- AKP'li Özhan, parti binasındaki toplantıda sorulan o soruya bu yanıtı verdi. Özhan, rektörlük seçiminden, AYM kararlarına kadar çeşitli konularda açıklamalarda bulundu.
TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı ve AKP Malatya Milletvekili Taha Özhan, İnönü Üniversitesi’nde başlayan rektörlük seçiminde taraf olmayacağını belirterek, “Milletvekilliğinden istifa etmek gerekiyor, ondan sonra üniversiteye gitmek gerekiyor. Bu işlerle uğraşmıyoruz” dedi.
Özhan, AKP İl Başkanlığında basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Basın toplantısına AKP İl Başkanı Hakan Kahtalı ve partili yöneticilerde katıldı.
“MİLLETVEKİLLİĞİNDEN İSTİFA ETMEK GEREKİYOR…”
Malatya’ya 2. Üniversite kurulması konusunda da bir soruya yanıt veren TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı ve AKP Malatya Milletvekili Taha Özhan, “Türkiye’nin bazı yerlerinde açılan ikinci ve üçüncü üniversitelerin olduğu gibi şehirden kopuk olmasını istemiyoruz. Yani gönül isterdiki İnönü Üniversitesi’de geçmişteki kötü tecrübe ve süreci itibariyle bu durumda olmasaydı. Yani bizim şehrimizle kurulduğu günden itibaren içli ve dışlı bir üniversite olmasını isterdik. Biz o tecrübeden de Malatyalının dili çok yandığı için biz üniversitenin Malatya’nın üniversitesi olmasını istiyoruz. Malatyalının üniversitesi olmasını istiyoruz. Malatya’da Malatyalıların vergileriyle, Malatyalının arzusu ve talebiyle vücuda gelmiş her kurumun Malatya ile içli ve dışlı olmasını istiyoruz. Onla beraber büyüyen, onla beraber yaşayan, onunla beraber nefes alıp veren kurumlar olmasını istiyoruz. Yeni kurulacak olan üniversite İnşallah Malatya’nın çok doğal bir parçası, sanki senelerdir buradaymış gibi, Malatyalının kendisini içinde hissettiği yerler olmalı. Üniversitelerimiz maalesef, özellikle 80 sonrası, darbe sonrası bulundukları yerde hem hiyerarşik ilişkiden dolayı toplumdan uzaklaşan, toplumdan uzaklaşınca STK’lardan uzaklaşan, milletten uzaklaşan müstakil etrafı duvarlarla çevrili kurumlara döndü bir çok yerde. Bu kısmen aşıldı. Ama biz istiyoruzki bu yeni üniversitede hiç bu tartışmaları yapmayalım. Doğrudan Malatya’nın bir unsuru olarak doğsun. Hiç kimse garipsemesin, bünyesinin doğal bir parçası olarak görsün. O zaman gerçekten herkes el birliği ile sahip çıkar, o zaman da üniversite ürettiği şeyleri böyle bir yapancı yerden Malatya’ya ihraç ediyormuş gibi, Malatyalıda yapancı birilerinden bir şeyi ithal ediyormuş gibi hissetmez, organik bir süreç yaşanır. 2. üniversitenin yerinden ve isminden çok içeriğinin tartışılması verimli bir tartışma. İnşallah devam eder. Yeri ve ismi meselesi gerçekten küçük bir detay. Önemli olan o üniversitenin çok organik bir şekilde burada filizlenip büyümesi ” ifadelerini kaydetti.
Özhan, “İnönü Üniversitesi’nde seçim süreci başlıyor, rektörlük seçiminde taraf olacak mısınız?” sorusuna; “Milletvekilliğinden istifa etmek gerekiyor, ondan sonra üniversiteye gitmek gerekiyor. Bu işlerle uğraşmıyoruz” cevabını verdi.
“SIKINTILI BİR DÖNEM…”
Özhan, şehitleri anarak “Bu zor dönemde ülkemiz İnşallah sükunete çıkar diye umut ediyoruz. Elimizden gelen tüm çabayı göstermek bizim boynumuzun borcu. Bu konuda da hem hükümetimiz, hem Meclis’imiz, hem Cumhurbaşkanımız, başbakanımız gerçekten can havliyle bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Sıkıntılı bir dönem, sadece Türkiye açısından değil, Türkiye’nin dışarısında da sıkıntılı bir dönem. İnşallah en kısa zamanda zorlu süreci atlatırız ve selamete kavuşuruz diye bizde ümit ediyoruz” dedi.
