"2044 VİZYONU.. MİAD ÜZERİNDE ÇALIŞMALIDIR".. İstanbul merkezli Malatyalı İşadamları Derneği (MİAD)’ın 65. Aylık Toplantısı gerçekleştirildi.
İstanbul Yeşilköy’deki Polat Renaissance Otel’deki organizasyona 500’e yakın üye ve davetli katıldı. Misafirler arasında, sektöründe öncü iş adamlarından FİBA Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü Özyeğin ve LC Waikiki Ceo'su Mustafa Küçük de yer aldı.
İş dünyasının tanınmış birçok simasını bir araya getiren geleneksel etkinlikte ‘Sektör Öncüleri İle İş Dünyasının Bugünü ve Yarını’ konulu, iş ve yaşam tecrübelerinin paylaşıldığı bir panel de düzenlendi. Moderatörlüğü Prof. Dr. İlhan Erdoğan üstlendi.
KONUŞMALAR..
MİAD Yürütme Kurulu Başkanı Yunus Akdaş
Öncelikle katılımlarınızdan dolayı herkese teşekkür ederim. Hüsnü Bey’e (Özyeğin) teşekkür ediyorum. Büyüklerimize ‘Ağabey’ diye hitap ederiz. Size de müsaadenizle böyle seslenmek istiyoruz. Hüsnü Özyeğin Üniversitesi ile bir iş birliği yapmayı planlıyoruz. Mustafa Küçük de gurur ve onur duyduğumuz, örnek alınabilecek ender ve çok değerli bir insandır. Birlikte çok güzel zamanlarımız oldu. Bu anlamda kendisini yetiştiren anne ve babaya saygı ve selamlarımı sunuyor, kendisini de öpüyorum. Organizasyonu düzenleyen İlhan Ender’e de çok teşekkür ediyorum. Yönetim Kurulu’nun, Yüksek İstişare Kurulu’nun, Genç MİAD İcra Kurulu’nun bu toplantılarda emekleri var. Onlara da ayrı ayrı teşekkür etmek istiyorum. Ankara temsilcimiz Yaşar Aşçı’ya da ayrıca teşekkür ediyorum.
STK’larda gönüllülük esastır. Gelişmiş olan ülkelere baktım… Nüfusun yüzde 50-60 oranını STK’lar oluşturuyor. Türkiye’de bu oran yüzde 13-15 civarlarında. Ticaret Odası gibi kurumları da düşersek yüzde 7’lere kadar gerileyebiliyor. Bu da çok düşük. STK vatandaşın sesini ilgililere duyurmaktır. STK kimsenin yandaşı veya bahçesi olamaz. Bu anlamda Malatyalı iş adamları olarak MİAD’ı iyi temsil ettiğimizi düşünüyorum. STK’lar iş dünyasının sorunlarını da ilgililere duyurur. STK insan merkezli çalışmaktır. Toplumun birlik, beraberlik, hoşgörüsüne model olmaktır.
MİAD, Malatyalı iş adamların içinde bulunduğu ancak, bugün Malatyalı olmayan iş adamlarımızın da aramızda olduğu bir dernektir. Bundan şeref duyuyoruz. Kapımız bu ülkede yaşayan herkese açıktır. Herkesle beraber olur, herkesle beraber çalışırız. Bu anlamda bize müracaat eden Malatyalı olmayan iş adamları da var. Önümüzdeki dönemde onları da aramızda göreceksiniz. MİAD’ı ‘Sevgi Evleri’yle de tanıdınız. ‘Konuk Evi’ de önemli bir proje. Geçen sene 48-50 bin civarında misafirimiz vardı. İkincisi için de Şahin Nalbant Bey’e huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Malatya’da yüksek lisansta okuyan öğrenci sayımız yaklaşık 20 bin. Bunların bir kısmına burs verilmiyor. “Yunus başkan ve yönetim kurulu bursu bulsun ve onlar bu işi çözsün.” alışkanlığından lütfen vazgeçin. Böyle bir sorumluluk almıyorum. İnternete girip, paranızı oradan oraya kaydırıyorsunuz! O zaman burs için de aynı işlemleri yapacaksınız. Bu sorunu Malatyalı iş adamları muhakkak çözer diye düşünüyorum. Geçen 23 tane öksüz ve yetimimiz kalmıştı. Mustafa Küçük Bey’i aradım. “Hepsini bana yaz” dedi. Yetim ve öksüzlerimizi takip ediyoruz. İnönü Üniversitesi’ne Teknopark’a da üyeyiz.
