Niyazi DOĞAN
dogannd@gmail.com
Ben siyaset adamı değil, hizmet adamıyım
Bu veciz ötesi (!) sözü ilk olarak bir önceki Malatya Belediye Başkanı M. Yaşar Çerçi siyasi literatüre kazandırdı.
Ardından CHP Malatya Milletvekili Mevlüt Aslanoğlu bu anlamdaki cümleleri tekrarladı kendi tarz-ı mebusluğunu anlatırken.
Bulaşıcı etkisi güçlü olsa gerek bu vecize (!) birkaç gün önce de AKP Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz tarafından kısmen değiştirilerek yeniden tedavüle sokuldu : Biz siyaset için değil, gerekeni yapmak için geldik
Bir siyasetçinin kendini var eden kurumu inkar etmesi, ondan utanç verici ve adeta tiksinti duyulası bir şeymiş gibi söz etmesi nasıl bir ruh halinin, nasıl bir düşünce yapısının, nasıl bir anlayışın ürünüdür anlamak mümkün değil. Anlayan varsa bir adım öne çıksın.
Hem siyaset sayesinde o makamlara geleceksiniz hem de siyaseti aşağılayacaksınız... Üstelik, sizi milletvekili makamına taşıyan başbakanın Siyasetin itibarını yeniden tesis etmek için geldik cümlesini hemen her konuşmasında duyduğumuz, okuduğumuz halde.
Aslında bu konuyu, daha doğrusu siyasilerimizin bu konudaki komplekslerini ve hastalıklı tutumunu derinlemesine incelemek ve değerlendirmeye tabi tutmayı çok istiyorum. Bir gün inşallah bunu yapacağım. Mesela sormak isterim : Bir milletvekili siyaset yapmayacaksa ne yapacak? Bir belediye başkanı siyaset adamı değilse ne adamıdır? Siyaset yapmak ile hizmet etmek birbiri ile çelişen eylemler midir? Siyaset adamı olmakla hizmet adamı olmak arasında uzlaşmaz bir durum mu vardır? Siyaset yapmayacaksanız siyasi partide işiniz nedir? Siyasetin gücüne ve siyasetin, halk iradesini, yönetim mekanizmalarında egemen kılmanın biricik demokratik yolu olduğuna inanmıyorsanız TBMMde ne arıyorsunuz?
Her neyse Bu soruları bir başka yazıya erteliyorum. Bu yazının çerçevesi / konsepti, sayın milletvekillerinin 1 yılı aşan görev süreleri döneminde sokaktaki vatandaşın zihninde yarattığı algıyı irdelemekten oluşuyor. Ömer Faruk Özün Siyaset için değil gerekeni yapmak için geldik şeklindeki açıklamasını okuyunca da böyle bir giriş yapmaktan kendimi alamadım.
Öncelikle AKP Milletvekilleri :
AKP Malatya milletvekillerini isim isim değerlendirmeden önce genel algıya değinmek gerekirse, Malatya halkında, AKP milletvekillerinin 1 yıllık süreçte başarılı bir sınav veremediğine yönelik çok güçlü bir algının oluştuğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. AKP Malatya milletvekilleri her ne kadar konuşmalarında başarılarına dair nutuklar irad etseler de iddia ettikleri başarının sokaktaki vatandaşın zihninde herhangi bir karşılığı bulunmuyor. Bu nedenle, AKP milletvekillerinin 22 Temmuz 2007den bu yana ortaya koydukları performans hem kendilerinin siyasi geleceği, hem Malatyanın sosyo-ekonomik çıtasının özlenen konuma ulaştırılması açısından ciddi anlamda negatif görünüme sahip görünüyor.
Halkın milletvekillerinin kredibilitesini değerlendirmesi, kuşkusuz, AKPnin güçlü / tek parti iktidarından beklentileri ile doğrudan ilişkilidir. Ancak, çok net ve kestirme biçimde söylemek gerekirse Malatya halkı, AKP milletvekillerinin, iktidarın yarattığı nimetleri kamu yararına değil, kişi, grup ve zümreler lehine kullandığına inanıyor. Bu inanç ve algı elbette Malatya halkının tamamına teşmil edilemez. Ama genel geçer kanı / algı budur ve sokakta test edilmesi son derece kolaydır.
