SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Alkışı da Gördü İhaneti de...

0
Güncellendi - 2015-12-27 21:58:27
Alkışı da Gördü İhaneti de...
A- A+ PAYLAŞ

İsmet YALVAÇ

Soma'dan gelen haberle 300'ü aşkın maden işçimizin ölümüyle yüreğimize düşen korun yakıcılığı zirve noktada iken, o günün gecesinde hiç de hazır olmadığımız bir ölümün haberini almanın üzüntüsüyle başbaşa kaldık. 

Cumhuriyet Halk Partisi'nden iki dönem (2002 - 2007 ve 2007-2011) Malatya Milletvekili olarak TBMM'de görev yapan, 2011 seçimlerinde ise Malatya kökenli seçmenin yoğunlaştığı bölgelerden biri olan İstanbul 3. bölgeden bir kez daha milletvekili seçilen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, 3 yıldan bu yana kanser tedavisi görmesine karşın, bir başka nedenle, geçirdiği kalp krizi sonucu 15 Mayıs Perşembe gününü 16 Mayıs Cuma gününe bağlayan gecede hayatını kaybetti. 

Aslanoğlu'nun ölümüne dair haberi Cuma sabahına doğru 02.45'de aldık, 02.55'de ise, o ana kadar TBMM'de her biri Malatya ya da ülke adına mücadelesinin bir parçası olan konuşma, tartışma, görüşme ya da kavgasının haberini yaptığımız malatyahaber.com'da yayınladık. 

Kimi haberleri yazmak, zordur. Hem de çok zor. Oysa hepsi hepsi birkaç cümleden ibarettir. Birkaç dakikada yazılır ve yayına verilir. 

Mevlüt Aslanoğlu'nun ölümüne ilişkin haberi yazmak da çok zor oldu. Belki de görece öyle oldu. Nihayetinde o haberi, 10 dakika içinde sabaha dönüşen gecenin o saatinde malatyahaber.com okuyucularına ulaştırmıştık.

Fakat o 10 dakika, Mevlüt Aslanoğlu'nu ilk tanıdığım 1999 yılından ölüm haberini aldığımız o ana kadar geçen 15 yılın bir hayli yoğunlaştırılmış şekilde yaşanması şeklinde geçiverdi. Bu yüzden 10 dakika, saniyelerden değil, senelerden meydana gelmişti sanki...

Mevlüt Aslanoğlu'nu ilk olarak 18 Nisan 1999 tarihinde yapılan milletvekili genel seçimleri öncesinde tanıdım. CHP'den Malatya Milletvekili aday adayı olmuş, daha sonra ise listenin 1. sırasında Malatya Milletvekili adayı olarak gösterilmişti. 

O günlerde, sahip olduğu siyaset yapma tarzı ve özellikle Malatya medyasının içine yuvalanmış, en belirgin özelliği medya etiğine uzaklık olan unsurlarla ilişkisi nedeniyle bir hayli temkinli yaklaşım gösterdiğim, kendisine de eleştirilerimi ilettiğim Mevlüt Aslanoğlu'nu, sonraki yıllarda bu unsurların kendisine ve Malatya'ya verdiği zararı anlayıp uzaklaşmasından sonra daha yakından tanıma şansı buldum. 

Tüm cümlelerden önce şunu söylemek bir hakkın teslimidir bence: Mevlüt Aslanoğlu, hakikatli bir Malatya evladıydı. 

'Malatya sevdalısı' gibi klişe deyimlere sığmayacak kadar, her hücresine Malatya aşkı kazınmış, bu aşkın uğrunda kendini feda etmek konusunda bir an bile tereddüt etmeyecek gözü karalıkta bir insandı Mevlüt Aslanoğlu.

Fakat, belki de Mevlüt Aslanoğlu adına en üzücü olan, özellikle siyasete atıldığı 1999 yılından ölümüne kadar ki sürede, muhatap olduğu toplumsal yapının önemli bir büyüklüğü, kendisini 'insani kimliği ile Mevlüt Aslanoğlu' değil, 'Siyasetçi Mevlüt Aslanoğlu' olarak algılamasıydı. 

