İsmet YALVAÇ Yazdı
Bugünkü müstakil spor gazetelerinden önce yaptığı spor sayfasıyla, sporun o camiadaki moda deyimiyle amiral gazetesi Milliyetti.. Hala da, o günlerine atıfla, spor gazeteciliğinde yaptıkları ve yapamadıklarıyla sorgulanır. Amiral geçmişinden gelir bu.. Milliyetin spor sayfası, gazetenin spor müdürleriyle anılır.. Milliyetin halihazırdaki spor müdürü de Cem Şengül.. Geçtiğimiz Pazar günü Malatyada oynanan maçta, ev sahibi takımın canına okuyan hakemin masum, en masum, bigünah olduğuna dair enteresan bir değerlendirme, hissiyat ve mantığın ürünü Mississipi Yanıyor başlıklı yazının yazarı, Şengül.. Hani özellikle spor basınında görüldüğü gibi; işadamı, eski sporcu, spor seven olduğu için köşe sahibi olan değil, spor gazetecisi olan Şengül.. Spor Gazetecisi kimlikli olmayanlar, bir şekilde elde ettikleri sütunlarda ya da ekranlarda, takım fanatizmi yansıtırlar, objektif olmaları söz konusu değildir.. Onları bağlayan bir gazetecilik meslek etiği yoktur.. Bu türlerden işadamı kimlikli olan biri, önceki yıl, şampiyonluğu garantilemiş ve son hafta Kadıköyde Malatyasporla oynadığı maça şenlik için çıkmış Fenerbahçeyi, Malatyasporun 4-2 mağlup etmesine hayli sinirlenmiş, Ne var yani.. Niye öyle oynayıp, bu sonucu aldılar, Fenerbahçenin bayram gününü berbat ettiler.. Bunların küme düşmesini keyifle izleyeceğim.. gibisinden laflar etmişti.. Hatırlarsınız..
Ama Cem Şengül.. Öyle olmaz, olmamalı..
Küme düşmeme mücadelesi veren, bu sezon en az 8-10 puanı hakem hatalarıyla uçurulup, götürülen Malatyaspor, gerilimi her geçen hafta yükselen bir ligde nefes almaya çalışıyor.. Kendi sahasındaki maçlarda kayıp vermemesi çok önemli.. Kayseri Erciyes, kritik maçlarından biri.. Çünkü Malatyaspor kazansa, rakibi de çok zora düşecek.. Bu maçta, Yunus Yıldırım diye bir hakem çıkıyor.. İki hakem otoritesinin net olarak ofsayt diyemedikleri, ofsayt gibi dedikleri bir golü, hiçbir otoritenin gol değil, faul diyemediği buz gibi bir golü iptal ediyor. Gösterdiği kart ve göstermediği kartlar.. Malatyaspor, son dakikada gelen rakip golüyle maçı 2-2 berabere ve çok önemli 2 puan kaybıyla bitiriyor.. Bütün bunların baş mimarı, hakem Yunus Yıldırım..
Canına okuduğu bir maçtan sonra, soyunma odası koridorlarında hakeme büyük tepki var ve bunlar hiç de hoş manzaralar değil. Elbette eleştirilir, bu sitede de yazıldı ve eleştirildi. Onaylanır tarafı yok.. Çirkin, yanlış.. Hele bu manzaradakilerin bazıları yöneticiyse.. Ama yanlışların tümü ele alınmalı.. Bir yanlış "çok kötü", öbür yanlış "masum, mağdur.." Doğru ve objektif bakış bu olmamalı..
