SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Yeşilçam'ın Mavi Gözlü Kraliçesi: Fatma Girik

Yeşilçam'ın Mavi Gözlü Kraliçesi: Fatma Girik
A- A+ PAYLAŞ

Henüz 14 yaşında adım attığı Yeşilçam'da Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit ve Filiz Akın ile "dört yapraklı yonca"yı oluşturan Fatma Girik, 80 yıllık yaşamında çok sayıda film ve dizide rol aldı.

Usta oyuncu, 12 Aralık 1942'de İstanbul Sultanahmet'te dünyaya geldi, Cağaloğlu Kız Lisesine devam ederken 14 yaşında figüran olarak sinemaya adım attı. Girik, 15 yaşına geldiği 1957'de Seyfi Havaeri'nin senaryosunu yazıp yönettiği "Leke" filminde ilk başrolünü oynadı.

Fatma Girik, figüran olarak oynadığı filmlerden birinin setinde tanıştığı Memduh Ün'ün yönetmenliğini üstlendiği 1960 yapımı "Ölüm Peşimizde" filmindeki rolüyle dikkati çekti.

Sanatçı, hayatı boyunca hiç ayrılmadığı eşi Memduh Ün'ün 2017'de vefatının ardından verdiği bir röportajda, duyduğu özlemi şu sözlerle aktarmıştı:

"Evimin damı, çatısı çöktü. Hala inanamıyorum öldüğüne. Bazen Bodrum merkeze iniyorum. Bakıyorum saat geç oldu. Aklıma Memduh geliyor. Eve geç kalmayayım, bekler, ilaçları geç kalır diye. Sonra birden nereye yetişeceğim, o artık yok ki diyorum.

Özlemek dünyanın en ağır yüküymüş. Her şeyini özlüyorum. Diş fırçasının üzerine macun sıkmasını bile. Memduh bana, 'Ya Fatocuğum sen güzel macun sıkıyorsun, sen sıksana' derdi. Her şeyimizi birlikte yapardık. Bir yere gideceğimiz zaman, 'Memduh çok yorgunum gitmeyelim' dediğimde, 'Giyin, giyin, insanlar güzel kadın görsün' derdi."

Adana ve Antalya film festivallerinden "En İyi Kadın Oyuncu" ödülü aldı
Kariyeri boyunca 180'in üzerinde filmde ve birçok dizide rol alan Girik, Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde 1965 ve 1967'de "En İyi Kadın Oyuncu Ödülü", 1998'de "Yaşam Boyu Onur Ödülü", 1. ve 3. Adana Altın Koza Film Festivali'nde de yine "En İyi Kadın Oyuncu" ödülünü aldı. Sanatçı, 18. Ankara Uluslararası Film Festivali'nde ise "Aziz Nesin Emek Ödülü"ne layık görüldü.

Fatma Girik, Yeşilçam'ın birçok ünlü oyuncusu gibi plak yaptı. Sanatçı, 1965'te Öztürk Serengil'le "Aguş/Aşka Şepke", 1975'te ise "Aşk Düğümü/Su Sızmazdı Aramızdan" adlı 45'liklere imza attı.

Usta sanatçı en üretken olduğu yıllardan, 1957'de "Memiş İş Peşinde", "Leke", 1958'de "İstiklal Uğrunda", "Çakır Eminem", 1960'ta "Üsküdar İskelesi", "Vatan ve Namus", 1961'de "İki Damla Gözyaşı", "Duvaksız Gelin", 1962'de "Küçük Beyefendi", "Cengiz Han'ın Hazineleri", 1963'te "Bulunmaz Uşak", "Yaralı Aslan", 1964'te "Köye Giden Gelin", "Keşanlı Ali Destanı", 1965'te "Kartalların Öcü", "Hırsız", 1966'da "Karakolda Ayna Var", "Avare Kız", 1967'de "Yaprak Dökümü", "Sürtüğün Kızı", 1968'de "Köroğlu", 1969'da "Menekşe Gözler", "Boş Beşik", "Şoför Nebahat", 1971'de "Kerem ile Aslı", "Mahşere Kadar", 1972'de "Leyla ile Mecnun", "Ekmekçi Kadın", 1973'te "Rabia", "Ezo Gelin", "Hz. Ömer'in Adaleti", 1974'te "Talihsiz Yavrum", "Önce Vatan", 1975'te"Ağrı Dağı Efsanesi" ve "Ana Kurban Can Kurban", 1976'da "Kadın Hamlet", 1977'de "Ana Ocağı", "Hatasız Kul Olmaz", 1978'de "Gelincik" ve "Yaşam Kavgası" adlı unutulmaz filmle birlikte çok sayıda yapımda başrol oynadı.

Girik, 1980'de "Bağrıyanık", 1981'de "Kanlı Nigar", 1982'de "Gülsüm Ana", 1984'te "Postacı", "1985'te "Yılanların Öcü" filmlerinde başrolü üstlendi.

Vefatına üzülen Cüneyt Arkın da aynı yıl yaşamını yitirdi
Siyasete de adım atan Girik, Sosyaldemokrat Halkçı Parti'de (SHP) 1989-1994 yıllarında Şişli Belediye Başkanı olarak görev üstlendi, bir dönem de televizyonda Söz Fato'da adlı programın sunuculuğunu yaptı.

Sinemada 1990'lı yıllardan itibaren daha az görünmeye başlayan usta isim, en son 2012 yapımı "Babalar ve Evlatlar" adlı filmde rol aldı.

Tedavi gördüğü hastanede çoklu organ yetmezliği nedeniyle 24 Ocak 2022'de hayatını kaybeden unutulmaz oyuncu Fatma Girik, Muğla'nın Bodrum ilçesine defnedildi.

Fatma Girik'in vefatının ardından üzüntüsünü dile getiren ve aynı yıl 28 Haziran'da hayatını yitiren usta oyuncu Cüneyt Arkın, katıldığı bir programda şunları söylemişti:

"Nasıl dayanırım bu acıya ben? Sen ne yiğit insandın, ne kadar alçak gönüllü, ne kadar zariftin. Dosttun. Ne güzel mavi mavi bakardın. O bir Anadolu anasıdır. Ah Fatma'm Ah. Fatma'm bekle beni orada. Bekle. Bekle geliyorum."

HÜLYA KOÇYİĞİT, FATMA GİRİK'İ ANLATTI
Türk sinemasına 14 yaşında girip 180'in üzerinde filmde rol alan, Hülya Koçyiğit, Türkan Şoray ve Filiz Akın ile Yeşilçam'ın "dört yapraklı yonca"sını oluşturan usta sanatçı Fatma Girik vefatının ilk yılında yad ediliyor.

Sanatçı Hülya Koçyiğit, vefatının üzerinden bir sene geçtiğine inanmakta zorlandığını dile getirdiği yakın arkadaşı Girik'i ve yaşadıkları anıları AA muhabirine anlattı.

"O benim canım arkadaşım, dostum, meslektaşım." diyen Koçyiğit, Girik ile uzun yıllar Türk sinemasını paylaştıklarını aktararak "Bugün burada olmamasını hâlâ içselleştirip kabullenemiyorum. Tanışmamıza gelince, aşağı yukarı 59-60 sene öncesinden söz etmem gerekir. Öncesi, Fatma Girik denilen o müthiş oyuncuya duyduğum hayranlık. Ben sinemaya geçtikten sonra da ondan gördüğüm sıcak yakınlık, yakın dostluk." ifadesini kullandı.

Girik gibi 12 Aralık'ta doğduğunu işaret eden Koçyiğit şunları kaydetti:

"Aynı karakterleri üç aşağı beş yukarı taşıyorduk. Belki o da bizi biraz daha yaklaştırdı. Birbirimizi tanımaya yardımcı oldu daha doğrusu. Fatma Girik, Türk sineması için çok şey ifade ediyor. Filmlerinde canlandırdığı karakterler tek tek gözümüzün önüne geldiği zaman, birbirinden farklı ama temel olarak bir Türk kadını, yürekli, cesur, fedakar, tuttuğunu koparan, ailesi, sevdikleri için özveride bulunabilen güçlü kadın. O filmleri ve yarattığı karakterlerle zaten ölümsüz. Hiçbir zaman unutulmayacak. Her zaman da bizden sonraki nesiller için bir örnek, bir rol model olacak.

Gerçek yaşamda da çok yürekli bir kadındı, cesurdu, halkçıydı. Çok tevazu sahibiydi. Hiçbir zaman 'Ben büyük bir starım.' diye havalara girmezdi. Tam tersi, halktan biri olduğunu karşısındakine hissettirirdi. Çünkü biz sinema oyuncuları zaten halkı temsil ediyoruz perdede. Halkın içindeki o insanları, o insanların yaşam biçim ya da beklentilerini, umutlarını, sevinçlerini, kültürünü, hayata bakışını, yaşam felsefesini aktarmaya çalışıyoruz. Zaten böylece Türk filmleri Türk halkıyla çok birleşmiş, çok uzun yıllar Türk sineması çok büyük başarılar kazanmıştır. O başarının sahiplerinden biri de Fatma Girik."

"Bizler işimizi gerçekten tutkuyla, büyük saygıyla yaptık"
Hülya Koçyiğit, birlikte çok fazla anıları olduğunu, birçok kez karşılıklı özveride bulunduklarını, birbirlerini kutladıklarını, uyardıklarını, sevinçlerini paylaştıklarını aktardı.

Türkan Şoray, Filiz Akın ve Fatma Girik ile aralarında rekabet olmadığını dile getiren usta sanatçı, "Dayanışma içindeydik. Bizim için öncelikle mesleğimiz, Türk sineması. Yaptığımız iş kolektif bir iş, bireysel bir sanat değil bizimki. Biz bir parçasıyız. Bizler işimizi gerçekten tutkuyla, büyük saygıyla yaptık. Bizden öncekileri göz önüne alarak onların üzerine ne katabiliriz diye yarıştık adeta." dedi.

Bugün sinema ya da dizi oyuncusu olmanın biraz daha kolaylaştığının altını çizen Koçyiğit şöyle devam etti:

"Teknoloji de destek veriyor tabii ki günümüzde. Dolayısıyla çok fazla insan bu işi yapabiliyor. Ama geçmişte bu saydığım 4 kadın; adam akıllı, tırnaklarıyla kazıyarak bir yere geldi desem yanlış bir şey söylemiş olmam. Halktan gördüğümüz o çok büyük ilgi karşısında hep daha iyisini, daha doğrusunu, daha güçlü işler yapabilmenin heyecanı vardı bizde. Biz kendimizle yarışıyorduk aslında. Birbirimizle yarışacak ne zamanımız, ne düşüncemiz vardı. Bizden daha önde olan, sinemayı yapan yönetmenlerimiz vardı. O kadar değerli yönetmenler vardı ki Türk sinemasında. Adeta biz onların talebesi gibiydik. Onlardan öğreneceğimiz çok şey vardı. Onları izleyerek mesleğimizi öğrendik diyebilirim."

"Memduh Ün olmayınca yaşayamadı"
Fatma Girik'ten bahsederken mutlaka Memduh Ün'ü de anmak gerektiğini söyleyen Koçyiğit, "Çünkü Memduh Ün bildiğiniz gibi sinemamızın çok önemli bir yönetmeni, yapımcısı, Fatma Girik'in hayat arkadaşı ve kariyerinin beyni. Ona yol gösteren, onu yönlendiren, ayakta tutan, seçimlerinde onu destekleyen Memduh Ün'ü de anmadan geçmek istemedim. 'Memduh'u kaybettik. Artık her şey bitti.' dedi bana. 'Nasıl bitti? Bitemez. Hiçbir şey bitemez. Sen Fatma Girik'sin. Yapacağın çok şey var'. 'O gitti, artık ben de yolcuyum'. Onsuz yaşayamadı. O öyle bir aşk, öyle bir tutku, öyle bir sevda ve karşılıklı yılların emeği ki." değerlendirmesinde bulundu.

Başarılı sanatçı, Girik'in uzun yıllar çeşitli ameliyatlar geçirdiğini, son yıllarında ya hastanede ya da evinde onu ziyaret ettiğini ancak iyileşeceğine inanmadığını dile getirdi.

Arkadaşlarının sürekli ona moral verdiğini aktaran Koçyiğit, "Her ölüm erken ama Fatma çok erken aramızdan ayrıldı. Çok büyük bir kayıp. Bir arkadaş olarak da Türk sineması için de Türk halkı için, onu sevenler için de büyük bir kayıp ama öyle güzel ya da şanslı bir mesleğimiz var ki hiçbir zaman kaybolmuyorsunuz. O yaptığınız filmler, her gelen yeni nesle tekrar tekrar hitap ediyor. Çünkü onlar samimi, gerçek, hayatın içinden bildiğimiz, yaşadığımız hayatlardan söz ediyor. Dolayısıyla o filmlerle sonsuza kadar yaşayacağına inanıyorum." diye konuştu.

Hülya Koçyiğit, vefatından sonra Fatma Girik'in filmlerini seyretmekte zorlandığını dile getirdi.

"Rolü gereği simsiyah saçlarını kazıttı"
Koçyiğit, Girik'le ilgili bazı gözlemlerini ve anılarını şöyle paylaştı:

"Daha önce de anlatmıştım, gözlerimin önünden gitmiyor, bir sahne var. Bir gün beni sete çağırdı. 'Hülya bugün çok önemli bir sahne çekeceğiz'. Ben de büyük bir hevesle, heyecanla gittim. Kameranın önünde saçlarını sıfır numara tıraşa vurdurdu, o uzun, güzelim simsiyah saçlarını, rolü gereği. Bir yandan böyle gözünden yaşlar damlıyor. Ben onu seyrediyorum. İçim gidiyor. Gözyaşlarımı tutamıyorum ve dayanamadım hem alkışladım, hem öptüm yanaklarından. 'Gerçekten kamera çalıştığı anda yapamayacağın hiçbir şey yok Fatma.' dedim. Bir sahnesi vardır onun, kartalla mücadele ettiği, 'Boş Beşik' diye bir filmi var. Kartal gerçek. Yani niceleri var. Bir bakarsınız 'Ağrı Dağı Efsanesi'nde olağanüstü bir güzellikte. Zaten o güzel gözleri hep gözlerimizin önünde. Bazı insanlar vardır hani asla yeri dolmaz. Onlardan biri de Fatma Girik."

Başarılı sanatçı, Girik'in filmleri ile yapımlarda kullandığı malzemelere Türk sinema müzesinde bir bölüm ayırmak gerektiğini belirterek "Onu her nesil daha yakından tanıyabilmeli. Çünkü sözünü ettiğimiz Fatma Girik. Önemli bir örnek, hayatımıza dokunmuş, bize ufuk açmış, göstermiş, düşünmemizi sağlamış, içinde yaşadığımız topluma belki de ayna tutmuş. Onun için yaşaması ve gelecek nesillere aktarılması gerekiyor. Tabii ki filmlerine bir şekilde ulaşmak, onları izlemek mümkün. Ama neden müzelerimiz olmasın? Neden Türk sineması hak ettiği gibi yer almasın hayatımızda? Evet bugün bir sinema müzemiz var ama bence yeterli değil." dedi.

"Halkla iç içe, el eleydi"
Fatma Girik'in halkçı olduğunun altını çizen Koçyiğit şunları kaydetti:

"Filmlerde canlandırdığı karakterlerin ardından televizyonlarda bir program yaptı. 'Söz Fato'da' diye. O programda Fatma Girik'in kendisini tanıdık. Canlandırdığı karakterler değildi. Orada canlı kendisiydi ve karakteri çıktı meydana. O karakter onun o halkçı yönü, insanları koruma içgüdüsü, hizmet edebilme kabiliyetiydi. Ona belediye başkanlığı teklif edildi ve kazandı. Öyle de bir dönem yaşadı. Başarılı bir belediye başkanıydı. Çünkü halkla iç içe, el eleydi. Onları dinleyen, onlarla beraber hareket eden bir belediye başkanı olarak gördük onu. O yönüyle de takdire şayan."

Koçyiğit, Girik'in kamera arkasında olmayı hayal ettiği bir projesi olduğunu da işaret ederek "'Hülya, şöyle bir senaryo düşünüyorum. Şöyle bir karakteri canlandıracaksın. Sen oynayacaksın, ben yönetmen olacağım. Kameranın arkasında ben olacağım ama önde sen şöyle yapacaksın. Böyle yapacağız.' diye senaryo anlatıyordu bana. Bir yönetmen olmayı hayal ederdi. Nedense oyuncusu da ben. Canım benim." dedi.

Fatma Girik'in unutulmaması gerektiğini vurgulayan sanatçı sözlerini şöyle tamamladı:

"Aslında Anneler Günü için derler ya; bir tek günle anmak yeterli mi bir anneyi? Elbette ki değil. Fatma Girik'i, senede bir kere, onu kaybettiğimiz günlerde anmak yeter mi? Elbette ki değil. O hep içimizde, hep bizimle beraber, sonsuza kadar inşallah."

İstanbul, AA

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız