SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Devrim mi, Kara Gün mü?

A- A+ PAYLAŞ

27 Mayıs 1960 ihtilalinin yıldönümü nedeniyle Atatürkçü Düşünce Derneği ile Mazlum Der'den farklı değerlendirmeler ve mesajlar içeren açıklamalar geldi.
"27 MAYIS DEVRİMDİR.."Atatürkçü Düşünce Derneği Malatya Şube Başkanı Ali Ekber Tunçdemir, 27 Mayıs'ın yıldönümü dolayısıyla şu açıklamayı yaptı:
"Sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı vererek kurulmuş bir cumhuriyet, devrimlerle uluslaşma yolunda dev adımlarla ilerlemektedir.
Tarımda, sanayide, eğitimde, sağlıkta, kültür ve sanatta girişilen atılımlarla hem hızla kalkınmakta, hem de kendi gereksinimlerini kendisi üreterek bağımsızlığının güvencelerini yaratmaktadır. Kendi öz dilini kullanarak anlaşma, inancını anlama ve yaşama yoluna girmektedir.
Komşularıyla yaptığı uzlaşmalarla barış ve güvenlik içindedir. Dünya uluslar topluluğunun başı dik, onurlu bir üyesi olarak dünya barışının korunması için uluslar arası kuruluşların oluşumuna ya öncülük etmekte ya da önemli katkılarda bulunmaktadır.
Anadolu bozkırları canlanmakta, fabrikalarında uygarlık bacaları yükselmektedir.
Baştanbaşa demir ağlarla donatılmakta, kıyılarında, limanlarında kendi bayrağı dalgalanmaktadır.
Tiyatrolarında Muhsin Ertuğrulların oyunları izlenmekte, operalarında Ahmet Adnan Saygunların çağdaş sesleri yükselmektedir.
Ulus öncülerinin çağdaş uygarlığı aşma koşusu dünyayı hayran bırakan bir hızla sürmektedir. Hatta sık sık “Durmayalım düşeriz” demektedirler.
İşte tam bu sıralarda, sözde “uygarlığın beşiği” Avrupa’da faşizmin karanlığı yaşanmaktadır. Ortaçağdan beter. İnsanlar fırınlanmakta. Kafatasları ölçülmektedir.
Faşizmin karanlığından kaçabilenler genç Türkiye Cumhuriyetinin sıcacık sinesine sığınmaktadır.
Emperyalizmin dünyayı kan gölüne çevirme hırsı yeniden depreşmiştir.
Hesap, yeniden paylaşmaktır dünyayı. Yeniden sömürgeleştirmek ülkeleri. Yeniden köleleştirmek insanları…
Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti “Yurtta barış, dünyada barış” demektedir. Bu kanlı boğuşmaya sürüklenmek istense de, sağından solundan çekilse de “Hayır” demek için mücadele vermektedir. Kendi yurdu bir daha çiğnenmesin, ulusunun burnu kanamasın istemektedir. 
Barış içinde kalmak için güçlü savunma gerektir. Henüz yoksulluğunu aşamamış Anadolu halkı için büyük yük olur savunma hazırlıkları.
2. Dünya Savaşı yaşanırken Türk Halkı da bunalmaktadır.
İşte bu koşullarda yaşanan savaşın halkta yarattığı bunaltıları fırsat bilen ağa, eşraf, bezirgan, eski mandacı yeni işbirlikçi kesimler, başından beri içlerine sindiremedikleri cumhuriyetin halkçı devrimci kurumlarına karşı başlarını yeniden kaldırmaya girişmişlerdir.
Sömürgenin yarattığı uluslararası gerginlikleri de kullanarak, yeniden Batı sömürgesinin kucağına doğru sürüklemişlerdir Türkiye’yi. 
Sömürgenin yeni öncüsü ABD, bu koşullardan da yararlanıp ürettiği “komünizm korkusu” yaymış,  işbirliğine hazır ağa, bezirgan, tefeci-tüccarları da arkasına alarak,  “sözde çok partili demokrasi”ye zorlamıştır Türkiye’yi.
Ama ne demokrasidir ki bu; “İkili anlaşmalar, Kore Savaşı, üsler, NATO…” verilmiş, bağımsızlığımız, Köy Enstitülerimiz, Türkçe İbadetimiz, sanayileşmemiz elimizden alınmıştır.
Artık süt tozumuz,  Vita yağımız, “Gıslavet” lastiklerimiz, Amerikan bezimiz, Vatan Cephemiz, sansürümüz, tahkikat Komisyonumuz, Meclise sokmama cezalarımız, siyasal saldırılarımız, yol kesmelerimiz, tarikatlarımız, şeyhlerimiz  vardır…
Ve bir de şehit Turan Emeksizimiz…
Üniversite gençliğimizin, muhalefet partilerimizin uyarılarına kulak verilmemektedir.
Demokratik uyarı kanalları kesiktir.
İşte bu koşullarda gerçekleşmiştir 27 Mayıs Devrimi…
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en demokratik ve özgürlükçü Anayasasını sunmuştur. 
Yargıyı bağımsızlık ve tarafsızlık güvencesine kavuşturmuştur.
Üniversitelere gerçek bir özerklik sağlamıştır.
Bağımsızlığın temelini oluşturan ekonomik kalkınmayı yaratacak planlamayı anayasal kuruma dönüştürmüştür.
Cumhuriyetin halkçı hedeflerine ulaştıracak sosyal devleti oluşturmuştur.
Emekçilerin örgütlenme ve hak arama özgürlüklerini güvenceye bağlamıştır.
Eğitimi ve toplum sağlığını kamu görevine dönüştürmüştür.
Cumhuriyeti, insan hak ve özgürlüklerine dayandırmıştır.
Bu nedenlerle 27 Mayıs devrimdir. Hürriyet ve Anayasa Bayramı Kutlu olsun."

"UNUTTURMAMAK ZORUNDAYIZ.."Mazlum Der Malatya Şubesi Başkan Yardımcısı Aydın Eroğlu da, "Darbeler, çözüme giden yolu tıkamakdan başka bir sonuç doğurmamıştır" dedi.
Gazeteciler Cemiyeti'nde derneğin yöneticileriyle birlikte basın açıklaması yapan Mazlum Der Malatya Şubesi Başkan Yardımcısı Aydın Eroğlu, "Bugün, ülkemizin çok acılar çektiği darbe süreçlerinin bir halkası olan 27 Mayıs 1960'ın yıldönümüdür. Bu kara tablolara karşı uyanık olmak ve o günleri unutmamak, unutturmamak zorundayız" ifadelerini kullandı.
Darbe geleneği ile devrilmiş iktidarların o ülkeye çok şey kaybettirdiğini söyleyen Eroğlu, "Darbeler ve onların ardındaki ruhu anlamadan bugün yaşadığımız sorunlara çözüm yolları geliştirmemiz de mümkün olmaz. Zira darbeler, çözüme giden yolu tıkamaktan başka bir sonuç doğurmamıştır" şeklinde konuştu.
Darbelerin yargı sürecinden geçmesini istediklerini söyleyen Aydın Eroğlu, "Darbe öncesi yaşanan bütün karanlık tertipler deşifre edilmelidir. Ülkemiz bir daha darbe süreçlerinden yara almamalıdır. Kardeşliğimizi yaralayan bütün vahim hadiselerin son bulmasını umut ediyoruz" şeklinde açıklamasını tamamladı.
27 Mayıs 1960 tarihinde, dönemin Demokrat Partili Başbakanı Adnan Menderes'in yanı sıra bu partili Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Orgeneral Cemal Gürsel'in başkanlığındaki bir askeri darbe ile indirilmiş, daha sonraki süreçte Menderes ve iki bakanı asılarak idam edilmişti. Bu darbenin ardından 1961 Anayasası düzenlenmiş, 27 Mayıs ise 12 Eylül 1980 ihtilaline kadar, "Anayasa ve Hürriyet Bayramı" olarak kutlanmıştı. 12 Eylül darbe yönetimi, "27 Mayıs Bayramı"nı kaldırmıştı.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız