Orhan APAYDIN, Adana
oapaydin@dha.com.tr
Malatya madalyalarını Adana’daki hemşerilerine ulaştırmak üzere geldiğinde tanıştığım önceki Vali Halil İbrahim Daşöz ile o kadar çok şey paylaşmıştık ki… 30 yıl yaşadıktan sonra son 30 yıl ayrı kaldığım Malatya’ya dışarıdan bakışımı yansıttığımda, Malatya için yapılacak ne kadar çok şeyin olduğunu birlikte irdelemiştik.
Daşöz Valimiz kısa süre sonra başka bir ile atandı.
2 yıldır görevde olan Mehmet Ulvi Saran ile ilk kez karşılaşma olanağı bulabildim. Kendisini sadece Radikal’deki bazı yazılarından tanıyordum. Kısa süreli Adana ziyaretinde, önce kendisini dinledik. Sıra dışı projelerden ve bunları hayata geçirebilecek pratik girişimlerden söz etti. Yeni projeleri benimsetmenin güçlüklerini anlattı bir süre.
Malatya konuşulunca önce ‘kayısı’ dedik.
Adeta yumruğunu masaya vururcasına hedefini anlattı: “Nihai ürün olarak çeşitliliği artırmalıyız. 100 yıllık alışkanlıkları terk etmeliyiz. Ürün Akredite Kurumu kavramı bahçedeki üreticiden tüccara, ihracatçıya ve en son noktadaki tüketiciye kadar benimsenmeli ve uluslar arası standart ile kaliteyi sağlayıp korumalıyız.”
Tarımsal geliri artırıcı diğer çalışmaları da uzun uzun anlattı. Hayvancılık yapmak isteyenlerin rahatlıkla kapısını çalabileceğini belirtti.
…………
Benim derdim başkaydı.
Son Malatya gezimde gördüğüm eksiklikler ile çarpıklıkları yine burada yazmıştım ve onları yeni valiye anlatmaktı derdim.
Biraz da ironi yaparak, düğünümün Sümerbank Havuzbaşı’nda olduğunu, kentin nüfusu 50 bin iken o fabrikada 4 bin işçi çalıştığını, kent hafızasının önemli bir kısmını kapsayan bir kütüphanesi olduğunu, zira Malatya adına hala ciltler dolusu kitaplar yazan Adnan Işık’ın bu tesiste çalışırken kimbilir ne anılar derlemiş olabileceğini anlatıp; şimdi hiçbir iz kalmayan bu tesis için bir kitabe dahi olmamasından yakındım. Aynı şekilde Tekel Fabrikası için de…
Kentin ücretle geçinen kesimini ayakta tutan 3 fabrikadan ikisinin üzerine böylesine bir çizgi çekildikten sonra hafızalardan silinip atılmasını anlamak mümkün değildi…
Sonra, Yeşilyurt’ta dolaşırken dokumacılığın geleneksel ürünlerinin satıldığı bir vitrine rastlayamadığımdan da, Beşkonaklar’ın beton binalarla boğulduğundan yakındım.
Ardından Malatya’yı ve insanlarını bölge bölge anlatmaya çalışan bir öykünme/şiiri ‘ıslak imzam ile’ kendisine takdim ettim. İstediğim nostaljik modu yakalamıştım.
Bir süre durdu, sanki ne söyleyeceğini düşündü, “Bam telime bastınız. Belli ki duygulu bir insansınız. Bakın anlatayım” diye tarihi ve kültürel değerleri toplayıp koruma yolunda saptamaları ile girişimleri ve yapılanları anlattı.
Sokakları sağlıklaştırma diye anlattığı proje ile il merkezinden ilçelere ve köylere kadar, otantik yapıların bulunduğu sokakların özel bir ilgi ile korunup güzelleştirilmesinde, uygulamalardan memnundu.
En çok tıkandığı ve yardım istediği projeyi en sona bırakarak anlattı:
“Malatya’yı her yönü ile anlatan 100 kitap projemiz var. Zengin bir kent kütüphanesi projemiz var. Kent hafızasını bir araya toplayabilmek için çok çaba gösteriyoruz. Herkesin katkısını istiyoruz. Bir fotoğraf, bir mektup, bir parça eşya, bütün bunları topluyoruz. Ama beklediğimiz kadar gelmiyor. Bu tür objeler ellerinde olanların orijinalini vermesi şart değil. Biz kopyasını alırız. Yeter ki nerede ne var, ne olmuş bitmiş, bunu bilelim. Her kitap için aynı uzman ekipler çalışmaya başladı. Yazarlarını da belirlemek üzereyiz.”
Burada noktayı koyabileceğini, başka vaadlere gerek kalmadığını söyledim.
Çünkü birçok tanıdık ve dost ile konuştuğumuzda, hep bu eksiklikten söz ederdik.
En az kayısıcılığı değerlendirmek ve geliştirmek kadar önemli saydığım bu proje, benim gibi birçok Malatyalıyı uçuracaktır sanırım…
100 kitapla Malatya’yı anlatma projesine peşin desteğimi ben açıkladım.
Her Malatyalının katkı sunacağını umuyorum.
Çünkü küreselleşme ile birlikte dayatılmış olan kentsel modellerin insanları mutlu edemediği bir döneme geldiğimizde, memleketimizde geçmişe dair değerlerimizle tekrar kucaklaşabilmek bu projede saklı.
Daha şimdiden kerpiç evlerin serinliğini, yün halı ve kilimlerin sıcaklığını arar hale gelmedik mi?