Malatya Belediyesi'ndeki sahte hibe tapu senetleriyle haksız imar yoğunluğu alındığı iddiasıyla başlatılan soruşturma sonrasında Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan davanın ilk duruşmasında ilginç itiraf ve suçlamalar çıktı.
Malatya Belediyesi'nde hibe arsa karşılığı özellikle apartman sitesi inşaatlarında sahte belgelerle haksız imar yoğunluğu alındığı iddiasıyla aralarında belediye personeli, müteahhit ve inşaat sahipleri ile proje mimarlarının bulunduğu 45 şüpheli. "Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık, resmi evrakta sahtecilik, kamu görevi yapan görevlilerin zincirleme olarak görevi kötüye kullanma" suçlamaları ile Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmaya başladılar.
Davanın ilk duruşmasına sanıklardan H.A. (46), B.K. (36), H.D. (31), A.Ö. (49), C.Y. (40), H.Y. (43), S.Ö. (43), T.D. (43), Ö.K. (40), B.B. (45), H.Ş. (33), O.E. (37), H.D. (38), H.G. (39), H.G. (46), A.H. (40), D.Ö. (47), H.U. (58) ile avukatları ve diğer sanıkların avukatları katıldılar.
Duruşmada savunma yapan sanıklardan H.A., "Suçlamaları kabul etmiyorum. 2008 yılında inşaat işlerimle ilgilenmek üzere mimar T.Y. ile Mimar Mesuliyet sözleşmesi yaptık. Yapılan bu sözleşme gereği Belediye ve Kadastrodaki resmi işlemleri Mimar T.Y. takip etti. Bu nedenle Resmi Evrakta sahtecilik yapıldığına ilişkin suçlamayı kabul etmiyorum. Yapılan işlemlerden bilgi sahibi değilim. Bu işlemleri ben yapmadım. Hibe tapu işlemlerini yaptırmak üzere yine Mimar T.Y.'ye vekalet vermiştim. 2009 yılının 10. ayı diye hatırlıyorum. Evraklarda yanlışlık olduğu Meclis'ten bize bildirildi. Bu şekilde tapu kayıtları ile Kadastro kayıtları ve Belediye'ye ibraz edilen kayıtların farklı olduğunu öğrendik. Yaptığım otel inşaatı için 2010 yılının 12. ayında ruhsat aldım. Belediye, zararları karşılığında konuşmak için tüm müteahhitleri çağırdı. Bizde yıkım dahil her türlü karara saygılı olacağımızı söyledik. Bunun üzerine Belediye bizden nakit para ve bağış arsa aldı. Belediye'nin zararını karşıladım" ifadelerini kaydetti.
Sanık B.K. ise savunmasında, "Ben düz lise mezunuyum. Teknik personel olmadığı için İmar İşlerinde yazışma ve bilgi verme işlerine bakıyorum. Şirket elemanı olarak bu işte çalışıyorum. Benim gelen evrakları kontrol gibi bir görevim yoktur. Ayrıca imza yetkimde yoktur. Bu nedenle suçlamayı kabul etmiyorum" dedi.
Sanık H.D. 'de savunmasında, "Ben şirket personeli olarak 2006 yılının 8. ayından beri İmar ve Şehircilik Müdürlüğü'nde çalışıyorum. Bu işyerinde şehir plancısı olarak çalışıyorum. İşyerindeki görevim ada etüdü yapmaktır. Çalıştığım süre içerisinde İmar dosyalarını kontrol etme gibi bir yükümlülüğüm yoktur. Ayrıca imza yükümlülüğümde yoktur. Suçsuzum" dedi.
Sanık A.Ö. 'de, "1990 yılından beri İmar İşlerinde çalışıyorum. Suç tarihinde İmar İşleri Müdür Yardımcısı olarak görev yapıyordum. Suç tarihinde tapu senetlerinin fotokopisi ile işlem yapılıyordu. Bir önceki yıllardan gelen alışkanlıktı. Bu suça ilişkin evrakların çıkması tarihine kadar tapu senet fotokopisi ile işlemler yapıldı. Tapu senedinin aslını celp etmek gibi bir teamül işyerinde yoktu. Tapu senedini aslını sadece tadilat projelerinde talep ediyorduk. Dosyaya gelen tapu senedindeki miktar ile imar planındaki arsanın karşılaştırılması o güne kadar hiç yapılmıyordu. Böyle bir şey yapılabileceği hiç düşünülmemişti. Bu nedenle vatandaş tarafından ibraz edilen tapu kaydındaki miktar kontrolü hiç yapılmamıştır. Tapu kaydının aslı bizde olmadığı için aradaki farklılığı anlamamız mümkün değildir. Tapu kaydını Tapu Sicil Müdürlüğü'nden sorma gibi bir teamül yoktu. Tapu kaydının fotokopisi ile işlem yapmamız Sayıştay denetçisi Mülkiye Müfettişi gibi inceleme yapan kişilerce tenkit konusu olmamıştı. Genelde mimarların kendileri de Belediyede işlerini takip etmezler. Evrak takipçileri vardır. Onlar bu işi takip ederler. Davaya konu olay ortaya çıktıktan sonra tapu senedinin fotokopisi ile işlem yapmamız yasaklandı. Suçsuzum beraatımı talep ederim" ifadelerini ileri sürdü.