AKP Malatya milletvekillerinin, milletvekilliği gücünü özellikle tayin-terfi-atama-görevden alma sarmalında kullanması, özellikle büyük rakamlı ihalelerin yapıldığı kurumlarda görevden aldırdıkları bürokratların yerine daha fleksibl (eğilebilir, bükülebilir, esnek) bürokratlar tayin ettirmeleri, milletvekilliğinden doğan siyasal erki, emanet-ehliyet ilişkisi gözetmeksizin yandaşlık ve kullanılabilirlik kriteri ile kent bürokrasisini düzenlemek için devreye sokmaları yukarıda vurguladığımız negatif algının temel beslenme kaynağıdır. Öte yandan, kentin ekonomik paylaşım projelerinde kamu yararından çok kişisel çıkarların öncelendiğini gösteren olaylar ve gelişmeler de halktaki negatif algının oluşumuna önemli düzeyde katkı sağlamış bulunmaktadır.
İktidar milletvekilleri geçen bir yılda tek tek ya da hep birlikte Malatyanın sorunlarına bütüncül yaklaşım gösteren bir çözüm / öneri ve eylem paketi ortaya koyamadı. Arapgir-Divriği karayolunun yapılması olayında olduğu gibi çözümü ancak kitlesel acılar yaşandıktan sonra gündeme aldılar. Özellikle Malatyanın en can yakıcı sorunu olan işsizliğin azaltılması konusunda ciddi / uygulanabilir herhangi bir proje ve projeksiyona sahip olduklarına yönelik bir işaret görülmedi. Gündelik sorunlar ile orta ve uzun vadeli planlamalar arasında bir denge kuramamaları nedeniyle başbakanın bizzat ilgilendiği kentsel yenileşme projelerini gelecek seçimler uğruna istismar etme girişiminde bulundular. Malatyaspor gibi halkta etki gücü yüksek bir konuda çözüme katkıda bulunmaktan özenle kaçındılar. Kapanma tehlikesi ile yüz yüze kalan Malatyasporun kongresine katılmak yerine, İstanbuldaki bir başka programa katılmayı tercih ettiler. TBMMde varlıkları hissedilmedi, düşük profilli, silik ve suya sabuna dokunmaz bir görüntü çizdiler. Özal döneminin yüksek profilli siyasilerine alışık olan Malatya halkı o dönemden sonra meclise gönderdiği milletvekillerini hep o dönemle kıyasladı. Ancak beklediği yüksek profilli / etkili / tuttuğunu koparan / sadece Malatyada değil Türkiyenin global sorunları konusunda da dikkate alınan çıkışlar yapan, partisinde ve genel başkanı üzerinde etkili olan yetkin milletvekili profilini bir daha yakalayamadı.
Bir yıllık sürede AKP Malatya milletvekillerinin bütünüyle yan gelip yattığını söylemek elbette haksızlık olacaktır. Bölünmüş yollar, bazı yatırımların hızlandırılması, Beylerderesi Viyadüğü, Nemrut Yolunun bitirilmesi, havaalanı pistinin genişletilmesi, havaalanı yoluna hız verilmesi, kent merkezindeki kavşakların yapılması gibi konularda gayret sarf ettiklerini vurgulamak gerekir. Ancak, yapılan çalışmaların doğru değerlendirilmesi için çevre kentlerdeki çalışmalara ve emsal nitelikteki diğer kentlere bakmak ve kıyaslamak gerekir. AKPye rekor düzeyde destek veren Malatya, bu anlamda verdiği desteğin karşılığını alamamış, Malatya milletvekilleri de buna seyirci kalmıştır. Bu konuda herhalde birbirimizi ikna etmemize gerek yok.