Bir de ‘Geleceğin Yıldızları’ diye bir projemiz var. Bu projenin fikir babası Nurettin Yaşar. Malatya’nın zeki çocuklarının, Bilim Sanat Merkezi’nde eğitim almaları sağlanıyor. İleriki yıllarda lider, CEO, Türkiye’nin geleceğine katkı sağlayacak insanlar yetiştirmeye çalışacağız. Bu proje için sponsorların yarısını bulduk. Diğer yarısını da temin edeceğiz. Bu proje bizim için çok önemli. Ulusal STK’lar ile Ticaret Odası ile beraber olacağız.
2044 vizyonu… MİAD bir vizyon üzerinde çalışmalıdır. 2044’te Türkiye’yi, Malatya’yı nasıl görmek istiyorsunuz? Hangi pozisyonu almamız gerekir. Hangi eylem planını yapmamız, hangi senaryoları hazırlamamız lazım. 2044 vizyonunu gençleri de aramıza alarak hazırlamak zorundayız. 2044’ü şimdiden hazırlayamazsak, gençlerimiz bizim çektiğimiz çileleri çekerler. Kısacası yarının planları bu günden yapılır. Sevgili gençler; her zaman bizi zorlayın ve aramıza çok katılın. Biz sizleri geleceğe hazırlamaya çalışıyoruz. Değerli hanımefendiler, sizler aramıza girdiğiniz sürece de bu aile tamamlanmış olur. Sizler ve gençler aramıza girmezse eksik kalmış oluruz.
İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay
Herkesi saygı ve sevgi ile selamlıyorum. Malatyamız’ın 2018 yılında en büyük kazanımı üniversiteler oldu. Malatya 2 devlet üniversitesine sahip, ender illerden biri haline geldi. Üniversitemizde MİAD’ın ‘Konuk Evi’nin güzel bir videosunu izledik. ‘Eski Konuk Evimiz’in hemen önünde 101 odalı yeni bir Konuk Evi inşa edildi. Bu binanın yüzde 70’ini iş adamımız Şahin Nalbant yaptı. Kendisine çok teşekkür ediyorum. Sene başından itibaren inşallah her şeyi tamamlanacak ve hizmete açacağız. Malatya’ya yeni bir hizmet alanı kazandırmış olacağız.
Mustafa Küçük ve Vahap Küçük’e de üniversitemize çok teşekkür ederim. Şimdiye kadar üniversitemize çok güçlü destek verdiniz. Bundan sonra devam edeceğini umuyorum. Yeni projelerimiz de devam ediyor. Sizlerin desteğini bekliyoruz. Üniversitemize ‘Yayın Evi’ kurduk. 2 yıl içerisinde 50 ‘ye yakın kitap yayınladık. 1 yıl önce Hüsnü Özyeğin kendi yazdığı kitaptan birini üniversitenizin kütüphanesine, diğerini de şahsıma göndermişti. Ben okudum ve sizlere de tavsiye ediyorum. Dolu dolu başarı öyküsü olan bir kitap. Başta Mustafa Küçük olmak üzere diğer iş adamlarımıza da ‘herkese örnek olması’ için başarı öykülerini yazmalarını tavsiye ediyorum. Başta gençlere daha sonra da herkese klavuz olacaktır.
FİBA Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü Özyeğin
Öncelikle çok teşekkür ediyorum. Böyle değerli insanların olduğu bir toplantıya davet edilip de katılmamak mümkün değil. Dernek olarak yaptıklarınızdan çok mutlu oldum. En büyük sorunlarından biri; ülkenin doğusu ile batısı arasında çok farklılıklar var. Ülkenin doğusu çok şanssız. Malatya’yı kast etmiyorum tabi. Üniversitede öğrencilerimle de bazen konuştuğumuzda onlara Ankara, İzmir, İstanbul gibi yerlerden mezun olduktan sonra çalıştığınızda başarılı olamayacaklarını, Doğu’ya yönlenmeleri gerektiğini söylüyorum.