Sanık C.G. ise, "Ben İmar İşleri Müdürlüğü'nde 2008-2009 yılları arasında arşiv görevlisi olarak şirket personeli vasfında görev yaptım. Benim görev sadece dosya getirip, götürmekti. Gelen dosyaları incelemek gibi bir görevim yoktur. Bu nedenle üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum" dedi.
Sanık H.Y.'de, "Ben işçi statüsü ile Belediye İmar İşleri Kalemi'nde 2006 yılından beri yazışma ve bilgisayar görevlisi olarak görev yapıyorum. Benim buradaki işim sadece ruhsat çıktısı almaktır. Harç hesapların. Benim tek işim budur. Başka bir yükümlülüğüm yoktur. Gelen evrakları kontrol etme, imza atma gibi yetkiye ve bilgiye sahip değilim. Suçsuzum" diye ifade verdi.
Sanık S.Ö., "2006-2009 yılları arasında Kalem ve Ruhsat Şefi olarak görev yaptım. Esas mesleğim Orman Endüstri Mühendisiyim. Belediye personeli olarak görev yapıyorum. Benim gelen evrakları teknik olarak kontrol etmek ve dosya içindeki tapu senedinin doğruluğunu kontrol ve teyit etme gibi bir görevim yoktur. Ben sadece ruhsatı kontrol ederken ruhsata esas belgeler tam mı, değil mi diye onu kontrol ediyorum" iddialarını ileri sürdü.
Sanık T.D. ise şu şekilde ifade verdi, "Ben 1998 yılı Mart ayından bu yana Belediye İmar İşlerinde Harita Kadastro Teknisyeni olarak görev yaparım. Görevim vatandaş tarafından getirilen aplikasyon krokisini esas alarak zemine gidip çekme mesafelerini, kat adedini, yapı nizamını, imar çapına aktararak onay için Şefe sunuyorum. Vatandaşın ruhsat almak istediği arazide ben ölçüm yapıyorum. Ancak vatandaşın yoğunluk almak için Belediye'ye hibe edeceği araziye gidip her hangi bir ölçüm işlemi yapmıyorum. İmar projesinin hazırlanması safhasında daha önce tapu senedinin fotokopisi kullanılıyordu, aslı istenmiyordu. Bu olay ortaya çıktıktan sonra resmi yazışma ile tapu kaydının aslının aynını istiyoruz."
Sanık Ö.K. ise savunmasında şunları söyledi, "Ben 2005-2007 yılları arasında İmar Müdür Yardımcısı olarak görev yaptım. Görev yaptığım dönemde içerisinde sorumluluğum ruhsat eklerini ve ruhsatı onay yapmaktı. Onayı yaparken yanlışlıkları teknik olarak tespit etmemiz mümkündür. Davaya konu olayda yanlışlığı tespit etmememizin sebebi büyük adalarda hibe yapılması, hibenin de Meclis kararı ile kabul edilmesinden kaynaklanmıştır. Meclis kararı ile hibe nedeni ile artışlar verildiği için yanlışlık tespit edilememiştir."
Sanık B.B.'de, "Belediye'de şirket elemanı olarak işçi statüsünde çalışıyorum. Benim bu bölümdeki görevim, vatandaşlara sözlü, yazılı olarak imar bilgisini vermekti. Bunun dışında başka hiçbir şeye bakmıyorum. Benim imar durumu ile ilgili dosyayı teknik olarak tetkik etmek, incelemek, eksikliğini tespit etmek gibi bir görevim, yetkim yoktur. Suçsuzum" şeklinde savunma yaptı.
