Giorgia Meloni liderliğindeki İtalyan aşırı sağından önce Fransa, İsveç, Hollanda gibi diğer Avrupa ülkelerinde aşırı sağ partiler yükseliyordu. Ancak aşırı sağ, ilk kez İtalya'da büyük ortak olarak iktidara gelmiş oldu.
Avrupa ülkelerinde son yıllarda yükselen aşırı sağ eğilimler arasında ilk kesin zaferi kazanan ve iktidar koltuğunu elde eden İtalya'daki aşırı sağcı İtalya'nın Kardeşleri Partisi (FdI) ve liderlik ettiği sağ ittifak oldu.
Giorgia Meloni liderliğindeki İtalya aşırı sağı, daha önce Avrupa ülkelerinde seçimlerde yükselen ancak iktidarı "büyük ortak olarak" kazanamayan diğer aşırı sağ partilerin yapamadığını yaptı.
İtalya'nın faşist lider Benito Mussolini'den bu yana yönetime gelen "ilk aşırı sağcı" ve "ilk kadın başbakanı" olacak Meloni, Hristiyan ve muhafazakar kimliği, yabancı karşıtı politikaları savunmasıyla öne çıktı. Meloni, seçim mitinglerinde "Tanrı, vatan, aile" sloganı attı ve İtalya'nın en büyük sorununun aile ve çocuk yapmamak olduğunu dile getirdi.
Son yıllarda Avrupa genelinde aşırı sağ akımlar ve partiler yükseliş göstermelerine rağmen bu tür bir zafer elde edememişti.
Diğer Avrupa ülkelerinde Meloni ile benzer çizgideki politikalarıyla bilinen, geçmişte oylarını artıran ve iktidara yaklaşan veya koalisyon ortağı olarak iktidarda bulunan aşırı sağ siyasetçiler ve partiler şunlar oldu:
İsveç'te aşırı sağ hükümette yer almak istiyor
Aşırı sağ siyasetin İtalya'dan önce en yakın zamandaki kazanımı İsveç'te oldu. Bu ay yapılan seçimlerde, aşırı sağ görüşlü İsveç Demokratlar Partisinin (SD) oy oranını yüzde 20,5'e kadar yükselterek ülkenin 2. büyük partisi durumuna gelmesi dikkat çekti.
Genel seçimlerde, sağ blok partiler yüzde 49,6, azınlık hükümeti ile iktidardaki sol blok partiler de yüzde 48,9 oy aldı. Buna göre, 349 sandalyeli parlamentoda sağ blok partileri 176, sol blok partileri 173 sandalye kazandı.
İsveç Meclis Başkanı, hükümet kurma görevini ılımlı Muhafazakar Parti lideri Ulf Kristersson'a verdi.
Ilımlı Muhafazakar Parti liderliğinde sağ blokun Liberal Parti, Hristiyan Demokrat Partisi ile üçlü koalisyon kurup dışarıdan aşırı sağcı İsveç Demokratlar Partisinin hükümete destek vermesi ihtimali öne çıkmıştı ancak Parti lideri Jimmie Akesson da yeni hükümette yer almak istiyor.
Fransa'da Le Pen oylarını artırdı
Fransa'da nisanda yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda, Emmanuel Macron bir kez daha yarıştığı aşırı sağcı Marine Le Pen'i geride bırakarak yeniden cumhurbaşkanı seçildi. Ancak bu seçim, "Le Pen ve aşırı sağın oylarını artırdığı tarihi bir seçim" olarak kayıtlara geçti.
Macron, 2017'de yapılan seçimde de Le Pen'i geride bırakarak oyların yüzde 66,1'ini almıştı. Le Pen ise o seçimde yüzde 33,9 oy elde etmişti.
Cumhurbaşkanı olmak için 3 kez yarışan Le Pen, 2017'ye kıyasla oylarını yaklaşık 7 puan artırdı.
Marine Le Pen'in babası Jean-Marie Le Pen de 2002'deki cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci tura kalan ilk aşırı sağcı olmuştu. Baba Le Pen, Jacques Chirac ile karşı karşıya kaldığı ikinci turda yüzde 17,79 (5,5 milyon) oy almıştı. Böylelikle Marine Le Pen, babasının 20 yıl önce aldığı oy oranını yüzde 100'den fazla artırmış oldu.
Haziranda yapılan milletvekili seçiminde de Fransız aşırı sağı tarihi başarı yakaladı. Le Pen'in eski lideri olduğu RN Partisi, tarihi bir yükseliş kaydederek 89 milletvekili çıkardı. RN, Fransa meclisindeki ana muhalefet partisi haline geldi.
Almanya'da kan kaybetse de yüzde 10'un üzerinde
Almanya'da 2017'deki genel seçimde ilk kez federal meclise giren Almanya için Alternatif (AfD) de Avrupa'da son yıllarda dikkat çeken bir başka aşırı sağ görüşlü parti oldu.
AfD, 2017'de yüzde 33 ile Hristiyan Birlik partilerinin kazandığı seçimde yüzde 12,6 oy aldı.
Parti, 2021 seçiminde yüzde 10,1 oy oranına düştü. AfD, Almanya'nın en kalabalık eyaleti olan Kuzey Ren Vestfalya'da mayıs ayında yapılan Eyalet Meclisi seçimlerinde de kan kaybetti. AfD, bir önceki seçimlere göre 1,4 puan kaybederek yüzde 6 oy aldı.
Ancak AfD’nin yaşadığı düşüşe rağmen ülke genelinde yüzde 10’un üzerinde oy alması aşırı sağcı eğilimlerin Alman toplumunda kalıcı hale geldiğinin göstergesi şeklinde yorumlandı.
