Suat KOZLUKLU
Bir sevda masalının fakir ama onurlu delikanlısı vardı ya o artık yok Çıkmayan candan hani umut kesilmez derler ya İşte bir umuttur bekledik olmadı Mucize gerçekleşmedi Vandan gelen kötü haber ve MalatyaHaberden okuduğum acı son eminim Malatyaspora gönül vermiş milyonları üzdü
Dev bir çınar gibi devrildi... Yavaş yavaş köklerini toprağından kopararak, tarihe son selamını verdi. Bunca yıldır ne çok direnmişti oysa. Bir çatırdamayla başlayan hazin son bu sevdayı çekemeyenlerin ekmeğine yağı da balı da bol bol sürdü...
***
Julius Sezar... Bilirsiniz, Roma`nın en büyük imparatoruydu; günün birinde Sezar kafasını döndüğünde, hançeri tutan eli gördü; gözlerine inanamadı ve ihanetin adını koydu; Sen de mi Brütüs! ... İşte Fıratın Asi Çocuğu Malatyasporda böylesi bir hançerle ihanete uğradı
Evlerden sızan ışıkların gölgesine hapsettiğimiz o delikanlı, güneşten uzak düşmüş hasretlikler içinde çekip gitti..
Susmak bilmeyen isyanlar içindeydi, sahipsiz kalmıştı.. Yetimhanenin önüne bırakılmış bir çocuk gibiydi Artık, Mıh Osman amcası da yoktu ona sahip çıkacak
Hüsran sokağında gelen vurdu giden vurdu, Fıratın Asi çocuğuna Şanlı mazisinde sararmış resimlere bakarak, böyle mi olacaktı diyerek iç geçirdi Oysa, yapmayın, etmeyin diye haykırmıştı ama duymadı kimseler onu ya da duymak istemedi
Şehir ağlıyor, o sus pus sıska bir mum alevi gibi için için yanıyor..
Ve sevgi yüklüyor uzak yolların yük gemilerine..
İçi duygusal bir vebanın yaraları ile kaynıyor..
Adına Yeni diyeceklermiş, rengine Siyah atacaklarmış Gönüllere kazınan 'sevgiyi' sırtından vurulmuş bir hançer darbesiyle sileceklermiş
İki damla süzülüyor ve yakıyor yanaklarını... Bir şehir ağlıyor... Öyle yıkık öyle perişan
Fıratın Asi Çocuğu hüsran sokağında, peşinden sürüklediği, tüm anlamlar ve anlamsızlıkların ağırlığı boynunda, dönmemek üzere gidiyor
Bağrında özlem, sırtında hançer
Meçhule doğru, ruhunu da rengini de toprağa gömerek