Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Tek adam rejimi dünyanın hiçbir ülkesinde yoktur. Bizim tarihimizde de örneği yoktur. Osmanlı'da Padişah vardır ama Başbakan vardır, Vezir-i Azam. Selçuklularda vardır. Metehan'dan buyana gelen bütün tarihimizde vardır. Şimdi Başbakanlığı kaldıracağız, yok öyle bir şey. Bütün yetkiler bir kişide. Bir kişi her şeyi bilir mi, elinizi vicdanınıza koyun ve karar verin. Bir kişi her şeyi bilse liyakate, düşünmeye gerek yok" dedi.
Kılıçdaroğlu, 24 Haziran'da yapılacak olan Cumhurbaşkanı ve 27. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri kapsamında Malatya'da temaslarda bulundu.
Malatya Esnaf ve Sanatkarlar Odası (MESOB) ile Malatya Ticaret ve Sanayi Odası'nı (MTSO) ziyaret eden Kılıçdaroğlu, kentteki bir otelde Sivil Toplum Kuruluşları ve iş dünyasının temsilcileri ile muhtarlarla bir araya geldi.
"ESNAFIN BİZİM TOPLUMDA AYRI BİR YERİ VARDIR"
Kılıçdaroğlu, Malatya Esnaf ve Sanatkarlar Odası ziyaretinde yaptığı konuşmada, "Esnafın bir özelliği var. Anadolu'nun kadim kültürünü esnaf içselleştirmiştir. Ahi evran geleneğinden gelir. Sabahın köründe dükkanını açar, etrafını temizler, devlete yük olmaz, vergisini ve primini zamanında ödemeye çalışır, sıkıntısı varsa arkadaşına, komşusuna bir şekilde aktarmaya çalışır. Esnafın bizim toplumda ayrı bir yeri var. İlk tanıştığımız kişi esnaftır. Hayatımızda ticarette ilk tanıştığımız kişi esnafın kendisidir. Esnaf dünyanın bütün ülkelerinde vardır. İster gelişmiş ister az gelişmiş olsun ve esnafı korumak için özel düzenlemeler getirilmiştir. Bizim anayasamızda da 'Devlet esnaf ve sanatkarı koruyacak tedbirler alır' hükmü vardır" ifadelerini kullandı.
"İLK İŞİMİZ ESNAF BAKANLIĞINI KURMAK"
Muharrem İnce'nin cumhurbaşkanı, millet ittifakı da parlamentoda çoğunluğu sağladığında ilk yapacakları işin esnaf bakanlığı kurmak olacağını ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: "Gittiğim her yerde hep bir esnaf bakanlığından söz ederler. 'Niye bizim bir esnaf bakanlığımız yok.' 'Derdimizi anlatacak yer bulamıyoruz' diye yıllarca söylerler. Hiç bir parti 'ben esnaf bakanlığı kuracağım' demiyor ama biz diyoruz. Allah'ın izniyle Muharrem İnce cumhurbaşkanı, millet ittifakı da parlamentoda çoğunluğu sağladığında ilk yapacağımız işlerden birisi bir esnaf bakanlığı kurmaktır. Esnafın sorunu çözeceğiz. Sanayicinin, turizmcilerin bakanlığı var elbette olmalı ama esnaf bir köşeye atılmış vaziyette. 'Esnafa bakanlığa gerek yok' diyorlar. Son 15 yılı düşünün kaç esnaf arkadaşımız iflas etti, kaçı dükkanını kapattı. Esnaf demek sade dükkan sahibi olmak demek değil tabi kamyon, servis sahibi olanda var. Esnaf dediğimiz hayatın bütün alanlarında görev yapıyor. Çalışıp, üretmek ve hayata tutunmak istiyorsunuz, devlete yük olmuyorsunuz, verginizi de, Bağ-Kur priminizi de ödüyorsunuz zamanında. Bekliyorsunuz ki devlet size destek versin."
"ŞİKAYET EDİYORSUNUZ SİZİ CİDDİYE ALAN YOK"
Kılıçdaroğlu, zincir mağazaların ekmek peynir gibi yaygınlaştığına dikkat çekerek, "Zincir mağazalara niye gücünüz yetmiyor. Birlik olmadığınız için gücünüz yetmiyor. Birlik olsanız, 'Kim AVM açıyorsa onay vermeyeceğiz deyecektiniz, bitti bu kadar basit. Bunu niye söylemiyorsunuz? Güce teslim olduğunuz andan itibaren kaybedersiniz. Ali Coşkun, AK Parti'nin ilk dönem Ticaret Bakanıydı. AVM'leri sınırlamak için kanun getirdi ve bakanlığından oldu. AVM lobisi onu aldı bakanlığın dışına çıkardı. Esnaf kardeşlerime sesleniyorum; sayın Ali Coşkun'a sahip çıktınız mı? Niye sahip çıkmadınız? AK Partili de olabilirsiniz. Ama o esnafı düşünüyordu. Esnafı düşündüğü için siyasetin dışına atıldı. Hepimizin oturup düşünmesi lazım. Ekmek peynir gibi her tarafa yayılıyor, hep beraber seyrediyorsunuz, şikayet ediyorsunuz sizi ciddiye alan yok. Şimdi mağazalar zinciri var. '6-7 bin şubemiz var' izliyorsunuz. Nerede bir mahalle, sokak varsa oraya hemen bir zincir mağaza. Size diyorlar ki 'Devasa zincir mağazalarla rekabet edin.' Nasıl edeceksiniz? Zincir mağazaları Cumhuriyet Halk Partisi mi kurup, savundu? Kuran iktidara oy verirseniz daha çok ağlarsınız. Ben doğrucu davutum doğruları söylerim, söylemeye de devam edeceğiz. Esnafın hakkını korurum. Sadece esnaf için değil esnafın çoluk çocuğu eşi içinde korurum. Esnaf dükkanını, iş yerini kapatırsa nasıl yaşacaklar? Türkiye'yi düşünmemiz, toplumsal barışımızı sağlamamız lazım. Başınızda bir kira stopajı belası var. Bir yer kiralıyorsunuz, vergisi var, emlak sahibinin ödemesi lazım 'Ben ona karışmam dükkanı kiraladım, vergiyi de sen ödeyeceksin.' Hiç başka bir siyasi parti size bu kira stopajından kurtarmayı taahhüt etti mi? Hayır, biz taahhüt ediyoruz seçim bildirgemize de koyduk. Esnafı kira stopaj vergisinden kurtaracağız, bu beladan da esnaf kurtulmuş olacak. Bizim söylemlerimiz gayet açık gayet net" diye konuştu.
"7 KÜSÜR BÜYÜYEN ESNAF, ÇİFTÇİ, İŞÇİ VAR MI?"
İnanç, kimlik, yaşam tarzı üzerinden siyaset yapılamayacağını ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: "Sigorta primleri çok yüksek, nasıl ödeyeceğiz? Bugün büyüme rakamları açıklandı. Türkiye 7 küsür büyümüş, içinizde 7 küsür büyüyen esnaf, çiftçi, işçi var mı merak ediyorum. Küm büyüdü, büyüyen kim? Rantiye sınıfı. Esnaf ve çiftçiyi diğerlerinden ayıran temel bir konu vardır. O da şudur memur gider çalışır 8-17.30, işçi fabrikada 8 saat çalışır evine gelir, esnaf ve çiftçi öyle değil. Sabahın köründe dükkanını açar yeri gelir 12 saat çalışırsınız. Hak ettiğiniz geliri elde ediyor musunuz, rahat tatil yapabiliyor musunuz, bayram tatiline çıkıyor musunuz? Bizim derdimiz bu arkadaşlar. Bu ülkede yaşayan her vatandaş huzur içinde yaşasın, gelir elde etsin. Biz bunun kavgasını veriyoruz. Siyasetin dar eksenine vatandaş sıkıştırıldı. Oradan çıkarmak istiyoruz vatandaşı. İnanç, kimlik, yaşam tarzı üzerinden siyaset yazıktır, günahtır. Herkesin kimliğine ve inancına hepimizin saygı göstermesi lazım. Siyasetin konusu bu olur mu? Siyasetin konusu esnaf zarar ediyorsa niye zarar ediyor? Bu esnafın kar elde etmesi, geçinmesi lazım."