“MUHALEFET 3-5 TANE DARBECİNİN METNE YAPIŞIP KALIYOR”
Yeni Anayasa tartışmaları ile ilgili olarak bir soruya yanıt veren TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı ve AK Parti Malatya Milletvekili Taha Özhan, “Bu bir taraftan gerçekten üzülecek bir durum ama diğer taraftan da bu meseleye müteallik çok canlı bir gündemin ve arşivin de ortada olduğunu bize gösteriyor. Bu birikime biz yaslanarak bir anayasa inşallah ortaya koyacağız. Bunların tamamında diğer siyasi partilerle bir uzlaşma noktası arama durumunda kaldık. Hiçbirisi maalesef bizim istediğimiz baştan aşağıya yeni diyebileceğimiz bir anayasayı ortaya çıkarmadı. Bunun da temel sebebi Türkiye'nin muhalefet partilerinin gerçekten 3-5 tane darbecinin ortaya çıkardığı akla ziyan bir metne inanılmaz bir şekilde yapışıp kalmış olmalarından kaynaklanıyor. Bizim muhalefet partilerinden anayasa anlamında ayrıldığımız en temel eksen; biz yeni bir anayasa diyoruz. Dolayısıyla şu anki cari anayasada ne yazdığı, hangi maddede ne olduğuyla çok fazla ilgili değiliz. Biz sıfırdan boş bir kağıda milletin teveccühüne mazhar olacak yeni bir anayasa yazmak istiyoruz. Biz bu çabamızı öncelikle Meclis'te diğer partilerle tekrar hayata geçirmek istedik, ama gördük ki daha teorik düzeyde bile yeni anayasa kısmında anlaşamıyoruz. O komisyon maalesef dağıldı. Gönül isterdi ki o komisyonda yürüyen bir süreç olsun. Şimdi AK Parti kendi teklifini kendisi hazırlıyor. Ben de o komisyonun içindeyim. Yazıma hızlı bir şekilde başlayacağız İnşallah. Bizim hedefimiz; yaz başında kendi teklifimiz olacak yeni anayasayı bütün her şeyiyle oluşturup milletimizin önüne koymak. Ondan sonra işleyecek süreç Meclis süreci var. Meclis’te bunun genel kurula gelmesi lazım. Ardından da bizim bu teklifimize gerçekten önce milletimiz tarafından teveccühe sahip olursa, ardından da Meclis’te böyle bir ilgi olursa, biz bu anayasanın gerçekten 80 darbesinin ürettiği anayasa ile mukayese edilmeyecek kadar özgürlükçü, demokrat, adaleti yerli yerine tesis eden, aynı şekilde kurumlarımızı ve yönetim sistemimizi de doğru düzgün ayakları üzerine oturtan bir anayasa olmasını ümit ediyoruz” diye konuştu.
“MUHALEFET DARBECİLERİN ANAYASASININ NÖBETİNİ TUTUYOR”
Özhan şöyle devam etti; “3-5 tane darbecinin değiştirilemez diye ilan ettiği ne varsa hepsine nöbetçi yazılmış olan bir muhalefet ile karşı karşıyayız. Bunu tabi bir taraftan da anlıyoruz. Bu eski Türkiye’nin nöbetini tutmanın tabii bir sonucu. Eğer siz eski Türkiye’ye bu kadar canhıraş bir şekilde sarılırsanız, onun nöbetini tutma konusunda bu kadar azimli olursanız ister istemez 80 darbesine doğrudan ve dolaylı bir şekilde böylesine sahiplenmeniz gerekir. Maalesef biz bu süreci yaşıyoruz.”
