I. ve II. Organize Sanayi Bölgelerinin, yeterince ve gereğince arıtılmayan atık sularının, Şahnahan Deresi'nden sonra Tohma Çayı'na akıtılması, buradan da Karakaya Baraj Gölü'ne karışması, bölgede yeni bir çevre fekaleti görüntüleri ortaya çıkardı. Bölgede yapılan incelemeler, bir an önce önlem alınması gereğini ortaya koydu.
"ÇEVRE FELAKETİ.."
İnönü Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Proje Koordinatörü Doç. Dr. Didem Gökçe, Valiliğin desteği ile yürütülen Tohma Çayının su kalitesinin ortaya çıkartılmasını amaçlayan proje kapsamında Haziran ayından bu yana her ayın son haftasında Tohma Çayı üzerinde belirlenen bazı noktalarda düzenli olarak su örnekleri aldıklarını ve Çevre Felaketi denebilecek manzaraya bu çalışmalar kapsamında rastladıklarını söyledi.
Doç. Dr. Didem Gökçe, Eylül ayındaki arazi çalışması esnasında su numunesi aldıkları noktada balıkların yaşadığını belirtirken, mühürleme kararıyla tahliye noktası değiştirilen ve Tohmaya akıtılan arıtma suyunun karıştığı aynı noktada suda oksijen miktarının sıfıra indiğini belirtti.
ÇOK VAHİM BİR DURUM
Arıtma suyunun Tohmaya karıştığı noktada oluşan kirliliği tek kelimeyle Vahim olarak değerlendiren Doç. Dr. Didem Gökçe, Bir litre suda bulunması gereken oksijen miktarı 6 mgdır. Ama bu ayki arazi çalışmamızda sudaki oksijen miktarını 0.13 mg/lt olarak okuduk. Yani 1 mili gram bile değil. Sınır ise 6 miligram. Tohma Çayı, debili akan güçlü bir çay. Ama bu çayda maalesef oksijeni sıfırlayacak kadar kirlilik boyutu var. Kirliliğin oksijeni zaten yok, ama içindeki kimyasal maddeler o kadar vahim durumdaki ki akarsuyun tüm oksijenin miktarını sıfırlanmış. Akarsu kir tutmaz atasözü artık geçersiz oluyor. Demek ki akarsu kir tutuyormuş. Normal şartlarda akarsuda, 9-10 mglık oksijene rastlıyoruz ama kirlilik o kadar yüksek düzeydeki; nehir kendini yenileme kapasitesini aşmış. Bu da çevre açısından tam bir felaket dedi.
Tohma Çayının Karakaya Baraj Gölüne dökülmesine yaklaşık 1 kilometre mesafede Sütlüce mevkiinde su numunesi alan ve sudaki oksijen miktarını ölçen Doç. Dr. Didem Gökçe, suyun tuzluluk oranının daha önce yapılan numunelere göre çok yüksek, oksijenin ise yok denecek kadar düşük çıktığını söyleyerek Bu anlık bir kirlilik değil. Çünkü her ayın son haftası bölgeye geliyoruz ve bu manzara yoktu. Daha önce balıkların yaşadığı bu noktada bugün (Dün), suda oksijen okuyamadık. Bu ne demektir? Bir litre suda bulunan oksijen miktarının mg cinsinden miktarı önemli. Sınırımız 6 mgdır. 6 mgın altında düştüğünde balıklar için sınırlayıcı yaşamın başladığı ifade edilebilir. Buradaki oksijen miktarı, 0,13 mg/lt. Yani 1 mg bile değil. Siz buna oksijen sıfır diyebilirsiniz. Mevcut olan 0.13 mg/ltde akarsuyun yapmış olduğu dalga etkisiyle atmosferden giren havalandırma. Bu demektir ki Tohma çayının ağzına kadar olan kısmında oksijen miktarı sıfır. İşin vahim durumu sadece burayla kalmıyor, çünkü bu bir akarsu ve bu akıntı ile birlikte bütün kirliliği, balıkçılık için önemli bir kaynak olan Karakaya Barajına götürüyor diye konuştu.
Atık su içinde ciddi oranda boyar madde olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Gökçe, Boyar madde deyip geçmeyin, Çünkü boya ve renk tamamen kimyasal ajanlardır. Dolayısıyla bu atık suyun, sanayi bölgesinden geldiği çok açık. Üst kısımlarında rafting yapılan, bütün doğal güzelliği ile SİT alanı olarak korumaya alınan Tohma Çayının ağız kısmında ise maalesef çevresel olarak bir fecaat durumu karşımıza çıkıyor.
Fırat Nehri, dünyada sayılı nehir havzalarından bir tanesi. Sadece Türkiye için değil dünya için de önemli. Sınırları aşan bir su. Uluslar arası öneme sahip bir konumda. Ama bölge için bakarsanız, buranın debisi o kadar yüksek ki ,üzerinde Keban, Karakaya, Birecik, Karkamış ve Atatürk Barajından oluşan 5 önemli baraj var. Karakayada Atatürkten sonra ikinci büyük baraj. Ne açıdan büyük? Türkiyenin ikinci büyük elektrik üreten barajı.
Karakayanın diğer bir önemi de önemli bir HES konumunda bulunması. Fırat Nehrini besleyen önemli kaynaklardan bir tanesi de Tohma Çayı. Tohma, debili akan güçlü bir çay. Ama bu çayda maalesef oksijeni sıfırlayacak kadar kirlilik boyutu var.Yoksa akarsuda, 9-10 mglık oksijene rastlıyoruz ama kirlilik o kadar yüksek düzeydeki akarsuyun tüm oksijenini yok etmiş. Böyle bir kirliliği Karakayaya götürüyoruz, Karakaya Barajı ise Fırat Nehrinin artık durgun aşamaya geçirdiği bir kısmı. Dolayısıyla su kendini baraja akarak yenileyecek ama barajdaki bu su bir süre sonra aşağı nehir havzalarına kadar inecek. Her geçtiği yerde bu kadar kirlenirse gerisini düşünmek lazım ifadelerini kullandı.
"ÜST HAVZALAR SİT ALANI İKEN.."
Tohma Çayının üst havzaları SİT alanı ilan edilerek korumaya alınırken alt havzasının oksijensiz bırakılarak canlıların gözden çıkartılması çevre katliamıdır diyen Doç. Dr. Gökçe, Tohma çayını çok önemsiyorum. Doğal güzelliği çok yüksek. Ayvalı ve Ozan kanyonu çok önemli. İki koldan Darendede Suçatı mevkiinde birleşiyor. Yapılan toplantılarda bölgenin önemine istinaden SİT alanı altında korumaya alındı. Şimdi yukarı havzaları koruma altına alınırken, dökülen ağız kısmının bu şekilde olması bir çevre faciasıdır. Bütün bunlara bir havza yönetimi olarak bakmak lazım. Yukarıyı SİT korumasına alıp, alt kısmı oksijensiz bırakmak çevre katliamıdır diye konuştu.
"CANLILARI GÖZDEN ÇIKARMAK DEMEK.."
Arıtma tesisinin kapasitesinin arttırılması için yapılacak projenin bir yıl süreceğini, bu süre boyunca organize suyunun Tohmaya akıtılmasıyla nelerin ortaya çıkabileceğine ilişkin olarak da Doç. Dr. Gökçe şu bilgileri verdi:
Çevre sağlığı açısından bir yıllık süre asla kabul edilemez. Çünkü bu atık suyun, bir yıl boyunca böyle akması şu anlama geliyor: Bu çevre, bu kirliliği bir yıl boyunca kaldıramaz. Taşıma kapasitesini aşmış durumda zaten. Taşıma kapasitesi dediğimiz kavram şudur. Aylık yıllık veya günlük olabilir, birim zamanda bu popülasyonun kaldırabileceği kirlilik değişimin tolerans sınırına taşıma kapasitesi diyoruz.
Burası sadece 25 günlük diyebiliyorum çünkü bir ay önce arazi çalışması yaptık böyle bir manzara yoktu. Ama yaklaşık bir aydır bu sınır aşılmış. Litrede oksijeni hiç okuyamadım. Demek ki, nehir kendi kendini yenileme kapasitesini şu an tüketmiş. Bu sadece bir ayda böyle olmuş. Bir de bunun 12 ay boyunca böyle aktığını düşünürsek, biz tamamen canlıları elden çıkarmış olduk demektir. Tesisin bitmesini bekleyecek bir tolerans yok. Kaldı ki biz bunu birde baraja yansıtıyoruz. Orada balıkçılık kooperatifleri var. Balıkçılık kooperatifleri için de tehdit. Onlar da haklarını arayacaklardır belki. Akarsu kir tutmaz atasözü artık gördüğünüz gibi işe yaramıyor. Akarsu kir tutuyor. Bir sonraki havzaya aktarıyor. Dolayısıyla Fırat nehrinin böyle sürekli kirlendiğini düşünmek dahi istemiyorum. Çevre faciasına yol açmayı önleyecek geçici çözümler bulunabilir. Tarım arazileri dışında, toprağın 20-30 metre altına deşarj edilebilir. Organizenin günlük arıtma kapasitesi 24 bin metre küp. Bunun bir yıl aktığını düşünmek dahi istemiyorum."