"BENİM DERDİM YOK Kİ"
"Meydan meydan geziyorlar 'Kılıçdaroğlu SSK'yı batırdı' diye anlatıyorlar. Bu 34 milyar açık nasıl çıktı?" diye soran Kılıçdaroğlu, "Bugün emekliliği dolan Bağ-Kurlu esnaf gidip, bir sosyal güvenlik kurumuna bir dilekçe verse 'en alt dilimden primlerimi ödedim, emekli olmak istiyorum.' Alacağı emekli aylığı 840 lira. 1 Ekim 2008'den önce aynı şartlardan önce bin 800 lira alacaktı. 2008 öncesi bin 800 lira aradan 10 yıl geçti, 2018 840 lira. Haberiniz var mı? Niye haberiniz yok? Başka bir demokratik ülkede olsa kıyamet kopar. Bunu ne diye sattılar, 'Sosyal güvenlikte reform yapıyoruz' diye sattılar. Buyurun size reform. Her ay bin liranızı kestiler. Esnaf kardeşlerim şunu söylüyor; 'Olsun 840 lirada çok şükür, idare ederiz. Bin liramı alıyorlar, alsınlar. Demokratik ülkede olsa isyan edilir. Kira bedelleri mi, fiyatlar, enflasyon mu düştü de sizin emekli aylığınız düştü? Hangi gerekçeyle, her ay bin lira sizin emekli aylıklarınızdan kesinti yapılıyor. Buda reform olarak sunuldu toplumun önüne. Çiftçi Bağ-Kurlu dilekçe verse emekli olmak için bağlanacak aylık 621 liradır. 2008 öncesi başvursaydı bin 260 lira aylık alacaktı. İnsaf denen bir şey var. Nasıl oluyor bu, bana söyler misiniz? Emekli olan veya çalışan bir esnaf ayda 840 lirayla nasıl geçinecek? Formülünü bulun. 'Geçiniyoruz, çok iyi paradır' diyorsanız, gidin iktidara oy verin. 'Bununla geçinilmez' diyorsanız sizin oturmanız, düşünmeniz lazım. Sizi bu hale getirenin arkasından neden koşuyorsunuz? Sorun benim sorunum değil ben milletvekiliyim. Ayda 12-13 milyar para alıyorum. Benim derdim yok ki. Ama benim derdim bu ülkede herkes geçinebilsin. Herkesin kazanması lazım. Gelir dağılımı dediğimiz bir atmosferin olması lazım. Sizden ayda bin lira emekli aylıklarınızdan kesildi, ne diye kesildi? Sosyal güvenlik sisteminde açık var diye. Benim zamanımda 2 milyar liraydı, şimdi açık 34 milyar lira. Meydan meydan geziyorlar 'Kılıçdaroğlu SSK'yı batırdı' diye anlatıyorlar. Soruyorum; bu 34 milyar açık nasıl çıktı? Emeklinin aylığını kestin, ayda bin lira, işçinin daha da fazla. Nasıl oluyor, 34 milyar açık çıkıyor? Prim ödeme gün sayısı 5 bin günden 7 bin 200 güne çıktı. Ödenen prim fazla. Bu açık niye çıkıyor? Bunu sizin sormaya hakkınız var. Bu Sosyal Güvenlik Kurumu sizin. Bunları bilgiye dayalı söylem geliştirmek zorundasın. Gelince buraya siyasetçi diyeceksiniz ki 'Arkadaş Kılıçdaroğlu geldi bunu bunu söyledi, doğru mu bu?' İktidarın bunun hesabını vermesi lazım, niye vermiyor bunun hesabını? Her alan büyüyüp, gelişiyor. Esnaf ve sanatkarın alanı da çeşitlenip, şekilleniyor. Yeni esnaf, uğraşı alanları çıkıyor. Bu eğitim sistemiyle esnafı teknolojiyle tanıştıramıyoruz. İş garantili eğitim olacak. 'Liseyi bitirdim işsizim' kurs alıyorsun meslek edinmek için ama teknoloji liseler olursa çocuklar mezun olduğunda işi garanti olacak, bunların yapılması lazım. Çocuklar bizim çocuklarımız. Bunların hepsine sahip çıkmak zorundayız. Bağ-Kur primleri yüksek evet sadece Bağ-Kur primleri değil sosyal sigortalarda yüksek. OECD ülkelerine bakın en yüksek sosyal güvenlik primleri Türkiye'de. Biz bunu taahhüt ediyoruz, 5 yıl içinde makul düzeylere indirmemiz lazım. Makul düzeye ineceksiniz ki kayıt dışı olmasın. Eğer yüksek yaparsanız herkes kayıt dışına çıkar" ifadelerini kullandı.
"LONDRA'DA BORÇ İSTİYORLAR"
Kılıçdaroğlu, devletin şuanda sadece bütçe geliri olarak 322 lira para tahsil edemediğini iddia ederek, "Bakın kaç tane af çıktı. Çıkıyor her seferinde, 'Gelin yeniden yapılandıracağız' 14 mü 15 mi oldu bende sayısını bilmiyorum. Niye ve hangi gerekçeyle çıkıyor, vatandaş ödeyemiyor. Devletin şuanda sadece bütçe geliri olarak 322 lira para tahsil edemiyor. Tahsil edemeyince nereye gidiyor, doğru Londra'ya, 'Bize dolar verin, borçlanmak istiyoruz. Görevimizi yapacağız, maaş ödeyeceğiz.' 322 miyar dolar tahsil edemediği para. Biz ne diyoruz, 'Vergi ve sosyal güvenlik primini düzenli ödüyorsa, borcu yoksa, bir yıl süreyle sınırlı sıfır faizli kredi vereceğiz.' Hem prim tahsilatı olacak hem istihdam artacak hem üretim artacak hem kayıt dışı engellenmiş olacak. Hiç kimseye ceza kesmiyoruz, sadece ödüllendiriyoruz. Öbür sistemde düzenli vergi veren cezalandırılıyor, enayi yerine konuluyor. Öbürü hiç vergi, prim ödemese de 'Nasıl olsa seneye af çıkar, öderiz' diyor. Devlet dediğiniz kurum ciddi bir kurumdur ve liyakat esası üzerine yükselmek zorundadır" şeklinde konuştu.
"SON 16 YILDA 151 MİLYAR DOLAR FAİZ ÖDEDİLER"
16 yılda mevcut hükümetlerin ödediği faizin 151 milyar dolar 34 milyon dolar olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, şunları ifade etti: "Biz bütün bu taahhütlerde bulunduğumuzda bize diyorlar ki 'Parayı nerden bulacaksınız?' Şuanda bir milyon 644 bin emekli ayda bin 500 liranın altında aylık alıyor. Her gün emekli sayısı artıyor. Nasıl geçinecek bunlar? Biz seçim beyannamemize koyduk, Hiç bir emekli aylığı bin 500 liranın altına olmayacak. Aksi halde sosyal devlet olmaz. Sosyal devlet şu anda yok. İnsanların sırtına binerek politika yapılamaz. Tam tersine insanların kazanması, rahat etmesi, gelir elde etmesi lazım. Kim kazanıyor? O rakamı da vereyim size. Son 16 yılda mevcut hükümetlerin ödediği faiz 151 milyar dolar 34 milyon dolar. Kime ödendi, Londra'daki bir grup adama ödendi. Kim ödedi, sizler ödediniz, hep beraber ödedik. Emzik, bez aldık vergi verdik. Musluğu açtığında 5 çeşit vergi ödüyoruz. Birde ayrıca gelir ve damga vergisi ödüyorsunuz. Harç ödüyorsunuz. Nereye gidiyor, tefecilere gidiyor. İçeride de var tefeciler tabi. Onlara ne kadar ödendi? 687 milyar 124 milyon lira. Nedir bu? Türkiye niye tefecilere teslim edilir? 16 yılda geldiğimiz nokta şu; Türkiye tefecilere teslim edildi. Sayın Erdoğan niye Londra'ya gitti, ne işi vardı, tefecilerle görüştü. Sayın Mehmet Şimşek, niye gitti Londra'ya, hangi gerekçeyle gitti, tefecilerle görüşmeye. Bürokratlar niye gidiyor, tefecilerle görüşmeye, 'Bize borç para verin yoksa ekonomiyi götüremiyoruz.' Diyor ki o da 'Tamam vereceğim ama risk var sizin ekonomide, faizi yükselmezsen ben sana dolar vermem.' Şuanda Türkiye dünyanın en yüksek faiziyle borçlanan ülkelerden birisi. Sizin geliriniz bundan düşüyor. Neden şikayet ediyorsunuz, gerçeği görmeniz lazım. 'Biz faize karşıyız.' Karşıysan bunu ödeme o zaman. Niye ödüyorsun, niye ülkeyi tefecilere teslim ettin, hangi gerekçeyle teslim ettin? Sonra dönüp 'Bunu dış güçler yaptı.' Parayı isteyen sensin. Gidip yalvarıp yakaran 'Bana dolar ver' diyen sensin o da diyor ki 'Olur veririm ama benim şartlarım var. Yüksek faizi ben sana dolar veririm.' Sonra kalkıp bunu içeride başka türlü satacaksınız, olmaz. Bunlar doğru değil. Bütün esnaf kardeşlerime sesleniyorum; Türkiye büyük bir değişim ve dönüşümü yapmak zorundadır. Sosyal devleti yeniden inşa etmek zorundadır. Esnafı yaşatmak zorundadır. Esnafı yaşatmazsan çok daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalacağız. Sosyal sorunlarla karşı karşıya kalacağız."