Sanık H.Ş. ise, "Belediye'de şirket elemanı olarak çalışıyorum. İmar İşlerinin Harita Bölümü'nde çalışıyorum. Ben inşaat teknikeriyim. Vatandaşın getirdiği içerisinde tapu senedi ve aplikasyon krokisinin bulunduğu imar dosyası harita bölümüne geldiğinde kontrol memurundan sonra evrak bana verilir. Bende bilgisayar üzerinde aplikasyona göre koordinatları girerek vatandaşın arazisinin imar planına göre kaç kata müsait olduğunu çekme mesafesini gösterir bilgileri tespit edip çıktısını alıp, zemine kim gidecek ise o görevliye çıktıyı vermektir. Dava dosyasındaki dosyaların hiç birisinin koordinatlarını ben girmedim. Benim çalıştığım dönemde hep fotokopi ile işlem yapılıyordu. Suçsuzum" iddialarını ileri sürdü.
Sanık O.E.'de savunmasını şu şekilde yaptı; "2002 yılından beri Malatya Belediyesi'nde tekniker olarak çalışıyorum. İlk işe başladığımdan bu yana tapu senedinin fotokopisi ile işlem yapılıyordu. Ben bu olay yaşandıktan sonra çevre belediyelere sordum, onlarda tapu fotokopisi ile işlem yapıyorlarmış. İlgili mevzuatta da tapu senedinin isteneceğine dair bir ibare ile karşılaşmadım."
Sanık H.D. ise, 2005 yılından beri şirket elamanı olarak çalıştığını belirterek, kendisini suçsuz olduğunu söyledi.
Sanık H.G. ise Belediye'de 2001 yılından beri mimar olarak çalıştığını belirterek, "Olayda aplikasyon krokisi ile birlikte tapu senedi gerçeği yansıtmadığından yanlışlığın benim tarafımdan yada benden önceki çalışanlar tarafından tespit edilmesi mümkün değildir. Tapu senedinde oynama yapıldığı gibi, aplikasyon krokisinde de oynama yapılmış. Her ikisi de bir birini teyit ettiği için her ikisi de gerçeği yansıtmadığı için yanlışlık tespit edilememiştir. Suçsuzum" şeklinde savunma yaptı.
Sanık H.G. ise, "Ben 2006-2009 yılları arasında İmar Müdürü olarak görev yaptım. Yönetici olduğum için önüme gelen evrakta sadece benden önce imza atması gerekenler kişiler imza atmış iseler, bende onay makamı olarak imzamı atarım. Olaydaki H.A.'ya ait inşaattaki olayın ortaya çıkması tamamen bir tesadüf eseridir. H.A., inşaatını iş merkezi olarak başlatmıştı, daha sonra plan tadilatı ile bu inşaatı otele çevirmek istiyordu. Komisyonda bu dosya görüşülüyordu. İmar Komisyonun da bulunan Komisyon Üyesi C.G., müteahhittir. H.A.'nın inşaatının yapıldığı arsaya daha önceden talipli olmuş. Bu nedenle C.G., arsanın metrekaresini biliyordu. C.G., dosyayı incelerken "Bu yer bin 400 metrekare idi. Bu kadar değildi' dedi. Bizde "burası bin 800 metrekare görünüyor" dedik. Bu şekilde olay ortaya çıktı. Dosyayı kontrol ettiğimizde belediyeye ilk evraklar hazırlanırken farklı bildirildiğini tespit ettik. Hatanın kaynağı yıllardır alışageldiği şekilde tapu kaydının aslının alınmaması ve aplikasyon krokisinin aslını incelenmemesinden kaynaklanmıştır. Ancak, yıllardır işlemler hep fotokopi ile yapılmıştır. Sahteliğin anlaşılması mümkün değildi. Sahtecilik bir tesadüf ile ortaya çıktı. Tesadüf sonucu bu olay ortaya çıkınca Belediye Başkanlığı tarafından Arşiv mühürlendi. Daha sonra komisyon tarafından geriye dönük Mimar T.Y. tarafından hazırlanmış olan dosyalar incelendi ve 13 dosya daha tespit edildi. Suçsuzum" dedi.
Sanıklar H.A., D.Ö. ve H.U., haklarındaki suçlamaları kabul etmeyerek, beraatlarını talep ettiler.
Mahkeme Heyeti duruşmaya katılmayan sanıkların ikinci duruşmaya katılması için haklarında davetiye çıkartılmasına kara verildi.
Duruşma ileriki bir tarihe ertelendi.