CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, CHP Malatya İl Başkanlığında düzenlediği basın toplantısında ülke gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Ağbaba, açıklamada şunları söyledi:
"Bugün Dünya İnsan Hakları Günü. Türkiye’nin karnesinin zayıf olduğunu görüyoruz. Farklı görüşlerde olan muhalif insanların mağdur edildiğini biliyoruz. Yapılacak ilk seçimden sonra kurulacak Millet İttifakı iktidarında etnik kökeni, kimliği ve görüşü ne olursa olsun, her insana eşitlik ve özgür bir Türkiye vaat ettiğimizi de belirtmek istiyorum.
Ey Erdoğan, millet açlıkla sınanıyor da sen niye sınanmıyorsun
Türkiye sefalet ve açlıkla mücadele ediyor. Türkiye ilk kez en büyük yokluğu ve yoksulluğu yaşıyor. Bayat ekmek kuyruklarını gördü, ikinci el giyim eşyalarının satıldığını gördü, turfanda sebzenin zararlarının anlatıldığını gördü. AKP’nin genel başkanı ‘Rabbimiz Kuranı Kerimde "Sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınarız" buyurmaktadır’ diyor. Eskiden suçu dış güçlere atardı, şimdi Allah’a atmaya çalışıyor. Açlığı ve sefaleti yüce dinimizle örtmeye çalışıyor. Fakirin fukaranın sofrasında ekmek azalıyor, malından oluyor ama kendisine bir şey olmuyor. Madem açlıkla sınanacaksın, o zaman 13 uçağından birinden feragat et. Fakir fukara iş bulamazken sen üç beş maaş alan AKP’li vekillerinden feragat et. Fakir fukaradan fedakârlık isteyeceğine dolar bazında ihale verdiğin 5’li çeteden fedakârlık iste. 5’li çetenin sofrasından hiçbir şey azalmıyor. Kendilerine gelince lüks şatafat var, lüks araçlar ve uçaklar var; bunlardan fedakârlık etmiyor, fakirlere ‘mümin acıyı bal eyleyendir’ diyor. Sen niye hiç sınanmıyorsun, fedakârlık yapmıyorsun. Dinimiz komşusu açken tok yatan bizden değildir diyor. Ülkeyi yönetenler lüks içerisinde, fakir fukaranın sofrasından ekmek azalıyor.
Sayelerinde ülke yokluğa mahkûm oldu, Hazretlerinin önerilerine bakın. Ne diyor Emine Erdoğan ‘porsiyonları küçültün’; bir vekil ‘1 kilo et yiyorsak yarım kilo yeriz. Domatesi 2 kilo yerine iki tane alırız’ diyor. Turfanda sebze sağlığa zararlı diyorlar, kendi göbeklerini eritmeyi hiç düşünmüyorlar. AKP’li bir vekil de yeni belirlenecek asgari ücretle ilgili olarak ‘onu düşünenler düşünsün, Allah da yardımcıları olsun’ diyor. Kendileri üçer beşer maaş alıyorlar, asgari ücretliyi Allah’a havale ediyorlar. Yandaş gazeteler markete küçük arabayla tok karnına çıkın diyor. Çürük sebzenin, bayat ekmeğin faydalarını anlatıyorlar. Bunların sofralarında israf her geçen gün artıyor. Erdoğan biraz Kur’an’a, dine sen uy. Dini sadece oy almak için kullanma. Din yolsuzluk, rüşvet, israf haramdır, günahtır diyor. Diyanet İşleri Başkanı ‘dişte altın kullanılması günahtır’ diyor. Yahu insanda altın alacak hal mi kaldı.
Aya değil, açlığa sert iniş yaptık
Bakan ‘aya sert iniş yapacağız’ diyor. Aya değil, açlığa sert iniş yaptık. Şu anda dolar olmadığı kadar yüksek, daha doğrusu Türk parası bütün para birimleri karşısında değer kaybediyor. Sadece dolar karşısında değil, Sudan para birimi karşısında, Afganistan para birimi karşısında değer kaybediyor. Asgari ücret bu yılbaşında tespit edildiği zaman 384 dolardı, şu anda 202 dolar. Ocak ayındaki dolar kuruna göre asgari ücreti hesapladığımızda ücretin 5 bin 360 lira olması gerekiyor. Asgari ücretteki kayıp 2 bin 535 TL olmuş durumda. Bir asgari ücretli ocak ayında 477 litre süt alabiliyorken bugün sadece 188 litre alabiliyor. Bir litre sütün fiyatı bugün itibariyle marketlerde 15 TL’yi buldu. Asgari ücretli çocuğuna artık bir paket süt dahi alamıyor. Bir zamanlar bizden asgari ücretten daha geride olan Avrupa birliğinin en yoksul ülkelerinden biri olan Romanya’da, Asgari ücretle 464 litre süt alınabiliyor. Bir asgari ücretli Ocak ayında 397 adet ekmek alabiliyorken, şimdi alabileceği ekmek sayısı 310 adete düşmüş. Arada kayıp 87 adet. Ocak ayında 3130 adete denk gelen yumurta, bugün itibariyle 2468 adete denk geliyor. Bugün zamlara göre hesaplarsak örneğin asgari ücret yumurtaya göre hesaplanacaksa asgari ücretin 4 bin 695 olması lazım.
İhraç edecek bir şey kalmadı, polisimizi Katar’a ihraç ediyoruz
Türkiye'de yoksulluk var, yokluk var. Türk Lirası tarihinin en değersiz günlerini yaşıyor. Bizim hükümet ne yapıyor. Neyi satacağımız şaşırdık satacak bir şey daha bulduk Polisi Katar'ın emrine veriyoruz. İçişleri Bakanı bunu bir müjde olarak söylüyor. ‘3200 polisimiz Katar’a gönderiyoruz’ diyor. Katar’da Dünya Kupası finalleri için 3250 çevik kuvvet polisi görevlendirmekle övünüyorlar. Türkiye'nin geldiği nokta bu; ihraç edecek bir şeyimiz kalmadı, polisimizi ihraç ediyoruz. Katar'a tank palet fabrikasını vermiştik. Şimdi de emniyet teşkilatımızı veriyoruz. Polis Teşkilatı İçişleri Bakanlığı'na bağlı olarak nu ülkenin asayişini korumakla mükelleftir. İçişleri Bakanı’na söylüyorum. Polise 3600 ek göstergeyi vermiyorsun, Meclis’e gelirken peşine takmış olduğun 300 polisten utanmıyorsun, 3600’ü vermiyorsun. Ama ne yapıyorsun Katar'a polisimizi güvenliği sağlamak için görevlendiriyorsun. Buradan söylüyoruz Katar'da polislerimizin Can güvenliğinden sen sorumlusun.
Katar Osmanlı’ya bağlı köyken şimdi Türkiye’nin sahibi olacak konumda
Bir zamanlar Osmanlı'ya bağlı bir köy durumundayken Katar şimdi Türkiye'nin sahibi olacak noktaya gelmiş durumda. Bir daha söyleyeyim: Osmanlı döneminde bir köy olan Katar Erdoğan sayesinde yavaş yavaş ülkenin tapusunu üzerine geçiriyor. Yazıklar olsun gözümüzden sakındığımız polisimizi askerimizi Katar'a gönderenlere. Yarın bir terör saldırısı olsa ya da başka bir şey olsa bunun sorumlusu da hükümet. Polisimiz maalesef amaç dışı kullanılmaya devam ediyor, hem koruma anlamında hem de yapmış olduğu angarya iş anlamında. Bunu yapanların da tarih önünde hesap vereceklerini söylemek istiyoruz. Milli ve yerli anlayışa bakar mısınız, para pul olmuş, itibarımız sıfırlanmış, Türk polisi Türk askeri sadece ve sadece para karşılığında Katar’ın eline veriliyor.