“AYM KARARI SİYASİDİR”
Anayasa Mahkemesi’nin gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül ile ilgili kararı hakkında da değerlendirme yapan Özhan; “Anayasa Mahkemesi de aslında yine dönüp dolaşıp bizim anayasamız ile ilgili yaptığımız tartışmanın maalesef başka bir üzücü unsuru. Benim acımdan Anayasa Mahkemesi hem teknik anlamda mimarisiyle, hem kullandığı sınırı fazlasıyla aşan yani kerameti kendinden meşru, meşruiyet kaynağını da benim bilmediğim yetki kullanımlarıyla çok ciddi bir sorundur. Başta aşağı bunun üyelerinin değişmesi, üye yapısının nasıl seçildiğinin, nasıl atandığının değişmesi de meseleyi değiştirmemektedir. Can Dündar davası aslında çok tipik bir davadır. Anayasa Mahkemesinde 90 bine yakın bireysel başvuru var arkadaşlar. 90 bin başvurunun içerisinde Anayasa Mahkemesi öyle bir tesadüf ediyor ki Can Dündar davasını yakalıyor. Ardından daha davanın kendisinin görüldüğü mahkemelerde hiçbir süreç ilerlememişken bununla ilgili bir karar veriyor. Dolayısıyla bütün Türkiye yargı sistemi baştan aşağı ihlal edilmiş oluyor. Yani hiçbir mahkemenin anlamı kalmıyor. Anayasa Mahkemesi diye nihai kurtarıcı bir mahkeme bütün meşruiyeti kendisinin sınırlarını tayin ettiği bir şekilde böyle bir karar veriyor. Siyasal bir gündemi kesinlikle var. 90 bin davanın içerisinde eğer siz daha ilk başta, hiçbir şey yapmasanız bile karar almazsanız bile Can Dündar dosyasını bulup çıkartıyorsanız siz bir hukuki tercihte bulunmuyorsunuzdur. Eğer bunu bir loto ile de yapmıyorsanız, yani böyle topları atıp 90 bin tane topu çevirip Can Dündar’ı yakalamıyorsanız sizin özel bir gündeminiz var demektir. Bunu yaptığınız andan itibaren sizin bu süreci böyle hukuk zırhının arkasına saklanarak yürütme şansınız yok. Sonuna kadar siyasi bir karar alıyorsunuz, siyasi tartışmanın ortasına giriyorsunuz, ama kusura bakmayınız, ondan sonrada bütün eleştirilere açık olmak zorundasınız. Ya da Anayasa Mahkemesi’ndeki normal bir vatandaşın bireysel başvurusu nasıl işliyorsa o şekilde işler, Can Dündar’a da sıra diğerlerine nasıl geliyorsa o şekilde gelir. Ondan sonrada aldığınız kararla ilgili belki biz fazla bir şey söyleme ihtiyacı hissetmeyiz. Ama daha başta siz tercihinizi ve müdahalenizi bu kadar provokatif bir şekilde yaptığınız zaman biz sizin bir karar verdiğinizi görüyoruz. Yani Anayasa Mahkemesi 90 bin davanın içerisinde Can Dündar davasına tesadüf ettiği andan itibaren neticesi bellidir. Hiç kimse şaşırmadı o davanın neticesine. Ama ben daha dramatik bir şey söyleyeyim; bundan birkaç ay önce biliyorsunuz, 3 ay önce Anayasa mahkemesi MİT Yasası’nın bir maddesini iptal etti. İptal ettiği madde şuydu; uluslar arası bir kriz anında Milli İstihbarat Teşkilatı takas metodunu kullanarak rehine alışverişi yapma hakkı verilmişti. Bu maddeyi iptal etti Anayasa Mahkemesi. Şimdi bu Can Dündar ve diğer gazeteci, Suriye’ye gidip gazetecilik yapmaya çalışırken birilerinin eline geçse ve birileri ile de MİT müzakere edip bunları kurtarmaya çalışsa, artık kurtaramayacak. Yani bir taraftan şu davada telafisi mümkün olmayan tırnak içerisinde zararları gerekçe gösterip bu kararı alan Anayasa Mahkemesi ve bunu da ‘gazeteciliğin özgürlük alanını koruyorum’ iddiası ile yaparken, bizzat o gazetecinin can güvenliği tehdit altına girse, kendi iptal ettiği o maddeden dolayı bizim müdahale etme şansımız beklide kalmayacak” ifadelerini kaydetti.
Burhan KARADUMAN, Yeni Malatya Gazetesi- malatyahaber.com