"ORTADOĞU'DA BARIŞ VE İŞ BİRLİĞİ TEŞKİLATI KURMAYA KARARLIYIZ"
"Biz Ortadoğu'da Barış ve İş Birliği Teşkilatı kurmaya kararlıyız" diyen Kılıçdaroğlu, "24'ünde sandığa gideceğiz. Sandığa giderken hangi partiden olursanız olun, elinizi vicdanınıza koyun ve sandığa öyle gidin. Bu memleket sıradan bir memleket değildir. Suriyeliler, bütün güneye bakın açıyor bakkal, mobilya dükkanını o vergi vermiyor, yanındaki esnafımız vergi veriyor. Nasıl rekabet edeceğiz? Daha ucuza satıyor. Vergi, sosyal güvenlik primi vermiyor, rahat geçiniyor. Yanda bizim esnafımız veri veriyor, sosyal güvenlik primi veriyorlar. Kavga ediyorlar, kavgayı engellemek için güvenlik güçleri zaman zaman araya giriyor. Bizim ülkemize bizim vatandaşımız ikinci sınıf vatandaş olacaksa olmaz, buna itiraz etmeliyiz. Tamam Suriyelilere itirazımız yok eyvallah geldiler. Ama kardeşim yeter. 30 milyar dolar para harcadık. Niye harcadık, ne işimiz var Suriye'de? Niye Suriye'yle kavga ediyoruz? Hangi gerekçeyle kavga ediyoruz? Suriye'de yaşayan vatandaşlar bizim akrabalarımız, onların akrabaları Türkiye'de. Biz Ortadoğu'da Barış ve İş Birliği Teşkilatı kurmaya kararlıyız. Allah'ın izniyle Muharrem İnce cumhurbaşkanı seçildiğinde ve parlamentoda da millet ittifakı çoğunlukta olduğunda sayın Muharrem İnce'nin yapacağı ilk iş, İran, Irak ve Suriye'yi ziyaret etmek olacak. Diyecek ki, 'Dördümüz bu coğrafyada yaşıyoruz. Hepimiz sınır komşusuyuz. Niye sizin veya bizim ülkemizde terör var, niye Müslüman kanı akıyor? Silahları kim veriyor? Bir gurubuna Amerika, bir gurubuna Rusya veriyor. 'Buyurun beyler birbirinizi öldürün' diyorlar. Niye buna izin veriyoruz? Niye Müslüman kanı aksın? Niye bizim işadamımız o bölgeye gitmesin, orada yatırım yapmasın. Niye Ortadoğu'yu bir barış havzasına döndüremiyoruz? Biz bunu yapacağız. Bizim iş dünyamız gidecek bütün Ortadoğu'yu yeniden inşa edecek. Hiç gidip dolar için yalvarmayacağız. Türkiye'yi en kısa sürede, en geç 4 yıl içerisinde dolara boğacağız. Üstelik biz alın teriyle paramızı kazanacağız. Gidip yalvarıp yakarmayacağız tefecilere 'Bize ne olursun borç para verin' diye. Kendimiz üreteceğiz, kazanacağız, alın teri dökeceğiz bütün Ortadoğu'yu yeniden inşa edeceğiz. Ve terörde olmayacak. Ortadoğu Barış ve İş Birliği Teşkilatı'na arzu ederse daha sonra Ürdün, Filistin, Mısır katılabilir. Ortadoğu'yu tümüyle bir barış havzasına döndürmek mümkün. Biliyorum egemen güçler buna engel olmaya çalışacaklar. Ama biz diyeceğiz ki 'Dört ülkeyiz, en büyük acıyı biz yaşıyoruz. Gelin kardeşim gelin kendi sorunumuzu kendimiz çözelim. Kendi göbeğimizi kendimiz keselim. İlla egemen güçler mi bizim politikamızı belirleyecek?' Bizim hayallerimiz büyüktür. Bu hayallerle yola çıktık. Türkiye'yi kendi bölgesinin yıldızı haline getirmek istiyoruz. Ortadoğu'da ki aşiret reisleri bile bize kafa tutmaya başladı. İşin özeti biz kendi memleketimizde huzur içerisinde yaşamak istiyoruz. Kavgasız, dövüşsüz, gerginlikler olmadan, 'O onu dedi, bu bunu dedi' demeden, neyi nasıl yapacağımızı bilmemiz lazım" şeklinde konuştu.
"SON 14 YILDA 2 TRİLYON 94 MİLYAR DOLAR HARCADILAR"
79 yılda gelen bütün hükümetlerin bütçeden harcadığı para 713 milyar dolar, son 14 yılda ise 2 trilyon 94 milyar dolar olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "'Para yok para yok para yok' diyorlar ya, bakın 1923-2002, 79 yılda gelen bütün hükümetlerin bütçeden harcadığı para 713 milyar dolar. Keban, Karakaya, Atatürk, Eti Bank yapılmış, Kayseri'de uçak fabrikasının temeli atılmış, 1940'larda Türkiye uçak ihraç eden ülke olmuş, Marmara depremi oldu, 35 bin kişi hayatını kaybetti, Kıbrıs çıkarması oldu, Telekom kuruldu. Bütün bunlar için harcanan para 713 milyar dolar, 79 yılda. Son 14 yılda harcanan para 2003-2017 2 trilyon 94 milyar dolar. Elinizi vicdanınıza koyun, şöyle bir düşünün, bu 2 trilyon nereye gitti arkadaş? Karakaya Barajı mı yaptın, Atatürk Barajı gibi devasa bir baraj mı yaptın, Keban Barajı gibi bir baraj mı yaptın, Telekom gibi devasa bir şirket mi yaptın? 'Köprü yaptık' deseler doğru değil. Çünkü köprüyü müteahhide yaptırdılar, parasını üzerinden geçenler verecek. Eğer limit dolmamışsa bütçeden para ödenecek o kadar. 10, 100 milyon, 100 milyar dolardan değil 2 trilyon dolardan söz ediyorum. Nereye gitti bu para? Eğer 2 trilyon, 94 milyar dolara fabrika kurulsa Türkiye üretebilseydi emin olun fabrika kuracak bir karış arazi bile kalmazdı.Nereye gitti bu para, tık yok. Seçim meydanlarında sayın Erdoğan konuşuyor. Güzel konuşabilir. O da aday, elbette hiç itirazımız yok. Ama neden hiç ekonomiden söz etmiyor? Neden 'Gelince ekonomide şunu yapacağım, bunu yapacağım' demiyor? Siyasette ufku dolanlar ülkeyi sağlıklı yönetemezler nokta işin özeti budur. Bir siyasetçi olarak, yıllarını devlette çalışarak, eski bir bürokrat olarak her kuruşun vermenin namuslu siyasetin gereği olduğunu düşünerek, sandığa giderken elinizi vicdanınıza koyun ve oyunuzu öyle kullanın. Türkiye bu krizi aşmak zorundadır. Türkiye yeni bir değişim ve dönüşümü sağlamak zorundadır" dedi.
MTSO ZİYARETİ
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Malatya Ticaret ve Sanayi Odası'nı (MTSO) ziyaretinde şöyle konuştu: "Tam demokrasinin olduğu bir ülkede insanlar rahatlıkla düşüncelerini ifade edebilirler. Eğer demokrasi kısıtlanıyorsa, insanlar düşüncelerini açıkladıkları için ertesi gün vergi müfettişleri gelip hesaplarını inceliyorlarsa, o ülkede demokrasi yara almış demektir. Biz kendi ülkemizde güçlü bir demokrasiden yanayız. Yine aynı şekilde üretim politikalarından yanayız. Onu ben şöyle ifade ediyorum; 'Beton ekonomisi değil üretim ekonomisi.' Ürettiğimiz zaman güçlü oluruz. Ürettiğimiz zaman dünyada söz sahibi oluruz. Ürettiğimiz zaman borçlanmayız. Ürettiğimiz zaman ürettiğimizi dünyanın her ülkesine satabiliriz. Sanayici sıkıntılarla karşı karşıya. Bizim görevimiz çözüm üretmektir. Bizim üretim ekonomisi üzerinde durmamız ve tasarruflarımızı yatırımlara, yani fabrikaya yönlendirmemizin temelinde güçlü bir devlet yaratmak, işsizliği azaltmak ve borçla ekonomiyi büyütmemek tam tersine ürettiğimiz ürünleri satarak, karşılığında döviz elde ederek ekonomimizi büyütmek. Borç alan emir alır, yakasını kurtaramaz."
"ÜLKEMİZE DEMOKRASİYİ GETİRMEK ZORUNDAYIZ"
Sandığa giderken herkesin iyi düşünmesi gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Kendi ülkemize demokrasiyi getirmek zorundayız. Hiçbirimizin can ve mal güvenliği yoktur. Şuanda bir Kanun Hükmünde Kararname ile hepimizin mal varlığına el konulabilir. Birde gizli karar koyarız dosyaya, avukat tutarsınız neden ötürü tutuklandığınızı bilemezsiniz. Hangi gerekçeyle tutuklandığınızı öğrenemezsiniz. Aylarca içeride kalırsınız. Öyle bir hukuk sistemi olur mu? Bu hukuk sistemine yabancı sermaye gelir mi? Niye Olağanüstü Hal (OHAL) var? FETÖ olayı bitti. Bunu ben söylemiyorum, sayın Başbakan söylüyor. İçişleri Bakanı söylüyor. Adalet Bakanı söylüyor. Milli Savunma Bakanı söylüyor. O zaman bu OHAL niye, hangi gerekçeyle var? Batılı, sermaye, para gelmiyor. 'Riskiniz var sizin' diyor. Benim sizden istediğim; yaşanacak olan bir ekonomik krizde en büyük faturayı siz ödeyeceksiniz, ben ödemem, milletvekili aylığımı alıyorum, onu da zaten siz ödüyorsunuz. Sizin kaybedecek çok şeyiniz var. Sandığa giderken hepiniz düşünün. Benim söylediğim sadece o ve bunu da unutmayın" diye konuştu.
"ÜLKENİN HİÇBİR ALANI PLANLANMIYOR"
Kılıçdaroğlu, Devlet Planlama Teşkilatı'nın kapandığını işadamlarına aktararak, "Şuanda ülkenin hiçbir alanı planlanmıyor. Niçin? Devlet Planlama Teşkilatı kapandı biliyor musunuz arkadaşlar? Elin oğlu 50, 100 yüzyıl sonrayı planlıyor, biz yarın ne olacağını bilmiyor, hiç kimse önünü görmüyor. Bir Kanun Hükmü'nde Kararnameyle (KHK) hepinizin mal varlığına el konulabilir. Siz mahkemeye de başvuramazsınız. Bir Kanun Hükmü'nde Kararnameyle mal varlığına el konulur ve siz tutuklanırsınız. Bunlar doğru değildir. Herkesin kabahati kurusu olabilir mi, olabilir tabi. Hele iş dünyasında bu konuda çok daha dikkatli olmak zorunda hükümet. Niçin? İş adamını tutuklarsanız, hapse atarsanız, bu fabrika ne olacak? Normalde yargılanır, tutuklama olmaz, esas olan tutuklamanın olmamasıdır. Yargılanır hakim, adalet gerçekleşirse, gerçekten suç işlemişse o zaman tutuklarsınız" dedi.
"DIŞ POLİTİKADA YENİ BİR ANLAYIŞ GEREKİYOR"
Kılıçdaroğlu, dış politikada yapmak istediklerini ise şöyle anlattı:
"Dış politikada yeni bir anlayış gerekiyor. Allah'ın izniyle Muharrem İnce cumhurbaşkanlığını alır, millet ittifakı parlamentoda çoğunluğu alırsa ilk yapacağımız iş İran, Irak ve Suriye devlet başkanlarını ziyaret etmek olacak. Ortadoğu Barış ve İş Birliği Teşkilatını kurmaya karar verdik. Dört ülke bu teşkilatın kurucusu olacak. Dört ülke bir araya gelecek. Dört ülke bir araya geldiği zaman terör kesinlikle bitiyor ve biz Ortadoğu'yu bir barış havzasına döndüreceğiz en geç iki yıl içerisinde. O ülkeleri bizler yani sizler inşa edeceksiniz. Hepimiz petrol ve doğalgazdan şikayet ederiz, 'Çok fazla para ödüyoruz' diye. İkinci ödediğimiz para nereye, sıvıyağ. Sanki bizim memlekette ayçiçeği, zeytin yok. Hayret edersiniz. Niçin, hangi gerekçeyle ithal ediyorlar? İşimiz kolay. Akılcı politikalarla bunların tamamını çözeriz. Biz, İnsani Gelişme Stratejileri ve Bilgi Politikaları Kurumu'nu kuracağız. Önümüzdeki 50, 100 yüzyılın planlaması demek. Düşünen beyinleri buraya getireceğiz. 'Gelin kardeşim Türkiye'nin 50-100 yılını planlayın.' Neyi nasıl yapacağımızı biliyoruz."
"OHAL'İ KALDIRDIK MI DOLAR TAK DİYE DÜŞECEKTİR"
İlk işlerinin OHAL'i kaldırmak olacağını dile getiren Kılıçdaroğlu, "Sayın Muharrem İnce seçildiğinde ilk bir ay içerisinde yapacağı iki şey var. Bir, diyecek ki 'Ben 48 saat içerisinde OHAL'i kaldırıyorum.' Ne demektir bu, bütün dünyaya diyorum ki 'Ey dünya bil biz artık demokrasiye geçiyoruz.' Tam demokrasi. İlk adımı attık OHAL'i kaldırdık, göreceksiniz dolar tak diye düşecektir. İkinci önemli şey 'Merkez Bankası'nın enflasyonla mücadele araçlarına siyaseten müdahale etmeyeceğiz' açıklamasını bütün dünyaya duyurmasıdır. Merkez Bankası bağımsız bir kuruluştur, biz asla hedef veririz 'Enflasyonu indir' ama onun araçlarına müdahale edemeyiz. Enflasyonu indirmezse alırsın başkanı görevden. Bir üçüncüsü o biraz daha uzun vade gidecek üç ülkenin devlet başkanını ziyaret edecek. Sonra Mısır'ı, Ürdün'ü, Filistin'i, Lübnan'ı dahil edeceğiz. Ortadoğu bölgesinde Türkiye'nin gücünü göstereceğiz ekonomik olarak. Emin olun Ortadoğu'da lider olacağız. Niye Batıların oyununa geliyoruz, bizim aklımız yok mu? Biz geleceği göremiyor muyuz? Her şeyi planladık. Son derece nitelikli kadrolarımız var" ifadelerini kullandı.
"BÖYLE BİR DEVLET YÖNETİMİ OLMAZ"
Katılımcı demokrasinin, demokrasilerde sürekli gelişen bir kavram olduğuna dikkat çeken CHP lideri, "Geleceği güzel inşa etmek zorundayız çocuklarımız için. Benim söyleyeceğim fazla bir şey yok. Takdir sizlerin. Nasıl arzu ederseniz öyle oy kullanın. Çünkü artısı da eksisi de size yazılacak. Biz ne olacağız, siyasetçiyiz, kalkarız 'yanlış yapıyor, şunu yapıyor, bunu yapıyor' der, konuşuruz o kadar. Ama siyasetçinin de namuslu, düzgün olması, halka hesap vermesi lazım. 'Ben Türkiye'yi kalkındıracağımda, nasıl kalkındıracağım' bunu söylemesi lazım. Hayatının 27,5 yılını bürokraside geçirmiş bir kişiyim, herkes beni SSK Genel Müdürü olarak tanır. Hayatımın 20 küsür yılı Maliye Bakanlığı'nda geçti. Pek çok Başbakanla çalıştım. Başbakanla gidip otur çatır çatır tartışır 'Sayın Başbakan bu yanlış veya doğrudur' derdik. Şimdi bırakın kimse bırakın bürokratları bakanlar konuşmaktan korkuyor. Böyle bir devlet yönetimi olmaz. Bunun sonu daha büyük sorunlardır. Demokrasi kadar güzel bir şey yok. Biz 15 milletvekili verdik İYİ Parti'ye kıyametler koptu. Niye kıyamet kopuyor? İyi Parti kurulmuş, kurultayını yapmış, yeterliliğe sahip engellemek istiyorsunuz. Niye engellemek istiyorsunuz? Demokrasi kadar güzel bir şey yoktur. Katılımcı demokrasi, sürekli gelişen bir kavramdır demokrasilerde" diye konuştu.
"ONLAR DAYATMADAN BİZ GERÇEKLEŞTİRELİM"
"İlk yapacağımız iş Avrupa Birliği'ni gel git, yeni fasıl, aç açma falan tartışmanın içine girmeyeceğiz" diyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu ülkede Almanya'da Fransa'da, İngiltere'de demokratik olarak ne varsa tamamını yapacağız. Sonra oturup 'Ne söylüyorsunuz kardeşim siz' diyeceğiz. 'Senin ülkende hangi demokratik standartlar varsa benim ülkemde de var.' Şimdi bekliyoruz Avrupa Birliği bize fasıl açsın. İlla birisi dayattığı zaman mı yapacaksın kardeşim? Sayın Erdoğan'a, Binali Yıldırım'a, Davutoğlu'na söyledim 'Biz yapalım. Niye onlar dayattığı zaman yapıyoruz?' Oturalım biz hesabını kitabını yapalım, biz çıkaralım ve dönüp diyelim mi 'Yav kardeşim biz bunların hepsini yaptık, sen ne konuşuyorsun?' Onu da yapacağız. Türkiye'yi çağdaş uygarlığa ulaştırmak çerçevesinde elimizden gelen her türlü çabayı göstereceğiz. Şunu da ifade edeyim; diğer partilerinde hakkını yemeyeyim parlamentoya gelen Avrupa Birliği'yle Uyum Yasalarının tamamı parlamentodan oy birliğiyle çıkmıştır. Ne HDP'si ne MHP'si ne CHP'si ne de AK Parti'si kimse itiraz etmemiştir. Yani oy birliğiyle bu yasaların tamamı çıkmıştır. Dolayısıyla Avrupa Birliği'yle Uyum Yasalarının tamamı madem oy birliğiyle çıkıyor, onlar dayatmadan biz tamamını gerçekleştirelim. Dönüp, 'Bütün standartları yerine getirdik, şimdi bizi tam üyeliğe alın' diyelim."
Burhan KARADUMAN, Ferdi DURDU- Yeni Malatya Gazetesi, malatyahaber.com