Bazı yerlerde, okuyan kız çocuklarını göremezsiniz. Daha çok Ağrı’da, Van’da, Mardin’de, Erciş’te, Malazgirt’te, Siverek’te, Urfa’da, Diyarbakır’da bu durum böyledir. Eğer siz kız çocuklarınıza cinsiyet ayrımcılığı yapar, okumalarına fırsat tanımazsak, onlar erkekler kadar ilerleyemezler. Okullaşma oranlarına baktığımız zaman kızların en düşük olarak Ağrı’da okuduğu gözlemlenmiştir. Ağrı’da 100 kızdan sadece 5’i eğitimine devam ediyordu. Bu çok önemli bir konudur.
İş hayatında insan ve yönetici seçimi çok önemlidir. Kurduğum ve sonradan sattığım Finansbank dünyada en önemli örneklerden biridir. Neden derseniz; dünyada hiçbir banka 8 milyon dolar sermaye ile kurulup, 19 sene boyunca hiçbir sermaye artırımı yapmadan, ortaklar para koymadan 5.5 milyar dolar değere ulaşmamıştır. Bu olağanüstü bir değer kazanımıdır. Bunun tek sebebi Finanbank’ta işe aldığımız gençler ve onların yetiştirilmesi olmuştur. Bankanın gelişimine katkıda bulundular. Finansbank 24 personel ile işe başladı. İlk kurulduğu zaman o kadar ilerleyeceğini düşünmemiştim.
O zamanlarda Türkiye’de ve yurt dışında eğitimini alan pırıl pırıl gençleri işe aldık. Bu gençler 28-30 yaşlarındaydı. Çalışanların gençlerden oluşmasını istedim ve geleceğin bankasını hayâl ettim. İşin en enteresan tarafı bankayı satışa çıkardığım zaman çalışan sayısı 7.300 kişiye ulaşmıştı. Ben bankanın elemanlarıyla yaşadım. Onlar benim için ailenin bir parçasıydı. Onlar güldükleri zaman güldüm, ağladıkları zaman ağladım. Bizim bankamızda sağlık sigortası vardı. Özel hastanelerde sağlık hizmeti alıyorduk. Bir personel amansız bir hastalığa tutulduğu zaman New York’ta tedavi altına alınırdı. Onların aileleriyle tanışır, cenazelerine katılır, toplantılar yapar, kaynaşırdık.
Finansbank sadece kendine eleman yetiştiren bir banka değildi. Aynı zamanda sektöre eleman yetiştiren bir banka oldu. Akbank’ta çalışan elemanların çoğu Finansbank’ta yetişmiş kişilerden oluştu. Birçok büyük kurumun müdürlerinin çoğu Finansbank’ta yetişmiştir. Sadece Türkiye için geçerli değil, Londra ve Cenevre’de birçok Finansbanklı’nın çalıştığını görürsünüz. Aslında bu kültür meselesidir. Finasbanklı olmak bir kültür meselesidir. Bizim banka biraz da atılma tahtası olarak kullanıldı. İşi yapan insanların çoğu 2-3 kat maaşla birkaç ay sonra başka yerlerde işe başladılar. Üniversiteden yeni mezun olan insanları alırken çalışan insanların da söz sahibi olması konusunda çalışmalar yapılıyordu. İçeride çalışan insanlara nasıl değer verdiğimizi de göstermek durumundaydık.
Burada anlattıklarıma ve daha fazlasına kitabımda da yer verdim. 24 TL ve şunu gururla söylüyorum kitabım 40 bin sattı. Zülfü Livaneli benim aile dostumdur. Bir ara en çok satanlar listesinde benim kitabım ilk numaraya çıktı. Zülfü Bey’in kitabı ise iki numaraya düştü. Beni aramış ve “Sana bir rakip geldi” demişti. Bu zamanda ben kitabın fiyatını artırmadım. Enflasyonla mücadeleye destek oluyorum.
İnsanları sadece seçmek önemli değil, insanları motive etmek de çok önemli. Bu sadece genel müdüre prim vermekten de geçmiyor. Bir kuruluşun en alt kademesini ne kadar mükâfatlandırırsanız o kurum da o kadar ileriye gider. Mesela Finasbank’ta şöyle bir uygulama yapmıştım. Güvenlik görevlileri sıcak-soğuk demeden dışarıda bekliyorlardı. “Bunları nasıl motive ederim?” diye düşündüm. Güvenlik görevlilerine, “Müşterilerin veznede fazla olduğu zamanlarda sizler kredi kartı talep formu dolduracaksınız. Bazen içeride, bazen de dışarıda olacaksınız” dedim. Talep formu onaylanırsa kredi kartı başına prim vaat ettim.
O zamanın parasıyla “10 lira prim vereceğim” dedim. Böylelikle form dolduran, 300 lira alan bir güvenlik görevlisi 900 lira maaşa ulaştı. En çok kredi kartı dolduran ve onaylanan güvenlik görevlisini merkeze davet ediyordum ve onlarla yemek yiyordum. Bu durum dalga dalga yayılıyordu. En alt kademedeki personel motive olunca daha fazla yarar sağlıyordu.
LC Waikiki Ceo'su Mustafa Küçük
Bugün burada öğretmenlerim var. Ben ödevini yapmış bir öğrenci olarak konuşacağım. Biz, “Bugüne kadar neyi, nasıl ve kısmen yaptık?” konularını konuşacağız. LC Waikiki de sektöre insan yetiştirerek başladı. En iyi yaptığım şey gece okumak, gündüz çalışmaktı. Bugün kendi çocuklarıma da onu tavsiye ediyorum: Hem çalışıp hem okuyun. Gece okumak, sabah uygulayabileceğiniz bir işte çalışmak sizin yararınıza olacaktır. Ne öğrendiysem iktisattan öğrendim.
Zamanımızı ve enerjimizi sadece bir noktaya sabitledik. Diğer sektörlere girmedik, sadece işimize yoğunlaştık. “Bir iş tamamen iyi giderse bunda sorun vardır” dedik. En kötü güne de hazırlık yaptık.
O dönemde sektörde olan abilerim ablalarım vardı. “Sen bir şeyler becerip yapıyorsun” dediler bana. Bir yasa koyduk, başka bir sektör düşünmek bile yasaktı. Zamanımızı ve enerjimizi sadece bir noktaya sabitledik. Bu durum iş hayatında tutunmamızı sağladı. Günümüzde yaşanan dalgalanmalardan da diğer sektörler gibi etkilenmedik. Diğer sektörlere girmedik, sadece işimize yoğunlaştık. “Bir iş tamamen iyi giderse bunda sorun vardır” dedik. En kötü güne de hazırlık yaptık. “Satışlar yüzde 50 düşse bile bu şirketin 6 ay ödemelerini yapması gerekiyor” dedik.
Zaman zaman kredi alıp, bunlara bankalarda bırakıp ihtiyaç halinde kullanıyorduk. Bu konuda istikrarlı olduk. Akıllıca kararlar aldık. Nefsimize uymadık. Gerçekçi davrandık. Yurt dışında 500’e ulaştık. En son Londra’da mağaza açtık. İzdiham oldu. Özbekistan’daki açılışta yollar trafiğe kapandı. Türkiye’de de boş olan pazarı hedefledik. İlk başlarda yurt dışındaki ürünler daha pahalı oluyordu. Bunun nedenini araştırdığımızda aradaki aracılardan kaynaklandığını gördük ve kendi ürünümüzü ürettik. 10 yıl boyunca her yıl fiyatları düşürdük. Bunları yaparken halkın takdirini ve duasını kazandık. Gitgide büyüdük.
Türkiye’de üretim sektörlerini sıkıntıya gireceğini bildik, dünyaya baktığımızda da toptan satışın sıkıntıya gireceği belliydi. Kendi mağazalarımızı açmaya karar verdik. Ürünleri tamamen dışarıdan almaya karar verdik. Müşteri ne istiyorsa ona, pazarda neye ihtiyaç varsa ona yöneldik. Bu şekilde bir strateji izledik.
Kurumu aile şirketi haline dönüştürmedik. En büyük tehlikelerden biri de buydu. Biz çok ortaklı bir şirketiz. Baba, evleneni yanıma gönderiyordu (tebessüm ediyor). Kardeşler, akrabalar, yeğenler gelmeye başladı. Bunları şirketin fabrikalarına yönlendirdik ama, bir aile faciasına doğru gidiyorduk. Beklentiler farklıydı. Herkes patron gibi davranmaya başladı. Akrabaları, damatları, yeğenleri ayrı bir şirket kurup burada toplama kararı aldık. “Ayrı bir şirket olsun ve herkes kendi şirketinin patronu olsun” istedik. Bu arada anne ve babadan gelen tepkiyi de tahmin edin. “O kadar insan istihdam ediliyor da 3-5 kişi mi çok geldi?” dediler. Ama iyi ki o şekilde yapmışız. Çünkü herkes şimdi kendi işlerinin başındalar ve kendi işlerini yapıyorlar. Bu şekilde aile faciasından da kurtulmuş olduk.