Milliyetin spor müdürünün, Salı günü aslında daha önce kendisinin yazmadığını belirttiği "Panorama"da, Malatya'daki bir olaydan dolayı yazdığını ifade ettiği yazısına göre, maç sonrası hakem Yunus Yıldırımın polisler arasındaki güç durumunu ve ona yönelik tepkileri görüyor, çok etkileniyor.. Sonra oturup, Mississipi Yanıyor yazısını kaleme alıyor.. Amerikan tarihindeki zencilere yönelik baskıyı, zulmü, katliamı, insanlık dışı bir olayı anlatan filmdeki etkilenmesini, Malatyadaki olayın üzerine oturtuyor.. Malatyada hakeme tepki gösterenler, filmdeki zenci katilleri, azgın insanlar, insanlık dışı yaratıklar, Klu Klux Klan örgütü mensupları gibi oluyorlar.. Az önce; zaten yakın geçmişte yaşadığı olaylar nedeniyle sinirleri gergin kenti, her kesimden insanıyla kucaklayan yegane sosyal oluşum olan Malatyasporun canına okumuş bir hakem ise; zavallı, güçsüz, bigünah, onu yoketmeye çalışanlara göre derisinin renginin farklılığından başka suçu olmayan zenci!..
Görüntülerden hayli etkilenen yazarın ele aldığı bu örnek ve Malatya adaptasyonu; yanlış, uygunsuz, hoş değil, kışkırtıcı..
Yazı, bu ABD tarihinden bir kesit üzerine oturtulduğu, ondan örneklendiği için zaten garip bir yazı.. Ve gariplikler, oradaki mantığa da yansıyor..
Diyor ki; Şengül, ..Yıldırımın suçu neydi dersiniz? Ben söyleyeyim; ev sahibi takımın bir golünü faul gerekçesiyle vermemek.. Yani sadece yanlış bir düdük çalmış..
Sadece yanlış bir düdük çalmış, can havliyle mücadele veren bir takımın hayati değerde iki puanı uçmuş gitmiş.. Ne varmış, bunda?!..
Malatyasporu ve adını aldığı kentteki konumunu bilebilmek, değerlendirebilmek için ABD tarihinin enstantenelerine gerek yok.. Türkiyeyi bilmek gerekiyor.. O kentin her sosyal sınıftan, her etnik gruptan insanının, üzerinde birleştiği tek kurumdur, Malatyaspor gibi müesseseler.. Bu takımlar; öyle üç büyük, zamana göre değişen üç büyüğün büyüğü vs. takımlar gibi, ultra zengin insanlar tarafından yönetilmiyor.. Makam, mevki, güç peşinde olan, büyüklerin büyüklüğünden paylanmak gibi hedef sahiplerinin arenası değil buralar.. Bu takımları insanlar, işinden-gücünden, parasından, zamanından ayırarak vitrinde tutmak istiyor ve bundan keyif alıyorlar.. Tiraj kaynağı görülenlerin bir futbolcusunun transfer ücretinin yarısı, bu takımların çoğunun tüm takım fiyatı.. Malatyaspor, şanssız başladığı bir sezonda, devre arasında, kulüp başkanının kişisel risklere girerek, malvarlığından fedakarlık ederek ortaya çıkardığı nakitle, 2.5-3 milyon Euroluk bir transfer yapıyor.. İyi bir kadro kurduğunu düşünüyor.. Son maçta iyi de oynuyor, goller atıyor, ama o garip zenci (!) saymıyor ve maçı kazanamıyor!. Kıt-kanaat sağlanan sınırlı olanaklarla, bu tür takımlar birşeyler yapmaya, biz de varız demeye uğraşırken, canına okunduğu bir maçtan sonra, bu düzeyde ve son derece yakışıksız benzetmelerle konu edilmeyi, anılmayı, yazılmayı haketmiyor..
Eleştirirsiniz, ama böyle değil..
Dedik.. Yazı, böylesine garip bir örnek üzerine kurulduğu için, garip.. Son haftada, Malatyadaki maçın dışında da en az 3 maçta, garip zencilerin (!) canlarına okuduğu takımların durumunu, bu işin otoriteleri anlatıyor, yazıyorlar.. Ama; Manisada, Gaziantepte, Malatyada neler olduğunu, bunların üzerine birşey yazma ihtiyacı duyması halinde, yayıncı kuruluşun yayına verilen öyle 3 dakikalık değil, ham kayıt toplam 50-60 dakikayı bulan görüntülerini izleme olanağına sahip bir spor müdürü, bunları yapıp sonra bir yazı yazsa..