Avusturya'da aşırı sağ iktidarı paylaştı
Avusturya’da Nazi uzantıları tarafından kurulan Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ), ülkenin aşırı sağ partisi olarak son yıllarda adından söz ettirdi.
Jörg Haider liderliğinde merkez sağ Avusturya Halk Partisi (ÖVP) ile 2000’de iktidar ortaklığı da yapan FPÖ, göçmenlere karşı olumsuz yaklaşımıyla oylarını ciddi oranda yükseltti.
1999'da yüzde 27 oy alarak partiyi tarihinin en yüksek seviyesine taşıyan Haider, başta İsrail olmak üzere AB üyesi 14 ülkenin diplomatik yaptırımlara varan sert tepkileri sonrasında parti başkanlığından istifa etmek zorunda kaldı.
Daha sonra partinin başına gençlik yıllarında Neonazi gruplar arasında yer alan Heinz Christian Strache geçti. Strache de İslam düşmanlığını siyasi söyleminin merkezine taşıdı.
2015’teki göç krizinin de etkisiyle oy oranını yüzde 30’lara yükselten Strache, Brüksel merkezli bir yapıdan ulus devletlerin daha fazla söz sahibi olduğu bir birliktelik anlayışını savundu.
Strache, 2017’deki seçimlerden yüzde 26 ile ikinci parti olarak çıktı ve yine aşırı sağa varan söylemlerle dikkati çeken Sebastian Kurz'un ÖVP'si ile aşırı sağcı koalisyon hükümetini kurdu. 17 ay iktidarda kalan aşırı sağcı hükümet, Strache’nin bir Rus vatandaşıyla devlet ihalelerinin Rusya’ya verilmesi gibi çeşitli pazarlıkları içeren görüntülerinin yayınlanmasıyla yıkıldı. Bu skandalla FPÖ, 2019 seçimlerinde 10 puan oy kaybetti. Parti, son kamuoyu yoklamalarına göre, yüzde 19-20 bandında seyrediyor.
Hollanda'da meclisteler
Liderliğini skandallarıyla tanınan aşırı sağcı Geert Wilders’in yaptığı Özgürlükler Partisi, 2017'de yapılan genel seçimde milletvekili sayısını 5'ten 20’ye çıkardı. Ancak parti, 2021’deki seçimde 3 sandalye kaybetti.
2017'de yapılan ilk defa genel seçime katılan bir başka aşırı sağcı Thierry Baudet liderliğindeki Demokrasi için Forum Partisi (FvD) ise geçen yıl, 2017 seçimlerine göre, sandalye sayısını 2'den 8'e yükseltti. 2021’de ilk defa genel seçimlere katılan FvD'den ayrılanların kurduğu JA21 Partisi de 4 sandalye kazandı.
Buna göre, aşırı sağcıların 150 sandalyeli meclisteki toplam milletvekili sayısı 22'den 29'a çıktı.
Bunun yanı sıra Senatodaki sandalye sayısının dağılımını büyük ölçüde belirleyen 2019'daki eyalet seçimlerinde en çok oyu, seçime ilk kez katılan aşırı sağcı Demokrasi için Forum Partisi (FvD) kazandı.
Wilders'in partisi 2010'da bir süre koalisyon ortağı olmuştu.
İspanya'da kısa sürede yükseldiler
İspanya'da aşırı sağ, Katalonya sorunuyla hızla yükselişe geçti. Katalonya sorunu dışında ülkenin yaşadığı ekonomik kriz ve Avrupa'daki popülizm de Vox'un yükselmesine katkı sağladı.
Katalonya bölgesinin bağımsızlık talebiyle zemin bulan aşırı sağcı Vox partisi, 2013'te kurulmasından sonraki 5 yılda varlık gösteremedi. Vox, 2015 ve 2016'da yapılan (erken seçim) genel seçimlerde ülke genelinde sadece 50 bin civarında oy aldı.
Ancak Katalonya'daki ayrılıkçı girişimlerle İspanyol aşırı sağı yükselişe geçti. Vox, ilk önemli başarısını 2018'de elde etti. Endülüs özerk yönetim parlamentosunda 12 milletvekili çıkaran aşırı sağ, Katalonya'daki ayrılıkçı olaylarla bağlantılı olarak varlığını korudu.
Vox, haziranda Endülüs'te yapılan yerel meclis seçiminde beklentilerin aksine büyük bir artış göstermese de milletvekili sayısını 14'e çıkardı. Seçimi kazanan merkez sağ görüşlü Halk Partisi (PP) ise mecliste 57 koltuk kazandı.
Vox, İspanya'nın yüzölçümü olarak en büyük özerk yönetimlerinden Castilla y Leon'da nisandan bu yana Halk Partisi ile iktidarda bulunuyor. Castilla y Leon'daki seçimlerde oylarını artıran Vox'un hükümet ortağı olmasıyla İspanya demokrasi tarihinde ilk defa aşırı sağ görüşlü bir parti yerel yönetimde de olsa iktidara gelmişti.
Belçika'da ikinci parti
Valon ve Flaman federal bölgelerin oluşturduğu Belçika'da aşırı sağ Flaman Vlaams Belang partisi etrafında vücut buldu.
2004'te ırkçılık nedeniyle kapatılan Vlaams Blok partisinin devamı olan Vlaams Belang, popülist aşırı sağ politikalarının yanı sıra Flaman bölgesinin Belçika'dan ayrılmasını istiyor ve çok kültürlülüğe karşı çıkıyor.
Parti, 2014'te yüzde 3,7 olan oy oranını 2019'daki federal genel seçimlerde yüzde 12'ye çıkararak ikinci parti konumuna yükseldi. Ancak diğer partilerin dışladığı Vlaams Belang, koalisyon dışında tutuldu ve iktidar ortağı olamadı.
Brüksel, AA