SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Bu Meclis Uyanır mı?

0
Güncellendi - 2015-12-27 17:54:25
Bu Meclis Uyanır mı?
A- A+ PAYLAŞ

Niyazi DOĞAN

dogannd@gmail.com

Malatya Belediye Meclisi aylık olağan toplantısı için bugün toplanıyor. 

Büyükşehir, il, ilçe ya da belde belediye meclisleri, belediyenin temel karar organıdır. 

Özellikle büyükşehir ve il belediye meclisleri, başta imar ve çevre düzen planlarının onaylanması ya da yenisinin yapılmak üzere reddedilmesi olmak üzere, bütçe ve kesin hesabın kabulü ya da reddi, borçlanmaya karar verilmesi ya da reddedilmesi, taşınmaz mal alım-satımı, ücret tarifeleri tespiti, belediye yatırım ve çalışma programlarının görüşülerek karara bağlanması, stratejik planın kabulü ya da reddi, ulaşım planlamaları ve belediye adına imtiyaz verilmesi gibi temel ve hayati önemdeki konularda büyük yetkilere sahiptir. 

Yetkinin büyüklüğü ve hayati derecesinin yüksekliği ile doğru orantılı olarak da büyük sorumluluk sahibidir belediye meclisleri. 

En azından yerel yönetimler mevzuatı bağlamında teorik olarak şehir adına ciddi sorumluluklarla kuşatılmıştır belediye meclisleri. 

Mevzuat bağlamında teorik olarak durum böyledir de, gerçek hayatta sistem nasıl işliyor? 

Asıl buna bakmak gerekir.

Tabii Malatya Belediye Meclisi örneği üzerinden…

Malatya Belediye Meclisi, AKP’nin iki dönemlik pratiğinden temayüz eden haliyle, Malatya gibi artık büyükşehir statüsüne dönüşen kentin kaderini elinde tutan bir karar organı olmasına karşın, yasaların kendisine yüklediği sorumluluklar karşısında, sorumluluklarını yerine getirmeyen, sorumsuzluğu yönetim tarzı olarak benimseyen bir karakter edinmiştir. 

Malatya Belediye Meclisi’nin son iki dönemdir AKP’nin ezici çoğunluğundan oluşan yapısı, belediye meclisi, belediye başkanı, meclis komisyonları, belediye encümeni ve iktidar partisinin tek bir organizmaya dönüşmesi sonucunu doğurmuş, meclis bu haliyle halkın iradesini belediyenin yönetim süreçlerine yansıtmak yerine, belediyenin ekonomik dağıtım kanallarını elinde tutmak için mücadele eden, yeni tip küçük burjuva öykünmecisi çevrelerin çıkarlarına hizmet eden bir onay mercii pozisyonuna dönüşmüştür. 

Meclis, sorgulamadan kabul etmekte, başkan ya da başkanı kuşatan çevrenin belirlediği meclis gündemini irdeleme ihtiyacı bile hissetmeden onaylamaktadır.

Meclisin yaptığı en başarılı iş, parti ve belediye üst yönetimini yöneten çevrenin öngördüğü doğrultuda el kaldırma-indirme egzersizleridir. 

Özellikle, belediye meclisi toplantılarının imara dair gündem maddelerinin içerikleri, meclis içindeki çekirdek bir kadro dışında bilinmeden, öğrenilmeden, bu maddelerin neyi öngördüğü sorgulanmadan kabul edilmekte, bu tavırla kimileri bir imar operasyonu ile zengin edilebilmekte, kimi sıradan vatandaşın ise şuyulandırma uygulamaları ile hatırlı çevrelerin lehine perişan edilmesinde sakınca görülmemektedir.

Meclis, belediye başkanına belediyeyi tek başına yönetmek olanağı veren teklifleri sual-sorgu faslı olmadan kabul edebilmekte, bir bakıma kendi varlığını inkâr eden kararlara imza atmak konusunda herhangi bir endişe duymamaktadır. 

Kamuoyunda ciddi tartışmalara, uzmanların bilimsel ve somut verilere dayanan, hatta belediye başkanının kendi partisinden bir milletvekilinin (Ömer Faruk Öz) İETT’deki üst düzey yöneticiliğinden kaynaklanan deneyiminden hareketle yaptığı ısrarlı eleştirilere karşın Malatya Belediyesi’nin yaklaşık 50 milyon TL’lik trambüs projesi, mecliste tek bir defa bile adam akıllı tartışılmadı. 