Aslanoğlu'nun muhatap olmak zorunda kaldığı sözkonusu o toplumsal yapı,  bu algıya göre Aslanoğlu'nun sahip olduğu gücü  kendi çıkarları ekseninde bir ilişkiye  dönüştürmek istiyordu ve bunu çoğu zaman da başarıyordu. 

Mevlüt Aslanoğlu'nu değerli, farklı ve 'telafisi bir hayli zor kayıp' olarak nitelememizi sağlayan temel unsur, Aslanoğlu'nun toplumsal barışı içselleştiren kişiliği ve bu kişiliğini tüm ilişkilerine yaymış olmasıydı. 

Etnik yapı, mezhep, meşrep, siyasal görüş ayrımı yapmadan tüm Malatya'ya, Malatya halkına hizmet etmenin çabası içinde oldu. 

Malatya Milletvekili sıfatıyla 9, İstanbul Milletvekili olarak 3 yılının tümüne yayılan yüksek bir performans ile iktidar milletvekillerini kıskandıracak bir hizmet akışı ve üretimi gerçekleştirdi. 

Hizmette sınır tanımadı. Bir yandan İnönü Üniversitesi'nin internet merkezini, başta köy ve kasabalardakiler olmak üzere çok sayıda okulu bilgisayarla donatırken, diğer yandan da hükümetlerin yapması gereken sağlık ocaklarını, köprüleri inşa ettirdi, kuş uçmaz kervan geçmez köylere derslikler yaptırdı. 

'Ben modern dilenciyim. Parası olandan toplayıp Malatya'ya harcıyorum' diyordu. Haklıydı; birçok hizmeti, çok geniş olan çevresinden, iş dünyasındaki dostlarından topladığı paralarla yaptırdı. Kimi zaman iş dünyasını, kimi zaman siyasetin gücünü, kimi zaman bürokrasideki bağlantılarını devreye sokarak Malatya için elinden gelen her şeyi, hatta daha fazlasını yaptı. Kimi zamanlarda da, Malatya'ya yapılacak bir hizmet için kendisine yardım sözü verip işe girişmesine neden olan kurum ya da kişiler sözlerini yerine getirmeyince bunları dert etmeden, halka şikayet etmeden,  ekonomik durumunu sarsmış olsa da o açığı kendi parasıyla kapattı. 

Adeta tek kişilik bir hükümet gibi çalıştı Malatya için.

Muhalefette de hizmet edilebileceğini gösterdi.

Bu yolda çırpındı ve sağlığını bu yolda harcadı.

Hizmet üretirken hiç bir şekilde siyasal kategorizasyon yapmadı. En çok hizmeti kendisine oy vermeyen köylere, yörelere götürdü. 

İnönü Üniversitesi'nin gelişmesine özel bir önem verdi. Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu döneminde de, Prof. Dr. Cemil Çelik döneminde de İnönü Üniversitesi'nin TBMM'de yapılacak tüm işlerini yakından takip etti ve kısa sürede sonuçlandırılmasını sağladı. Bakanlıklarda İnönü Üniversitesi için çıkarılacak ödeneklerin mümkün olan en üst düzeyde olmasını sağladı. Tabii bu çabaları gösterirken AKP Malatya milletvekillerinin desteğini aldı ve muhalefet milletvekili olarak iktidar partisi milletveklleri ile ortaklaşa, birlikte hareket etmekten imtina etmedi. 

Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu İnönü Üniversitesi Rektörü iken, AKP iktidarı ve Başbakan Erdoğan'a karşı anti-demokratik söylemler seslendirdiğinde, AKP Malatya milletvekillerinden önce CHP Malatya Milletvekili Mevlüt Aslanoğlu eleştirdi ve yakın arkadaşı Rektör Hilmioğlu'na 'demokratik çerçeve dışına çıkma' çağrısı yaparak demokrasiye olan bağlılığını gösterdi. 

TBMM'de, AKP Malatya Milletvekilleri'nin kendi aralarındaki çatışma ve çekişmelerinden dolayı Malatya'ya gelecek hizmetlerde aksama olduğunda, devreye Mevlüt Aslanoğlu girer ve çatışma zeminini yok ederdi. 'Söz konusu Malatya ise gerisi teferruat olmalıdır' ilkesiyle çatışan tarafları Malatya ekseninde birleştirirdi. 

Mevlüt Aslanoğlu, kendisinin de çok sevdiği deyimle 'siyaset değil hizmet adamı'ydı. Tabii ki siyaset yapıyordu ve bir siyasetçiydi. Ama halkın algısında siyasetçiye yönelik 'çürümüşlük' olgusunun dışında tutuyordu kendisini. 

Aslanoğlu ile birlikte, halkın siyasetçiye rahat ulaşma ve istediği anda dokunma dönemi başladı denilebilir. O kadar ki, sıradan bir vatandaş gece istediği bir saatte bile telefonla Mevlüt Aslanoğlu'na ulaşabiliyor, derdini anlatabiliyor, ertesi gün de 'Ne yaptın benim işi?' diye hesap sorabiliyordu. Hemen her hafta geldiği Malatya'da mesaisinin büyük bölümünü caddede, sokakta, esnafın yanında, köyde, köylünün yanında geçiriyordu. AKP'lisi de derdini Aslanoğlu'na anlatıyor, SP'lisi de CHP'lisi de İşçi Partilisi de...

Şunu da teslim etmek gerekir ki, AKP Malatya Milletvekilleri de Mevlüt Aslanoğlu'nun Malatya'ya hizmet adına kendilerine getirdiği önerilerin büyük bölümünde onunla ortaklaşa çalışmaktan gocunmadılar. AKP milletvekillerinden özellikle Ömer Faruk Öz’le uyum içinde, birlikte birçok sorunun hallini sağladılar.

Hatta bazı iktidar milletvekilleri 'Mevlüt abi, bizim iktidar partisi milletvekili olarak çıkıp bu konuda konuşmamız ya da önerge vermemiz uygun olmaz. Ama sen çıkıp konuşursan, şu konuyu dile getirirsen biz sana destek veririz' diyerek beraber çalışma örnekleri gösterdiler. 

Aslanoğlu, Malatya'dan sonra İstanbul Milletvekili olarak TBMM'de görev yaptı. Malatya'ya yönelik tavrı hiç değişmedi. Seçim bölgesinin sorunlarını takip etmekle birlikte yeri geldiğinde aynı heyecan ve aşkla yine Malatya için, 7’nci milletvekili gibi  çalıştı. 

Bütün bunlardan sonra şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Mevlüt Aslanoğlu'nun en istikrarlı mesaisi memleket aşkıyla, Malatya aşkıyla olmuştur. 

Aslanoğlu'nu tanıdığımızdan bu yana, ondan hep istenildi, tep talep edildi. Hep veren el oldu. 

Onun ekonomik ve siyasal gücünü kullanmak ve bu yolla çıkar sağlamak, diyalog içinde olduğu bazı kesimlerin birinci önceliği oldu. 

Mevlüt Aslanoğlu bu çevrelerin işlerini gördüğü sürece baş tacı edildi, işleri bittiğinde ise ihanet etmekten imtina etmediler. 

Mevlüt Aslanoğlu, memlekete faydalı olduğuna inandığı herhangi bir organizasyona ya da işe para aktardığında 'Mevlüt Babaydı, bir taneydi, en büyüktü', fakat özellikle kızının ve kendisinin hastalığı nedeniyle biraz olsun kendi dünyasına çekilmişse, o artık 'unutulan'dı.

Siyasette, medyada, sporda, iş ve sanat dünyasında elinde tuttuğu, bir yerlere taşıdığı, arkasında durduğu, maddi-manevi destek verdiği birçok kişiden ihaneti gördü. 

Siyaset yılları boyunca hoyratça sömürüldü.

Bu duruma çok üzüldü. Psikolojik üzüntüsü biyolojik hastalıklara dönüştü.

Fakat sıradan insanlar, hangi partiye oy vermiş olursa olsun, hangi liderin arkasından gidiyor olursa olsun Mevlüt Aslanoğlu'nun hizmetlerini ve halka yaklaşımını hep takdir etti, onu sevdi ve yürekten alkışladı. 'Oyum senin değil ama bizim gönlümüzü kazanan sensin' cümlesini çok duydu. Bu cümleye hiç üzülmedi, tam tersine mutlu oluyordu. Çünkü o yürekten gelen bir sevgi sözcüğünün milyonlarca oya bedel olduğuna inanıyordu.

Bu yönüyle, oy kazanmasa da gönül kazanan, gönüllere giren hizmet insanı olarak taltif edildi Malatya halkınca...

Yani Aslanoğlu bu hayatta, alkışı da gördü ihaneti de...

Geleneklerine bağlılık anlamında tam bir muhafazkardı Aslanoğlu. Her bayramda mutlaka Malatya'ya gelir, annesinin-babasının mezarını ziyaret eder, mezarlarında duasını okurdu. Şayet bayram Kurban Bayramı ise, önce mezarlıkta dua ardından kurban kesimini yapardı.

O yüzbinlerce insanın derdini dinledi siyaset yıllarında. Taşıdığı 2 telefonu da  24 saat süresince susmazdı. Gelen her telefon aslında bir talep, bir istekti. Hepsine yetişmeye çalıştı.

Kendi sağlığını hiç düşünmedi, mümkün olduğu kadar fazla insanın işini görmeye çalıştı. Bundan da hiç şikayetçi olmadı. İhanetlerin acısını da iç dünyasına hapsetti dışa vurmadı. 

Başbakan Erdoğan'ın CHP'de sevdiği ve saygı duyduğu birkaç şahsiyetten biriydi. Erdoğan'ın 'Mevlüt Abi' diye hitap ettiğini, Aslanoğlu'nun Malatya'ya dair kendisine ilettiği istekleri de mümkün olan düzeyde karşılamaya çalıştığını biliyoruz.

Başbakan Erdoğan'ın deyimiyle 'Garip gurebanın, fakir fukara'nın yakın dostuydu. Düzenli şekilde yardım ettiği yüzlerce fakir, burs verdiği onlarca öğrenci vardı. Kurban bayramlarında İstanbul'daki işadamlarından para toplar, Malatya'da 7-8, kimi zaman 10 büyükbaş hayvan satın aldırır, paralarını topladığı iş adamlarının kurbanı niyetiyle kestirir ve fakir fukaraya dağıtılmasını sağlardı.

Malatyaspor için yapmadığı fedakarlık kalmadı. Parasıyla, ilişkileriyle, gövdesiyle Malatyaspor'un başarısı için çalıştı. Kötü günlerde 'kurtarıcı' değil, sorun çözücü olarak her zaman Malatyaspor'un yanıbaşındaydı. 

Kavga değil barış adamıydı. Sorun değil çözüm üretiyordu. Sorun neredeyse o da oradaydı, çözüm için. 

Nihayetinde şunu söylemek yanlış olmayacaktır: Mevlüt Aslanoğlu Malatya için telafisi imkansız bir boşluk bırakarak aramızdan ayrıldı ve Hakk'ın rahmetine kavuştu. 

Kendisine Allah'tan rahmet diliyor, mekanı cennet olsun diyorum. Ailesine ve gerçek anlamda sevenlerine başsağlığı diliyorum. 

FOTOĞRAF: Mevlüt Aslanoğlu’nun Büyükçekmece Mezarlığı’ndaki kabri (Ali ORAL)

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız