“Gitme zamanı gelmişse ‘dur’ demenin, zaman geçmişse ‘dön’ demenin ve aşk bitmişse ‘yeniden’ demenin, anlamı yoktur.” sözlerinin sahibi, Yüzyıllık Yalnızlık ve Kolera Günlerinde Aşk’ın unutulmaz yazarı Gabriel Garcia Marquez, hayatanı kaybetti...
Nobel edebiyat ödülü sahibi Kolombiyalı yazar, 87 yaşındaydı. Marquez, Meksiko’da, zatürre tedavisi görmüş, 9 Nisan’da taburcu edilmişti. “Büyülü gerçekçilik” akımının en önemli isimlerinden Marquez evinde dinleniyordu. Yazar; eserlerinde tutku, büyü, şiddet ve eşitsizlik temalarını yoğun olarak işlemişti. Unutulmaz eserlere imza atan Marquez, 1982’de Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülmüştü. Marquez, yaşam öyküsünü anlattığı “Anlatmak için Yaşamak” adlı son eserini 2002’de yayımlamıştı.
Uzun yıllardır Meksika’da yaşayan Marquez, 25 yıl sonra ilk kez memleketi Kolombiya’ya giderken böyle
görüntülenmişti. Eşiyle birlikte 2007 yılında memleketine Aracataca'ya doğru yolculuk yapan yazar, trenden
basın mensuplarına dil çıkararak poz vermişti.
'ARTIK ÖLEBİLİR MİYİM'
Hastalığı nedeniyle inzivaya çekilen yazar, artık ölmek istediğini dile getirerek bir veda mektubu yazdı. Yakın dostlarına gönderdiği mektubu degişik dillere çevrilerek, geçtiğimiz ay internet üzerinden yayınlandı.
İşte usta yazar Marquez'in duygu yüklü son satırları:
Tanrı bir an için paçavradan bebek olduğumu unutup can vererek beni ödüllendirse, aklımdan geçen her şeyi dile getiremeyebilirdim, ama en azından dile getirdiklerimi ayrıntısıyla aklımdan geçirir ve düşünürdüm. Eşyaların maddi yönlerine değil anlamlarına değer verirdim. Az uyur, çok rüya görür, gözümü yumduğum her dakikada, 60 saniye boyunca ışığı yitirdiğimi düşünürdüm.
İnsan aşktan vazgeçerse yaşlanır. Baskaları durduğu zaman yürümeye devam ederdim. Başkaları uyurken uyanık kalmaya gayret ederdim. Başkaları konuşurken dinler, çikolatalı dondurmanın tadından zevk almaya bakardım. Eğer Tanrı bana birazcık can verse, basit giyinir, yüzümü güneşe çevirir, sadece vücudumu değil, ruhumu da tüm çıplaklığıyla açardım. Tanrım, eğer bir kalbim olsaydı nefretimi buzun üzerine kazır ve güneşin göstermesini beklerdim. Gökyüzündeki aya, yıldızlar boyunca Van Gogh resimleri çizer, Benedetti şiirleri okur ve serenatlar söylerdim. Gözyaşlarımla gülleri sular, vücuduma batan dikenlerinin acısını hissederek dudak kırmızısı taç yapraklarından öpmek isterdim. Tanrım bir yudumluk yaşamım olsaydı... Gün geçmesin ki, karşılaştığım tüm insanlara onları sevdiğimi söylemeyeyim. Tüm kadın ve erkekleri, en sevdiğim insanlar oldukları konusunda birer birer ikna ederdim. Ve aşk içinde yaşardım. Erkeklere, yaşlandıkları zaman aşkı bırakmalarının ne kadar yanlış olduğunu anlatırdım. Çünkü insan aşkı bırakınca yaşlanr. Çocuklara kanat verirdim. Ama uçmayı kendi başlarına öğrenmelerine olanak sağlardım. Yaşlılara ise ölümün yaşlanma ile değil unutma ile geldiğini öğretirdim.
Ey insanlar! Sizlerden ne kadar da çok şey öğrenmişim. Tüm insanların, mutluluğun gerçekleri görmekte saklı olduğunu bilmeden, dağların zirvesinde yaşamak istediğini öğrendim. Yeni doğan küçük bir bebeğin, babasının parmağını sıkarken aslında onu kendisine sonsuza dek kelepçeyle mahkûm ettiğini öğrendim. Sizlerden çok şey öğrendim. Ama bu öğrendiklerim pek işe yaramayacak. Çünkü hepsini bir çantaya kilitledim. Mutsuz bir şekilde...
Artık ölebilir miyim?
GABRIEL GARCIA MARQUEZ KİMDİR
Gabriel José de la Conciliación García Márquez (6 Mart, 1927) Kolombiyalı yazar, romancı. 1927’de Kolombiya'nın Aracataca kentinde doğdu. Büyükannesiyle büyükbabasının evinde ve teyzelerinin yanında büyüdü. Başkent Bogota’daki Kolombiya Ulusal Üniversitesi’nde başladığı hukuk ve gazetecilik öğrenimini yarım bıraktı. 1940’lardan başlayarak uzun yıllar gazetecilik yaptı. Öykü yazmaya 1940’ların sonlarında başladı. Yayınlanan ilk önemli yapıtı Yaprak Fırtınası idi. 1961 de yayınlanan Albaya Mektup Yazan Kimse Yok adlı romanını, Hanım Ana’nın Cenaze Töreni(1962) adlı öykü kitabı ve Kötü Saatte(1962) izledi. Yazar en tanınmış romanı Yüzyıllık Yalnızlık’ı(1967) Meksika’ya ilk gidişinde yazdı. Yüzyıllık Yalnızlık’taki bir bölümden etkilenerek yazdığı öykülerini İyi Kalpli Erendina(1972) adlı kitapta toplayan yazar daha sonra sırasıyla Mavi Bir Köpeğin Gözleri (1972), Başkan Babamızın Sonbaharı (1975), Kırmızı Pazartesi (1981), Kolera Günlerinde Aşk (1985), Labirentindeki General (1989) yayınladı. Yazarın Türkiye’de yayınlanan diğer kitapları arasında Bir Kayıp Denizci, Sevgiden Öte Sürekli Ölüm, Aşk ve Öbür Cinler, Şili de Gizlice, On İki Gezici Öykü ve Bir Kaçırılma Öykü sayılabilir.