İTÜ HEYETİ DE DEPREM BÖLGESİNİ İNCELEDİ.. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Mühendislik Fakültesi Deprem Mühendliği Ana Bilim Dalı Başkanı ve İTÜ Afet Yönetimi Enstitüsü Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Beyza Taşkın, Türkiye’nin deprem mevzuatı açısından 1940’lı yıllarda başlayan bir birikime sahip olduğunu, yer bilimleri, ölçme ve hesaplama teknolojilerindeki ilerlemelere paralel olarak 1975, 1998 ve 2007 yıllarında yayınlanan deprem yönetmeliklerinin depreme dayanıklı yapı tasarımını tariflediğini belirterek, “Eğer deprem bölgesindeki yapılarda 1975 tarihli deprem yönetmeliğine bile uyulsaydı, yıkılan ve ağır ölçekte hasar görerek kullanım dışı kalan binlerce bina, en fazla, hafif hasarla ya da hasarsız bu depremden çıkabilirdi” dedi.
Depremden sonra İTÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümü üyelerinden Prof. Dr. H. Serdar Akyüz, Dr. Öğr. Üyesi Cengiz Zabcı ve Arş. Gör. Müge Yazıcı, deprem bölgesine hareket ederek, 26 Ocak Pazar gününden itibaren saha gözlemlerine başladı. İTÜ Afet Yönetimi Enstitüsü öğretim üyelerinin yanı sıra, Aktif Tektonik Araştırma Grubu, Fırat Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’ndeki diğer üyeleri ile koordineli olarak çalışan saha ekibi, Sivrice (Elazığ) ve Pütürge (Malatya) arasında 3 gün boyunca yoğun bir arazi çalışması yürüttü ve deprem ile doğrudan veya dolaylı olarak oluşmuş yer deformasyonlarını hem yerden hem de insansız hava araçları kullanarak havadan inceledi.
İTÜ bilim insanlarının deprem bölgesindeki incelemelerine ilişkin ilk tespitler, geçtiğimiz günlerde İstanbul’da düzenlenen ve İTÜ Afet Yönetimİ Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Elişan Filiz Piroğlu’nun yönettiği bir basın toplantısıyla kamuoyuna açıklandı.
Basın toplantısında en çarpıcı açıklama İTÜ Afet Yönetimi Enstitüsü Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Beyza Taşkın’dan geldi.
“1975 Deprem Yönetmeliği’ne bile uyulsaydı, ağır hasarlı yapılar, depremi en fazla hafif hasarla atlatacaktı”
Doç. Dr. Beyza Taşkın, basın toplantısının yapıldığı tarih itibariyle hasar tespiti yapılan 23 bin yapının % 29’unun kullanılamaz hale geldiğinin tespi edildiğini belirterek, bu yapıların 6.8 büyüklüğündeki bir depremden bu düzeyde etkilenmesinin en önemli sebebinin, yapıların deprem yönetmeliklerine aykırı biçimde inşa edilmiş olması olduğunu söyledi.
Türkiye’nin yapı ve depremsellik ilişkisini düzenleyen hukuki mevzuat açısından 1940’lı yıllara dayanan uzun bir geçmişe sahip olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Beyza Taşkın, 1975 yılında bir deprem yönetmeliği çıkarıldığını, yer bilimleri, hesaplama ve ölçme teknolojisindeki ilerlemeler ve yapı donatılarının niteliksel gelişimine uygun olarak 1998 ve 2007 yıllarında yeniden deprem yönetmeliği yayımlandığını hatırlattı. Doç. Dr. Beyza Taşkın, “Elazığ ve Malatya’daki hasar tespit çalışmalarında, 23 bin binadan oluşan bir örnekleme grubunda, bu binaların % 29’u artık kullanım dışında. Şayet bu yapılar, 1975 deprem yönetmeliğine bile uygun yapılsaydı, bu yapılar onarılarak kullanılabilecvek şekilde hafif hasarlı ya da hasarsız olarak bu depremden çıkabilirdi” şeklinde konuştu.
“Depremde açığa çıkan ivme 1975 yönetmeliğindeki yükün de altında ama...”
İTÜ Afet Yönetimi Enstitüsü Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Beyza Taşkın, deprem bölgesinde açığa çıkan ivmelerin düzeyinin 1975 deprem yönetmeliğinde tariflenen yüklerin de altında kalmasına karşın 29 bin yapının ağır hasar görmesi konusunda şu tespitleri yaptı:
“Bölgedeki binalar 1975 deprem Yönetmeliği’ne bile uygun olaraka yapılsaydı en fazla hafif hasar beklerdik. Bu, tamamen depremin kendi karakteri ile alakalı bir şey. Deprem bölgesinde açığa çıkan ivmelerin düzeyi 1975 yönetmeliğinde tariflenen deprem yüklerinin de altında kalıyor. Yıkılan binalara yıkılmadan önceki hallerine baktığınız zaman bazı yapısal riskleri barındırdığı, betonun son derece özensiz hazırlanmış olduğu, muhtemelen yerinde karılarak hazırlanmış olduğu, yani dayanımının çıplak gözle baktığınız zaman bile anlaşılır düzeyde düşük olduğu görülmektedir”.
Doç. Dr. Beyza Taşkın, deprem bölgesinde yapılan çalışmanın sonuçlarına göre, hasar tespiti yapılan 23 bin binadan % 29’u kullanılamaz hale gelirken % 34,6’sı onarılarak kullanılabilecek, yani hafif hasarlı, % 36,’4’ü de hasarsız binaları gösteriyor.
“Bitişik nizamda derz mesafesi çok önemli”
Doç. Dr. Beyza Taşkın, depremde hasarı çoğaltan unsurlardan birinin de bitişik nizam yapılarda uyulması gereken kurallara uyulmaması olduğunu da vurguladı. Doç. Dr. Taşkın, “Bitişik nizamda yapılan binaların bir dizi kuralı var. Bu kuralların en önemlisi, binalar arasında derz mesafesi dediğimiz boşluğu bırakmak. Bu boşluk metrelerce bir boşluk değil ama 6-7 cm, 10 cm’lik boşluk hayat kurtarıyor” dedi.
İTÜ- malatyahaber.com