TÜİK’in işsizliğin azaldığını söylemesi işsiz gençlere hakarettir
Saray’ın TÜİK’i ne yapıyor? Asgari ücretle ilgili ‘ben yokum bu işte’ diyor. TÜİK’in verilerinin esas alınması lazım, gerçi hespaları zaten sahte ama TÜİK şimdi Asgari Ücret Tespit Komisyonuna hesap yapamıyor, sorumluluktan kaçıyor. Aylardır TÜİK ile İŞKUR arasındaki kovalamacayı dikkatle izliyoruz. TÜİK’in her ay düşürdüğü işsizliği, İŞKUR yükseltmeye devam ediyor. Devletin iki kurumu her ay birbirini yalanlamaya devam ediyor. TÜİK’in her ay açıkladığı gerçek dışı bir veriyi, İŞKUR kendine kayıtlı işsizlerle çürütüyor. TÜİK, işsiz sayısının Ekim ayında bir önceki aya göre 75 bin kişi azaldığını iddia ediyor. Devletin bir başka kurumu İŞKUR ise Eylül ayından Ekim ayına işsizlik ödeneğine başvuran kişi sayısındaki artışın 114 bin olduğunu açıklıyor. Bizler her ay birbirine giren bu iki devlet kurumunu takip ediyoruz. Kayıtlı veriye sahip İŞKUR verileri elbette anketli ve makyajlı TÜİK verilerine göre daha güvenilirdir. Bunun yanı sıra TÜİK dar tanımlı işsizliğin Ekim ayında 0,2 puan azalarak düştüğünü iddia ediyor. İnsandan Allah’tan korkar. TÜİK’in işsizliğin azaldığını söylemesi işsiz gençlere hakarettir. Aynı verilerde TÜİK gerçek yani geniş tanımlı işsizliğin ise 1 puan artarak yüzde 22,8’e yükseldiğini açıklıyor. Bir başka deyişle TÜİK, kendi verilerinde kendisini de yalanlamaya devam ediyor. TÜİK artık Saray’ın talimatıyla pinpon topuna dönüştüğü için, kendi içinde de çelişkiler yaşıyor. TÜİK devletin itibarını düşürüyor.
Sefalet endeksi yüzde 70’leri aşmış durumda
Sefalet endeksi de yeni açıklandı. Sefalet endeksi resmi işsiz ve enflasyonun toplamıdır. 2004 yılında yüzde 16,9 olan sefalet endeksi şu an resmi makyajlı verilerde dahi 32,5'e çıkmış. Oysa bu oran gerçeği yansıtmaktan çok uzak. Gerçek enflasyon yüzde 50’leri aşmış, gerçek işsizlik oranı ise yüzde 23’e dayanmış olduğu ülkede esasında sefalet endeksi yüzde 70’leri aşmış durumda. AKP iktidarının geldiği son nokta; açlık, yoksulluk, işsizlik, hayat pahalılığı yani kısacası sefalettir. Adaletsiz Kalkınma Partisinin, halka sefaletten başka bir şey sunacak hali kalmamıştır. İnsanlar artık aç kalmamak için giysilerini satmaya başladı. İnsanlar eşyalarını satıyor. 19 yılın sonunda geldiğimiz yer açlık. Tarihi geçmiş ürünleri almak için kuyruklar oluşuyor. Artık pazarda alışverişin en yoğun yapıldığı saat akşam. Karanlık olunca en çok alışveriş yapılıyor. Porsiyonları küçültün, kombiyi kısın diyorlardı. Peygamber efendimizin yemek yerken midesini tam doyurmadığını söylüyorlar. Biraz da kendileri Peygamber efendimizi örnek alsın.
İlerleyen günlerde toplu iflasların yaşanması kaçınılmazdır
Artan döviz kurları ve yüksek enflasyon, esnafların kepenk kapatmasına neden oluyor. 2020 yılının Kasım ayına göre iflas sayısındaki artış ise yüzde 22’yi aştı. Bunun yanı sıra kapanma döneminde bankalara ve piyasalara olan borçların katlanarak artması ve esnafların kur krizine bağlı olarak borçlarını ödeyememesi de iflasların bir diğer nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye’de esnaf ve sanatkârlar sicil gazetesi verilerine göre bu yıl içinde iflas eden esnaf sayısı en az 88 bin 734 olmuştur. Sadece bu yılın Kasım ayında iflas eden esnaf sayısı en az 9362’dir. 2020’nin kasım ayında iflas eden esnaf sayısı ise 7 bin 677’idi. Geçen yılın Kasım ayına göre iflas sayısındaki artış ise yüzde 22 oranında artmıştır. Bir başka deyişle; bu yıl içerisinde her ay 8 bin 66 esnaf her gün ise en az 269 esnaf kepenk indirmiş oldu. Türkiye’de döviz kurunda yaşanan dalgalanmalar neticesinde ekonomi artık durma noktasına gelirken, duran ekonomide ilerleyen günlerde toplu iflasların yaşanması kaçınılmazdır. Erdoğan sürekli faize karşı olduğunu, faizleri indirdiğini söyleye dursun, bu durum esnaflarımız için gerçeklikten uzaktır. Esnaflarımız halen kapanma sürecinde çektikleri kredilerin faizleri ile uğraşmakta ve birçok esnafımızda bu kredi faizlerini ödeyememektedir. Esnaf sigorta primlerini de ödeyememektedir.
