsınız. Bu geçmişte de böyle, gelecekte de böyle olmalı. İnönü Üniversitesi bu kentin aydınlığıdır. Bundan başka türlü düşünmek mümkün mü ? Çağdaşlığı , uygarlığı bu gelişimle üniversite toplumu bir arada tutmalı. Toplumun birbirine sevgi bağları ile bağlanamasının altında da üniversitel çabalar olmalı. Üniversitelerde çok değişik kesimler ve uzmanlık alanları var. Ne var ? Sosyologlar var , felsefeciler var , arkeologlar var, ekonomistler var, sağlıkçılar var. Ve bu insanlar, bu toplumun birbirine kaynaştırmak için konuşacak uğraş verecekler.Vermeleri gerekir.Bunu yapabilmesi için kadrolarını mutlaka vermek lazım. Yani siz eğer benim herhangi bir ilaca gereksinimim var da vermezseniz , ben yaşayamam. Bu çok kolay. Eğer ben Maliye Bakanlığından bir kadro istiyorsam gönderirsin teknisyenini veyahut müfettişini; gerçekten bu adamın gereksinimi var mı ? Yok mu ? Onu belirlersin, dersin ki arkadaş şudur. Sen-ben gibi hani o ilkokulda alfabede şeyimiz vardı iki tane keçi köprünün üstünde karşılaşırdı. Onlar gibi inada dökmenin ne anlamı var ? Çünkü insanlar gidici kurumlar kalıcı. Ben ilkelerimden ödün vermem. Ama diyaloğumu da kesmem.Çünkü yaşam koşullarım beni besleyen damarlar çevre ile ilgili. İnsanlarla ilgili.
Bana geldi Asım Kocabıyık. Adam 1947de bizden mezun. Bir kütüphane yaptı 1 milyon 200 bin dolara. Yemin ediyorum Avrupada eşi yok. Amerika da belki. Neden yaptı ? Tabii ki iyi ilişkiler Başka üniversitelerle ilgili konuşmam. Ama benim yoğurt yiyişim bu. Karşılaşma inatlaşma oldu böyle görüyorum. Buna gerek yok. İşte keçi var ya alfabe de , buna gerek yoktu.
Tabii şimdi geçmişteki Malatya ile bugünkü Malatyayı aynı potaya koyup tartamazsınız.İdeolojiler aydınlık açısından aynı potada değil.1948 yılında gidin Yeşilyurtun yani Çırmıhtı nın geçmiş belediye başkanlarına bakın. 48 yılında papyon kravatlı. Lütfen gidin. Hafize hanım (Özalların annesi) Allah Rahmet eylesin, onu rahmetle anıyorum. Şapkalı fotoğrafları var benim albümümde. Biz çok üzülerek söyleyeyim ki, bir türban meselesi ile bu toplumu allak-bullak ettik. Yapmamalıydık. Buna hakkımız yok
Milli Eğitim Şurası ile ilgili de yorum yapan İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Mesut Parlak, Türkiye de hiç başka bir mesele yok mu? Türban ve katsayı mı kaldı ? Bu ülkenin çok ciddi sorunları var. Bunlar büyük sorun değil. Peki nedir okulun adı ? İmam-Hatip. Ne yetiştirecek imam-hatip. Ben şimdi tıbbiye mektebinden çıkıp siyasal mensubu yada ekonomist olabilir miyim.? Olamam. Bana göre yapılan doğrudur. Katsayı uygulanmalıdır. Her uzman kendi yolunda devam etmelidir. Normal liseye gitsin, orayı bitirsin, üniversiteye gitsin, katsayı problemiyle karşı karşıya gelmesin. Üniversite olarak bizim ilkemiz budur. dedi.
Sizin rektörlük döneminizde İstanbul Üniversitesinde kavgalar yaşanmadı. Bunu nasıl yorumluyorsunuz? sorusuna da Parlak, şu yanıtı verdi:
Bizim yönetim anlayışımız kavgadan yana değildir.Böyle de devam edeceğiz. Üniversitede her türlü şey tartışılır. Tartışılmayacak şey, Cumhuriyet kazanımları , laik , demokratik Türkiye ve Atatürk ilkeleridir. Bir de terörist başının posterlerini ve onun lehinde atılacak sloganlara izin vermem. Onun dışında rektöre bağırır, hakaret eder, faşist rektör der, istifa et der, her şeyi der. Ama o iki ilkeyi sonuna kadar koruruz.
Parlak, Hükümete karşı rektörlerin çıkışını nasıl değerlendiriyorsunuz? sorusuna ise Hükümete karşı rektörlerin çıkışını çok normal karşılıyorum. İktidar şu da onun için değil. Üniversiteli her dönemde siyasi partilere karşı da çıkmıştır. Onlardan övgüyle de bahsetmiştir. Bu onların görevidir. Bu bir yandaşlık olmamalı, kavga nedeni de olmamalıdır.yanıtını verdi.