AKP Malatya milletvekillerini tek tek ve ana hatları ile irdelemeye çalıştığımızda ise;
Mücahit Fındıklı : Kendi iş dünyasının gettosunu oluşturmuş durumda. Belirli bir ekonomik zümreye hizmet ettiği konusundaki izlenimi silebilmiş değil. Fatih Hilmioğlu döneminde ciddi ticari ilişkileri olan İnönü Üniversitesi rektörlüğüne Mücadeleci gelenekten geldiği ileri sürülen Prof. Cemil Çelikin rektör olarak atanması için çalıştı. Mücadeleci müktesebatın en önemli, aynı zamanda sözkonusu akımın içine bugünkü Ergenekon tarzı sızmaların olması yüzünden en erken ayrılan ismi Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin desteği ve rektörlüğün en güçlü adayı Prof. Dr. Ramazan Özdemirin adaylıktan çekilmesi ile muradına erdi. Fındıklı, son bir yılını Prof. Dr. Ramazan Özdemir yerine Prof. Çelikin gelmesi için harcadı. Diğer yandan Fındıklının 10 yılı aşkın bir süre Malatya TSO Başkanlığı yapmasına karşın işsizliği önleyecek istihdam geliştirici çalışmalar, 1. ve 2. OSBde kapısına kilit vurulan fabrikalar, işine son verilen binlerce işçi, esnaf kesiminin sorunları ve kent ekonomisine yönelik benzer konularda duyarsız kalması, onu büyük umutlarla meclise gönderen iş dünyasını gerçek anlamda hayal kırıklığına uğratmış görünüyor. (AKP milletvekilleri ve rektörlük seçimlerinin perde arkası ayrı bir yazı konusu olacaktır)
Ömer Faruk Öz : Milletvekili adaylığı açıklandığı güne kadar Malatya ile ilişkisi minimum düzeyde olan Ömer Faruk Öz, bir yıllık süreçte Malatyanın hamisi, milletvekillerinin yönlendiricisi imajını vermeye çalıştı. 2. Özal gazlamalarını ciddiye aldığı gözlenen Özün daire müdürlerinin sicil amiri gibi hareket etmesi, yaptığı başarılı çalışmalarla öne çıkan Gençlik ve Spor Müdürü Mehmet Bayansalduz, Vakıflar Bölge Müdürü Aliseydi Akdumanı görevden aldırması, Sağlık İl Müdürü Sezai Demireli istifa ettirecek noktaya getirmesi, daire müdürlerini yanına alıp ilçeleri gezmesi sicil amirliğini (!) epeyce içselleştirdiğini gösteriyor. Beden dili ve konuşmalarındaki vurgularla İmparator benim diyor adeta. Özü seven bir dostunun Mağrurlanma sayın vekilim, senden büyük Allah var diye uyarması ve Ali Osman Başkurt ve Münir Erkalin akıbetini hatırlatması gerekiyor diye düşünüyorum. Özel İdare Genel Sekreteri Ali Kazganın görevden alınması için çalıştı. Kazganın yerine Fatih Belediye Başkan Yardımcısı Sami Erin getirilmesinde başat rolü oynadı. Belediye Başkanı H. Cemal Akın, belediye deneyimli Sami Erin Özel İdare Genel Sekreterliğine getirilmesini AKP milletvekillerinden bazılarının Malatya Belediye Başkan Adaylığı Operasyonu olarak görüyor ve bu konudaki tedirginliğini belediye meclisindeki yakın arkadaşları ile paylaşıyor. Ömer Faruk Özün bu anlamda gizli bir ajandasının olduğu izlenimi yaygın
Öznur Çalık : AKP MKYK üyeliği deneyimini milletvekilliği ile birleştiren Çalık, özellikle yatırımcı bakanlıkların yaptığı / yapacağı yatırımların takip edilmesinde aktif. Bakanlarla doğrudan ve rahatlıkla istediği anda görüşebilmesi Malatya için bir avantaj. Ancak MKYK gibi etkili bir kurulda yer almanın yarattığı yüksek beklentileri henüz karşılayabilmiş değil. Parti içi mücadelede Ömer Faruk Öz ve Mücahit Fındıklı ile gizli bir rekabet içinde. Tayin-terfi ve atamalarda tepkileri üzerine çekmemek için sessiz ve derinden gidiyor. Vatandaşların gündelik işlerini takip etmeye ayırdığı zamanı Malatyanın genel sorunları için ayırsa ve insanlara tek tek balık vermek yerine balık tutmayı öğretecek yöntemleri tercih etmesi halinde daha faydalı olacağını söylemek mümkün olacaktır.
İhsan Koca : AKP İl Başkanlığı gibi bir deneyimi olmasına karşın Malatyanın sorunlarına yönelik somut bir eylem içinde görülmedi. Onu unutulmaz kılan olay kuşkusuz Beydağı Devlet Hastanesindeki başhekimlik kavgasında gösterdiği takdir edilesi vatanseverlik (!) duyguları ile yaptığı çalışmalardır. Dr. Nail Derelinin gönderilip yerine Dr. İlhan Geçitin getirilmesi onun için olmak ya da ölmek kadar önemliydi. Başhekimlerin kavgasında taraf olduktan ve amacına ulaştıktan sonra sessizliğe büründü, varlığı ile yokluğu arasında önemli bir fark olduğu gözlenmiyor.
Fuat Ölmeztoprak : Ölmeztoprakın milletvekilliğini betimleyecek en doğru tarifin kendini unutturmayı ustalıkla başarması olduğunu düşünüyorum. Kaydadeğer bir ağırlığı var, ancak, varlığını hissettiren olaylar arasına uzun periyotlar koyuyor. Mecliste ve bürokraside geniş bir ilişkiler ağına sahip. Malatyanın sorunlarını TBMMde yakından takip ediyor. Basın Müşaviri Sezai Erhan yerel medyayı Ölmeztoprakın Malatyaya dair çalışmaları hakkında düzenli ve yaygın biçimde bilgilendiriyor. Ali Kazganı Aydın Vali Yardımcısı iken Ölmeztoprak Malatya İl Özel İdare Genel Sekreterliğine getirdi, ancak koruyamadı.
Mehmet Şahin : Çakma ödül avcısı. Amerikada aldım dediği fakat almadığı ortaya çıkan ödül için asgari nezaketin gereği olarak kamuoyundan özür dileme gereği bile duymadı. Konuşmalarını dinlediğinizde Oğuzhan Asiltürk Sendromu belirtileri taşıdığı görülecektir. Malatyaya yapılan yatırım ve verilen ödenek tutarlarının ne kadar olduğunu ancak Malatya ziyaretlerinden bir gün önce araştırıyor ve öğreniyor. Kayısının sorunlarının araştırılması konusunda TBMMde bir araştırma komisyonu kurulması için çalışması önemliydi. Yabancı sermaye ile 5 yıldızlı Anemon Oteli ve bir özel hastanenin sorunlarıyla yakından ilgileniyor.
CHP :
F. Mevlüt Aslanoğlu : CHPnin 22 Temmuz 2007 seçimlerinde Malatyada aldığı sonuçtan hayal kırıklığına uğradı. Malatya halkının hizmet eden ile etmeyeni birbirinden ayırmadığını, çalışanı ödüllendirmediğini ifade ederek ilk birkaç ay kendini geri çekti. Ancak kısa bir süre sonra yeniden başta eğitim ve sağlık olmak üzere belde ve ilçelerin eksik tesislerinin yapımı için çalışmalarına yeniden hız verdi. TBMMde aktif bir yıl geçirdi, meclis kürsüsünden Malatyanın sorunlarını hep gündemde tuttu. Zaman zaman şov yapmakla suçlansa da hemen her hafta Malatyaya gelerek halkla birlikte oldu. Malatya medyası ile tesis ettiği sorunlu ilişkileri, onu, medyatik desteği güçlü bir milletvekili yapsa da medyatikliğin dezavantajı olarak da mesajlarının ve eylemlerinin etkisinin zayıflamasını yaşıyor. 22 Temmuz sonuçları konusunda Malatya halkını CHPye oy vermesi için neden ikna edemedik? sorusunu sormak ve özeleştiri yapmak yerine faturayı sadece halka keserek, partisinin 22 Temmuzdaki milletvekili listesinin yarattığı sorunları görmezden geldi. Hayatını CHPye adayan ve aile boyu samimi duygularla CHPye hizmet eden eski il başkanı Avukat Niyazi Gökçe seçilemeyecek bir sıraya ötelenirken, Malatyayı seçimden seçime hatırlayan, bir önceki seçimlerde İsmail Cemin YTPsinden milletvekili adayı iken seçim kampanyasını CHP ve Aslanoğlunu eleştiri üzerine kuran Yusuf Kenan Doğanı tepeden inmeci bir biçimde 2. sıraya yerleştirmenin yanlışlığını analiz etmekten kaçındı. Alevi aday-sünni aday dengesini CHP seçmeninin bile onaylamadığı şekilde yanlış kuran CHP, Mevlüt Aslanoğlunun yaptığı çalışmalarla gündemde olsa da 22 Temmuz listesinin ürettiği sorun ve sonuçları yeniden analiz etmeli ve geleceğe bu yanlışlıklardan arınmış olarak yürümelidir.