- Zirve cinayetlerinin gizli tanığının, eski ifadelerini reddettiği HSYK ifadesini eski tarihli dilekçeyle yalanlamaya yönelik çabalar basına yansıtıldı.
Yargılaması 9 yıldır devam eden ve 28 Haziran’daki 114. duruşmada kararın çıkması beklenen Zirve Yayınevi Davası’nın sanığı ve aynı zamanda gizli tanığı olan İlker Çınar’ın, 19 Şubat 2016 tarihinde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda (HSYK) 3 müfettişe verdiği, davaya sonradan Ergenekon bağlantısı kurulması için eklenen sanıklar aleyhindeki eski ifadelerini reddettiği, "Zirve Yayınevi cinayetlerinde Gülen Cemaati'nin rolü var" iddiasında bulunduğu ifadeden önce, ilk ifadelerini değiştirmesi yolunda tehdit edildiğine dair Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı'na 5 Şubat 2016 tarihinde dilekçe gönderdiği haberlerindeki tarih tutarsızlığı dikkat çekti. Fetullah Gülen cemaatine yakın olduğu öne sürülen bazı basın yayın organları, Çınar’ın HSYK Müfettişlerine verdiği 19 Şubat tarihli ifadede, Gülen Cemaati mensuplarını suçladığı yolundaki basında yeralan haberlerden sonra, 5 Şubat tarihini taşıyan dilekçesini, 19 Şubat'taki HSYK'daki ifadesini çürütmeye yönelik olarak 31 Mayıs’ta vermiş gibi sundular. (Söz konusu basın organlarının 'yeni' olduğu iddiasıyla haber yaptıkları ve yayınladıkları 5 Şubat tarihli dilekçenin imza bölümü ile HSYK'nın 19 Şubat'ta aldığı ifadeye ilişkin kaydın kupürleri, haberin sonundadır)
HSYK MÜFETTİŞLERİNE 19 ŞUBAT'TA İFADE VERMİŞ..
1'i Alman uyruklu, 3 Hıristiyan misyonerin katledildiği Zirve Yayınevi cinayetleri olarak bilinen olayla ilgili davanın “Deniz Uygar” takma adıyla Gizli tanığı ve aynı zamanda sanığı olan İlker Çınar, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Müfettişlerine firari olan eski savcı Zekeriya Öz hakkında şikayetçi olarak ‘Müşteki’ sıfatıyla 19 Şubat 2016 tarihinde ifade vermiş ve HSYK tarafından 22 Nisan 2016 tarihinde Malatya Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen yazıda “Vermiş olduğu ifadeler ile görülmekte olan yargılamanın seyrini değiştiren İlker Çınar isimli şahsın, tarafımızdan alınan bu beyanı ile daha önce alınan ifadelerinin neredeyse tam tersi ve Malatya’da görülmekte olan yargılamayı doğrudan ilgilendirir mahiyette olduğu değerlendirilmiştir…” denilmişti.
HSYK’dan gönderilen ifadenin üst yazısında, “HSYK Müfettişliğince yürütülmekte olan inceleme ve soruşturma kapsamında; Dosyaya şikayet dilekçesi sunan İlker Çınar’ın gerek sıfatı gerekse Zirve Yayınevi Cinayetine ilişkin soruşturma ve yargılamanın, vermiş olduğu beyanlar sonucu geldiği aşama da nazara alınarak, ayrıntılı olarak beyanının alınması amacıyla hazırlanan alt-yapı çalışmaları esnasında Tanık koruma Başkanlığı ile yapılan görüşmeler sonucu şikayetçi İlker Çınar’ın yurtdışına çıkma ihtimali olduğu bilgisinin şifahi olarak bildirilmesi üzerine İlker Çınar’ın yurtdışına çıkışını gerçekleştirmeden biran evvel ifadesi alınmak amacıyla Tanık Koruma Başkanlığı ile irtibat sağlanarak, HSYK Müfettişliği'nce 19 Şubat 2016 tarihinde İlker Çınar’ın şikayetçi sıfatıyla ifadesi alınmıştır.” ifadelerine yer verilmişti.
Gizli tanık Çınar, eski ifadelerinin tam tersine, HSYK’daki ifadesinde bu kez şu iddialarda bulunmuştu:
“...Yine ifadem sırasında işlerine gelmeyen doğru cümlelerimi sarf ettiğimde bana ‘Seni sorgu odasına alırız orada senden isteğimiz beyanları alırız’ şeklinde söz söyleyerek baskı kurdular. Bunu yapmalarındaki tek amaç ellerindeki tüm dosyaları yalan dolanla Ergenekon’a bağlamaktı. Bunun içerinde Zirve Yayınevi cinayeti de vardır. Buradaki tek amaç paralel yapı olarak adlandırılan Gülen cemaatinin bu dosyalar üzerinden operasyon yapmasıdır. Tek amaçları meydana gelen olayları altı boş şekilde farklı göstererek Ergenekon’a bağlamaktır. Bu süreçte İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Ergenekon adı altında yürütülen soruşturmaların içerisinde bulunan pek çok belge Gülen Cemaati tarafından çok önceleri sahte olarak hazırlanmış ve bu şekilde dosya kapsamına alınarak delil oluşturulmuş belgelerdir. Zirve Yayınevi cinayetini Ergenekon’a bağlamak içinde 2008 yılında Gülen cemaati hazırlıklarına başlamıştır. Zirve Yayınevi cinayeti kapsamında da Gülen cemaatinin oluşturduğu sahte belgelerle delil yaratılmıştır. Örnek olarak veremesem de dosya kapsamında yüzlerce belge bu şekildedir. Yine bu dosya soruşturmaları kapsamında bana tanıklığım süresince baskı yaptıkları gibi diğer tanıkların da bu yapı tarafından baskı gördüğünü düşünüyorum. Dilekçemin 4. Sayfasında ‘Dosya görevsizlikle Malatya’ya gönderildikten sonra ben bunlardan kurtuldum’ şeklinde bir cümle sarf ettim. Bunda amaç şudur; Zekeriya Öz, TEM Şubede görevli Yurt Atagün, Kazım Aksoy, Hüseyin Özkan ve Oğuzhan Ceylan gibi isimler beni İstanbul’da zorla bir yere kapatarak yaklaşık 1 ay burada tuttular. İstanbul’da beni zorla tuttukları yer Halkalı’da bulunan TOKİ’ye ait bir evdir. Bu evin her tarafından kamera vardı ve resmen beni göz hapsinde tuttular. Bu işi planlayan başta Zekeriya Öz’dür. Dosya yetkisizlikle Malatya’ya gittikten sonra beni bu evde serbest bıraktılar.”
“Ben de gerek soruşturma sürecinde, gerekse yargılama sürecinde bana sorulan sorular doğrultusunda dosyaya vakıf oldum” ifadesini iddiasında bulunan Zirve Davasının gizli tanığı İlker Çınar, “Zirve Yayınevi cinayeti kapsamında verdiğim ifadelerle farkında olmadan ve bir anlamda Gülen cemaatine yardımcı olduğum halde benim ifadelerimi alarak Adem Yavuz Arslan aracılığı ile bir kitapta yayımladılar. Cemaat beni kendilerine farkında olmadan yardımcı olduğum halde deşifre etti. Bunu cemaat ekibinin yüksek özgüvenine veriyorum. Beni deşifre ederek şüpheli konumuna getirdiler. Bu nedenle cemaat beni deşifre etti. Benim ifadelerimi ‘Bir Ermeni Var’ isimli kitapta yayınlayarak deşifre eden kişi Zekeriya Öz ve TEM Şube yetkilileri olduğunu düşünüyorum. Bu konuda kesin bir bilgim yoktur. Benim cemaat tarafından deşifre olmama neden olan ilk olay budur. Bu süreçte cemaat sadece beni deşifre etti. Cemaatin beni deşifre etmesinin altındaki asıl amacı bir türlü bulamıyorum. Ancak ben Adem Yavuz Arslan’ı 2008 ile benim hakkımda yazdığı bir yazı nedeniyle şikayet etmiştim. Bunun intikamı diye düşünüyorum. Şunu açıkça söyleyebilirim ki Malatya’da meydana gelen Zirve Yayınevi cinayetinin işlenmesinde de Gülen cemaatinin rolü vardır. Bu konuda özellikle daha fazla açıklama yapmak istemiyorum. Ancak şunu söyleyebilirimki bu işin içinde Gülen cemaati kendisini bir şekilde bu işten sıyırdı. Cemaati de bu işten sıyıran Zekeriya Öz ve ekibidir. Tüm ihale Ergenekon’a kaldı. Bu tamamen Gülen cemaatinin Mehmet Ülger üzerinden uyguladığı bir operasyondur.” iddialarını ileri sürmüştü.
Duruşmalarda ve verdiği ifadelerde TUSHAD adlı örgütün Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde kurulduğunu, başındaki ismin Emekli Orgeneral Hurşit Tolon olduğunu iddia eden İlker Çınar, bu iddiasını değiştirerek , “Tüm aşamalarda söz konusu ettiğim TUSHAD isimli birimde paralel yapının konsensüs çerçevesinde kurduğu bir yapılanmadır. Ben TUSHAD komutanı kimdir, başında kim vardır bilmem de mümkün değildir.” iddiasında bulunmuştu.
HSYK İFADESİNDEN ÖNCE, 5 ŞUBAT’TA MALATYA’YA DİLEKÇE GÖNDERMİŞ
İlker Çınar'ın, "Zirve Davası'nda cemaat kumpası"nın itirafı olarak nitelendirilen HSYK müfettişlerine verdiği ifadenin basın organlarında yayınlanmasının ardından, Gülen cemaatine yakın bazı basın organlarında bunu yalanlamaya yönelik haberler yayınlandı.
Bu haberlerde, İlker Çınar’ın 5 Şubat 2016 tarihinde ise Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı'na dilekçe verdiği kaydedildi. İlker Çınar’ın Ankara’da yürürken kendisinin 2 kişi tarafından durdurularak tehdit edildiğini ve Zirve Yayınevi Davası'nda vermiş olduğu ifadeleri geri çekmesinin istendiğini iddia ediyor. Çınar dilekçesinde şu iddialarda bulunuyor:
“Çok gizli olan, açığa çıkmayan, özel kuvvetler komutanlığı aramalarının ardından Genelkurmay'da saklanan daha sonra Naip Hakim tarafından CD'ye aktarılan, çok gizli askeri yazışmaları içeriyor. Bu CD'yi ilk defa gördüm. CD üzerinde Naip hakim şeklinde bir ibarede bulunuyor. Bu CD Zirve Yayınevi davasında bulunmuyor. Bu CD basına yansıyan şekliyle geçmişte Genelkurmay'ın başka davalar için mahkemelere gönderdiği harddisk içerisindeki çok gizli yazışmaları içeriyordu. Bu CD ancak kasada saklanması gereken bir delilmiş. Bu CD'yi bana dilekçede ifade olarak göstermemi istediler. Güya bu CD'nin içerisindeki bilgileri Zirve Yayınevi cinayetleri davasını kurgulayan tanık koruma şube müdür yardımcısı Şenol Yakıcı ile savcı İsmail Aksoy bana ifade olacak şekilde kurgulamış. Savcı İsmail Aksoy'a da tanık korumada müdür yardımcısı olarak görev yapan Şenol Yapıcı yardım ediyormuş. Bu kişiler ve başka kişiler sözde beni esir almışlar. Ben onların beni esir almasıyla bu ifadeleri vermişim. Aslında ben hiçbir şey bilmiyormuşum. Söz konusu gizli CD hiçbir zaman davada dosyaya girmedi ki ve ben ilk kez gördüm. Sözde bu CD Zirve davasında bana ifade yapılmış gibi söylememi istediler. Dilekçe vermemi istediler. Hatta tanık koruma müdür yardımcısı Şenol Yapıcı bana bir bilgisayar vermiş, bu bilgisayarı benim evime kurdurmuş ve bu bilgisayar benim evimdeymiş. Bu bilgisayarla beni yönlendiriyormuş. Verdiğim dilekçe ve ifadeler bana ait değilmiş. Beni esir alanlara aitmiş.”
HSYK’DA TEHDİTTEN BAHSETMİYOR
Kendisinin yaşamış olduğu bu tehdit üzerine Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Adalet Bakanlığına giderek dilekçeler verdiğini ve bazı görüşmelerde bulunduğunu ileri süren İlker Çınar’ın Malatya Cumhuriyet Başsavcılığına 5 Şubat 2016 tarihinde göndermiş olduğu dilekçenin ardından, HSYK’da 19 Şubat 2016 tarihinde 3 müfettişe aynı anda vermiş olduğu ve HSYK’da sürdürülen bir soruşturma nedeniyle yine vermiş olduğu 8 sayfalık dilekçesinde tehdit olayından ve kendisine verildiğini söylediği CD’den bahsetmemesi ise dikkat çekti.
DURUŞMA GÜNÜ DİLEKÇE VERMEDİ
5 Şubat 2016 tarihinde vermiş olduğu dilekçe 31 Mayıs ve 1 Haziran tarihlerindeki Zirve Yayınevi davasının duruşmasında gündeme gelirken, Bazı basın yayın organları gizli tanık ve sanık İlker Çınar’ın sanki duruşma günü 31 Mayıs’ta dilekçe vererek 19 şubat 2016 tarihinde “ HSYK’ya vermiş olduğu ifadesini inkar ettiği” şeklinde değerlendirmesi de dikkat çekti. Söz konusu basın yayın kuruluşları 31 Mayıs’ta verildiğini yansıttıkları dilekçenin haberinde, 5 Şubat 2016 tarihli dilekçenin kupürlerini yayınladılar.
Burhan KARADUMAN, Yeni Malatya Gazetesi- malatyahaber.com