- Nobel Ödüllü bilim adamımız Aziz Sancar'dan Malatya Begüm Kartal İlkokulu öğrencilerine mektup..
Malatya Begüm Kartal İlkokulu 3. sınıf öğrencilerinin mektupla yönelttiği soruları el yazısıyla kaleme aldığı mektupla yanıtlayan Nobel Kimya Ödülü sahibi bilim insanı Aziz Sancar, çocukluğundan bilim dünyasına uzanan yaşam hikayesini anlattı.
Sancar, öğrencilerin sorularına iki sayfalık mektupla yanıt verdi. Mektubu el yazısıyla kaleme alan Sancar, Mardin'in Savur ilçesinde doğduğunu ve ailesinin çiftçilikle geçindiğini dile getirdi.
Mektubunda, "Fakir sayılmazdık ama paramız da yoktu" ifadesini kullanan Sancar, çocukluğuyla ilgili "Sekizinci sınıfa kadar günlük yaşamda giyecek ayakkabım yoktu. Sadece okula gittiğimde ayakkabı giyerdim. Onun dışında evde ve sokakta ben ve kardeşlerim yalın ayak yürür ve oynardık." bilgisini aktardı.
İlkokuldaki öğretmenlerini, "harika, çok idealist, Atatürk ve Cumhuriyet ilkelerine kendini adamış insanlar" olarak nitelendiren Sancar, öğretmenlerinin kendilerini çok iyi yetiştirdiğini vurguladı.
Lise ve üniversite döneminde aynı imkanlara sahip olduğunu aktaran Sancar, "Memleketim bana her türlü imkanı verdi." değerlendirmesinde bulundu.
İlkokuldayken derslerine yeteri kadar çalıştığını ve iyi bir öğrenci olduğunu anlatan Sancar, genellikle okul dışındaki zamanını top oynayarak, yaz aylarında da meyve sebze bahçelerinde çalışarak ve sincap avlayarak geçirdiğini dile getirdi.
Okul döneminde akşamları gaz lambası ışığında 2 saat kadar ders çalıştığını kaydeden Sancar, şöyle devam etti:
"Ben 14-15 yaşına kadar hep üstün bir kaleci olup Türk Milli Takımı'nda oynamak istedim ama boyum yetmediğinden bu hayalden vazgeçtim ve lise 2'den sonra ders çalışmaya ağırlık verdim. O yaştan sonra çoğu zamanımı ders çalışmakla geçirdim. Mardin Lisesi ve İstanbul Tıp Fakültesini birincilikle bitirdim."
- Nobel'e uzanan yol
Çocukların kanser ve Nobel Kimya Ödülü'ne uzanan yoldaki çalışmalarına ilişkin soruları da yanıtlayan Sancar, kanserin "bazı hücrelerin mutasyonla kontrolsüz çoğalarak her dokuyu istila edip o dokuları tahrip etmesi anlamına geldiğini" aktardı. Mutasyonların çoğunun da DNA hasarlarından meydana geldiğini kaydeden Sancar, araştırmasının DNA hasarını onaran DNA onarım mekanizmalarını aydınlattığını belirtti.
Temel araştırmaların uygulamaya geçmesinin zaman isteyeceğine dikkati çeken Sancar, "Şu an benim araştırmalarım kanser tedavisinde uygulama safhasında değil. Kanserin birçok türü vardır ve bu konuda çalışan bir milyona yakın bilim insanı tedavi için çözüm arıyor. Bu çok yönlü çalışmalar sonunda bir gün kanserlerin çoğu veya hepsi tedavi edilebilecektir. Ama bu ne kadar zaman alır onu bilemem." ifadelerini kullandı.
"Ben çok çalışıp Nobel alacağım" tutumunu yanlış bulduğunu da dile getiren Sancar, bu düşünceyle araştırma yapan çok insan tanıdığını ve hiçbirinin Nobel alamadığını anlattı.
Sancar, şunları kaydetti:
"Araştırma veya herhangi bir uğraşı, insanların acısını azaltmak, mutluluk vermek, dünyada eşitlik, adalet ve barışı sağlamak ve de tabiatın sırlarını keşfetmek için yapılır, Nobel'in şan ve şöhreti için değil. Araştırma kendi öz değeri için yapılır. Nobel Ödülü, araştırmanın gayesi değildir, yan ürünüdür. PTT'nin benim adıma bastırdığı pulda bakteri ve insanda DNA onarımı şekli vardır. Bu mekanizmayı ben keşfettim ve bu keşfin verdiği mutluluk ve iç huzurunu ne Nobel'e ne de başka bir ödüle değişmem. Çünkü pulda kısaca özetlenmiş keşfim insanlık temel bilgi birikiminin bir parçası olarak bugün de öğretiliyor, bundan 100 yıl sonra da öğretilecek."
- "Ben eğitim devriminin ürünüyüm"
Nobel madalyasını Anıtkabir'e koyarak bir vefa borcunu ödemeye çalıştığını vurgulayan Sancar, mektubunu şu sözlerle sonlandırdı:
"Çünkü beni bu ödüle götüren Atatürk'ün ve Türkiye Cumhuriyeti'nin yaptığı eğitim devrimidir. Ben bu devrimin ürünüyüm. Memleketim bana her türlü imkanı sağladı. İlkokuldan üniversiteye kadar üstün ve ücretsiz eğitim verdi. Bu nedenlerle bence bana verilen Nobel Kimya Ödülü Atatürk Türkiyesine ve Türkiye Cumhuriyeti'ne verilmiş bir ödüldür. Olağan olarak böyle bir ödülün sahibi Atatürk'ü ve Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil eden Anıtkabir Müzesidir. Hepinizi kucaklar, gözlerinizden öperim."