...Bir ömür Malatya için neler yapmadı ki merhum Mehmet Hayrettin Abacı?
İsmet YALVAÇ Yazdı
İnsan doğar, yaşar ve ölür…
Ömür dediğimiz şey birkaç saatte olabilir bir asır da. Ama hiçbirimiz bundan kaçamaz, eninde sonunda, bir şekilde, ebedi istirahatgahımıza yolcu oluruz.
Önemli olan, uzun veya kısa ömrünüzde, imkanınız ve kapasiteniz doğrultusunda, nasıl yaşadığınız, bir birey olarak kendinize, çevrenize, yaşadığınız topluma ne kattığınızdır. Yaptığınız işler, söylediğiniz sözlerle çevrenize, yaşadığınız topluma ne katmışsınızdır, o toplumun üyeleri, düşüncelerinizi paylaşsa da paylaşmasa da, sizin hakkınızda ne düşünmektedir, bunlara bakmak gerekir.
Hafta içerisinde kaybettiğimiz 'has' Malatya’lı, 'tutkun' Tecde’li Mehmet Hayrettin Abacı ağabeyimizi bu açıdan değerlendirmek istiyoruz.
***
1929 yılında Malatya’nın Tecde mahallesinde doğan Abacı, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra memleketine dönüp avukatlık yapmaya başladı. Yaklaşık 65-70 yıl öncesinin Türkiye’sini, Malatya’sını göz önüne getirirsek Abacı’nın doğup büyüdüğü toprakları, bilhassa Tecde’yi, ne kadar sevdiğini anlayabiliriz. İnsanların bırakın “İstanbul Hukuk” gibi prestijli bir okuldan mezun olmasını, liseyi, hatta yerine göre ilköğretimi bile bitirmesinin zor olduğu bir dönemde Abacı istese Malatya’ya hiç dönmeyip mesleğinde kariyer yapabilir, çok iyi pozisyonlara gelebilir, belki büyük paralar kazanabilirdi.
Ama ondaki Malatya sevgisi ağır basmış olacak ki vatanına döndü, avukatlığa başladı başlamasına ama sanki “asıl mesleği” Malatya üzerine kafa yormak, bir şeyler üretmekmiş gibi çaba içerisine girdi.
Malatya için neler yapmadı ki merhum Hayrettin Abacı?
Memleketi her alanda (tarım-ticaret-sanayi-eğitim hatta bu yazıları yazdığı yıllarda adı bilinmeyen turizm konulu) daha iyiye, daha ileriye gidebilsin diye yazılar yazdı, makaleler yayınladı, gazeteler çıkardı. Yazılarına M.Hayrettin Abacı diye imzasını koyar, bundan mülhem eskiler imzayı 'Mim Hayrettin' diye okur, söylerlerdi. Bu 'mim', solcu kimliği nedeniyle ironik bir tanımlamaydı da, aynı zamanda.
Siyasetle de uğraştı; TİP'de ve CHP'de etkin görevler aldı. Malatya'nın en dürüst, kaliteli siyaset adamlarından biriydi her zaman.
Bununla da yetinmedi, 1970'li yıllarda bir grup arkadaşıyla dernek kurarak, yazılar yazarak, girişimlerde bulunarak Malatya'da İnönü Üniversitesi'nin kurulmasına öncülük etti. (İnönü Üniversitesi'ni yönetmiş olanların, yönetenlerin, üniversitenin geçmişini bilmedikleri, kendileri için muteber olanlar dönemin iktidar siyasileri, simaları olduğu için, Hayrettin Ağabey ve O'nun gibilerden haberleri bile yok ki, bir başsağlığı mesajı bile yayınlama gereği duymadılar!)
***
İnsanların görüşlerinde ne kadar samimi oldukları iş lafa değil de eyleme kaldı mı ortaya çıkar. Abacı, yazılarında, çıktığı programlarda doğayı, yeşili, ağacı ne kadar sevdiğini anlatır, şehri yönetenlerin bu doğrultuda karar almasını isterdi. Anlayacağınız, toplumun çıkarlarını bireylerin çıkarlarının üstünde tutardı.
malatyahaber.com'daki vefat haberinin altına bir yorum yazan, Hayrettin Ağabeyin 1999'da CHP'nin adayı olarak yarıştığı seçimde MHP'den seçilen Malatya eski Belediye Başkanı Sayın Mehmet Yaşar Çerçi’nin ifadeleri, Abacı’nın düşüncesinde ne kadar samimi olduğunun açık kanıtı.
Çerçi, Abacı’nın vefatından duyduğu üzüntüden ve onunla hemşehri olmanın onurundan bahsettikten sonra “Başkanlık dönemimde kendilerinin Malatya ve özellikle mahallesi olarak sahiplendiği Tecde ile ilgili düşüncelerini saygıyla dinler ve fikirlerinden yararlanırdım. Orada (Tecde) büyük miktarda arazisi olmasına rağmen, birçoğu gibi imara açılıp çok miktarda apartman sahibi olmak yerine her fırsatta burasının olduğu gibi korunmasını ve gelecek nesillere öylece taşınmasını ister ve savunurdu. Başkalarının mülkü hakkında “yeşil kalsın, imara açılmasın” demek kolaydır da, söz konusu kendi mülkü ve kazancı olduğunda bunu savunmak ancak feragat-ı nefs (kendi nefsinden, çıkarından vazgeçen) sahiplerine mahsus olsa gerek.
Nitekim, yer yer yapılmış var olan kaçak yapılaşmanın önüne geçmek için Tecde'ye yüzde 15 yoğunluklu sayfiye bölgesi hüviyetinde bir imar planlaması yaptırdık. Bu uygulansa idi orası yüzde 85 oranında orijinal yeşil dokusunu koruyacaktı. Ve Sayın Abacı’nın ve O’nun benzeri duyarlılıktaki Malatya’nın karakteristik kimliğini korumadan yana hemşerilerimizin isteği büyük oranda tahakkuk etmiş olacaktı.
Ama maalesef bizden sonra o plan çöpe atıldı, yüksek yoğunluklu yeni imar planı yapıldı ve sanki bir kıraç araziymişçesine yeşil doku hoyratça tıraşlandı ve görüldüğü gibi yeşil ve müstesna Tecde sıradan beton Tecde oldu.
Kim bilir, belki de rahmetli bu tabloyu görmeye tahammül edemeyeceğini düşündüğü için çok sevdiği memleketinden ayrılarak ahir ömrünü gurbette tamamladı. Merhumun ruhu şad olsun.”diye yazmış, bu büyük Malatyalı'nın arkasından..
Hayrettin Ağabey, çiçeklerin kokusundan, kayısıların, kirazların leziz meyvesinden, toprak arklarda şırıl şırıl akan sulardan, yüce ağaçların gölgesinde şakıyan bülbüllerin sesinden yoksun ve yoksul kalmak istemiyordu. Aslında kendisi yaşayacağını yaşamış, göreceğini görmüştü. Şüphesiz yaşını başını almış her insan gibi bir gün ölümün kapısını çalacağının farkındaydı. O, bu güzellikleri kendisi için değil, geride kalan bizler, çocuklarımız, torunlarımız için istiyordu. Çünkü iyi biliyordu ki insan ne kadar doğaya sahip çıkar, ona saygı duyar, onunla uyum içerisinde yaşarsa o kadar sağlıklı, o kadar mutlu bir hayat sürebilirdi.
Doğayı rant kapısı görürseniz gününüzü kurtarabilirdiniz ama geleceğinizi yok ederdiniz.
Abacı bunların hep farkındaydı, cüzdanının değil, vicdanının sesini dinleyen bir aydın, bir hukukçu, bir memleket sevdalısı olarak “şahsi çıkar gözetmeden” söylediklerini, dinlemedik.
***
Ne hazin ki, Malatya sevdalısı bu güzel insanımız, çınarımız Mehmet Hayrettin Abacı, olacakları engellemeyeceğini anlamanın da üzüntüsünden olsa gerek, tası tarağı toplayıp İzmit'teki çocuklarının yanına gitti.
Meslektaşı ve kendisi gibi eski Malatya Baro Başkanı Selahattin Sarıoğlu’nun aktardığına göre, “Malatya’ya giden otobüslere el sallayarak” gözyaşı döküp, ömrünün kalanını gurbet ellerde tamamladı ve de orada toprağa verildi.
_________
ARŞİV FOTOĞRAF ve HABER: (Soldan Sağa) Mehmet Hayrettin Abacı, Asım Demirkök, Celâl Yalvaç ve merhum Vahap Salt (Şair Kul Vahap). Ne için mi bir aradalar? Şehirde yeşil katliamı sürerken, nefes almak, moral bulmak için Beydağı'ndaki ağaçlandırma çalışmalarını görmeye gitmişler. 22 Haziran 2011 tarihli iha haberinden okuyalım: "Malatya'nın duayenleri olarak bilinenler, ağaçlandırma çalışmasını yerinde görüp, takdirlerini ilettiler. Malatya Barosu Başkanlığı yapan ve şuanda emekli olup gazetelerde köşe yazan Mehmet Hayrettin Abacı, televizyonda program yapan ve gazetelerde köşe yazarı olan Asım Demirkök , Gazeteci - Yazar Celal Yalvaç ile Şair Vahap Salt (Kul Vahap), Beydağı ağaçlandırma çalışmasını yerinde inceledi. Şehire yüksekten bakan ve ağaçlandırma çalışmaları hakkında bilgi alan Malatya'nın duayenleri, fotoğraf çeken basın mensupları ile şakalaşmayı da ihmal etmediler."