Meclis, Belediye Başkanı Ahmet Çakır’ın Malatya medyasının ancak toplu taşıma sektörü lobisine yakın internet sitelerinde öğrenerek kamuoyuna duyurduğu ihale onayına seyirci kalarak, sorumluluklarını savsaklamak yolunda ‘iyi’ bir örnek olay üretti. 

Konu, çokça soru işaretiyle Mayıs ayı toplantısından önce basın tarafından gündeme getirilmesine rağmen, o toplantıda muhalefet de dahil meclisin tek bir üyesi, "Nedir bu konu?" diye sorma gereğini duymadı. 

‘Yahu bir dakika, belediyemize kent içi ulaşım konusunda yıllarca danışmanlık yapan bilim insanları bile bu sisteme karşı çıkıyorsa şu konuyu yeniden gözden geçirmenin ne zararı olabilir?’ yönünde bir irade ve öz eleştiri geliştiremedi. 

Trambüs sistemine yönelik bir üretimi olmamasına rağmen rekabet koşullarının oluşmadığı bir ihalede tek teklifi vererek ihaleyi kazanan firma için Malatya’nın, kaçakçıların araziye döşenmiş mayını tespit için mayınlı araziye sürdükleri ‘Mayın Eşeği’ misali bir role layık görülmesiyle; üretilmiş, denenmiş ve testleri başarıyla geçmiş tek bir örneği bulunmayan trambüs konusu bile bu meclis tarafından sigaya çekilmedi. Muhalif üyeler bile sorma gereği duymadı!

‘Kusursuz Rezalet’ başlıklı bir yazıyı hak eden, Oscar’lık bir absürdlük örneği oluşturan bir başka konuda, masa başında günlerce oturup uydurulduğu anlaşılan, Malatya’nın şehir kimliği, şehir hafızası, coğrafik, sosyolojik ve psikolojik aidiyeti ile ilişkisiz iki bini aşkın sokak ve caddeye isim verilmesi meselesinde bile, Malatya Belediye Meclisi sorumsuzca davrandı. Zırva yöntem ve temelsiz gerekçelerle üretilen, aralarına makul, kabul edilebilir birkaç isim serpiştirildikten sonra, Malatya şehir kimliği bağlamında kökeni ve nesebi gayri sahih iki bini aşkın sokak ve cadde ismi tartışılır gibi yapılıp, uygulamaya sokuldu. Meclis, kendisine dayatılan 2400 sokak ve cadde ismini bir çırpıda onayladı ve iradesizliğini bir kez daha gösterdi. 

Belediye meclislerinin belediye birimlerini denetleme yetki ve sorumluluğu da bulunuyor. 

Özellikle meclis içinde oluşturulan denetim komisyonu bu açıdan hayati önemde işlev atfedilmiştir. 

Fakat başta MOTAŞ ve Kültür A.Ş. olmak üzere belediye şirketlerinin sermaye artırımlarının arka planı, belediye şirketlerinin zarar üreten birer mekanizmaya dönüşmeleri, bu şirketlerde yargıya intikal eden ciddi yolsuzluk iddiaları denetime ve sorguya tabi tutulmamakta, ‘Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler’ zihniyetiyle kamu kaynaklarının partizan tutumlarla transferine göz yumulmaktadır. Meclis burada da seyirci konumdadır yine. 

İhaleyi yapanları, ihaleyi kazanan şirketin sponsorluğunda Avrupa turuna çıkaran 'Boylu Fidan Alımı İhalesi'nde her biri 3 asgari ücret fiyat değerinde yüzlerce fidan satın alındı ve Park-Bahçeler Müdürlüğü arazisinde kurumaya terk edildi. Hem ihaledeki usulsüzlükler ve en hafif deyimi ile etik olmayan Avrupa turu, günlerce medyada yer alması ve muhalefet partileri tarafından mahkemeye taşınması bile Malatya Belediye Meclisi'nde beş dakika konuşulmaya değer bulunmadı. 

Bir belediye düşünün, 6 başkan yardımcısından ikisi  hesap uzmanı, mali müşavir olacak, ama belediyeden ihale alan bir firma  göstere göstere yüz binlerce lira değerinde sahte teminat mektubu verecek, hatta firma yetkilisi ‘Ben öyle bir teminat mektubu vermedim. Belediye yetkilileri sahte bir teminat mektubundan bahsediyorsa kendileri üretmiştir o teminat mektubunu’ diyecek… 

Buna karşılık o belediyenin denetim görevi de olan meclisinin bir tek üyesi bile belediye başkanına “Sayın başkan belediyeden ihale alan firmanın yüz binlerce liralık sahte banka teminat mektubu verdiğini kabul ediyor ve bunu kamuoyuna açıklıyorsunuz. Peki, bu skandala ortam yaratan belediye yetkililerinden neden hesap sormuyorsunuz? Teminat mektubunu kabul etmenin temel bir prosedürü var. Bankaya sorarsınız, teyid alırsanız kasanıza işlersiniz. Ama sizin göreve getirdiğiniz bürokratlarınız bunu yapmıyor ve belediyeyi sahte teminat mektubu ile birlikte parkmetre ihalesinde yaklaşık bir milyon TL zarara uğratıyor. Buna karşılık belediyeyi zarara uğratanlar hakkında ne yaptınız?” diye sormuyor. 

Belediyenin yüzlerce milyarlık tazminat ödediği konulardaki hukuki yetersizliğini, bunun nedenlerini ve hesabını bir Allah'ın kulu merak edip de sormadı.

Sayın başbakanın sıklıkla kullanmamıza vesile olduğu ‘Ucube’ deyimi ile nitelenebilecek projeler için Malatya’nın yeşili yok edildi. 

Binlerce ağaç kesildi bu şehirde. Malatya’nın kent kültürünün birer doğal unsuru haline erişen ve kent kimliği ile bütünleşmiş 50 – 60 hatta 75 yıllık yüzlerce çınar bir gecede minibüslere durak, otomobillere otopark yeri açmak için oduna çevrildi.  

Kehf Suresi 7. Ayet’de “Biz, kimlerin erdemli davranacağını sınamak için, üzerindeki maddelerle yeryüzünü süsledik” diyor Allah (C.C.). 

Çok açık, Malatya Belediyesi Allah’ın yarattığı ve Kur’an-ı Kerim’de insanlar için bir imtihan aracı kıldığını ifade ettiği yeryüzü süslerini yok etmek yolunda bir erdemsizlik abidesi yaratmak konusunda bir hayli mesafe aldı. 

Ağaçtan, yeşilden, doğadan, yapraktan, tohumdan, topraktan, kısacası insani olandan tiksinen, betonu, otomobili, minibüsü, metayı, kentsel rantı kutsallaştıran zihniyetin vandallığına halk da seyirci, belediye meclisi de. 

Bereket, Taksim Gezi Parkı direnişi, Allah’ın yarattığı yeryüzü süslerinin, rant ekonomisine işgal alanı açmak uğruna yok edilmesi karşısında ciddi bir bilinç dalgası yarattı. 

Ama o bilinç Malatya’da henüz karşılığını tam anlamıyla bulmamış olsa gerek, Taksim Gezi Parkı direnişine destek eylemi yapan binlerce kişi, mahkemenin aksi yöndeki kararına rağmen bir gece yarısı 30–40 yaşında onlarca ağacın kesildiği Vilayet Park’a uğrayıp, protestosunu tam da yerinde gerçekleştirmeyi akıl edemedi.

Yeniden dönmek gerekiyor belediye meclisinin sorumsuz, sualsiz, habersiz ve sorgusuz tutumuna. 

Son örnek, Malatya Park AVM ile belediye binası arasındaki alana yaptırılması planlanan camiye dairdir. Malatya Park AVM sahiplerinin, AVM’nin usulsüzlük ve özel muamele iddialarıyla örülü inşaatının ürettiği kirliliğin vicdan temizliği olarak inşa etmeyi planladığını düşündüğüm caminin yeri AVM sahiplerine teslim edilmiş bile. Belediye meclisi bu konudan da habersiz. 

Meclisin habersizliği, ilgisizliği ve bilgisizliği bir tarafa, caminin yapılacağı belirtilen alan zaten AVM tarafından belediyeye terk edilmek zorunda olunan alandı. 

Önce yasal zorunluluk olarak belediyeye terk ettikleri alanı şimdi belediyeden bedelsiz alarak hayır-hasenat babında işler için kullanacaklar. 

Oysa, AVM hissedarları, şayet kazandıkları paraları hayırlı işler yolunda, salih ameller için harcamak istiyorsa, kamunun sırtından inmeli ve camiye ait arsayı kendi parası ile satın alarak camiyi inşa etmelidir. Bunun için çok uzağa gitmeye de gerek yok. Mesela eski otogarın arazisini satın alabilir ve öngörülen büyüklükte cami burada inşa edilebilir. 

Özel kayırmalar ve usulsüzlüklerle inşa edilmiş bir AVM’den kazanılan paralarla cami inşa edilmesini bireysel olarak ben reddederim. 

AKP Milletvekili H. Cemal Akın’ın babasından aktardığı güzel bir sözü hatırlıyorum burada: “Tuvalet süpürgesi ile cami süpürülmez”. 

Ama, bu benim bireysel görüşüm ve biliyorum ki bireysel görüşüm AVM sahiplerinin, AVM’nin manzarasını kapattığı düşünülen belediye binası yanındaki küçük camiyi yıkmayı da içine alan projesini engelleyemeyecek. 

En azından alternatif bir öneri getireyim istedim. 

Yeniden ve son kez Malatya Belediye Meclisi’ne dönmek gerekiyor: 

Yeni Malatyaspor, kabul edilmelidir ki, yapay, kökleri ve tarihi olmayan, oluk oluk akıtılan paranın zoruyla yürüyen / daha doğrusu yürüyemeyen bir futbol kulübü. 

Kulübün başkanlığını hem meclis üyesi hem de belediye başkan yardımcısı olan Ertan Mumcu yapıyor. Mumcu, çoğunlukla yenilgi ile sonuçlanan her maç sonrası, aslında üç-beş temel cümle ile izah edilebilecek durumlara, iğreti duran, derin felsefi açılımlar getirme çabası içinde olmakla dikkati çekiyor. Mumcu, başarısızlıkları kendisi ve ekibi dışındaki unsurlara yükleme konusunda ise bir hayli başarılı gözüküyor.

Bu şehrin kimliğini ve dinamiğini oluşturan unsurlara yabancılaşmış, lakin ironik bir durum olarak da bu şehri yöneten zevatça çöpe atılan Malatyaspor’un 50 yıla yaklaşan tarihini kurtaracak 100 bin TL’yi harcamayanlar, Yeni Malatyaspor gibi yapay, sosyolojik karşılığı bulunmayan futbol kulübüne bir sezonda yaklaşık 15 milyon TL harcadılar Malatya Belediyesi kasalarından. 

Ne için?

Sezon boyunca iki üç ayda bir teknik direktör değiştirdikten sonra, normal sezon sürecinde başarısız olmak, kapanış oyunlarında (Play-off) ise Fethiyespor ile karşılaştığı maçta elendikten sonra, başarısızlığın tüm faturasını ağır hakaretler ve tribün lideri düzeyine düşen söylemler eşliğinde hakeme fatura etmek için...

Başarısızların sığındığı tarihsel liman her daim ‘mazeret üretim tesisleri’ olmuştur.

Buna karşılık ‘Hiçbir mazeret başarının yerini tutamaz’ gerçeği de tüm çıplaklığı ile durmaktadır karşımızda. 

Tüm bunlar yaşanırken, imar açısından sorunlu yapılara yasal vize sağlamak için Yeni Malatyaspor üzerinden yapılan tahsilatlar ayyuka çıkar ve halkın yaklaşık 15 milyon TL’si Yeni Malatyaspor’un başarısızlığı üzerine kurulan sistem için harcanırken, Malatya Belediye Meclisi’nden “Beyler, her maçtan sonra çok afili laflar ediyorsunuz da, bir de şu Yeni Malatyapor’un hesabını kitabını bize izah edin bakalım. Tüm bütçesi 3-5 milyon TL arasında değişen kulüpler başarı sağlayıp hedeflerine ulaşırken, bu milletin 15 milyon lirasını harcayıp, başarısız olunca da günah keçisi olarak hakemi ilan etmeniz hiç de akılcı değil” yönünde bir konuşma / tartışma yapılmadı. 

Bundan sonra da yapılacağına yönelik bir işaret görülmüyor. 

Meclisin 37 üyeliğinden 33'ünü elinde bulunduran AKP meclis grubu belediye uygulamalarından habersiz, bilgisiz ve seyirci. 

Localarından tiyatro izliyorlar sanki…

Zaman zaman cılız da olsa çıkış yapan CHP'li 2 üye ve bağımsız 2 üyenin, özellikle Mehmet Moran'ın lokal çabaları  AKP grubunun ezici çoğunluğu içinde kaybolup gidiyor. 

Dün, Taksim Gezi Parkı direnişini Malatya’dan selamlayan liseli gençler “Malatya Bile Uyandı!” yazılı bir pankart taşıyordu. 

Peki Malatya Belediye Meclisi daldığı derin uykudan uyanabilecek mi? 

Zaman gösterecek bile diyemiyorum. 

Umut yok.

Çünkü, kesintisiz uyuma hastalığına düçar olmuş hastanın iyileşmesi için, herşeyden önce iyileşme istek ve arzusuna sahip olması gerekiyor. 

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız