ABD tarihindeki en büyük terör saldırısından bu yana dokuz yıl geçti. Ancak Washington'ın terörle mücadele için kurduğu sistem bu amaca değil, ülkenin kendi özgürlüklerini kısıtlamasına yarıyor.
11 Eylül saldırılarından bu yana dokuz yıl geçmişken, El Kaidenin artık ölümcül bir tehdit olduğunu kim söyleyebilir? 2001 yılındaki dehşet verici saldırı sonrasında, Usame Bin Ladinin terör ağı ABD ve Avrupadaki önemli hedeflere tek bir büyük saldırı bile düzenleyemedi. Bugün, El Kaidenin umudu internet aracılığıyla radikalleştirilen genç, sorunlu insanlar bulmak ve onlara nasıl iç çamaşırlarına bomba yerleştirileceğini öğretmek.
El Kaidenin barbarca olan eğilimlerini görmezlikten gelmiyorum ancak yeteneğini sorguluyorum. Kısa dönemde yaşanan çatışmalarda, ABDnin düşmanlarının kötü amaçlarıyla ilgili görüşlerinde haklı olduğu ancak güçlerinin fazlaca abartıldığı ortaya çıktı. 1980li yıllarda, ekonomik ve politik çöküşün eşiğinde olan Sovyet Rusyanın güç ve nüfuzunu artırdığını düşündük. 1990larda ise, Saddam Hüseyinin nükleer cephaneliği olduğuna emindik.
Bu sefer yapılan hata daha da zarar verici. 11 Eylül ABDnin ruh sağlığı ve ülkenin sistemi üzerinde bir şok etkisi yaptı. Sonuç olarak, biz fazla tepki gösterdik. Washington Postda yayımlanan Çok Gizli Amerika raporunu hazırlayan araştırmacılar 11 Eylülün ABDyi gerçekten nasıl değiştirdiğini göstermek için iki yıl harcadı.
NE HALE GELDİK?
İşte geçmişten bazı örnekler: 11 Eylül 2001den bu yana ABD hükümeti, teröre karşı verdiği savaşla mücadelede 263 örgüt oluşturdu. İstihbarat kaynaklarına aktarılan kaynak yüzde 250 artarak, 75 milyar dolara çıktı. (Bu kamuoyuna açıklanan değer ve gerçek tutarın çok altında). Bu rakam, dünyanın geri kalanının aynı alanda harcadığı miktarın üzerinde. İstihbarat kurumlarının kullanması için üç Pentagon büyüklüğünde 33 yeni tesis inşa edildi. 3.4 milyar dolara mal olan bu tesislerde 320 bin insan çalıştırılmaya başlandı.
Kurulan yeni sistem günde 136, yılda 50 bin rapor hazırlıyor! Bu da tabii ki bu raporların çok azının okunduğu anlamına geliyor. Okuyan üst düzey yetkililere göre, bu raporlar birkaç saat içinde Google kullanarak hazırlanabilecek türden. Kısaca, 15 eyalette faaliyet gösteren 51 ayrı kurum, terörist örgütlere giren ve oradan çıkan parayı takip ederken, çok az bilgi paylaşımında bulunuyor.
Yaklaşık 30 bin kişinin görevi telefon görüşmeleri ve diğer iletişim araçlarını takip etmek. Ancak buna rağmen ordu istihbaratında görevli hiç kimse Binbaşı Nidal Malik Hasanın Walter Reed Ordu Sıhhıye Merkezinde garip tehditlerde bulunduğunu farketmedi. Noel Bombacısı Nijeryalının babası ise ABD Büyükelçiliği'ne oğlu hakkında uyarıda bulundu. Ancak bu mesaj geniş güvenlik sistemi içinde gerekli kişilere ulaşmadı.
Bu tür hatalar affedilebilir. Ancak ulusal güvenliğin yükselişi, terörle bağlantılı olmasa bile her ABDlinin hayatına bütün açılardan müdahale eden bir hükümet gücü oluşmasını sağladı. Dave Eggarın Zeitoun kitabındaki en tüyler ürpertici detay, hükümetin Katrina Kasırgasına verdiği en hızlı ve etkin cevabın Guantanamo tarzı bir kamp inşa etmesi oldu. Burada tutulan 1,200 ABDli aylarca anayasal haklarından mahrum bırakıldı.
NE ZAMAN SONA ERECEK?
Geçmişte, ABD hükümetinin yetkileri savaş döneminde artırılır, olağanüstü hal ilan edilir, bazen bu yetkiler suiistimal edilir, yine de savaştan sonra eski haline dönerdi. Ancak bu sonu olmayan bir savaş. Ne zaman zafer ilan edeceğiz? Olağanüstü hal ne zaman kaldırılacak?
Muhafazakarlar, devletin artan yetkilerinden endişeli. Devletin bu kadar güçlenmesi birkaç federal teşvik programından daha endişe verici. James Madison (ABDnin dördüncü başkanı) o dönemde bu konuya değinmiş ve kısa bir sonuca varmıştı: Toplumun özgürlüğünün tüm düşmanları arasında muhtemelen en korku verici olan savaştır. Çünkü tüm diğer düşmanların mikroplarını oluşturur ve güçlendirir. Savaşta da yürütmenin yetkileri genişletilir ve zihinleri etkileme gücü halkı zapt edenlerin gücüne eklenir."
Madison'ın sözü şöyle bitiyor, Hiçbir ulus, özgürlüğünü devam eden bir savaş içinde koruyamaz diyerek bitiriyor.
* Newsweek editörü Ferid Zekeriya imzasıyla "What America Has Lost" başlığıyla yayımlanan makalenin Türkçe çevirisidir.