AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, “Her alanda güçlü ve öncü olan bir Türkiye olacağız. Yeniden güçlü ve büyük bir Türkiye olacağız. Türkiye’nin güçlü ve büyük olması sadece maddi bir güç elde etmek istediğimiz için değildir. Türkiye’nin güçlü ve büyük olması bölge hakları başta olmak üzere dünyadaki mazlum bütün milletlerin hayrına olacak bir gelişmeyi inşa etmek içindir. Dolayısıyla hedefimiz, idealimiz, birinci iddiamız yeniden güçlü bir Türkiye’yi kurmaktır. İkinci iddiamız adalete, hakkaniyete dayalı bir dünya sistemi kurabilmektir” dedi.
Kurtulmuş, Malatya’daki temasları kapsamında Malatya İnönü Üniversitesi Turgut Özal Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Türkiye’yi Geleceğe Taşımak” konulu konferansta konuştu.
Türkiye’nin önemli bir ülke olduğunu ifade eden Kurtulmuş, “Üzerine bastığımız bu coğrafya, bize miras kalmış olan bir coğrafya. Gerçekten son derece zor sınamalarla karşı karşıya kaldığımız ama aynı zamanda çok büyük iddialarda taşıdığımız bir coğrafya. Milletimizde öyle sırdan bir millet değil. Çok büyük tarihteki medeniyetleri kurmuş, çok büyük gelişmelere imza atmış, bugünde çok şükür sahip olduğu potansiyelleri itibariyle fevkalade önemli bir gelişme kaydetmiş olan bir millet. Gelecekte de inşallah bugün bulunduğumuz yerden çok daha ileri bir noktada olacağız. Bunun için mutlaka belirli ortak hedeflere yönelmemiz ve kendimizi çok iyi hazırlayarak, özellikle genç kardeşlerim için söylüyorum; bu ülkenin yeniden güçlü bir şekilde ayağa kalkmasını sağlayacak çalışmaları yapmamız lazım” diye konuştu.
“Siyasetimizin esası, iddia, irade ve ahlaktır” diyen Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü: “İyi bir üniversitedesiniz. Çok başarılı alanlarda neredeyse Türkiye sınırları dışına ünü taşmış olan bir üniversitede. Malatya İnönü Üniversitesi gerçekten kuruluşundan buyana fevkalade büyük bir mesafe aldı. O 28 Şubat’ın karanlık dönemlerinde de Malatya İnönü Üniversitesi, despot yöneticilerin zulümleriyle anıldı. Şu üniversitenin kapısında 17-18 yaşındaki kızların hüngür hüngür ağlayarak nasıl dışarıya gittiklerini dün gibi hatırlıyoruz. Allah’a çok şükür o karanlık dönemler geride kaldı. Şimdi Malatya üniversitesi ilik nakliyle, karaciğer nakliyle anılıyor, inşallah bir müddet sonra İnönü Üniversitesi onkoloji servisindeki üstün hizmetleriyle anılacak.”
İddia, irade ve ahlak esaslarının unutulmaması gerektiğini ifade eden Kurtulmuş, “Bizim yaptığımız işin esası iddia, irade ve ahlaktır. İddiası olmayanın geleceğe dairde yapacak bir şey olmaz. Herhangi bir iddiası olmayanın bugünde gerçekten bir kıymeti harbiyesi olmaz. Onun için her birimizin hem bireysel anlamda hem kurumsal anlamda iddiamızın, irademizin ve ahlakımızın olması lazım” dedi.
Kurtulmuş, konferansta konuşmasına şöyle devam etti: “İddiamız nedir? İddiamız, yeniden güçlü ve büyük bir Türkiye’yi kurmaktır. Her alanda; ekonomisiyle, savunma sanayisiyle, toplumdaki devlet-millet kaynaşmasıyla, siyasetiyle, hukukuyla yeniden güçlü bir Türkiye’yi ortaya koymaktır. İşte son zamanlarda görüyorsunuz; bu coğrafyada hele hele bu kadar çok insanın, bu kadar çok emperyal gücün gözünü diktiği bu coğrafyada Türkiye güçlü olmazsa ayakta duramaz. Barış Pınarı Operasyonu, ondan önceki dönemlerde de Türkiye’nin terörle mücadelesinde gerçekten ortaya koymuş olduğu bu mücadele bir şeyi gösteriyor; biz, ele güne muhtaç olmadan kendimiz güçlü olmak zorundayız. Terörle mücadele sırasında özellikle Amerikalılardan insansız hava araçlarını almak için neredeyse 3 sene kapılarında bekledik. Oyaladılar, iyi ki oyaladılar, Türkiye kendi İHA’larını yaptı. Eğer biz kendi İHA’larımızı yapmış olmasaydık bugün Barış Pınarı Operasyonu’nda bu kadar etkili bir sonuç asla elde edemezdik. Her alanda güçlü ve öncü olan bir Türkiye olacağız. Yeniden güçlü ve büyük bir Türkiye olacağız. Türkiye’nin güçlü ve büyük olması sadece maddi bir güç elde etmek istediğimiz için değildir. Türkiye’nin güçlü ve büyük olması bölge hakları başta olmak üzere dünyadaki mazlum bütün milletlerin hayrına olacak bir gelişmeyi inşa etmek içindir. Dolayısıyla hedefimiz, idealimiz, birinci iddiamız yeniden güçlü bir Türkiye’yi kurmaktır. İkinci iddiamız adalete, hakkaniyete dayalı bir dünya sistemi kurabilmektir. Bugün dünyada birçok haksızlıkları hep beraber yaşıyoruz. Maalesef bir taraftan “vekalet savaşları” adını verdikleri terör örgütlerini kullanarak Ortadoğu başta olmak üzere dünyayı dizayn çabaları, diğer taraftan “ticaret savaşları” üzerinden Amerika Birleşik Devletleri ve Çin başta olmak üzere ülkelerin ticareti yönlendirme ve dünyada yeni bir güç elde etme mücadelesi, diğer taraftan uluslararası kaçak göçmenler üzerinden dünya siyasetinin yeniden dizayn ediliyor olması, diğer taraftan işgaller, ülkelere yapılan işgaller, iç savaşlar, çatışmalar dünyayı içinden çıkılmaz bir noktaya getirmiştir. Ne yazık ki dünyadaki bütün bu olumsuzlukları çözecek, bütün bu olumsuzluklara bir şekilde merhem olacak bir dünya sistemi yoktur çünkü dünyadaki mevcut sistem; başta Birleşmiş Milletler yapısı olmak üzere bu yapı dünyada hakkaniyeti kurmak, adaleti tesis etmek üzere değil güçlünün hakkını korumak, güçlünün imkanını artırmak için kurulmuş bir sistemdir. Öyle olduğu için sekizinci yılını geride bıraktığımız Suriye’deki iç savaş sonra “vekalet savaşına” dönen bu karmaşayı, kargaşayı, keşmekeşi sonlandıracak bir dünya sistemi yoktur. Onun için, İsrail’in saldırganlığına “dur” diyecek, Filistin topraklarına her gün biraz daha hiç etmesini önleyecek bir dünya sistemi yoktur. Geçin bunları dünyada bu tür siyasi çatışmalar olmasa bile dünyada açlığı, kıtlığı ortadan kaldıracak bir dünya sistemi yoktur. Bu sistemi değiştirmek sizlerin, bizlerin boynunun borcudur. Şunu da söyleyeyim; moral vermek için söylemiyorum, belki bir göreceğiz görmeyeceğiz ama buradaki genç kardeşlerim Allah ömür verirse mutlaka bir gün yeni bir Birleşmiş Milletler’in kurulduğunu, yeni bir dünya sisteminin kurulduğunu görecek ve buna inşallah şahit olacaksınız.”
Üçüncü iddialarının mazlumların öncüsü, kimsesizlerin kimsesi olmak olduğunu dile getiren Kurtulmuş, ”Dünyada sadece Müslüman milletlerin değil bütün mazlum milletlerin sözcülüğü ve öncülüğünü yapmak. Bu üç büyük iddiayı kim olursak olalım önümüze bir ana hedef olarak koyacağız. İster siyasetçi, ister işadamı, ister öğretim üyesi, ister öğrenci olalım bu üç temel iddiaya sahip olmayan bir nesil, Türkiye’yi daha güçlü bir şekilde ileriye taşıyamaz” diye konuştu.
Kurtulmuş, iddia sahibi olanların mutlaka çelikten bir iradesinin olması gerektiğini belirtti.
İradeyle ilgili üç şeyi kast ettiklerini ifade eden Kurtulmuş, şunları kaydetti: “Birincisi özgür irade. Bu özgür iradeyi tek tek her birimizin sağlam bir şekilde kuşanmamız lazım. Asla ve asla hiç kimseye zihninizi kiraya vermeyin, hiç kimseye iradenizi satmayın, sizin yerinize başkasının irade beyan etmesinin önünü açmayın. Halkın topluca iradesi, buna da milli irade diyoruz. Milletin iradesinden başka hiçbir gücü kabul etmemek. Üçüncüsü ise zulme, haksızlığa karşı direnme gücü. Bu milletin en temel özelliklerinden birisi zalime, despota, zulme karşı direnebilme kabiliyetidir. Öyle olduğu için, birinci cihan harbinden darmadağınık olmuş bir millet olarak çıkmamıza rağmen Anadolu topraklarının işgal edilmesine müsaade etmedik. Dedelerimiz, babalarımız, atalarımız kazması, küreği dahi olmayan bir milletten ‘ya Allah’ diyerek ayağa kalktı, bağımsızlık mücadelesi verdi ve Anadolu topraklarını kurtararak, çok güçlü bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurdu. 15 Temmuz gecesini hatırlayın. 15 Temmuz gecesinde buradaki maalesef ordu karargahında melanet yuvası olarak kullanılmış ve 15 Temmuz, Türkiye’nin birçok yerinde olduğu gibi burada da bir şekilde darbecilerin hemen harekete geçebileceği bir alan haline gelmişti ama elhamdülillah gencecik insanlarımız, yaşlı insanlarımız, kadınlarımız, erkeklerimiz hep beraber yine ‘ya Allah’ diyerek ayağa kalktı; tankların, uçakların önüne geçti ve bu darbecilere müsaade etmedi. Bu milletin direnme gücünün en büyük göstergelerinden birisi de 15 Temmuz oldu.”
Kurtulmuş, iddia ve iradenin yanında ahlak olması gerektiğini de ifade etti.
Toplumsal değişimin yasaları, kuralları bulunduğunu aktaran Kurtulmuş, bunların başında adaletin geldiğini aktaran Kurtulmuş, şöyle devam etti: “Adalet mülkün temelidir. Adaleti çekersek mülk düşer. Adalet, konuşması kolay gerçekleştirilmesi en zor toplumsal sorumluluktur. Adalet, toplumun en yoksul, gariban, çaresiz insanın hakkını en güçlüden söküp alabilmek sanatıdır. Adalet sadece mahkemelerde 'şuna 5 yıl verdik, şuna 10 yıl verdik' değildir. Adalet, mülkün temelidir, toplumların direğidir. Hiçbir toplum adaleti tesis etmeden ileriye gitmedi ve gidemez. Hiçbir toplum, hiçbir medeniyet adaleti tam manasıyla uygulamadan büyük bir dünya medeniyeti olamaz. Adaletin de iki ayağı vardır. İkisi de sağlam olası lazım. Eğer birisi eksik olursa aynen bir adamın topal yürümesi gibi o zaman adalet de eksik olur. Bunlardan bir tanesi eşitlik, diğeri özgürlüktür."
Toplumların ileriye gitmesinin ikinci önemli unsurun ise emanet olduğunu anlatan Kurtulmuş, "Bir diğer unsur da insandır. İnsanlar değişmedikçe toplumların iyiye veya kötüye değişmesi söz konusu değildir. Dünyanın en despot insanı ya da yönetimi hiçbir toplumu istediği gibi değiştirmeye muktedir olamaz. Dolayısıyla insanı esas alan, insanı önceleyen bir toplumsal değişim anlayışına sahibiz. Yani jakoben olamayız, yani tepeden inme toplumu değiştirecek, düzenleyecek bir anlayış içerisinde olamayız" diye konuştu.
Kurtulmuş, toplumsal değişimin ilkeleri arasında, dünyanın zenginliklerinin belli ellerde toplanmaması, bir toplumsal sorumluluk olarak gelişim, bilim, kültür, sanat, teknoloji, estetik, felsefe, eğitim, inovasyon, istişare, birleşmiş irade, toplumsal sorunların çözümünde karşılıklı rıza ile doğruyu anlatma, yol gösterme ve iyilik için mücadele konularının da bulunduğunu ifade ederek, bunları yerine getiren toplumların büyük medeniyetler haline geleceğini belirtti.
Geleceğin Türkiye'sinin yukarıda saydığı maddeleri yapması halinde özgürlük, eşitlik, adalet ilkesi üzerinde yükselen bir Türkiye'yi en kısa zamanda kuracaklarını anlatarak, şunları kaydetti:
"Eğer biz bu söylediklerimin gereğini yerine getirirsek, farklılıklarımızı bir arada yaşatabilme becerisini sahip olabiliriz. Geçmişte yaptık, bu beceriyi koruduk. Bir arada yaşama becerisi. Anadolu topraklarının en büyük özelliği budur. Mezhebi, meşrebi, dini, diyaneti, etnik kökeni... 72 milletten insan vardır, her milletten, gelenekten insan vardır bir arada barış içerisinde yaşarız. Komşumuzun kökeninin ne olduğunu sormak bizim çocukluğumuzda ayıptı. Kim Türk’tür, kim Arap’tır, kim Boşnak’tır, kim Çerkez’dir, kim Gürcü'dür bunu bilmezdik ama aramıza bu fitneyi sokarak toplumun birlikte, beraber yaşama becerisini yok etmeye çalıştılar. Ne yaparlarsa yapsınlar biz bu topraklarda kıyamete kadar birlik ve beraberlik içerisinde kardeşçe yaşayacağız ve hiç ayrılmayacağız."
Ferdi DURDU, Yeni Malatya Gazetesi- malatyahaber.com