Bir ara patronların çocukları gelip çalışmak istediler. Hiç fark etmedi, tamamen yabancı gibiydiler. Profesyonellik ilkesi içerisinde işlerimizi yürütmeye devam ettik. Daha sonra onlar da kendi işlerinin başına geçtiler. Şu anda aileden kimse yok gibi. Bunu da doğru yaptık. Bizim ortaklık anayasamız var. Kimsenin iç işlerine karışmadık. Herkes bağımsız bir şirketti. Her yere ürün satabiliyorlardı. Bunların hepsini yaptık ve başardık.
“Nerede başarıyı yakalayamadık”. Onu da izah edeyim… 2023 hedeflerimiz vardı. Bu hedefe yaklaştığımızda sayaç vardı, her günü düşüyorduk. Avrupa’da 3 markadan biri olmak, 10 milyar dolar ciroyu geçmek hedefini 20 yıl önce koymuştuk. Buna ulaşabilmek için olmazsa olmaz bir şey vardı. Bizim ekibin yöneticilerin değişmesi gerekiyordu. Eski çağ anlayışıyla olmayacağını çok net bir şekilde biliyorduk. Bunu bildiğimiz için “Yöneticiliği yeniden öğrenmemiz gerekiyor” dedik. Yönetici insanın zihnine hitap eder, belirli bir kuralı ve sistemi vardır. “Yöneticilik ve liderlik arasındaki fark nedir? Liderlik, insanların gönlüne hitap etmektir.” Bunu öğrendik. Bir lider bir insanın gönlüne inmiyorsa, insanın gönlüne temas etmiyorsa değişim olmuyor. Liderin insanın gönlüne hitap etmesi için de o söylediği şeyi önce kendi gönlüne indirmesi gerekiyor. Çünkü gönül, gönülle haberleşir. Bazı kavramları fark ettik. Bazı kavramlar bizim dilimizde ancak, hâlâ bilincimize geçmemiş. Biz de liderlik kanadı oluşturmayı istedik. “Liderliğin sağ kanadı manayla, sol kanadı teknik bilimle ilgili. Gövdeye mesleki uzmanlık, ayaklara çevik, kafasına da yol gösterici olsun” diyerek, kendimize bir metafor tanımladık. Bu kanatları doldurmaya çalışıyoruz.
İnanılmaz yatırımlar yaptık. Sınıfta öğrendiğimizi sahada başarıya ulaşmada yüzde 10’u geçmedi. Buna da bir çözüm bulalım dedik. Elimizde bir kuş vardı, sonra bunu kartala çevirelim istedik ve kartala dönüştü. Şu anda en büyük uğraşımız şu: Öğrendiklerimizi yaşama nasıl yansıtabiliriz. Rol model olmak çok önemli. Tepedeki yönetici eğer istenileni uygulamıyorsa aşağıdakinden bunu beklemek mümkün değil. Değişimin benden başlaması gerekiyor. “Bu işi yapanlar nasıl yaptı?” diye araştırdık. Yanımda bir rehber var ve ben ona hesap veriyorum. Her yöneticinin yanına bir tane de rehber verdim.
İnanılmaz bir dönüşüm başladı. Başaramadığımız başka bir nokta da şu: Yıllardır her toplantıda aynı problemleri duyuyoruz. Problemin köküne inmediğimizi fark ettik. Geçici çözümler bulduğumuzu anladık. Şu anda problemin kök nedenine inmeyi ve ona göre çözüm bulmayı amaçlıyoruz. Birbirimizi dinlemeyi öğrenmeyi çalışıyoruz. Bir başka konu da üretim sürelerimiz hızlı değil. Ne kadar uzman varsa istihdam etmeye başladık. Belli zamanlarda sen kendini yıkmazsan ve değiştirmezsen, başkaları seni yıkar ve değiştirir.
Şirketin de her 15-20 yılda bir kendisini yıkıp yeniden yapması gerekiyor. Kartal gagasını taşa vurup kendisini yenileyebiliyor. Şirketlerin de kendisini yenilemesi gerekmektedir. Biz 2000’li yıllarda kendimizi yıktık ve yeniden doğduk. Biz çok iyi işler yaptık. Ancak bildiğimiz hiçbir şey yeni dünyada işe yaramayacak. Ya yeni şeyler öğreneceğiz ya da yolları ayıracağız. Tüketiciyi anlamamız ve onların iç dünyasını anlamamız gerekiyor. Artık kendimizi yıkmamız ve yeniden doğmamız gerekiyor.
İngilizce sloganlardan bahsetmek istiyorum. Amazon markası perakendecileri öldürmedi. Zayıf müşteri servisi öldürdü. Uber taksicileri öldürmedi, yetersiz erişim öldürdü. Tek mesele müşteri odaklı olabilmek. Herkesin müşterisi var. Müşterinin sadece söylediklerini değil, söylemediklerini de tahmin edebilmek gerekir. Bunu anlayabilmek için de çalışmalarımızı sürdürüyoruz. “Müşteriyle zaman geçireceksiniz, okula gidip onun ne istediğini anlamaya çalışacaksınız” diyoruz. Müşterinin istediklerini sahada öğrenmeye çalışacaksınız. Şu anda öğrendiğiniz bir şey gelecekte para etmiyor. Şu anda kendimizi yenileyebilmek için uğraşıyoruz.
Prof. Dr. İlhan Erdoğan
İşletme Fakültesi’nde doktora asistanıyken, o enstitünün genel sekreteriydim. Mustafa Küçük Beyefendi de dâhil olmak üzere birçok önemli isim bu fakülteden mezundur. Enstitünün müdürü de Profesör Kemal Tosun’du. Biz başarılı iş adamlarını davet eder, gençlere kendilerini tanıtmalarını, tavsiyelerde bulunmalarını isterdik. Türkiye’nin tanınmış iş adamları o enstitünün kürsüsünden geçmiştir. Sayın Hüsnü Özyeğin de konuşmacı olarak davet edilmişti. Tecrübelerine yer vermişti. Rahmetli Kemal Hoca: “Bu kişiye dikkat edin” demişti. Bu insanlar geleceğin yıldızlarıdır. Hocamın o zaman söyledikleri doğru çıktı. Kendisini de hayranlıkla dinlemiştik. Sonradan denk düştü ve ben Sayın Hüsnü Özyeğin Bey’in yönettiği şirketlerde zaman zaman danışmanlıklar yaptım. Hüsnü Bey ve ekibinin tekrarlamış olduğu bir söz vardı. 70’li ve 2000’i yıllarda da bu söz güncelliğini korudu. “İyi olmak için iyi insanlarla çalışmak lazım. İyileri de olabildiğince doğru seçmek ve iyi yetiştirmek lazım.” diyordu. Bilgi ve birikimlerini paylaşacak Mustafa Küçük’ün 2000’lerde yönettiği şirketlerden biri ödül aldı. Markalaşma ve gelişme konusunda bizlerle deneyimlerini bizlerle paylaştı...
MİAD Kadın Kolları Yürütme Kurulu Başkanı Selin Yurdakul
‘Sevgi Evleri’nin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik bir program gerçekleştirdik. İştirakçilere, Hüsnü Özyeğin ve Mustafa Küçük başta olmak üzere emeği geçen herkese teşekkürler.
Genç MİAD Yürütme Kurulu Başkanı Murat Gönültaş
Bu toplantılarda sizleri görmek bizler için büyük şeref. Genç MİAD olarak bu sene konsolosluk ziyaretlerimizi gerçekleştirdik. 19 Ocak’ta, geçen seneki toplantıyı daha da genişleterek, genç iş adamlarını bir araya getirecek bir program planlıyoruz. “Genç MİAD iş başında” diye bir motto öne çıktı. İnşallah ticaretimizi gençliği ve dinamizmi yakalayarak devam etmeyi de planlıyoruz. Başkanımız Yunus Akdaş’ın bize verdiği önemi bildiğimiz için bu planlamayı yaparak, gençlerimizi tanıtmak ve tanıştırmak istiyoruz. Aynı zamanda ticaret yapmalarını da sağlamayı amaçlıyoruz.
Bu toplantımıza daha önce ziyaret ettiğimiz, Katar gibi büyükelçiliklerin ticari ataşelerini davet ettik. Büyük firmalarımızın da satın alma temsilcilerini inşallah misafir edeceğiz. Kısmet olursa İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Şekib Avdagiç konuğumuz olacak. 19 Ocak’taki toplantının yeri ve saatini Genç MİAD’ın Twitter, Instagram ve Facebook adreslerinden alınabilecek. Telefon kanalıyla da birebir iletişim kuracağız. Sizleri aramızda görmek isteriz.
Bülten- malatyahaber.com