Aşırı tepki, küfür, hele fiili saldırı.. Hiç onaylayacağımız şeyler değil. Bu tür hareketlerin sahiplerine tepki içeren yazılar arşivlerimizde..
Ama, sadece maç sonrası hakemin yüz ifadesinden duygulanıp, böyle bir yazıyı kaleme alınca.. Olmuyor..
O tür gergin, korkmuş, tedirgin yüz ifadesi, televizyonlara çokca yansır.. Karakol çıkışlarında, adliyelerde, polisin- jandarmanın arasındaki bazı kişilerde de görebilirsiniz!..
Ayrıca, böylesine direkt hakemin ev sahibi takımın aleyhine etkilediği maçtan sonra; yöneticisi, futbolcusu, taraftarı, polisi.. herkesin gergin olduğu bir ortamda, maçtan hemen 10-15 dakika sonra, uçağa yetişme gerekçesiyle illa ve mutlaka stadı terketmeye çalışan, dolayısıyla Cem Şengülün izlediği görüntüleri yaşayan hakem, sadece bu davranışı nedeniyle bile eleştiriyi haketmiyor mu? "Kışkırtıcı" o acele niye? Bu durumdan, Mississipi Yanıyorun yazarının haberi var mı?
Cem Şengülün hayli duygulandığı, etkilendiği ve bu nedenle kaleme sarıldığı görüntüler madem, duygu ve etkilenme üzerine.. O zaman, olayla çok direkt ilgili bir konuyu aktaralım..
Hakeme aşırı tepki gösteren ve bu nedenle federasyon tarafından savunmasının istendiği öğrenilen Malatyaspor yöneticilerinden biri Mehmet Orhan.. Bu sitede, burada özetleyeceğimiz olaya ilişkin tüm detaylar var.. 40. kuruluş yıldönümünde küme düşmemeye uğraşan Malatyasporun 40 yıllık taraftarı (ki bu ölümünden birkaç saat önce bizzat kendisi tarafından, Ne işin var maçta Mustafa amca diyenlere verilmiş yanıttır..) 73 yaşındaki Mustafa Coşanayın, maça gelirken stada 4 kilometre mesafedeki Sıtmapınarı semtinde karşılaştığı, bitişik ev komşusudur, Mehmet Orhan. Merhum Mustafa Coşanayı, Malatyaspor- Kayseri Erciyes maçına, Malatyaspor yöneticisi Orhan otomobiliyle getirir. O aradaki sohbet hep Malatyaspor ve yaşadığı kritik durum üzerinedir.. Sonra Mustafa Amca, açık tribüne, Orhan protokol tribününe gider.. Maç başlar, 8-10 dakika geçmiştir.. Açık tribünde bir dalgalanma, sedye ile indirilen bir taraftar ve süratle stadı terkeden ambulans.. Maç devam etmektedir.. Yunus Yıldırım, garip üstü garip kararlarıyla tribünleri gerdikçe, germektedir.. Maçın sonlarına doğru, yönetici Mehmet Orhanın telefonu çalar ve maça birlikte geldikleri, yaşlı komşusu Mustafa Coşanayın, stadda fenalaşıp hastaneye götürülürken vefat eden kişi olduğu bir arkadaşı tarafından bildirilir.. Açık tribündeki olayı farkeden, bir taraftarın hastaneye götürüldüğünü uzaktan izleyen Mehmet Orhan, gelen bu telefondan öğrenir, ölenin, kendisinin stada getirdiği "Mustafa Amcası" olduğunu.. Sahada maçın canına okumuş bir hakem, onun direkt etkilediği bir maç, kaybedilen çok önemli puanlar, kulağında maçtan önce Mustafa Coşanayın Bu maçı almamız lazım.. şeklindeki sözleri.. Malatyasporun en sakin yöneticilerinden olduğu bilinen Mehmet Orhanın maçtan hemen sonraki (ruh haletinin kaynaklandığı olayı öğrenmemize rağmen hiç onaylamadığımız) hezeyanının, duygu değerlendirmenizdeki yeri nedir? Bundan haberiniz oldu mu? Orhan görüntülerde var. O yüz ifadesini, bir de bu olayın teferruatını öğrendikten sonra yorumlasanız! Belki bu olay da kitap yazdırır!..
...
Milliyet Spor Müdürü, Malatyadan yansıyan bu manzaralar nedeniyle sezon sonuna kadar hakem karnesi bölümünü kaldırdıklarını, gazetesi adına ilan ediyor.. Zaten o hakemler, sahaya çıkmadan önce cesaretleri ve özverileriyle pekiyi notunu hakediyorlar.. Zaten o hakemler, sorumsuz yöneticiler tarafından sürekli ateşe atılıyor, yorumcular tarafından hedef tahtasına yerleştiriliyorlar.. Futbolumuzun en sıkıntılı döneminde kısır tartışmaların, haksız infazların uzağında tutmak, her hafta bir hakemin günah keçisi ilan edilmesine tanıklık etmemek için bu özveriyi gösteriyoruz.. şeklindeki yorumuna, sadece son haftada hakemlerin kahramanı olduğu skorlara bakıp da katılmak mümkün mü?
Eleştiri mantığı, zaten bu son cümleler üzerine çöküyor, yerle bir oluyor..
Bir gazetenin spor müdürü dışında biri yazsa, bu hakem sevgisini, Süper Ligdeki hakem hatalarının lehine olmasıyla eleştirilere maruz bir kulübün fanatik taraftarının, hakem camiasına, Malatyaspor ve Yunus Yıldırım vesilesiyle sahip çıkma çabası olarak düşünebilirsiniz. Ama, bir gazetenin spor müdürüne, bunu diyemezsiniz. Spor müdürü, elbette bir taraftar gibi düşünmez..
...
Cem Şengül, yazısının bir bölümünde ..Türkiyenin gördüğü en çağdaş ve centilmen başkanı Hikmet Tanrıverdi.. diyerek, Malatyaspor Başkanı hakkındaki spor kamuoyunun genel izlenimini yansıtıyor..
Ama, Tanrıverdinin Malatyasporuna bir hakem tarafından kıyılırken, Hikmet Tanrıverdinin Türkiyenin gördüğü en çağdaş ve centilmen başkanı olarak kalmaya devam edeceğini zannediyor musunuz? Malatyaspor taraftarı, çağdaş ve centilmen başkan Tanrıverdinin, takımın uğradığı haksızlıklar karşısında yeterince ses çıkarmadığı, gereken sertlikte tepki vermediğini söylüyor.. Üstelik bu çağdaş ve centilmen başkan da, söz konusu maçtan sonra ..bundan sonraki maçlarda bu tür hatalara tahammül edemeyiz. Bu tür hataları taşıyacak sabrımız da kalmadı.. diyor. Ve, Malatyaspor taraftarının değil, Yunus Yıldırım gibi hakemlerin yaptıklarıyla çok farklı yönleriyle konuşulan maçlar, Hikmet Tanrıverdi gibi isimleri, Ne işimiz var bizim buralarda düşüncesiyle hızla futbolun dışına itiyor.. Çünkü yaşananlar Hikmet Tanrıverdi niteliğindeki başkanların biraz daha tahammül edecekleri şeyler değil.. Tanrıverdi ve onun gibilerin "Çağdaşlık ve centilmenlik"leri baki kalır da, futbol camiasında olmazlar..