Malatya’daki uyuşturucu satıcısını hangi AKP’li vekil kolladı?
Malatya'da maalesef bu iktidar döneminde sadece kötü şeylerle gündeme gelen bir il konumuna geldi. Bu utancı kim yaşatıyor, AKP milletvekilleri sayesinde AKP sayesinde yaşıyoruz bu utancı. Geçtiğimiz günlerde 30 Ekim'de Aile Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne bir uyuşturucu operasyonu yapıldığını ve bu uyuşturucu operasyonu sonucunda Aile Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünde yani çocuklarımızı emanet ettiğimiz kurumda 5000 tane uyuşturucu hap ele geçirildiğini hep beraber utançla gördük. Malatya Aile Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü uyuşturucu zulası ve lojistik Merkezi olmuş durumda. İl Müdürü şoförü Aile Sosyal Hizmetler İl Müdürü makam aracıyla sağa sola uyuşturucu transferi yapıyor, tek bir kimse bile görevden alınmıyor. Aile Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünün derhal görevden çekilmesi lazım. Bu uyuşturucular kimlere servis ediliyor, kimlere satılıyor, başta devlet görevlileri bu uyuşturucu olayının içinde var mı, bunları hangi milletvekili koruyor, bunları hangi AKP Malatya Milletvekili koruyor, bu uyuşturucu satan şahsı hangi milletvekili Aile Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü'ne başlattı tüm bunları biliyoruz ki bunların haberi olmadan devlete bir kişinin adım atması mümkün değil. AKP milletvekillerine söylüyorum, vekillerin kefaleti olmadan bir kişinin orada çalışması mümkün değil hangi AKP milletvekili kefil olmuş, hangi siyasetçi bu pisliği bu rezilliği koruyor bakın. Türkiye'de terörden daha tehlikeli bir konu var ki o da uyuşturucu. Hep uyuşturucunun elinde gençlerimiz yok olmakta.
Malatya Büyükşehir Belediyesi yerel basını desteklemelidir
Yerel basınlar içinde bulunduğu sıkıntılar her geçen gün artarak devam etmekte. Artan kağıt ücretleri, matbaa masrafları, personel giderleri üst üste geldiğinden gazetelerin yayın yapması olanaksız durumda. Bugün gazeteler, muhabirler büyük bir fedakarlıkla kendi çocuklarının nafakalarını gazeteler ek yatırarak büyük bir iş yapmaktadır. Malatya’daki yerel gazeteler bölgede kazanç açısından en düşük kazanan illerden biri, resmi ilan bakımından bölgede en düşük gelirli alan illerden birisi. Sayıştay'ın son raporuna göre Büyükşehir Belediyesi ihaleleri parçalayarak ilan vermeye tercih ettiği için yerel gazetelerde büyük kayıplar yaşıyor. Yerel yönetimlerin yerel basına destek olması beklenirken daha zorda bırakması asla kabul edilemez. Mutlaka yerel yönetimlerin yerel basına destek olması gerekiyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi aldığı kararla kendi yayınlarının yerel yayın organlarınca basılmasına karar verdi. Bu ne demek, yerel basını destekliyorum demek. Buradan Malatya Büyükşehir Meclisine ve Malatya Büyükşehir başkanının sesleniyoruz. Siz de Malatya Büyükşehir Belediye Meclisinde alınan kararları yerel basınında yayınlayın. Bu konuyu takip edeceğiz ve Büyükşehir Belediye Meclis üyelerimiz de bu konunun takipçisi olacak.”
Bülten