İnönü Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Başkanı Prof. Dr. Zeki Boyraz, deprem kuşakları ve fay hatlarındaki yapılaşmada yörenin coğrafi özelliklerine dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.
Boyraz, AA muhabirine, Türkiye'nin tektonik bakımdan sıkıntılı bir ülke konumunda bulunduğunu ifade etti.
Malatya ve bölgesinin Doğu Anadolu Fay Hattı etki alanında bulunduğunu anımsatan Boyraz, Pütürge ilçesinde 9 Nisan'da yaşanan 5,2 büyüklüğündeki depremin bu hat üzerinde Pütürge-Sivrice segmentinde meydana geldiğini bildirdi.
Boyraz, Doğu Anadolu Fay Hattı'nın Türkiye'ye İskenderun körfezinden girerek Bingöl-Karlıovaya'ya kadar devam eden 550 kilometrelik kırık bir hat olduğunu aktararak, bölgede 1900 yılından bu yana 4'ün üzerinde en büyüğü 6,8 olmak üzere 299 deprem meydana geldiğini belirtti.
Elazığ'ın Sivrice ilçesi merkezli 24 Ocak 2020'de meydana gelen 6,8 büyüklüğündeki depremden Malatya'nın da ciddi etkilendiğini hatırlatan Prof. Dr. Boyraz, "Son depremler bizlere gösterdi ki Doğu Anadolu Fay Hattı deprem üretmeye devam ediyor. Teknik konular çok konuşuluyor ancak asıl depremin insan ve yerleşim ile ilişkisi olduğunu düşünüyorum. Özellikle tektonik alanların, kuvaterner arazilerin yerleşmeye sahne olduğu ülkemizde, yaşlanmış, yorgun, eski binaların yoğun olduğu yerlerde 6,8'in altındaki depremler bu binaları yıkabiliyor." ifadelerini kullandı.
Boyraz, yerleşim yerlerinin zemin özelliklerini iyi tespit etmek gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Yerleşim yerleri kurulurken oranın coğrafi özelliklerine dikkat edilmelidir. Yer bilimcilerle zemin etütlerinin iyi yapılması önemli. Deprem kuşakları ve fay hatlarına, riskli alanların tespitine göre zeminlerin belirlenmesi sonra inşaatçıların zemin ve zemin etüdüne göre depreme dayanıklı binalar üretmesi gerekiyor. Bunlara dikkat edildiği sürece eminim ki 6,8 ve daha altında büyüklükteki depremler can kaybına neden olmayacaktır.
Tektonik ova ve havzalardaki şehirlerimizde ve yerleşmelerimizde bir an önce konut stok risk analizlerinin yapılması ve konutların buna göre dönüştürülmesi gerekmektedir. Riskli yapıların yıkılarak yenilenmesi ve zemine göre dayanıklı, sağlıklı binaların yapılması can ve mal kayıplarını azaltacaktır. Kentsel dönüşüm faaliyetlerinin mümkün olduğunca hızlandırılması ve yaygınlaştırılması gerekiyor. Birçok kentte Toplu Konut İdaresi (TOKİ) ve TOKİ marifetiyle yeni binalar üretildi. Bunun hız kesmeden devam etmesinde yarar var."
- Depremlerden yorulmuş binaların yıkımı
Depremin Türkiye için bir gerçek olduğunu dile getiren Prof. Dr. Zeki Boyraz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Deprem öldürmez ancak yaşamış olduğumuz ülkenin, bölgenin, yörenin coğrafi şartlarını iyi bilmemiz ve ona göre davranmamız gerekiyor. Tektonik arazilerin yoğun olduğu ülkemizde önlemler alıp ona göre binalar dizayn edersek, uygun zeminde bina inşa edersek depremler öldürmez. Depremi sadece binaların yıkılması olarak algılamamak gerekiyor. Türkiye'nin büyük bir bölümünde fay kırıkları var değişik dönemlerde küçük ölçekli depremler binaların yorulmasına ve göremediğimiz hasarların oluşmasına neden olmaktadır. Yorulmuş, hasar almış binaların bir an önce yıkılması gerekli, en önemli risk alanları bunlar. Dolayısıyla eski, hasarlı binaların yıkılması vatandaşlarımızı koruyacaktır. Ayrıca depreme bağlı kütle hareketleri, heyelan ve kaya düşmeleri vadi ve yamaçlarda olan yerleşim yerlerinde hasara neden olmaktadır."
Boyraz, kentsel dönüşüm kadar kırsaldaki dönüşümün de önemli olduğunu vurgulayarak, kırsal alanlarda konutların ve eklentilerinin kerpiç ve taş yapılardan oluştuğunu, bu yapıların depreme dayanıksız olduğunu, bu nedenle kırsalda da dönüşüm faaliyetleri yapılması gerektiğini sözlerine ekledi.
AA